‘İlk 6 ayda 523 milyon 349 hayvanın yaşam hakkı gasp edildi’

  • 09:01 16 Aralık 2020
  • Yaşam
ANKARA - Hayvanlara yönelik işlenen suçlardaki artışı değerlendiren HAKİM Koordinatörü Fatma Biltekin, “Yılın ilk 6 ayında en az 523 milyon 349 hayvanın yaşam hakkı gasp edildi. Yasa bu şekilde olduğu sürece bu şiddetin önüne geçemeyeceğiz. Hayvanlar hiçbir yerde eşit değiller ve dünyanın her yerinde ‘mal’ olarak görülüyor. Bu bir ayrımcılık biçimidir. Tıpkı ırkçılık, cinsiyetçilik gibi” dedi. 
 
Hayvanlara yönelik gerçekleşen işkence, tecavüz ve kötü muamele gibi suçlar, yasal düzenlemede  “kabahat” olarak ele alınırken yalnızca idari para cezası uygulanıyor. Hayvan hakları savunucuları, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun değişmesi ve hayvanlara yönelik gerçekleşen saldırı, katletme, tecavüz gibi suçların anayasal çerçevede de “suç” kapsamına alınmasına ilişkin taleplerini dile getiriyor ancak hayvanlara yönelik suçlarda sadece hayvan hakkı savunucusu sivil toplum kuruluşları ya da bireyler tepki gösteriyor. En son Ankara’da bir fail, köpek sahibi tarafından kendisine emanet edilen bir köpeğe saatlerce cinsel şiddet uygulayarak köpeği katletti. Başka suçlardan araması olduğu için tutuklanan fail kısa bir süre sonra serbest bırakıldı. 
 
Hayvan Hakları İzleme Komitesi (HAKİM) verilerine göre yılın ilk ayında 522 milyon 349 bin 599 hayvanın yaşam hakkı gasp edildi. HAKİM Koordinatörü Fatma Biltekin, hayvanlara yönelik artan işkencelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Hayvanlar bir kere ‘mal’ statüsündeler’
 
Hayvana işkence etmenin, katletmenin beden dokunulmazlığı gibi temel haklarının ihlal edilmesi olarak ele alınması gerektiğinin altını çizen Fatma, bir canlıya yönelik işlenen bu suçların sadece “kabahat” sayılıyor olmasının kabul edilemez olduğunu vurguladı. Hayvan yasanın değişmesi için yıllardır mücadele ettiklerini vurgulayan Fatma, “‘Eğer hayvan sahipliyse’ siz mala zarardan ya da malın değerini düşürmekten dava açabiliyorsunuz. Baktığınız bir hayvanın, cinsel şiddete maruz bırakıldığını öğrendiğiniz bir durumda, malın değerini düşürmekten dava açabiliyorsunuz. Hayvanlar bir kere ‘mal’ statüsündeler. Öncelikle bunun değişmesi gerekiyor. Hayvanları mal olarak gören ve onları kullanılabilir, hissedemeyen canlı olarak gören bir yasa olduğu için insanlarda da öyle bir algı oluşuyor. Yaşadığımız toplumda, şiddetin giderek arttığını görüyoruz. En dezavantajlı kentlerde ve sokaklarda hayvanlar şiddete çok açık bir durumdalar. Bunu suç olarak bile tanımlamadığınızda bu tür şeyler artarak devam edebiliyor” sözleriyle mevcut yasanın değişmesi çağrısında bulundu.
 
‘Yasa bu şekilde olduğu sürece bu şiddetin önüne geçemeyeceğiz’
 
Hayvanlara yönelik işlenen suçların yasada  “kabahat” olarak yer almasının şiddeti arttırdığını dile getiren Fatma, “Yasa bu şekilde olduğu sürece bu şiddetin önüne geçemeyeceğiz. Çünkü hiçbir cezalandırma sistemi yok. İnsanlar da bunun farkındalar. O yüzden de öncelikle bunun değişmesi gerekiyor. Bunun için yıllardır hayvan hakları aktivistleri mücadele ediyorlar. Toplumda şiddet her yerde artıyor. Hepimiz Türkiye’nin geldiği noktanın farkındayız. Hayvanlar hiçbir yerde eşit değiller ve dünyanın her yerinde ‘mal’lar. Günlük alışkanlıklarımızla zarar verdiğimiz bir sürü hayvan da var” ifadelerini kullandı. 
 
‘Hayvanlara yönelik saldırının bir nedeni de türcülük’
 
Hayvanlara yönelik saldırının bir nedeninin de “türcülük” olduğuna dikkat çeken Fatma, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türcülük, insanın kendini başka türlerden üstün görüyor olmasıdır.  Bu bir ayrımcılık biçimi. Tıpkı ırkçılık, cinsiyetçilik gibi… Tüm toplumlarda olduğu gibi bizim toplumumuzda da var. Sokakta yaşayan çok sayıda hayvan var ve bu sayı giderek de artıyor. Belediyeler ve sorumluluk alan kurumlar gerekli sorumluluklarını yerine getirmedikleri için sokaktaki hayvanların hem sayıları artıyor, hem de yaşam koşulları gittikçe kötüleşiyor. İnsanlar, sokağında, kuytu köşede yaşayan bir hayvana bile o kuytu köşeyi çok görebiliyor. Çünkü birbirimize tahammül edemediğimiz bir toplumda yaşıyoruz. Bu durumların önüne geçilmediği ve şiddet sarmalından çıkmadığımız sürece hayvanların yaşadığı sorunları da hiçbir zaman çözemeyeceğiz.”
 
‘Raporlama çalışması yapıyoruz’
 
Hayvanlara yönelik her türlü ihlale karşı, raporlama çalışması yaptıklarını belirten Fatma, çalışmalarına dair şu bilgileri paylaştı: “Hayvana yönelik şiddetin suç kapsamına alınmasını istediğimizde yasa koyucular bize 2014 yılındaki yasa görüşmelerinde, bunun münferit olaylar olduğunu söylüyorlardı. Biz hayvana şiddetin münferit olmadığını, toplumsal bir problem olduğunu ve çok sistematik gerçekleştiğini göstermek için raporlama çalışması yapmaya başladık. Bu sene ilk 6 ayın raporunu açıkladık. Yıl sonunda da yıllık raporu açıklayacağız. Medya ve sosyal medyada çıkan haberleri derliyoruz. Bunun dışında Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) üzerinden verileri topluyoruz, bilgi edinme başvuruları yapıyoruz. Bakanlığın yayınladığı faaliyet raporlarından sayılar çekiyoruz.”
 
 ‘İlk 6 ayda 523 milyon 349 hayvanın yaşam hakkı gasp edildi’
 
HAKİM’in 2020 yılının ilk 6 ayında yayınladığı rapora göre en az 523 milyon 349 hayvanın yaşam hakkının gasp edildiğine dikkat çeken Fatma, raporda dikkat çeken verilere değindi: “En az 726 hayvan avcılık adı altında öldürülmüş.  En az 251 hayvan zehirlenerek öldürülmüş. En az 2 bin 275 hayvan trafik kazalarında hayatını kaybetmiş. İlk 6 ayda Türkiye’de en az 221 hayvan işkenceye maruz bırakılmış. En az 521 milyon 728 bin 39 hayvanın özgürlüğü kısıtlandı. En az 2 milyon 36 bin 175 cinsel şiddet vakası raporladık. Bunun içinde hayvancılık endüstrisini kullandığı suni tohumlama yöntemi de var. Biz bunu cinsel şiddet olarak tanımlıyoruz. Yine hayvancılık endüstrisinde erkek hayvanların üzerinde kullanılan elektroejakülasyon yöntemi var. Hayvan hakkı ihlalini bulmak, raporlayabilmek çok zor. Bu yüzden hep en az olarak veriyoruz. Türkiye’de çok fazla cinsel şiddet ve hayvana yönelik tecavüz vakası var, bunu biliyoruz ama çoğunu raporlayamıyoruz. Çünkü hepsi medyaya yansımıyor. Özellikle son 3, 4 aydır çok fazla tecavüz haberi geliyor maalesef.”
 
‘Bu bir adalet mücadelesidir’
 
Hayvanlara yönelik suçlara ve ihlallere karşı farkındalık yaratmak amacıyla hem bireylere hem de çocuklara yönelik çalışmaların olduğunu aktaran Fatma, yakın zamanda hayvanlara yönelik cinsel şiddetle mücadele kapsamında eğitimler gerçekleştirdiklerini vurguladı. Öte yandan hayvanlara yönelik  ihlalleri görünür kılmak için sosyal medyayı aktif kullandıklarını kaydeden Fatma, “Bu bir adalet ve hayvan hakları mücadelesi aynı zamanda. Çünkü hakları gasp edilen, kendi haklarını savunamayacak olan canlıların haklarını korumaya çalışıyoruz. Yaşam hakkının her şeyden üstün olduğunu söylüyoruz. Bu yüzden de herkes öncelikle sokağındaki hayvanı korumalı. Hayvanın neler yaşadığını görerek yaşayabilmeli, o hayvanın hayatını kolaylaştırmaya çalışmalı, sokağa bir kap yemek koymalı, bir kap su bırakmalıyız. Bunlar sizi zorlayacak şeyler değil. Böylece bir canlının hayatına dokunmuş oluyorsunuz. Yapabileceğiniz çok küçük şeylerle yaşam kalitelerini arttırabilirsiniz. Yasa için herkesin bu meseleye kulak kabartması ve peşinde olması lazım. Bir ihlal gördüğünüzde yasa koyucuları etiketleyip durumu sosyal medyada paylaşarak görünür kılabilirsiniz. Daha kalabalık olmamız gerekir. ‘Bu yasa nerede’ diye yasayı sürekli sormalıyız. Bu işin peşini bırakmazsak yasa gelebilir” dedi.