Birsen Orhan: Dêrsim kadını mücadelenin sınırlı olmadığını bilir

  • 09:01 3 Aralık 2024
  • Güncel
Gülistan Gülmüş
 
DERSİM - Yerine kayyım atanan ve tutuklanan Dêrsim Belediye Eşbaşkanı Birsen Orhan, eşbaşkanlıktaki görevinde hayata geçirmek istediği asıl hedefinin kadın kazanımlarını bir üst düzeye çıkarmak olduğunu söyledi. Birsen Orhan, kayyıma karşı direniş çağrısında bulunduğu kadınlara, “Jin, jiyan, azadi” diyerek selam gönderdi.
 
Dêrsim Belediyesi’ne 21 Kasım tarihinde kayyım atandı. Kayyım atanmasının hemen ardından burada Dêrsimli yurttaşlar gasp edilen iradelerine karşı direnişe geçti. Birçok kişi darp edilirken 9 kişi de tutuklandı. Şehir her yere konulan bariyerlerle adeta kışlaya döndü. Dêrsim’de kayyıma karşı eylem ve etkinlikler sürerken, polis tarafından darp edilen ve sonraki günlerde gözaltına alınan Belediye Eşbaşkanı Birsen Orhan, ev hapsi ve yurt dışına çıkma yasağı verilerek, bırakıldı. 
 
Karardan iki gün sonra Birsen Orhan, 30 Kasım’da, Pêrtag (Pertek) ilçesindeki evinden yeniden gözaltına alındı. Gözaltına alındıktan sonra Tunceli Adliyesi'nde savcılık tarafından ifadesi alınan Birsen Orhan, “Görevi yaptırmamak için direnme" ve "Polise mukavemet" iddialarıyla tutuklandı.  
 
Birsen Orhan ile tutuklanmadan önce yaptığımız söyleşiyi yayınlıyoruz. 
 
*Kamuoyunun sizi biraz daha tanıması açısından biraz kendinizi tanıtır mısınız?
 
Ben Dêrsim Belediyesi Eşbaşkanı Birsen Orhan. Benim mesleğim öğretmenlik. Aktif siyasete 2013 yılında HDP Pertek İl Eşbaşkanlığı göreviyle başladım. Akabinde HDK Pertek İlçe Eşsözcülüğü görevinde bulundum. Son olarak DBP Amed il yönetiminde görev aldım. Neden Eşbaşkanlık? Çünkü DEM Parti siyaseti, Türkiye ve dünya siyasetinde kadına yönelik proje ve politikalarıyla tek parti. Dolayısıyla DEM Parti'de siyaset yapmak ve DEM Parti’nin çatısı altında bir kadın siyasetçi olarak yer almak, benim açımdan Dersim’e hizmet sunmak açısından bir avantaj olarak gördüğümden bir eşbaşkanlık süreci başladı. Dersim ve DEM Parti delegasyonu ve Dersim halkının bize vermiş olduğu görev, yetki ve sorumlulukla eşbaşkanı olarak göreve başladım.
 
“Geçmiş dönemlerde Edibe Şahin, Songül Erol Abdil, belediye başkanlığı dönemimizde  kadın temsiliyetlerimiz vardı. Bu anlamda o siyasetin ardılları olarak bu siyaseti devralmak istedim.”
 
*Belediye eşbaşkanı olmaya nasıl karar verdiniz?
 
Kadın temsiliyetinin DEM Parti siyasetinde olması, kadın kazanımlarına vermiş olduğu cevap kadın kazanımlarını yükseltmeye yönelik çalışmaları elbette ki DEM Parti’de olduğu için ve bir kadın olarak kadın temsiliyetini bayrağını en üste taşıyacağımı düşündüğüm için DEM Parti’de siyaset yapmaya başladım. Eşbaşkan olmaya nasıl karar verdim? Biliyorsunuz ki Dêrsim bir kadın kenti. Daha önce baro başkanımız kadın, mevcut milletvekilimiz, birçok alanda kadın temsiliyetimiz var. Dolayısıyla bu halkanın bir parçası da ben olmak istedim. O kadın siyasetini, bayrağını biraz daha yukarıya ben taşımak istedim. Geçmiş dönemlerde Edibe Şahin, Songül Erol Abdil, belediye başkanlığı dönemimizde kadın temsiliyetlerimiz vardı. Bu anlamda o siyasetin ardılları olarak bu siyaseti devralmak istedim.
 
Kadın temsiliyetinin DEM Parti siyasetinde olması, kadın kazanımlarına vermiş olduğu cevap ve kadın kazanımlarını yükseltmeye yönelik çalışmaları elbette ki DEM Parti’de olduğu için, bir kadın olarak kadın temsiliyetinin bayrağını en üste taşıyacağımı düşündüğüm için DEM Parti’de siyaset yapmaya başladım. Eşbaşkan olmaya nasıl karar verdim? Biliyorsunuz ki Dêrsim bir kadın kenti. Daha önce baro başkanımız kadın, mevcut milletvekilimiz kadın ve birçok alanda kadın temsiliyetimiz var. Dolayısıyla bu halkanın bir parçası da ben olmak istedim. O kadın siyasetini, bayrağını biraz daha yukarıya ben taşımak istedim. Geçmiş dönemlerde Edibe Şahin, Songül Erol Abdil gibi isimlerin belediye başkanlığı dönemlerinde kadın temsiliyetlerimiz vardı. Bu anlamda, o siyasetin ardılları olarak bu siyaseti devralmak istedim.
 
“7 aydır biz görevdeydik ve 7 ay boyunca da kentin her noktasına her yurttaşa dokunarak süreci ördük. Yaptığımız çalışmaların hepsinde halk toplantılarıyla, Dersim Belediyesi’nin meclisiyle kararları ortaklaşıp aldık. Bunlar içerisinde gençlik, toplumsal kazanımlar, kültürel ama en nihayetinde kadın eşbaşkanı olarak bizim kadın projelerimiz de mevcuttu.”
 
*Belediye eşbaşkanı olarak hangi projelerinizi paylaştınız kadınlarla ve Dêrsim halkıyla?
 
Seçim sürecimizde 22 maddelik bir seçim bildirgesi paylaştık. Yol yürürken açığa çıkan ihtiyaçlara yönelik projelerimizi de detaylandırarak bu yola başladık. 7 aydır görevdeydik ve kentin her noktasına, her yurttaşa dokunarak süreci ördük. Yaptığımız çalışmaların hepsinde halk toplantılarıyla, Dêrsim Belediyesi’nin meclisiyle kararları ortak alıp hayata geçirdik. Bunlar içerisinde gençlik, toplumsal kazanımlar, kültürel çalışmalar ama nihayetinde kadın eşbaşkanı olarak bizim kadın projelerimiz de mevcuttu. Bunlar arasında kadın müdürlüğü kurmak yer alıyordu. 2016 yılında Dêrsim’e ilk kayyım geldiğinde yaptığı en hızlı işlemlerden biri, kadın müdürlüğümüzü kapatmaktı. Dolayısıyla bu, hem yarım kalan projemizi tamamlamak hem de kadın çalışmalarımızı hızlandırıp toplumda daha hareketli bir hale getirmek adına ilk çalışmalarımızdan biri olacaktı.
 
Ayrıca, kadın atölyeleri kurmak, festival döneminde ortaya çıkacak bir kadın pazarı oluşturmak ve üreten kadınların ürünlerini doğrudan tüketiciye sunabileceği bir zemin yaratmak da projelerimiz arasındaydı. Bununla beraber, kadınların yerel yönetimlerde oluşan ihtiyaçlara cevap verebilmesi adına başka projeler de geliştirdik. Geldiğimiz noktada, kadın müdürlüğü için mecliste karar aldık ancak kayyım atandı. Yine de bir kadın korosu oluşturduk ve bu kadın korosu bünyesinde çalışmalar devam edecek. Kayyım sürecinde bu süreç neye evrilir ya da kadın arkadaşlarımız kayyımla bu süreci devam ettirmek ister mi, bilemiyorum. Ki ben zannetmiyorum, çünkü kayyım sürecinde kadınların verdiği tepkiyi çok net bir şekilde gördük.
 
Bir diğer çalışma olarak, kadın buluşmaları gerçekleştirdik. Mahallelerde kadınlarla bir araya gelmek, onların sorunlarını yerinde dinlemek, tespitleri yaptıktan sonra birlikte tartışarak çözümler üretmek temel hedefimizdi.
 
“7 ay bizim için çok kısa bir süreydi. Çünkü kentin sorunları çok fazlaydı, kadın sorunları çok fazlaydı. Bizim bir kadın yaşam merkezimi var, kadın yaşam merkezimizde psikoloğumuz, iki sosyal çalışmacımız ve iki hemşiremiz vardı. Biz onlarla her hafta düzenli olarak bizler çalışmalarımızı yürütüyorduk”
*Kayyım atanmadan önce hangi projeleri hayata geçirecektiniz? 
 
Son olarak aldığımız kararlardan biri, bir kadın koordinasyonu oluşturmak ve bir kadın günü belirlemekti. Aslında halk toplantıları bünyesinde her ayın ilk haftasında bir kadın günü planladık ve bu kadın gününde gelip sorunları tartışmak ve beraber çözmek üzerine çalışmayı düşündük. Yine bir kadın projemiz vardı. Otogara yakın bir yerde bir hamam bulunuyordu; biz orayı pansiyona dönüştürmek ve kadın arkadaşlarımıza bir istihdam alanı yaratmak istiyorduk. Dêrsim’de bir barınma sorunu var. Yaz aylarında dışarıdan yoğun bir akımın olduğu bir dönem yaşanıyor, ancak bu projemizle mutfağından güvenlik alanına kadar bir bütün olarak istihdam yaratmayı hedefliyorduk.
 
Bir sarımsak projemiz de vardı. Bu, kadınlarla birlikte Dêrsim’e özgü bir dağ sarımsağı projesiydi. Bu sarımsağı tarım alanlarında hem bir istihdam kaynağı hem de ekonomik katkı sağlamak için projelerimizin arasına aldık. En önemli projelerimizden biri de bir müze bahçe oluşturmaktı. Bu da Gora Çeto'yu hayata geçirme hedefini içeriyordu. Kadın arkadaşlarımız bu projeyi gerçekleştirmek istiyorlardı. Dêrsim, birçok endemik bitki türünün bulunduğu bir kent. Bu alana kadın elinin değmesini istiyorduk. Maalesef projelerimiz eksik kaldı. 7 ay bizim için çok kısa bir süreydi. Çünkü kentin sorunları çok fazlaydı, kadın sorunları ise daha da yoğundu.
 
Bizim bir kadın yaşam merkezimiz vardı. Kadın yaşam merkezimizde bir psikoloğumuz, iki sosyal çalışmacımız ve iki hemşiremiz görev yapıyordu. Onlarla her hafta düzenli olarak çalışmalarımızı yürütüyorduk. Kadın arkadaşlarımız, özellikle sağlık sorunları olanları mahalle mahalle gezerek tespit ettikten sonra, yine sosyal çalışmacılarımızın da katılımıyla özellikle ihtiyacı olan kadın arkadaşlarımıza imkanlarımız doğrultusunda destek olmaya çalıştık. Yeni bir giysi bankası kurduk ve bunun için çağrılarımızı yaptık. Kadın-erkek fark etmeksizin bir hizmet sunmaya başlamıştık. Bu, ciddi anlamda katkısı olabilecek bir alandı. İhtiyaç sahibi çok insan vardı. Hijyen paketleri dağıttık. Kadınlar açısından bu durum çok ciddi bir soruna dönüşebiliyordu.
 
‘Dersim, direnecek birçok soruna cevap olacaktır’
 
Bununla beraber kadın çalışmaları ve toplantıları yaptık. Belediye Eşbaşkanımız Cevdet Konak’ın cezasının açıklandığı gün, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddet Günü kapsamında birçok çalışmamız vardı, ancak iptal etmek zorunda kaldık. Kısacası yarım kaldı. Şunu unutmamak gerekiyor, biz yas tutmuyoruz. Mücadele sadece belediyelerle sınırlı değil. Belediye bir mekan; Dêrsim halkının birçok ihtiyaca cevap olabilecek argümanları var. Biz bu alanda çalışmalarımızı yeniden devam ettireceğiz. Evet, belki bir pansiyonu inşa etmekte zorlanabiliriz ya da müze bahçemizi mekânsal anlamda yapmakta zorlanabiliriz ama biliyoruz ki Dêrsim halkı bize her yerde kapısını açacaktır. Biz bu projelerimizi devam ettireceğiz. Orada mücadele bitmiyor.
 
Evet, yerel yönetimlerde kadın mücadelesi önemli bir ayak, kadın mücadelesinin önemli bir parçası çünkü sizin bir mevziiniz. Mevziden kastım, imkanlar ve ulaşım bakımından kuvvetli çalışmalarımız oldu. Biz bir toplu iş sözleşmesi yürüttük. Burada kadın arkadaşlarımızın özellikle 25 Kasım gibi önemli bir günde izinli sayılmasını içeren bir düzenleme vardı. Buradan bakarsanız bile neden DEM Parti’de siyaset yapmak, neden kadın eşbaşkan olarak burada görev almak gerektiğinin bir fotoğrafı olarak ifade edebiliriz. Dêrsim, direnecek ve birçok soruna cevap olacak bir yer.
 
 “Bir halka yapılması gerekenler noktasında yargılanıyoruz. Haliyle bizlerden, partimizin demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmasında bir yerde ödün vermemizi istiyorlar ama bizler ödün vermeyeceğimizin altını çiziyoruz.”
 
 *Kayyım atanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz, neden Dêrsim?
 
Kayyım bir siyaset, bir AKP-MHP iktidarının bir projesi. Her sıkıştığında saldıracağı bir mekanizma, bir sopa olarak değerlendiriyorum. Bir tarafta barış eli, bir tarafta da acımasızca bir yaklaşım var. Bizler seçilmişiz. Bir sandık kuruluyor, insan özgür iradesiyle gidip oy kullanıyor ve bizler o seçim sonucunda seçilmişler olarak görev ve sorumluluk alıyoruz. Halk bize diyor ki, ‘Biz size bu görevi veriyoruz ve sizin bu iş ve işleyişleri devam ettirmenizi istiyoruz.’ Halk orada maaş alalım diye, gidip koltukta oturalım ya da orada sadece rutin alt-üst yapı çalışmalarını yapalım diye sorumluluk vermiyor. Toplamında bizler bir halkın iradesiyiz ve yüzde 40’ın üzerinde oy alan birer temsilciyiz.
 
Geldiğimiz noktada biliyorsunuz ki, 31 Mart seçimlerinde havuz medyada bir şahıs kalktı, 27 belediyemize kayyım atanacağının sinyallerini vermiş oldu. Elbette ki hukuksuzluk kavramının bize hukuk kılıfıyla sunulduğunu çok iyi biliyoruz. Toplamında geldiğimiz noktada, 20 Kasım’da acele tanıklar dinlenmeden, herhangi bir şekilde avukatlara söz vermeden siyasi bir karar verildi. Neden bunun siyasi bir karar olduğunu söylüyoruz? 20 Kasım sabah saatlerinde dronların uçurulması, kentin her tarafının kapatılmış olması, anonsların yoğun bir şekilde yapılması, adliye çevresindeki o yığılma bize mahkeme sonucunun bir siyasi darbe olduğunun sinyalini vermişti. Dolayısıyla o gün halk yanımızda oldu ve bize desteğini sundu. Sonrasında Cevdet Başkanımıza ve Ovacık Belediye Başkanına 6 yıl 3 ay gibi bir ceza verildi. Bunun hukuksuz olduğunu biliyoruz. Orada verilen ceza doğa yürüyüşleri ve cenazelerdi. Bir halkın değeri olan cenazelerdi.
 
Bir belediye başkanından halk ne ister? Mutluluğunda, cenazesinde yanında olmasını ister. Bunları yapmıyorsanız kendinize belediye başkanıyım diyemezsiniz. Geldiğimiz yere bakıyoruz, bunlardan dolayı yargılanıyoruz. Bir halka yapılması gerekenler noktasında yargılanıyoruz. Haliyle bizlerden, partimizin demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmasında bir yerde ödün vermemizi istiyorlar ama bizler ödün vermeyeceğimizin altını çiziyoruz.
 
“Belediye binası ve bizler öyle bir görüntü ve manzara ile karşılaştık ki, bir tarafa bariyerler konuldu, bir insan hareketliği başladı, bir kolluk hareketliliği başladı. O anda polislerce ben alınmak istendim.”
*Gözaltına alındınız ve şu an ev hapsindesiniz? Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
22 Kasım akşamı belediyede bir nöbet eylemi başlatmıştık. Bir esnaf gezisi yaptığımız esnada, belediye başkanımız orada değildi. Birkaç kadın arkadaşımızla otururken, 20 Kasım’daki hareketliliği görünce dışarı çıkmak durumunda kaldık. Kapıya geldiğimizde apar topar, itiş kakışla oradan uzaklaştırılmak istendik. Belediye binası ve bizler, öyle bir görüntü ve manzara ile karşılaştık ki; bir tarafa bariyerler konuldu, bir insan hareketliliği başladı, bir kolluk hareketliliği başladı. O anda polislerce ben alınmak istendim. Oradaki arkadaşlarımız bu duruma müdahale etmek istedi. Hem sesimde hem de ayakta durmakta güçlük çektiğim bir fiziksel şiddete maruz kaldım. Oradan uzaklaştırıldık. Uzaklaştırıldığımız esnada fiziki bir saldırıya maruz kaldım. Sonrasında yaşananlar kamuoyuna yansımış oldu.
 
Bizim oradaki tavrımız, duruşumuz irade gaspına karşı bir yürüyüştü. Birilerine ait olmayan bir yeri siz alıyorsanız, onun adı işgaldir. Şu kısmını görmek gerekiyor: Daha mahkemenin gerekçeli kararı açıklanmadan böyle bir şeyin yapılması, Dêrsim halkında inanılmaz bir öfkeye neden oldu. Dolayısıyla bizi dışarı çıkardıklarında, arkamı döndüğümde yoğun bir kitlenin yanımızda hazır olduğunu, bu olaya çoktan tepkisini koyduğunu görmek bizler açısından mutluluk verici. Dêrsim kendisine yakışanı yaptı. Dêrsim, kendine ait olanın bu şekilde gasp edilmesine müsaade etmedi.
 
 “Sosyal medyalar bir mahkeme alanına dönüştü. Hatta ben ifade vermeye gitmeden önce, ‘Birsen Orhan gözaltına alındı, tutuklandı’ paylaşımları yapıldı. Bir tek ne kadar ceza alındığıma ilişkin bir şey göremedim. Dolayısıyla bu alanlar biraz daha belli kesimlerin, belli şeyleri manipüle etme alanına dönüştü.”
 
*O tepkilerin ardından sonraki gün ifade vermeye gittiniz, neler yaşadınız emniyete? 
 
Gözaltına alınmamın gerekçesi, yapmış olduğum bir konuşmaydı. 1938’de yaşananlar ve o günkü gaspa ilişkindir. Bunlar gözaltı gerekçesi yapıldı. Aslında gün içerisinde her yerdeydim; halkın içindeydim, yürüyüşteydim. Ancak evime gittiğimde bir gözaltı süreci gelişti. Daha sonra bir müzakere ile, ifademin alınması için ertesi gün emniyete gittiğimde gözaltına alındım ve yaklaşık 3 saat nezarethanede tutuldum. O süreçte herhangi bir fiziksel müdahaleye maruz kalmadım.
 
Sonrasında, sabah 09.00’da girdiğimiz emniyetten, geç saatlere kadar süren savcılık ifadesinin ardından tutuklanma talebiyle hâkimliğe sevk edildik. Burada suç unsuru olarak gördükleri şey, biraz da trollerin baskısıyla ve ortamı germek isteyenlerin etkisiyle bir niyet okumasına dayanıyordu. Sosyal medyalar bir mahkeme alanına dönüştü. Hatta ben ifade vermeye gitmeden önce, “Birsen Orhan gözaltına alındı, tutuklandı” şeklinde paylaşımlar yapıldı. Bir tek ne kadar ceza aldığım hakkında bir şey göremedim. Dolayısıyla bu alanlar, belli kesimlerin belli şeyleri manipüle ettiği bir alana dönüştü.
 
Yine, ne olduğu belirsiz bir haber sitesinin paylaşımı üzerine ifadeye çağrıldım ve bu haber sitesinin paylaşımına baktığınızda provokasyon amaçlı bir başlık atıldığını gördüm. Buna istinaden soruşturma başlatılmış ve ben gözaltına alınmıştım. Biz hakikati söylemekten hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz.
 
*Bu koşullarda nasıl bir mücadele yürütürsünüz? Kadınlara, Dêrsimlilere mesajınız ne olur?
 
Dêrsim kadınının 22 Kasım direnişini saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Çok güçlüydüler ve yanımızdaydılar. Hem duyguları hem de mücadele ruhları o gün çok netti. Dêrsimli kadınlar, Dêrsimli kadınlara göğüs geren kadınlar o günün sembolüydü. Bu nedenle, yeniden Dêrsim’de bulunmaktan ve Dêrsimli olmaktan onur duydum.
 
Dêrsim kadını, mücadelenin belediye ile sınırlı olmadığını, orada bitmeyeceğini ve her zaman devam edeceğini çok iyi bilir. Her türlü hukuksuzluğa karşı sesini çıkaracağını da çok iyi biliyor. “Jin, jiyan, azadî” diyorum.