
‘Komisyon tek başına yeterli ve gerekli çözümü sağlamayacaktır’
- 09:05 28 Eylül 2025
- Güncel
Evin Çiftçi
RIHA – ÖHD Riha Eşbaşkanı Gül Fehime Binici, AKBK’nin Abdullah Öcalan ve diğer tutsakların dosyasına dair verdiği “umut hakkı” kararının uluslararası hukuku hiçe saydığını belirterek, komisyona bırakılan sürecin yeterli çözüm üretmeyeceğini ve sürecin hızlanmasını engellediğini söyledi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 26 yıldır İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde ağır tecrit koşullarında tutulmasına ilişkin olarak, hem iç hem de uluslararası kamuoyundan defalarca çağrılar yapılmış; “Umut Hakkı”nın uygulanması için çeşitli kampanyalar başlatılmıştı. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi (AKBK), 15-17 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirdiği toplantılarda Abdullah Öcalan, Emin Gurban, Civan Boltan ve Hayati Kaytan’ın yer aldığı ve kamuoyunda “Gurban Grubu” olarak bilinen dosyayı, “umut hakkı” kapsamında değerlendirdi. Yapılan incelemeler sonucunda Türkiye’ye, ilgili yükümlülükleri yerine getirmesi için 2026 yılı Haziran ayı sonuna kadar ek süre tanındı.
Sürece dair değerlendirmelerde bulunan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Riha Şubesi Eşbaşkanı Gül Fehime Binici, JINNEWS’e konuştu.
‘Türkiye’ye bir yaptırım uygulanması gerekiyordu’
AKBK’nin verdiği kararda uluslararası hukuku hiçe saydığını dile getiren Gül Fehime Binici, Türkiye’ye bir yaptırım uygulanması gerektiğini vurguladı. Gül Fehime Binici, “AKBK, Abdullah Öcalan’ın da aralarında bulunduğu 4 kişinin dosyasını umut hakkı kapsamında değerlendirdi. Dosyayı inceledikten sonra da Türkiye’nin eylem planını değerlendirdi ve geçici kararını verdi. Bu kararda, Türkiye’nin umut hakkını sağlaması için yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini de inceledi. Türkiye’nin, Avrupa Konseyi üyesi olan diğer devletlerin deneyimlerinden ilham almasını önererek Türkiye’ye yeniden bir süre verdi. Bu süre, Haziran 2026’ya kadar. Başta söylememiz gereken şey; komite, aslında bu kararı verirken bir yerde uluslararası hukuku kendisi de hiçe saydı. Komite, Türkiye’ye daha öncesinde Ekim ayına kadar bir süre vermişti. Bu süreyi, hiçbir yaptırıma bağlı olmadan tekrardan uzattı. Türkiye açısından herhangi bir yaptırım uygulanmadı. Türkiye, verilen bu süre zarfında herhangi bir somut adım da atmadı. Yapılması gereken düzenlemeleri yapmadı, umut hakkına ilişkin herhangi bir ön çalışma veya hazırlık yapmadı” şeklinde konuştu.
‘Yeterli ve gerekli çözümü sağlamayacaktır’
Gül Fehime Binici, 27 Şubat’ta yapılan “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısından sonra Türkiye’nin üzerine düşen görevleri tam anlamıyla yerine getirmediğini söyleyerek, Türkiye’ye yaptırım uygulanmasının daha hızlı ve net sonuçlar doğuracağına işaret etti. Gül Fehime Binici şöyle devam etti: “Böylesi bir karardan sonra komite, her ne kadar Türkiye’de Meclis’te kurulan komisyona görev yüklemiş olsa da bunun sürece etkisinin ne olacağını tam olarak kestirmek zor. Komisyondan, 1 yıllık süre içerisinde umut hakkına ilişkin yasal düzenlemeleri yapması bekleniyor. Görevlerini tam anlamıyla yerine getirmemiş olan bir devletten, bu süreçten sonra Meclis’te kurulan komisyondan umut hakkına ilişkin yasal düzenlemeleri beklemek de tam anlamıyla yeterli ve gerekli çözümü sağlamayacaktır. Komisyonda, daha öncesinde Barış Anneleri’nin Kürtçe konuşması dahi engellendi. Komisyondan da çok fazla bir beklenti içerisinde olmak, çok faydalı bir sonucun ortaya çıkacağını beklemek eksik kalacaktır. 27 Şubat çağrısından bu yana atması gereken adımları atmayan bir devlet var. Bu açıdan, devlet tarafından kurulan bir komisyon ne kadar etkili olabilir?”
‘Karar, sürecin hızlanmasını engelliyor’
Komitenin vermiş olduğu kararda, Türkiye devletine süreci zamana yayma imkânı tanındığına dikkat çeken Gül Fehime Binici, şunları ifade etti: “AKBK’nin umut hakkına ilişkin yapılması gereken yasal düzenlemeleri ifade ediş şekli de bizce Türkiye’ye bu rahatlığı veriyor. Kararda ifade edilen şey, sözleşme gerekliliği ile uyumlu hale gelmesi için gerekli yasal ve idari tedbirlerin alınmamış olmasını derin bir üzüntü ile ifade etmiş komite. Bunun bu şekilde ifade edilmesi bizce doğru değil. Sadece bir üzüntüden bahsediliyor olması, Türkiye devletine ‘Biz bunu biraz daha zamana yayabiliriz’ sonucunu yaratıyor. Bu durum, doğru bir tutum değil. Komitenin kararını bu şekilde ifade etmiş olması da, başta umut hakkı olmak üzere; yaşam hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği ile işkence ve kötü muamele yasağını da ihlal ediyor.”
'Tüm halklar zarar görüyor'
Gül Fehime Binici, son olarak sürecin ilerlemesi için çeşitli hukuk örgütlerinden, barolardan ve sivil toplum kuruluşlarından destek alınması gerektiğini vurgulayarak, komisyonun tek başına süreci yürütemeyeceğini kaydetti. Gül Fehime Binici şöyle konuştu: “Her alanın çalışma şekli farklı. Komisyon bir yasal düzenleme yapmak istiyorsa, farklı hukuk örgütlerinden faydalanmalı. Bu çalışmayı, ortak bir çalışmanın ürünü olarak ortaya koymalı. Yasal düzenlemelerin yapılması sadece Kürtler açısından değil, tüm halklar için önemli olacak. Bu, hukuksuz diyebileceğimiz mevcut düzenden tüm halkların zarar gördüğü anlamına geliyor. Bu konuda Türkiye’nin; uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınan özgürlük ve güvenlik hakkını, yaşam hakkını, işkence ve kötü muamele yasağını ve umut hakkını uygulamaya davet ediyoruz ve bunları hiçe saymaması gerektiğini tekrar vurguluyoruz.”