Yenidoğan çetesinde aklanan sistem, aklayan medya 2024-12-01 09:04:05   Nazlıcan Nujin Yıldız   HABER MERKEZİ – Türkiye’deki sistemin çöktüğü, her alanda çeteleşmenin yaşandığı, toplumsal bir çürümeyle karşı karşıya kalındığı her gün duyduğumuz, gördüğümüz ve okuduğumuz haberlerle anlaşılıyor. Türkiye’deki çeteleşmenin kaynağı çok açık bir şekilde ortadayken ana akım medya yaptığı haberlerde kimi sorumlu tutuyor? İktidarı ve sistemi değil elbette.   Türkiye’de son zamanlarda çok fazla dile getirildiği gibi toplumsal çürümenin var olduğu yadsınamaz bir gerçek. Bu çürümeyi artan kadın katliamlarından, tacizlerden, tecavüzlerden, çeteleşmeden, ekonomik krizden anlıyoruz. Mafya düzeninin bir sonucu olarak her gün farklı isimlerle yeni bir çete oluşuyor. Son olarak Türkiye’deki sistemin çökmüş olduğunu, mafya düzeninin aslında devletin içerisinde yer aldığını gördüğümüz bir çetenin daha türediğini görmüş olduk. “Yenidoğan çetesi”   İstanbul’da bebekleri Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan (SGK) kazanç sağlamak için önceden anlaştıkları özel hastanelerin yoğun bakımlarına sevk edip ölümlerine neden oldukları ortaya çıkan “Yenidoğan çetesi” yalnızca yargılananlardan ibaret değil. Bu çete aslında sağlık sisteminin gelmiş olduğu noktayı da gösteriyor. Sendikaların, sağlık emekçilerinin yıllardır kamuoyunu ve yetkilileri uyarmasına rağmen Sağlıkta Dönüşüm Programı doğrultusunda uygulanan politikalar, sağlık sisteminde yıkıcı sonuçlara neden oldu. Sağlık hizmetinde niteliğe önem vermeyen, hastaneleri ticarethane, hastaları ise müşteri olarak gören Sağlıkta Dönüşüm Programı, sağlık sisteminde de çeteleşmenin oluşmasına zemin hazırladı. Bu çete halkın gündeminde yer almaya devam ederken yargılama aşaması da başladı. Peki, bu çete basında nasıl yer aldı? Kimler sorumlu tutuldu, sistem eleştirildi mi? Yoksa sadece çetede yer alan kişilerin “para hırsı” mı yazıldı? Ana akım bu olayda ne iktidardan bahsetti ne de sağlık sisteminin gelmiş olduğu noktadan. Bir diğer sorun ise atılan başlıklardı.   Haberlerde bakanlığın payına düşen alkışlanmak oldu   Yandaş medya çeteye dair haberlerinde genel olarak Sağlık Bakanlığı’nı aklamaya ve bu çetenin çökertilmesi için ne kadar çalıştıklarını anlatmaya çalıştı. Sorun şu ki; bakanlığın bir çeteyi “çökertmeye” çalışması veya çökertildikten sonra özel hastanelerde denetim yapması, kimi hastanelerin kapatılması, var olan sistemi değiştirmiyor. Bakanlığın bu çetelerin oluşmasındaki payı, sağlık politikaları, sağlığın ticarileşmesi görülmüyor elbette. Yenidoğan çetesinde baş sanık olarak bilinen Fırat Sarı, aslında durumu açıkça ortaya koyuyor. Fırat Sarı’nın, “İstanbul’da tüm özel hastanelerde işletme var. Bu sistemi ben keşfetmedim, benden önce de vardı” demesiyle anlıyoruz ki bu durum yalnızca bu çeteden ibaret değil. Fakat bunu görmeyen ana akım medya, bakanlığı, soruşturma savcısını alkışlamanın derdinde. Örneğin Yeni Şafak’ın konuya dair bir haberinde yer verdiği başlık şöyle: “Yenidoğan çetesi savcısından yeni paylaşım: Çocukların süper kahramanı oldu.” Onca bebek yaşamını yitirmişken, sağlık sisteminde büyük bir çürüme yaşanırken ana akım, birkaç kişinin yargılanmasını müjde olarak verdi ve soruşturmayı yapan savcıyı da “çocukların kahramanı” ilan etti.   Yandaş medya asıl muhatabı es geçiyor   Sağlık sisteminin tümüyle değişmesi gerektiğini anladığımız bu olayda, çetenin arka planını, sağlık sistemindeki yanlış politikaların nasıl bir noktaya gelmiş olduğunu pek sorgulamayan Yeni Şafak, yine türlü manipülasyonların ve sansasyonun derdine düştü. Yeni Şafak’ın konuya dair bir başka haberi ise şu şekilde: “Ahmet Özer, Yenidoğan Çetesi’nin Esenyurt Belediyesi “ayağına” dokunmamış!”. Ülkede olup biten ne varsa, sorumlu tutulacak ilk yer iktidar ve bakanlıklar olacakken yandaş medya odağı iktidardan oldukça uzağa çevirmeye çalışıyor. Yeni Şafak elbette bu haberle Ahmet Özer’in tutuklanmasını ve belediyeye kayyım atanmasını meşrulaştırmaya çalışıyor. Yani Yeni Şafak, toplumun hassasiyetini manipüle ederek kayyımın “boşuna atanmadığını” anlatmaya çalışıyor.   Sistemin çürümüşlüğü, yapılan haberlerle saklanabilir mi?   Yandaş medyanın sansasyon yaratmaya çalışma çabası sadece bunlarla sınırlı değil. Bilindiği gibi devlet aklının bir sonucu olarak toplumda oluşan “örgüt” fobisini medya da çok iyi bir şekilde kullanıyor. Yenidoğan çetesinin adını da “örgüt” koyarak sansasyon yaratan yandaş medyanın unuttuğu bir şey var.  Aslında yaşanan şeyin gerçek adı işletme. Bunu birçok alanda da görmek mümkün. Fakat sansasyon çabası demiştik. İşte bir diğer haber de bununla alakalı. Yine haberde yer alan başlık şöyle: “Yenidoğan çetesi'nin örgütsel şeması ortaya çıkarıldı: İşte örgütün tepe ismi ve yöneticileri”. Ardından haber devam ediyor. Haberde örgütün kimler tarafından oluşturulduğundan tutun da nasıl çalıştıklarına dair türlü detaylara yer verilmiş. Sorun şu ki, yukarıda da belirttiğimiz gibi “örgütün” çalışma şekli, birçok özel hastane veya “işletmede” olduğu gibi. Fırat Sarı’nın ifadesinde “Sonuçta orası da bir işletme, para kazanmak istiyor. Yenidoğan gibi yerlerde personel bulmak zor oluyor. Hemşirelerin maaşlarında sorun var. Maaşlar asgari ücretin biraz üzerinde” diyor. Aslında ortaya çıkan şey yeni bir örgütün nasıl çalıştığı değil, sistemin çürümüş olduğunun kanıtı.   Yandaş medyanın tık odaklı haberciliği   Başlıkların sorunlu olduğunu dile getirmiştik. Yine bu konuda bakanlıkların, iktidarın sorumluluğunun konuşulacağı yerde yandaş medya, olayın magazinsel boyutunu irdeliyor. Burada yandaş medyanın, dijital haberciliğin etik sorunlarından biri olan “Tık odaklı haberciliği” karşımıza çıkıyor. Olayın arka planını görmezden gelen, magazinsel boyutla ilgilenen yandaş medya attığı başlıklarla daha fazla tık almak için uğraşıyor.   Haber başlıklarında “ağızları açık bırakan sözler” “kan donduran ifadeler”, “Fırat Sarı bakın ne için para veriyormuş! Yersen!”, “Bakın kimi suçladı”, “Çete başı Fırat Sarı'nın taktiği mahkemede anlatıldı: Başka hastanede ölenler...” gibi ifadelerin tek amacı tıklanmak olurken uzak durulan konu ise asıl sorun. Çünkü hakikatin peşinde olan gazeteciler bilir ki toplumsal olaylarda amaç tıklanmak değil, olayın gerçeklerini ortaya koymak olmalıdır.   Sağlığı satan iktidarların çetenin başı olmaları gerçeği   Olayın bu çeteyle sınırlı olmadığının bilinmesi ve arka planda neler olduğunun sorgulanması önemli. Yani Yenidoğan çetesine operasyon yapılması, kimi hastanelerin kapatılması, faillerin mal varlıklarına el konulmasıyla sorunun çözüldüğünü düşünmek büyük bir gaflet olacaktır. Yenidoğan çetesi deyim yerindeyse buz dağının görünen kısmı. 1980’li yıllardan beri Türkiye dâhil birçok ülkede “paran yoksa sağlık hizmeti de yok” diyen bir sistem izleyen iktidarlar ve sağlık bakanları aslında bahsedilen “örgütün” ya da “çetenin” en başında yer alıyor. Ortada insanlık açısından suç var fakat sistem işleyişi sorgulanmıyor. Özel hastanelerde tedavi masraflarıyla insanlara sağlığı satan bir hizmet anlayışının SGK’yı dolandırmış olması pek şaşırtıcı olmamalı. Pek şaşırtıcı olmayan şeylerden biri de ana akımın konuya dair yapmış olduğu haberler. Tık haberciliğinden, magazinsel aktarımlardan, iktidarı aklamaya çalışmaktan ve olayın sorgulanmaması için sansasyon yaratmaktan öteye gitmeyen yandaş medyanın telaşının karşısında özgür basının hakikati ortaya çıkarma çabası var. Bu yüzden çeteyi “çökertmekle” övünenler diğer taraftan hakikati ortaya çıkaranlara saldırmaya devam ediyor.