
Kadın Devrimi (4)
- 09:01 27 Şubat 2025
- Dosya
Kadın kırımı savaş bilançosu gibi
HABER MERKEZİ - Kapitalist modernite sisteminin kendini sürdürmesinde yürüttüğü saldırılardan biri olan kadın kırımı, aynı zamanda sistemin yapısal krizini de oluşturuyor. Ortaya koyduğu tespitlerle kadın kırımının “bir savaş bilançosu” gibi olduğunu ortaya koyan Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi, buna karşı mücadelenin yoluna işaret ediyor.
Kürt Kadın Hareketi’nin özgürlük mücadelesinde “Kadın Devrimi” iddiası günümüzde dünyadaki tüm kadınların da hedefi durumunda. Bunun için de yoğun tartışmalar yürütülüyor. Mücadelenin temelini kapitalist modernitenin doğru analizini yapmak oluşturuyor. Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi kapitalist modernite analizi, krizi ele alma ve değerlendirme düzeyi mücadeleye önemli bir katkı sunuyor.
Yazı dizimizin bu bölümünde kapitalist modernitenin yaşadığı yapısal krizin nasıl bir kadın kırımına yol açtığına ilişkin değerlendirmelere yer vereceğiz.
‘Metaların kraliçesi’
Yazı dizimizin ilk üç bölümünde ele aldığımız sistemin kriz oluşturduğu tüm alanlar aynı zamanda kadın kırımına da yol açarken hegemonik temelde inşa edilmiş kadın erkek ilişkisi de adeta kadınlara dönük ilan edilmiş bir savaşa dönüştü. Tüm iktidar ilişkilerinin, militarizmin, milliyetçiliğin erkek egemenliğinden kaynaklanıyor olmasından dolayı bu sorunların kadınlar üzerinden derinleşmemesi düşünülemez. Erkek egemen baskı sistemlerine eklenen ve onu derinleştiren kapitalist sömürü düzeni daha incelmiş ve çeşitlenmiş yöntem ve araçlarla kadını “metaların kraliçesi” haline getirdi.
Kadının metalaşması şiddet yöntemi ile oldu
Kapitalizmin kadın üzerindeki geleneksel baskı sistemlerini ortadan kaldırarak kadınların özgürleşmesine yol açtığı söyleminin gerisindeki bu metalaştırmanın biçimlerinin açığa çıkarılması önemlidir. Oy hakkı mücadelesinden, eşit işe eşit ücret, boşanma, kürtaj, miras ve çocukların velayeti gibi hukuki haklara kadar birçok kazanım kadınların kıran kırana mücadelesi ve bedellerle elde edildi. Ancak kapitalizm kadınların birey olma, ekonomik özgürlük, kadın bedenini denetleyen geleneklere karşı mücadelesini kadın enerjisi ve bedeninin piyasalaştırılmasında suistimal etti. Doğanın, emeğin, insanın metalaştırılma süreçleri her zaman şiddet yöntemleri ile gerçekleştirildiğinden kadının metalaştırılması da şiddet yöntemleriyle gerçekleştirilir.
Kapitalist güzellik standartları
Fiziki, ekonomik şiddet yöntemlerine, kültür endüstrisi ve medyanın eşlik ettiği yeni şiddet biçimleri ekleniyor. Kadınları kendi bedenleri ile sorunlu hale getiren reklamlar, diziler, filmler aracılığıyla kadınlar yoğun bir psikolojik şiddete maruz kalıyor. Kapitalist güzellik standartlarıyla kadınların ten renkleri, göz yapıları, kiloları, yaşları, boyları, saçları, burun şekillerine kadar her zerresini sorunlu ilan ediliyor. Asya ülkelerinde neredeyse ırksal özellikleri olan göz ve çene yapısını yok etmeye varacak düzeyde estetik ameliyatlar yapılıyor. Orta Doğu’da burun estetiği oranlarında patlama yaşanıyor. Yaşlanma etkilerini ortadan kaldırma adı altında bedene zarar veren, insanların mizaçlarını değiştiren müdahaleler giderek yaygınlaşıyor. Üstelik sadece gelir düzeyi yüksek olan kesimler değil, orta düzeyde ya da daha az gelir sahibi olmalarına rağmen kredi çekerek, borçlanarak ya da farklı alanlardan kısıtlamalar yaparak kadınların bedenlerine yatırım yapması teşvik ediliyor. Pornografi, moda, kozmetik, estetik cerrahi sektörlerindeki yükseliş kadınlara yönelik şiddetin başka bir alanı olarak hem sisteme muazzam kazançlar sağlamakta hem de yeni tarzda metalaştırma araçları ve kadın kırım yöntemleri olarak işlev görüyor. Kadın ve çocuk bedeni üzerinde her yıl yüz milyarlarca dolar kazanç elde ediliyor.
Kürtaj yasakları
Kadın kırımının diğer yöntemleri de kürtaj yasakları, çocuk yaşta evlendirmenin suç olmaktan çıkarılması, çok sayıda kadınla evliliğin meşrulaştırmasıyla sürdürülüyor. Son 20 yılda devletlerin bu yönlü politikalarındaki ortaklık, kapitalizmin geleneksel ataerkil kurumlara duyduğu ihtiyacın göstergeleridir. Kadınların yoğun mücadelesi ile elde edilen kürtaj hakkı özellikle sağ iktidarların politik argümanlarından biri durumunda. Mevcut durumda dünyada 73 ülkede serbest olan kürtaj, 58 ülkede yasaktır. Yasağın yol açtığı temel sorun kadınların kürtaj yaptıramamasından ziyade kötü koşullarda ya da kendi kendilerine yaptıkları kürtajlarla sakatlık, ölüm ve hastalık oranlarının artmasıdır. Dünya sağlık örgütünün yaptığı açıklamalara göre 2010-2014 yılları arasında her dört hamilelikten biri kürtajla sonlandırıldı. 2018’de yayınlanan bir rapora göre dünya çapındaki gebeliğe son verme uygulamalarının yüzde 45’i güvenli olmayan kürtaj olarak addediliyor; her yıl 7 milyon kadın sağlıksız kürtaj uygulamaları nedeniyle hastanelere başvurmakta bunların 22 binden fazlası hayatını kaybediyor. Afrika, Asya, Latin Amerika ölüm oranlarının en yüksek olduğu yerlerdir. Çocuk yaşta evlendirilme de kadın kırımının başka bir biçimi olarak devam ediyor. Her yıl 12 milyon kadının 18 yaşına basmadan evlendirildiği, çocuk yaşta evlendirilenlerin onda dokuzunun kadınlar olduğu ortaya konuluyor.
Savaş bilançosu gibi
Son yıllarda daha da görünür hale gelen kadın kırımı ise kadınların ilişki içinde oldukları erkekler tarafından katledilmeleridir. Erkek egemen ideolojinin şekillendirdiği aile ve kadın-erkek ilişkisindeki kriz olarak yansıyan bu durum bir savaş bilançosunu andıran düzeylere ulaştı. BM’nin yayınladığı verilere göre sadece 2017 yılında kendi yaşamları hakkında karar aldıkları için eşi, sevgilisi, kardeşi ya da aileden bir birey tarafından katledilen kadın sayısı 50 bin civarıdır. Üstelik bunlar sadece kayıtlara geçen rakamları ifade etmektedir. Bir savaş bilançosu olacak sayıda ölümün nedeni aşk, sevgili, evlilik, aile adı altındaki kadın erkek ilişkilerinin sonucudur. Kadınları katleden, tecavüz eden, şiddet uygulayan erkeklerin devlet hukuku ile korunmaları erkek egemenliği ile devletler arasındaki varoluşsal bağın bir diğer ifadesidir. Salgın sürecinde ve günlük olarak kadınlara yönelen şiddet, taciz ve tecavüz rakamları her geçen gün katlanarak artıyor ortalama düzeyde kadınların evlerde uğradığı şiddet oranları dünyanın birçok ülkesinde yüzde 25 ile yüzde 40 arasında değişen oranlarda artmıştır. BM kadın komisyonunun Nisan 2020’de yayınladığı rapora göre dünya genelinde 15-49 yaş arası 243 milyon kadın hem cinsel hem de fiziksel şiddete maruz kaldı.
Toplum kırım tanımlaması
Kapitalist sistemin, ama esasta 5 bin yıllık erkek egemen uygarlığın krizlerinin yoğunlaştırdığı sorunlar geçen yüzyıllarda emek sömürüsünün yol açtığı yoksulluk, ezilen ve sömürgeleştirilen halkların sorunları ve demokratikleşme biçiminde yansımaktaydı. Kadın özgürlük sorunu, ekolojik sorunlar ise bu temel sorunlarla bağlantılı çözümlenecek konular olarak görülürdü. Ancak finans kapital dönemiyle birlikte yoksulluk, kültürel, dini etnik kimlik sorunları ve demokratikleşme sorunları daha da derinleşirken ekolojik kriz, kadın kırımı ve hepsinin zirvesi olan toplum kırımından bahseder durumdayız. Ekolojik kriz birinci doğayı geri döndürülemez yıkımlarla karşı karşıya bırakırken, kadın kırımı ve toplum kırım ikinci doğayı mümkün kılan ahlaki-politik yapıyı ortadan kaldırmaya yöneldi. PKK Lideri Abdullah Öcalan bunu toplumsal sorunlardan daha ağır durum olan “toplum kırım” olarak tanımlar. Toplumun varoluşunu mümkün kılan dokuların tahribi çağın filozoflarının deyimiyle esasta “insanın ölümü”dür.
Toplum kırımda iki yol
Abdullah Öcalan da, toplum kırımının yürütülüş tarzını ve sonuçlarını şu sözlerle ifade eder: “Toplum kırımı iki yolla yürütür. Birinci yol, ulus-devlet ideolojisi ve iktidar kurumlaşmasıyla kendisini toplumun tüm gözeneklerine kadar militarizm ve savaş olarak dayatmak… İkincisi, 20’nci yüzyılın ikinci yarısında patlama yapan ‘medya ve bilişim’ devrimiyle birlikte yaratılan sanal toplumu hakiki toplum yerine geçirmektir. Son yarım yüzyılda toplumlar bu ikinci savaş biçimiyle başarıyla yönetilmektedir… Toplum sadece sorunlarla değil, kırımla karşı karşıyadır. Eskinin daha sınırlı uygulanan soykırımlarıyla birlikte, bu yeni toplum kırımlar daha yoğun ve sürekli halleriyle toplumsal doğanın sonunu hazırlıyor. Belki insan türüne benzeyen yaratıklar var olmaya devam eder, ama sürü kitle, faşizm kitlesi olarak… En ağır toplumsal ve ekolojik felaketlerde bile sorumluluk duymayan insan yığınları bu gerçeği kanıtlar. Bunalım ve kriz ötesi bir durumun yaşandığı inkâr edilemez.”
Sistem karşıtı mücadele
Sistemsel bunalımın derinleşerek kapitalizmin sonunu getireceğini öngörmek toplum kırımının sonuçlarını doğru tahlil edememek olur. Bu açıdan kapitalist modernitenin derinleştiği toplumsal yapılar sistemin alternatifinin gelişme imkanlarını büyük oranda kaybeden alanlardır. Sistem karşıtı mücadele ve alternatif sistemin kapitalist kültürün en az zarar verdiği alanlardan gelişme ihtimali daha yüksektir.
Yarın: Sistem karşıtı mücadele ve direniş