Köyüne dönen Gülizar doğasına ve kültürüne sahip çıkıyor

  • 09:02 8 Mayıs 2021
  • Yaşam
Gülistan Azak
 
DERSİM - Özel savaş politikaları nedeniyle devlet tarafından boşaltılan köyüne dönerek doğasına, kültürüne, diline sahip çıkmaya çalışan Gülizar Uçan, yaptığı arıcılık işiyle köyünün inşasına destek sağlıyor.
 
Dersim’de özel savaş politikaları nedeniyle 90’lı yıllarda devlet tarafından yakılan, boşaltılan köylerine geri dönen yurttaşlar evlerini yeniden inşa ederek, doğasına, kültürlerine, dillerine sahip çıkıyor. Bu köylerden biri de 1993 yılında boşaltılan Nazimiye ilçesine bağlı Büyükyurt (Hakis) köyünün Han mezrası.
 
Yönlerini köylerine verdiler
 
Yermamuk dağı boyu uzanan vadisi, kervan deresi, zengin bitki çeşitliliği ve bol oksijeniyle doğa harikası olan Han Mezrası,  birçok canlının, bilhassa da arıların en verimli yaşam alanı durumunda.  2008 yılında geri dönüşlerin başladığı mezrada evlerinin inşasını sürdüren yurttaşlar, besin ihtiyaçlarını dağ eteklerinden, vadiden topladıkları otlardan ve arılardan elde ettikleri ballardan karşılıyor.
 
‘Hem ihtiyaç hem geçim’
 
Köye geri dönüş ile arıcılık yapmaya başladığını belirten Gülizar Uçan (60), elde ettiği balın bir kısmını kendi ihtiyaçları için kullandığını bir kısmını ise satışını yaparak geçim sağlamaya çalıştığını ifade etti. Gülizar, “Bölgede yasaklı yerler fazla. Mesela köyümüze yakın Kervan ve Xılves köyleri hala yasaklı. Bölgede askeri kuleler çok fazla. İnsanlar bu kulelerden izleniyor. Bölge yasaklı olduğu için hayvancılık yapamıyoruz. Arıcılık şuan için tek geçim kaynağımız” dedi.
 
Arıcılık sevgi ve özveri ister
 
Arıcılık mesleğinin sevgi, özveri gerektirdiğini vurgulayan Gülizar, “Benim gibi bu işi yapan çok kadın var. Arıların bakımından, balın süzmesine kadar tüm işi biz yapıyoruz. Tüm çabayı biz üstleniyoruz. Bu işi kadınlar daha çok yapıyor. Yeter ki isteyelim, severek yapalım. Kadınlar isterse tüm işleri yapar. Ben yaptığım arı işini büyütmeyi de düşünüyorum”  diye belirtti.
 
‘Bölgenin zenginliği balın kalitesine de yansıyor’
 
Bölgenin zengin bitki örtüsünün, havasının ve suyunun balın kalitesine yansıdığını dile getiren Gülizar, “Bu güzel doğanın en güzel keyfini arılar çıkarıyor. Şelalelerimiz, derelerimiz, çiçeklerimiz… Tabi bu güzelliklerin güzel de balı olur. Balımızı çok güzel buluyorlar. Buralara balımız tatmaya gelenler oluyor.  Yaşam bu coğrafyalarda. Yasaklar nedeniyle zorlukları fazla. Ama bizler bu yasaklara rağmen bu güzel ve zengin coğrafyamızda yaşamakta kararlıyız” ifadelerini kullandı. 
 
‘İhtiyacımız olan her şey doğada’
 
Bölgede arıcılığın yanı sıra sarımsak, kuşburnu gibi bitkilerin satışı yapılarak da geçim sağlanmaya çalışıldığını belirten Gülizar, şifalı olan bu otları aynı zamanda köyde yaşanan hastalıklar için de kullandıklarını ifade etti. Gülizar, “Bizler köylerimizde hastaneye gitmeye ihtiyaç duymazdık. Yaşadığımız bölge bize sağlığımız için ihtiyacımız olan her şeyi sunardı. Annelerimizden öğrendiğimiz otlarla hastalıkların önüne geçerdik. Kaldı ki, olası kazalarda yaşanan kırık ve çıkıkların tedavisi dahi doğadan topladığımız otlarla yapardık. Köylerimiz boşaltıldı, bizler metropollere sürüldük ancak bizlere öğretilen bilgileri, kültürümüzü unutmadık. Otlarla olan tedavilerimizi sürdürüyoruz. Çocuklarıma ve torunlarıma otları tanıtıyorum. Kendilerine de bu bilgileri kendi çocuklarına anlatmalarını öğütlüyorum. İhtiyacımız olan her şey doğamızda” diye ekledi. 
 
‘Başımızı koyacağımız bir taş dahi bırakmamışlardı’
 
Yıllardır hasret yaşadıkları topraklarına dönmelerinin mutluluğunu yaşadıklarını dile getiren Gülizar, devamında şunları söyledi: “Bu topraklardan uzak yaşamak bizleri çok üzdü. Çoğu zaman keşke öldürülseydim de çıkmasaydım diyorum. Hasretimi sözlerle ifade edemem. Devlet geldiğimizde çok zorluk çıkardı.  Köyümüzü gördüğümüzde inanamadık. Başımızı koyacağımız bir taş dahi bırakmamışlardı. Ağaçlarımızı dahi kesmişlerdi. Dönenen köylülerimizle el birliği yaptık ve burayı yeniden yaşam alanına kavuşturmak için çalıştık. Çıkmamız için çok uğraşıldı. Geceleri başımıza bombalar yağdıracaklar diye endişe ile uyuyorduk ama yine de ayrılmadık. Köyümüz hala inşa sürecinde. Kimileri kurdukları çadırlarda yaşam kurdu, kimileri ise küçük barakalar yaptı. Köyümüzdeyiz. Burada olmaya devam edeceğiz. Kültürümüzü, dilimizi, doğamızı bırakmayacağız.”
 
Gülizar son olarak ise köylerinden göçertilen herkesi doğasına, yaşam alanlarına, kültürüne, diline sahip çıkmak üzere geri dönmeye çağırdı.