‘Yenidoğan çetesi ve bebek ölümlerinden üç bakanlık sorumlu’
- 09:20 22 Ekim 2024
- Güncel
Nazlıcan Nujin Yıldız
İZMİR - Yenidoğan çetesi ve hastanelerdeki bebek ölümleriyle ilgili konuşan SES İzmir 2 Nolu Şube Kadın Sekreteri Sibel Uyan, olaydan Çalışma, Sağlık ve İçişleri Bakanlığı’nın sorumlu olduğunu dile getirerek, sürecin aydınlatılması gerektiğini söyledi.
Sağlık hizmetlerinin serbest piyasaya açılması ve kredilere bağlanması, sağlık sisteminin de çeteleşmesine ortam sağladı. İstanbul’da, yeni doğan çetesinin, Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan (SGK) daha fazla ödeme almak için bebekleri yoğun bakım ünitesinde bekleterek katlettikleri ortaya çıktı. Söz konusu çeteye ilişkin 47 kişi gözaltına alındı, 22 kişi ise tutuklandı. 47 kişi hakkında hazırlanan iddianamede faillerin, hastanenin donanımına bakılmaksızın sevkleri gerçekleştirdikleri, bazı durumlarda "hayatın olağan akışına aykırı olacak düzeyde" bebekleri hastanelerde beklettikleri, uygun olmayan tedavi yöntemleriyle bebeklerin ölümüne sebep oldukları kaydedildi.
Konuya ilişkin konuşan Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) İzmir 2 Nolu Şube Kadın Sekreteri Sibel Uyan, değerlendirmelerde bulundu.
‘Taşeronlaşma ölüm getiriyor’
Özel hastanelerin yenidoğan bölümlerindeki bebek ölümlerinin nedeninin performans, sağlığın piyasalaşması ve sağlıktaki dönüşüm programı olduğunu ifade eden Sibel, bu durumdan sağlık sisteminin suçlu olduğunu söyledi. Yaşananlardan Sağlık Bakanlığı’nın sorumlu olduğunu vurgulayan Sibel, “Sağlıkta dönüşüm programının geldiği noktadayız aslında. 22 yıldır biz, sağlıkta ticarileşme olamaz, sağlık ticaretleşemez, metalaşamaz diye ifade ediyorduk. Devletin yapması gerektiği işin özel sektöre kaydırılması, özel sektörün kendi içerisinde taşeronlaşması, bunların hepsi aslında bunun sonucu. Taşeronlaşma ölüm getirir diyorduk ve getirdi. Sağlıkta dönüşüm programını uygulamaya devam ederlerse bu ölümleri maalesef çoğalacak” dedi.
Üç bakanlık sorumlu: Sağlık, Çalışma ve İçişleri
Olayın, şimdiki Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun, İl Sağlık Müdürü olduğu zamanlarda gerçekleştiğini anımsatan Sibel, “Kendisinin de haberi var. Kendisi de bu olayla ilgili güya soruşturma başlatıyor, ama soruşturma başlattığı yerle ilgili bir kapatma kararı yok. Bugün o hastaneler kapalı ama bunu kapatan savcılık. Çete dediğimiz olayın içinde aslında üç-beş-on kişi yok. Bunun içerisinde denetimi yapmakla yükümlü olan SGK, bununla alakalı Çalışma Bakanlığı, bu işin zeminini hazırlayan, burada bu arsızlığa, yolsuzluğa ve çirkinliğe, kokuşmuşluğa sebep olan Sağlık Bakanlığı, aynı zamanda buna daha önceden haber verildiği iddia edilen ve eğer doğruysa bunu sıkı takibe almayan Emniyet Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı var. Aslında burada üç bakanlık sorumlu, bu üç bakanlık suçlu, bunu hepimiz biliyoruz” şeklinde konuştu.
‘Özel sektör sağlığı satıyor devlet de bunu kabul ediyor’
Yenidoğan hizmetinin kamu hizmeti olduğunu dile getiren Sibel, sağlığın erişilebilir, eşit, anadilinde olması gerektiğini yıllardır ifade ettiklerini söyledi. Bu sorunların sistemin değişmesiyle çözüleceğine işaret eden Sibel, “Kamunun yapması gereken iş, sağlıkta dönüşüm programıyla özellere devredildi. Özellerde taşeronlaştı derken geldiğimiz nokta bu. Kamu yapması gereken işten vazgeçmemeli, kendi sorumluğunu yerine getirmeli ve sağlığın parayla satılmasına izin vermemeli. Burada aslında özel sektöre kapıyı açmakla ana cümle, ‘Ben senin sağlığını parayla sana satarım.’ Ne kadar paran varsa o kadar sağlığın var. Özel sektör bunu söylüyor ve devlet de bunu kabul ediyor. Özel hastanelerin denetimini SGK fatura üzerinde yapıyor. Sağlık müdürlüğü kendi birimleri üzerinden yapıyor. Nasıl yapıyor veya nasıl yapamıyor, neden yapamıyor? Bu soruların cevaplarını vermek zorundalar” sözlerini kullandı.
‘Özel hastanelere ayrılan para, devlet hastanelerine ayrılandan fazla’
Önceki süreçlerde SGK ve devlet hastanelerinin, malzeme eksikliği gibi sebeplerle hastaların gerekli tedavisini yapamadığında sevk edildiklerini ve sevklerinde “Bütün ücretler hastane tarafından ödenecektir, kişiden herhangi bir ücret tahsil edilemez” ibaresinin yer aldığını hatırlatan Sibel, şu anda durumun böyle olmadığını, devlet hastanelerinin hastaları direkt olarak özel hastanelere yönlendirdiğini vurguladı. Sibel, “Eskiden kamu hastanesi yetersiz kaldığında, üniversite hastanelerine gönderilirdi. Şimdi üniversite hastanelerinin, kamu hastanelerinin doluluğu önemli değil. Şu anda sürekli bir özel hastaneye yönelim var. Düşünebiliyor musunuz, özel hastanelere ayrılan para, devlet hastanesinde harcanan paradan daha fazla. Bunu devlet ödüyor, SGK ödüyor bu paranın büyük bir kısmını. Peki, neden biz bu ödemeyi yapıyoruz? Çünkü bu piyasalaşma işlerine geliyor” dedi.
‘Sağlık sistemi rakamlarla tanımlanamaz’
Sağlık sisteminin rakamlarla tanımlanamayacağının altını çizen Sibel, yeni doğan servisinde yatan bir bebeğin ihtiyacının ve tedavisinin rakamlarla belirlenemeyeceğine dikkat çekti. Ancak SGK’nın bunu yaptığını ifade eden Sibel, “Yenidoğan ünitesinde yatan bir bebeğin ilk gün 5 bin civarında bir ödemesi var, ama ne yapıyor? Diyor ki; ilk gün yapılan bütün harcamaları ben ödeyeceğim. İkinci gün, şu kadar para, üçüncü gün, şu kadar para. Böyle bir kısıtlama yapılamaz. Bebeğin ihtiyaçları, vatandaşın sağlık ihtiyacı veya sağlık hizmetine dair tanımlamayı rakamlar üzerinden yapamazsınız. İşin komiği, şu anda aile hekimliği alanında da böyle bir tanımlamaya girdi Sağlık Bakanlığı. Yanlış üzerine yanlış ve bugün geldiğimiz nokta maalesef bebeklerin ölümü, bebeklerin kaybedilmesi” sözlerini kullandı.
‘Erişkin yoğun bakımında ne yaşanıyor hala bilmiyoruz’
“Erişkin yoğun bakımında ne yaşanıyor hala bilmiyoruz” diyen Sibel, bu durumun sadece buzdağının görünen kısmı olduğunu sözlerine ekledi. Bir an önce bu piyasalaşmaya son verilmesi gerektiğini vurgulayan Sibel, kamunun sağlığa dair hükümlülüğünü eline alması gerektiğini kaydetti. Bu çeteye dâhil olan ve bu durumdan sorumlu olan herkesin en ağır cezayı alması gerektiğini söyleyen Sibel, “Burada şunu unutmamak gerekiyor: Bu işi yapanların kim olduğunu belki biz isim olarak bilmiyoruz ama bilenler var. Bunlar, en ağır cezaya tabi ki çarptırılmalı ama gerçekten özveriyle, büyük bir yükün altından elinden geleni fazlasıyla yapan sağlık emekçilerimiz mevcut. Bu insanları da karalamadan, haksız yere yaftalamadan sözümüzü kurmalıyız. Az önce de söyledim, üç tane bakanlık var bunun içerisinde. Kimlerin ne olduğunu çok iyi biliyorlar. Bu ilişkilerin kurulmasına olanak sağlayan kişilerin ortaya çıkması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘Sağlık sistemi kamu üzerinden revize edilmeli’
Gelinen süreçte, sağlık kurumlarına artık şüphe ile yaklaşılacağına işaret eden Sibel, bu durumda sağlık emekçilerinin de mağdur edilme durumuna değindi. Sibel şöyle devam etti: “Biz SES olarak şunu söyleyebiliriz, gerçekten hakkıyla çalışan, ahlaki değerlerine sahip olup temiz bir şekilde çalışan sağlık emekçilerimiz, bu insanlardan kat be kat daha fazla. Endişeler korunsun ama bizlere güvenmekten vazgeçmesinler. Bu kokuşmuş düzende, bu saatten sonra ne yapılırsa yapılsın, bizim bu olayla ilgili yapacağımız küçük müdahaleler sadece pansumani tedbirler. Kesinlikle bu sistemin değişmesi gerekiyor. Sağlık sisteminin yeniden kamu üzerinden revize edilmesi gerekiyor. SES olarak da bunun mücadelesini vermeye devam edeceğiz.”
‘Bu düzeni biz değiştireceğiz’
Bu olayın ana sebebinin denetimsizlik olduğunun altını çizen Sibel, bu sürecin aydınlatılmasını ve medyanın da bu konuda dikkatli haber yapması gerektiğini belirtti. Sibel, “Bu sebeplerle alakasız olan arkadaşlarımızın hedef gösterildiğini biliyoruz. Biz layıkıyla işini yapan, deontolojik, ahlaki görev yapan bütün meslektaşlarımızın arkasındayız. Kendi kokuşmuşluklarını yok etmek, kapatmak için çok temiz olduğunu bildiğimiz insanları karamalarına izin vermeyeceğiz. Biz bu ülkede ahlaklı ve vicdanlı sağlık emekçilerinin her zaman yanında olacağız. Her şeyden önce de bu olayla ortaya çıkan bu pisliğin baştan temizlenmesi gerektiğini tekrar söylüyoruz. Bu düzeni biz değiştireceğiz. Halkla beraber sağlık emekçilerinin omuz omuza mücadelesini gerektiriyor bu, bunu da başaracağımıza inanıyorum” diye konuştu.