Koçer kadınların yayla hazırlığı: Doğanın parçalarıyız

  • 09:03 29 Mart 2018
  • Yaşam
ŞIRNAK - Baharın gelmesiyle birlikte yayla hazırlığına koyulan Koçer kadınlar, çadırlarını kurmak için kolları sıvadı. Kadınlar, “Bizler bu doğanın birer parçasıyız. Böyle doğduk, böyle büyüdük ve böyle yaşamak istiyoruz” dedi. 
 
Kürdistan'da sonbaharla birlikte şehirlere ve köylere yönelen yolculuk, baharla birlikte yaylalara doğru yol alıyor. Hayvanları önüne katan Koçerler, yeşile bürünmüş dağlar ve derelerle iç içe emeklerini, yiyeceklerini ortaklaştırarak, doğal yaşamın bir parçası oluyor. 20 yılı aşkındır Koçerlik yapan Şemsê ve Rabia Baykara, yazın Şırnak, Hakkâri ve Van'da bulunan yaylalarda hayvanlarını otlatırken, kış aylarında ise Silopi’de bulunan meralara yerleşiyor. 6 yıldır Silopi'nin Görümlü beldesinde bulunan Mêrga Berojve, Silopi’nin köylerinden Kutnis’taki meralarında kışları geçiren ailelerle yaylalara gitmek için şimdiden hazırlık yapıyor.
 
Kadınlar kolektif çalışıyor
 
Kadınlar arasındaki dayanışma, emeğin olduğu her yerde kendini gösterdiği gibi burada yapılacak barınak için yürütülen kolektif çalışmada da kendini gösteriyor. Çadırlarını yapmak için sabahın erken saatlerinde işe koyulan kadınların bir kısmı Siirt’ten getirdikleri bezleri dikerken, diğerleri ise çadırda bulunan delik yerlere yama yapıyor. Farklı köylerde kalmalarına rağmen çadır yapımı için bir araya gelen kadınlar, bulundukları meralarda topladıkları otlarla da yemekler pişiriyor. 
 
Yaylalara hazırlık
 
Kolektif çadır kurmanın keyifli olduğunu söyleyen Rabia Baykara, “Yaz çadırları yapmak için geldik. Burada bulunan tüm kadınlarla akrabayız. Kurduğumuz çadırda çocuklarımız ve misafirlerimiz ile birlikte kalacağız. Bu yüzden yapacağımız çadırlar büyüktür” diyor.
 
‘Doğanın birer parçasıyız’
 
"Koçerlik, doğayla iç içe yaşamaktır" diyen Rabia, şöyle devam ediyor: "Yaz aylarının gelmesiyle yaylalara doğru yolculuğumuz başlıyor. Yaylalara vardığımızda çok mutlu oluyoruz. Sanki evimize gitmiş gibi oluyoruz. Yaz aylarının sıcaklığından uzak bir hayatımız var. Yaylalar çok serin ve havası çok güzel. Alıştığımız için buralarda kalamıyoruz. Doğamızdan ve kültürümüzden koparılmak isteniyoruz ancak bizler bu doğanın birer parçalarıyız. Böyle doğduk, böyle büyüdük ve böyle yaşamak istiyoruz. Başka şekil mutlu olamıyoruz." 
 
‘Koçerlik elektrik olmayınca çok zor’
 
Koçerliğin elektriği olanlar için kolay, olmayanlar için zor olduğunu söyleyen Rabia, “Su ihtiyacımız yok, suya gitmeyeceğiz. Odunlarımız da var, elektriğimiz de. Sıcak su sıkıntısı çekmiyoruz. Çocuklarımızın banyolarını yapıyoruz, çamaşırlarını yıkıyoruz. Bizim elektriğimiz olduğu için işlerimizi kolay halledebiliyoruz. Ama elektriği olmayanlar çok zorlanıyorlar” diye kaydetti.
 
‘Bazen yemek yemeye bile fırsat bulunmuyor’
 
Koçerliğin hem çok zor hem de çok güzel taraflarının olduğunu söyleyen Rabia konuşmasını şöyle sürdürdü: “Arabaları olan eşyalarını arabalara yükleyip getiriyorlar. Çadırlarını kurup yemeklerini yapıyorlar. Ama koyunlarla yola çıkanlar için şartlar zor. Yolu yürüyerek geldikleri için hem yorulurlar hem de eşyalarını kendileri getirirler. Çobanlarının ekmeklerini pişirirler, koyunları sağarlar. Bazen yemek yemeye dahi fırsat olmuyor.”
 
‘Yardım etmeye geldik’
 
Rabia’ya yardım etmeye gelen kadınlardan Şemsê Baykara, birlikte bulundukları alanı daha yaşanır kılmak adına çadır dikimine yardım ettiğini kaydetti. Şemsê, “Koçerliğin anlamı bizde çok büyüktür. Doğayla iç içe olmak bize doğanın bir parçası olduğumuzu hatırlatıyor. Koçerliğe gideceğimiz gün geldiğinde bayram havasına giriyoruz. Biz Kutnis köyünde kalıyorduk ama Mêrga Berojve’dekiler de bizim akrabalarımız. Bu nedenle yaylalara çıkmadan önce kadınlar olarak bir araya gelerek hazırlıklarımızı yapıyoruz. Hep birlikte çadırlarını yapmalarına yardım ediyoruz” dedi.