'1 yıl önce 40 TL olan pazar harcaması şimdi 100 TL'
- 09:03 17 Ağustos 2018
- Yaşam
Safiye Alağaş
İSTANBUL - Ekonomik krizin ilk mağdurunun evin bütün geçimini üstlenen kadınlar olduğunu belirten Mukaddes Aslan, “Bundan 4 yıl önce 10 lira manava yetiyordu. 1 yıl önce ise 40 TL yetiyordu. Bu yıl ise 100 TL'den aşağı manava, pazara gidemiyoruz. Özellikle son 10 gündür neredeyse her şeye zam geldi. Sadece karnımızı doyurabiliyoruz” dedi.
Türkiye’de yaşanan ekonomik krizin ilk mağdurları ev kadınları. Krizden nasıl etkilendiğini anlatan Mukaddes Aslan, sadece karınlarını doyurmak için pazara gittiğini, çocuklarının bile artık krize dahil olduğunu söyledi. Mukaddes “Bence ülke yönetimi ekonomisi kadının eline verilseydi her şey çok daha güzel olurdu. Düşünsenize bir eve giriyorsunuz ev tertemiz. Çiçekli süslü püslü. Ülkeyi kadınlar yönetseydi ülke ne kadar güzel olurdu. Bence devlet yönetiminde ve ekonomi yönetiminde kadınlar var olmalıdır” dedi.
Türkiye-ABD arasındaki gerilim yaptırımlarla devam ederken, döviz kurlarındaki dalgalanma toplumun tüm kesimlerini etkilemeye başladı. Dövizden kaynaklı iğneden ipliğe her şeye zam gelirken, krizden etkilenen kesimlerin başında ev kadınları geliyor. Ev kadını Mukaddes Aslan, ekonomik krizin mutfağa yansımasını değerlendirdi.
‘İlk mağdur evin tüm geçimini üstlenen kadınlar’
Ekonomik krizin tüm toplumu etkilediğini vurgulayan Mukaddes, “Tabikii ilk mağdur kadınlardır. Çünkü evin bütün geçimini üstlenen kadınlardır. Erkekler çalışıp para getiriyor ama bu para ne kadar yetti? Yetti mi? Yetmedi mi? Diye hiç sormuyor. Yetip yetmeyeceğini kadın ayarlıyor. Akşam çocuk, eş geldiği zaman yemek var mı? Yok mu? diye soruyor. Sadece bunu soruyor. Biz kadınlar gün boyu neyden kısabiliriz diye düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Sadece karnımızı doyurabiliyoruz’
Birkaç yıl öncesine kadar azda olsa masraflarını çıkarabildiklerini dile getiren Mukaddes, bugün ise manava gitmeye cesaret bile edemediklerini, gitseler bile istediklerini alamadıklarını ve eli boş döndüklerini vurguladı. Bugün ancak zorunlu ihtiyaçlarını gidererek günü kurtardığını belirten Mukaddes, şöyle dedi: “Bazı aileler artık doğru düzgün soğan, patates dahi alamıyor. Bazı aileler de mecbur kaldığı için bir iki kilo alıyor. Bundan 4 yıl önce 10 lira manava yetiyordu. 1 yıl önce ise 40 TL yetiyordu. Bu yıl ise 100 TL den aşağı manava, pazara gidemiyoruz. Pazara gitmek için en 100 lira götürmeniz lazım. Buna da her istediğimizi alamıyoruz. Sadece zorunlu ihtiyaçlarımızı alıyoruz. Her şeyden biraz biraz alıyoruz. Çocuklarımız aç kalmasın diye zorunlu ihtiyaçları alıyoruz. Zevk için hiçbir şey alamıyoruz. Çocuğuma bir meyve alayım, ya da misafirime özel bir şeyler alayım yok. Sadece karnımızı doyurmak için pazara gidiyoruz.”
‘Çocuklar bile ekonomik krize dahil oluyor’
Çocuklarına beğendikleri bir üst baş alamadıklarını kaydeden Mukaddes, “Yaza ve kışa girerken, birkaç parça üst baş alıyoruz. Her canımız istediğinde gidip alamıyoruz. Ya da ‘bu çok güzel çocuğuma alayım’ diyemiyoruz. Çünkü alırsak boğazımızdan kısacağız. Ya da okul masrafından kısacağız. Bir yerden kısıp okul masraflarını biriktiriyoruz. Benim çocuğuma kıyafet almam gerekiyor. Ona diyorum ki ‘Kızım az kaldı bir hafta 10 gün sonra okul açılacak boş ver almayalım. Okul masrafını karşılarız.’ Bunları çocuğuma söyleye söyleye oda bir yetişkin gibi artık günlük ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağını düşünüyor. Bana soruyor ‘ne kadar harcayabilirsin anne?’ diye. Ya da bir şeyin yanına yaklaştığımızda ‘Anne bunu alayım mı? Anne bu kaç para, pahalı mı?’ diye soruyor. ‘Pahalıysa almayalım’ diyor. Artık 7 yaşındaki çocuğum bunu düşünüyor. Aile olarak sürekli evde bunları konuştuğumuz için oda etkilenip düşünüyor. Çocuklar bile ekonomik krize dahil oluyor. Bunu çocuğuma yansıtmak istemiyorum ama istemeden yansıyor. Çocuğumun bu konuda mağdur olmasını istemiyorum ama yapabileceğim bir şey yok. Bu duruma getirildik” diye konuştu.
‘Dolar’ın ülkemizdeki suyla ne ilgisi var?’
Kaliteli bir yaşam sürmek istediğini ve çocuğuna güzel bir gelecek, yaşam sunmak istediğini dile getiren Mukaddes, çocuğunun pazarda kendisiyle birlikte bir yetişkin gibi ‘Pahalı mı? Ucuz mu?’ hesabı yapmasını istemediğinin altını çizdi. Ancak Türkiye’deki koşularda bunun mümkün olmadığını belirten Mukaddes, “Krizi özellikle son 10 gündür daha fazla hissettim. Örneğin bir damacana suyunu 6 liraya alıyoruz. Dün gittim 10 liraya aldım. Neredeyse yüzde 50 zam gelmiş. Soruyorum su bizim ülkemizde var olan bir şey. Niye suya zam geldi? ‘Dolar yükseldi’ diye cevap veriyor. Dolar’ın ülkemizdeki suyla ne ilgisi var diye sordum? ‘Plastiğe zam geldi’ diyor. Dolar yükselince ülkemizde var olan suya zam geldi. Suyun dışını kaplayan plastiğe zam geldiği için ben damacana suyuna 10 lira para veriyorum. Özellikle son 10 gündür neredeyse her şeye zam geldi. Dolar’a bağlı olarak mı zam geliyor? Ya da fırsat olarak mı kullanılıyor bilmiyorum. Ama halk çok mağdur. Mağduriyeti biz yaşıyoruz. Dolar’ı olanlar seviniyor ama olan yine fakire olacak. Zengin yine zengin olarak kalacak” dedi.
‘Devlet ve ekonomi yönetiminde kadın olmalıdır’
Bir ev kadını olarak bu krizden nasıl çıkılacağını Türkiye’nin mevcut koşullarında bilemediğini söyleyen Mukaddes, yönetimde kadınların olması durumunda her şeyin daha farklı olacağını kaydetti. Mukaddes, şöyle devam etti: “Düşünsenize evdeki ekonomiyi kadın yönetiyor. Erkek para getiriyor ama bunun nasıl harcanacağını eve yetip yetmeyeceğini hepsini kadın hesaplıyor. Bir şekilde bu para eve yetiyor. Kadın tabiatta en güçlü karakterdir. Hem dayanmayı bilen hem yaşamayı bilen hem de yoktan var eden bir varlık. Güçlü bir varlık. Hayata bir şeyler veriyor. Ülkenin ekonomisi kadının eline verilseydi her şey çok daha güzel olurdu. Düşünsenize bir eve giriyorsunuz ev tertemiz. Çiçekli süslü püslü. Kadının yönettiği ülke ne kadar güzel olurdu. Sevgi dolu, başarılı bir ülke olurdu. Ülke bir kadın için bence evlat kadar kıymetli ve değerlidir. Ama ne yazıkki kadınlara böyle bir yetki verilmiyor. Kadınlar her zaman ikinci planda tutuluyor. Kadın ne yapabilir ki diye düşünülüp söyleniyor. Devlet yönetiminde, ekonomi yönetiminde kadın var olmalıdır. Yüksek yerlerde olmalıdır. O zaman her şey daha güzel olur.”