
Pirsûs’ta yürüyüş: Kadın eşitlikçi bir toplumu inşa etmek zorundayız
- 20:45 24 Ağustos 2025
- Güncel
RIHA – “Barış ve Demokratik Toplum Süreci” kapsamında Riha’da yürüyüş düzenlendi. Yürüyüşte, Komisyonun halka ve diline de saygı göstermesi gerektiği belirtilerek, eşit bir toplumda yaşanmak isteniliyorsa kadın eşitlikçi bir toplumu inşa etmek zorunda olduğu vurgusu yapıldı.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ile Tevgera Jinên Azad (TJA), “Barış ve Demokratik Toplum Süreci” kapsamında Riha’nin Pirsûs (Suruç) ilçesinde yürüyüş düzenledi. DEM Parti Pirsûs İlçe Örgütü’nde buluşan kitle, yürüyüş öncesi yürüyüşe çağrı yapan bildiriler dağıttı. Daha sonra Amara Kültür Merkezi’nden Suruç Kent Meydanı’na yürüyüş gerçekleştirildi. “Bir adım da sen at” şiarıyla gerçekleştirilen yürüyüşte, “Felsefa Rêber Apo aşitî ye” pankartı taşınarak, sık sık “Bijî Serok Apo”, “Jin, jiyan, azadî azad bike rêberti”, “Bê Serok jiyan na be” ve “Savaşa hayır barış hemen şimdi” sloganları atıldı.
Yürüyüşün ardından konuşan DEM Parti Riha İl Eşbaşkanı Ayşe Sürücü, önemli ve tarihi bir süreçten geçtiklerini belirterek, “Süreç, Türkiye ve Kürdistan’da etkisini göstermeye başladı. Bizler de ‘Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin mücadelesini büyütüyoruz. Meclis’te kurulan komisyonda görüşmeler devam ediyor. Son olarak Barış Anneleri ile görüşüldü ancak annelerin Kürtçe konuşmasına izin verilmedi. Bunu kabul etmiyoruz. Barış ve çözüm için sonuna kadar mücadele edeceğiz” diye belirtti.
Eşit yurttaşlık vurgusu
Ardından DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, Pirsûs Katliamı’nda yaşamını yitirenleri anarak konuşmasına başladı. Türkiye’ye barış gelmeden hiçbir sorunun çözülmeyeceğini dile getiren Sezai Temelli, “Buradan Türkiye’ye bir kez daha sesleniyoruz. Barışa karşı olanlar, nefret söyleminde, ayrımcılıktan, ırkçılıktan beslenenler şunu çok iyi bilsinler ki biz kazanacağız, mutlaka kazanacağız. Bu yolda kararlılıkla yürümeye devam edeceğiz. Çünkü gücümüzü veren bizi kararlı kılan, bizi güçlü kılan bu umudun yolunu açan bir paradigmamız var. O fikriyatı var eden İmralı’ya, Sayın Öcalan’a saygılarımı, sevgilerimi iletiyorum. Avrupa siyaseti hatta dünya siyaseti 50 yıldır çözüm üretemedi. Çözümü Sayın Öcalan üretti. O yüzden saygı duymalıyız. Bu çözüme sahip çıkmalıyız. Bu çözüm biricik çözümdür. Çünkü tarihidir, hakikattir, duygusaldır. Bu çözüm, bir arada yaşamaktır, ortak vatanda demokratik cumhuriyeti var etmektir. Bunu var etmenin yolu da eşit yurttaşlıktan geçer. Ayrımcılığın, nefretin sonlanmasından geçer. O barışı var etmek zorundayız. Asla teslim olmadık” ifadelerini kullandı.
‘Komisyon hakikate vakıf olmalıdır’
Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki çağrısından sonra yaşanan gelişmeleri hatırlatan Sezai Temelli, şöyle devam etti: “Bu kadar güçlü adımların karşısında Türkiye siyasetine düşen demokrasinin önündeki engelleri kaldırmaktır. Nihayet Meclis’te komisyon kuruldu. Keşke 27 Şubat açıklamasından hemen sonra kurulsaydı. Evet acelemiz var çünkü kaybettiğimiz yıllarımız, yitirdiklerimiz var. Komisyon bu bilinçle çalışmalıdır. Hakikate vakıf olmalıdır. Oyalanmadan bir an önce gereken adımlar atılmalıdır. Türkiye halklarının beklediği şey, siyasetin bir araya gelerek çözüm üretmesiydi. Bir araya gelindi ama hala adım atılmadı. Bırakın adım atmayı insanları bekleyişe sürükleyen bir hal var. Daha önemli bir konumuz yok. Çünkü bu sorun çözülmeden, bu ülke hiçbir sorununu çözemeyiz. Çözülseydi 50 yıl önce çözülürdü. Artık bundan ders çıkarmak gerekiyor. Atılacak güçlü adımlar, Türkiye’nin önündeki birçok engeli, Ortadoğu’daki sorunları çözecektir. Çünkü toplum bu sürece sahip çıkmıştır.
‘ Kürt meselesi, Kürtçe meselesidir’
Komisyon, topluma dönüp baktığında 25 milyon Kürt’ün varlığını kabul edip, o 25 milyon Kürt’ün bir anadilinin olduğunu bilmelidir. Herkesin anadilinde, eğitim kamusal hizmet, siyaset hakkının olduğunu bilmelidir. Komisyon, Kürt meselesini aynı zamanda Kürtçe meselesi olduğunu da bilmelidir. Halka da diline de saygı göstermelidir. Sadece Kürt halkı değil bu coğrafyada yaşayan herkes bu sorunun çözülmesini bekliyor. Çünkü herkes bu çürümenin altında ezildi. Barış mücadelesi aynı zamanda kadınların özgürlük mücadelesidir. Eşit bir toplumda yaşamak istiyorsak kadın eşitlikçi bir toplumu inşa etmek zorundayız. Bunu başaracağız. Fırat’ın doğusuna bakan bu çarpık anlayış, Kürt halkı üzerinde ekonomik şiddeti de böyle var etti. Oysa su burada, su Fırat’tadır. Santraller, barajlar burada. İstanbul, Ankara şakır şakır ışıklar altında ancak burada tarlasını ekecek olan çiftçi sulama ücreti olarak 3 bin lira ödüyor. İşte elektrik fiyatları işte zulüm. Bütün doğamız talan edildi. Ne orman kaldı, ne ekilebilir alan. İklim krizinin en büyük müsebbiplerinden biri Türkiye’dir. Bizim madene değil, doğaya ihtiyacımız var. Tarlamızı ekmek istiyoruz, iş istiyoruz, o yüzden de barış istiyoruz.”
Yürüyüş, konuşmaların ardından alkış ve sloganlarla sona erdi.