’25 Kasım’da kadın bilinciyle kastik zihniyeti aşmak!

  • 09:07 20 Kasım 2025
  • Kadının Kaleminden
 
‘Kadın mücadelesi bugün yalnızca şiddete karşı bir direniş değil; yaşamın yeniden inşasıdır. Her kadının sözü, bilgisi ve varlığıyla kurulan bu mücadele, ulus-devletin sınırlarını, kastik zihniyetin duvarlarını aşarak demokratik toplumun temellerini örmektedir.’
 
Celile Dündar Babaoğlu
 
Kadına yönelik şiddet, erkek egemen sistemin en yerleşik ve en eski iktidar biçimidir. Tarih boyunca bu sistem, kadının doğayla kurduğu yaşam bağını koparmış, onun üretken ve dönüştürücü gücünü bastırmıştır. “Kastik zihniyet” tam da bu noktada, toplumu hiyerarşik yapılara bölen; kadını, doğayı ve emeği tahakküm altına alan bir zihniyet sistemidir. Kadına yönelik şiddet, bu zihniyetin günümüzdeki en görünür biçimlerinden biridir; modern çağın femisididir.
 
Bu zihniyetin kökleri derindir. Sümer rahip devletinden Osmanlı ulemalarına, oradan modern ulus-devlet bürokrasisine uzanan bir “kast zinciri”, iktidarın kendini meşrulaştırma biçimini temsil eder. Bu çizgi yalnızca sınıfsal değil, aynı zamanda cinsiyet temelli bir hiyerarşidir. Bu akıl tarafından ilk köleleştirilen kadın olmuştur. Kadının köleleştirilmesiyle birlikte kastik zihniyetin temelleri atılmış, bu düzen yüzyıllar boyunca farklı biçimlerde yeniden üretilmiştir.
 
Toplumsal hiyerarşiyi kutsallaştırarak sürdüren bu tahakküm, oligarşik bir düzendir. Bu esasta “kast”, toplumsal hiyerarşinin yapısal biçimidir; “kastik”, bu yapının düşünsel ve ahlaki işleyişidir; “kastik katil” ise bu hiyerarşiyi sürdürmek için uygulanan sistematik şiddettir. Kadına yönelik sistematik şiddet, yani “kastik katil” pratikleri, bu zihniyetin günümüzdeki en görünür ve en barbarca biçimlerindendir. Ancak bu yalnızca bedensel şiddetle kalmamış, aynı zamanda bilgi tekelleşmesiyle, kültürel silinmeyle ve toplumsal hafızanın erkek merkezli yeniden yazımıyla sürmüştür. Kadın deneyimlerinin değersizleştirilmesi, toplumun kendini yenileme kapasitesini de yok etmiştir. Dolayısıyla kadına yönelik şiddet, hem tarihsel hem de toplumsal bir kırımdır.
 
Bu nedenle kadın özgürlüğü, yalnızca toplumsal eşitliğin değil, insanlığın yeniden anlam kazanmasının da koşuludur. Kadın bilinci ve özgürlüğü, ulus-devletlerin toplumsal, ekonomik ve kültürel biçimlerini kökten dönüştürür; bu, özgür yaşamın demokratik ve ekolojik temelidir.
 
Bu bağlamda 25 Kasım, sadece geçmiş acıların hatırlandığı bir gün değil; iktidar zihniyetine karşı özgürlük bilincinin yükseltildiği gündür.
 
Bu bilinç esasında Jineolojî, yani kadın bilimi, kastik zihniyetin aşılmasında hem teorik hem de pratik bir araçtır. Kadın bilgisini erkek egemen bilgi sistemlerinden ayrıştırarak yeniden inşa eden Jineoloji, bilgiyi iktidarın değil, yaşamın hizmetine sunar. Kadınların kendi tarihlerini, toplumsal rollerini ve bilgi biçimlerini yeniden yazmaları, kastik yapının çözülmesinde temel bir adımdır.
 
Sonuç olarak, kadın mücadelesi bugün yalnızca şiddete karşı bir direniş değil; yaşamın yeniden inşasıdır. Her kadının sözü, bilgisi ve varlığıyla kurulan bu mücadele, ulus-devletin sınırlarını, kastik zihniyetin duvarlarını aşarak demokratik toplumun temellerini örmektedir.
 
Tarih, egemenlerin değil; direnen kadınların hikâyesidir. Bu hikâye, ulus-devlet aklına karşı yaşamın hakikatini kurar.