Yerleşik hayata zorlanan bir kültür: Şavaklar
- 09:14 25 Ekim 2017
- Yaşam
Melike Aydın
DERSİM - Göçer-Alevi Kürt aşireti Şavaklar Dersim’de kültürel olarak var olma çabası veriyor. Yerleşik hayata zorlanan Şavaklar tek avantajlarının doğa ile iç içe yaşamak olduğunu söylüyor.
Devlet, Dersim bölgesindeki yaylacılık faaliyetlerinin sonlandırılmak amacıyla Şavakları yerleşik hayata zorlayan politikalar izliyor. Hiçbir yerde meralardan para alınmadığ söyleyen Hediye Erdoğan, özel mülkiyete ait olan yaylalara ödenen paranın yaklaşık yüzde 20’sinin devlete vergi olarak ödendiğini kaydediyor. Devletin hangi yaylaya hangi tarihlerde çıkılabileceğini de belirlediğini söyleyen Alev Demir ise, Şavaklı olmanın tek avantajının doğa ile iç içe yaşamak olduğunu belirtiyor.
‘Tek şansımız güzel oksijenli havada yaşamak’
Alev Demir, Ovacık’lı Kırmanç bir ailenin kızı. Kımançki’de ‘Sakakız’ denen yani Şavak hayatına 15 yaşında evlendirildikten sonra tanışan Alev, geçen 26 yılda çok şeyin değiştiğine şahitlik ettiğini dile getiriyor. Artık Dersim’in yaylarına yayılmış Şavaklı akrabalarından haber alabilecekleri cep telefonları var ve küçük güneş enerjisi panelleriyle şarj edebiliyorlar. Yollar ise yaylaya sürüleriyle yürüyerek değil kamyonla çıktıkları için daha rahat aşılıyor. Kolaylaşan yaşam koşullarına karşılık olarak o zamandan bu zamana verilen emeğin karşılığını alamadıklarını söyleyen Alev, “Her şey daha da pahalı bir hale geldi. Önceleri başka şeyler zor geliyordu. Şimdi yağımızı, peynirimizi ederi fiyatta satamıyoruz. Mesela yünlerimiz hep güneş altında, satamıyoruz. Yünümüz bile para etmiyor. Bir kamyon kiralama nereden baksan bin 300 lira. Tek şansımız nedir biliyor musunuz; bu serin güzel oksijenli havada yaşamak, başka şansımız yok” diye ifade ediyor.
Şavak kadınlarının bir günü
Her işin ortaklaşa yapıldığı yaylalara Nisan ayının başlarında çıkılıyor. Eylül ayının ortalarına kadar sürüyor. Yaylada hayat sabahın erken saatlerinde başlıyor. Kadınlar saat 5’te kalkıp önce yatakları topluyor, sonra su bidonları dolduruluyor peynir, lor, tereyağı çıkarılıyor. Erzak çadırında gerçekleşen onca işten sonra sıra kahvaltı yapmaya ancak geliyor. Sabahın 3’nde otlatmaya götürülen koyunlar getirilince sağım işleri yapılıyor. Yaklaşık 400 koyunun sütü sağıldıktan sonra kaynatılıyor, yine peynir, lor, tereyağı çıkarılıyor, süzgeçler yıkanıyor, bulaşıklar temizleniyor. Öğlen saatlerinde ise ekmek yapılıyor. Öğleden sonra yeniden otlatmaya götürülen koyunlar sağılmak için getirildiklerinde ise gün yavaş yavaş bitmeye başlıyor. Koyunlar tekrar sağıldıktan sonra akşam yemeği yeniyor ve günün sohbet saatleri başlamış oluyor. Açık havada yakılan soba etrafında dizilen yayla halkı şehirden getirdikleri çekirdeği, bisküviyi odun ateşinde kaynatılan çayın yanında birbirine ikram ediyor.
Yazın yaylada kadınların daha çok çalıştığını söyleyen Alev, kışları ise erkeklerin daha çok yorulduğunu söylüyor. Kışın Çemişgezek’teki köylerine göçtüklerinde koyun çadırlarının altını temizleme, yem verme, kar küreme çadır toplama ve kurma işlerini erkekler yaparken kadınlar ise evi temizliyor ve yemek yapıyor.
‘Devlet yerleşik hayata mecbur bırakmaya çalışıyor’
Obada 3 hane olmak üzere 9 kişi bulunuyor. Akşam saman yolunun ışıkları altında yakılan sobanın etrafında bir araya gelen ahali devletin Şavakları yerleşik hayata geçirme çabasından bahsediyor. Oba sakinlerinden Hediye Erdoğan, hangi yaylaya hangi tarihlerde çıkılacağına devletin karar verdiğini ve bu nedenle otlakları ve su kaynaklarının daha iyi olan yaylalara ulaşmanın zor olduğunu anlatıyor. Hediye, “İcralarımız çok yüksek özel mülkiyete ödediğimiz para çok yüksek. Devlet tasarrufu altında olan yaylaların icraları da yüksek. Devlet her yayladan yüzde 20 gibi bir pay alıyor. Önceden meralara para verilmezdi. Elazığ, Erzincan’da hala verilmiyor” diyor.
‘Baraj iklimi değiştirdi’
Pülümür’e bağlı Uzunçayır yaylasında da aynı durumlardan bahsediliyor. Makbule Demir daha farklı bir konunun ciğerlerini sızlattığını söylüyor. 61 yaşındaki Makbule, havanın da insanların da giderek daha kötüleştiği tespitinde bulunuyor. Daha önce kışları yarım metreyi aşacak kadar kar yağarken şimdi karın azaldığını söyleyen Makbule, “Baraj yapıldığından beri hava değişti. Askerler ormanları yakıyor. Evet buraları etkilemiyor ama dumanı buraya kadar geliyor” diyerek devletin doğaya verdiği zarara dikkat çekiyor.
‘Zamanla beraber insanlar da kötüleşti’
Dünyanın giderek daha kötüleştiğini söyleyen Makbule, “Artık herkes sadece para için yaşıyor. İlaç para, motor para, saman para, çoban para… Bir çoban ayda en az 5 bin liraya çalışıyor. Afganistan’dan Suriye’den gelmişler. Onlar da haklı sürünün başına bir şey gelse ölen davarın parasını ödeyemezler. Ama artık herkesin gözünü para bürümüş. Türkiye iyice kötü oldu, insanlar da bozuldu. Artık herkes birbirine düşmanlık besliyor. Bizden sonrakiler bu ekonomik koşullar altında da çalışmak istemiyor. Şavaklı olmanın itibarı kalmadı” diyerek sitem ediyor.