Til Semin Kampı’nda yaşamın tutkusu Abdullah Öcalan’ın ideolojisi
- 09:06 6 Aralık 2020
- Yaşam
Dîcle Demhat
EYN İSA - Til Semin Kampı’nda yaşayanlar PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın ideolojisiyle yaşama tutunduklarını vurgularken, sistemlerini kuru bir ağacın altında bile olsa kuracaklarını söylüyor. Kamp sakinlerinden Bereke Ebdi, “Türkiye’ye soruyorum bu topraklarda onlara ait ne var?” diye sordu.
Türkiye ve ona bağlı gruplar 9 Ekim 2019’da Kuzey ve Doğu Suriye’ye başlattığı saldırılarda Girê Spî ve Serêkaniyê’yi denetimine aldı. Burada yaşayan binlerce kişi saldırılardan kaynaklı Özerk Yönetim alanlarına göç etmek zorunda kaldı. Girê Spî’den göç eden aileler Reqa’ya bağlı Til Semin ilçesinde bulunan kampa yerleşti. Kısıtlı imkanlarla yapılan kampta Özerk Yönetim tarafından halkın ihtiyaçları karşılandı. Gün geçtikçe işgal alanlarından göç eden ailelerin sayısının artmasıyla kamp genişletildi. Burada direnişlerini sürdüren halk, bir gün kendi topraklarına tekrar dönecekleri günü bekliyor.
Til Semin Kampı Eşbaşkanı Narîn Abdurahman ve kamp sakinlerinden Bereke Ebdi ajansımıza konuştu.
‘Tek hayalleri topraklarına geri dönmektir’
Narîn, kamp ilk kurulduğunda birçok yardımın yapıldığını fakat şuan sayının artmasıyla gelen yardımların yetmediğini belirterek “Özerk Yönetim tarafından oluşturulan Til Semin Kampı’nda gün geçtikçe sayı artmakta. Kış mevsiminin gelmesiyle aileler zorlanmalar yaşıyor. Biz kamp yönetimi olarak da ailelerin kış ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanmalar yaşıyoruz. 900 aile başvurduğu için kampı büyütme gereği duyduk. Çocuk ve yaşlıların sayısı fazla. Kurak ve soğuğun sert olduğu bir alanda yaşıyoruz ve bu da çocuk ve yaşlıların zorlanmasına, daha erken hasta olmalarına neden oluyor. Zorlu olmasına rağmen kamp halkı elindeki imkanlara göre yaşam mücadelesi veriyor. Şuana kadar kampın mazot ihtiyacı karşılanmadı. Halka battaniye verilmiş fakat battaniyeler çok ince. Ailelerin yaşadığı yer çadır olduğu için çadırlar soğuk. Özerk Yönetim dışında bölgede yer alan uluslararası sivil toplum örgütleri tarafından herhangi bir yardım yapılmıyor. Her çadırda yaklaşık 10 kişi yaşıyor. Bazı çadırlarda bu sayının çok üstünde kişi yaşıyor. Yaşanılan bütün bu zorlu koşullara rağmen halk yaşamlarını sürdürmek ve topraklarına geri dönmek için bir an olsun yaşamdaki mücadelelerinden vazgeçmiyorlar” dedi.
‘Rus güçleri saldırılara neden sessiz?’
Türkiye ve ona bağlı grupların son dönemde Eyn Îsa’ya gerçekleştirdiği saldırıları hatırlatan Narîn, Eyn Îsa’ya yakın olduklarından kaynaklı halkın tekrar göç etme ile yüz yüze kalma korkusu yaşadığının altını çizdi. Türkiye tarafından Eyn Îsa merkezi ve köylerine atılan topların sesinin kampta da duyulduğunu vurgulayan Narîn, “Halk büyük bir korkuyla ‘ne olacak’ diye soruyor. Günlerdir halk geceleri uyuyamıyor. Her yapılan atışta halk dışarı çıkarak nerenin vurulduğuna bakıyor. ‘Eyn Îsa işgal edilirse biz nereye gideriz’ diye soruyorlar. Bu halk bu korkuyla nasıl yaşayacak? Bu halkın güvenliği için Rojava topraklarına gelen Rus güçleri neden sessiz kalıyor?” diye sordu.
‘Kadınlar büyük bir mücadele veriyor’
Halkın mücadele ve direniş kararlılığına dikkat çeken Narîn, kadınların durumuna ilişkin şunları aktardı: “Kadınlar yaşamın bütün zorluklarına karşı burada büyük bir mücadele verdi. Her mevsimde kadınlar kendi imkanlarına göre çalıştı. Kampı yaşanacak bir yer haline getirdiler. Kış hazırlıklarını da tamamladılar. Kampta kadın birliğiyle kadın terzihaneleri, kuaför, dantel ve el emeklerinin olduğu atölyeler, kadınlar için yine okuma yazma kursları ve sebze bahçeleri oluşturuldu. Atölyelerde çalışan kadınlar korona sürecinden kaynaklı kendi çadırında çalışmalarına devam ediyor. Diğer çalışma alanlarında da sayımızı azalttık ve dönüşümlü çalışmaktayız. Bu temelde kadınlar yaşamda mücadelelerini sürdürüyor.”
‘Bu topraklarda Türkiye’ye ait ne var?’
Kampta yaşayan Bereke Ebdi de kamp yaşamının zorluklarına dikkat çekti. Zorlanmalara rağmen mücadele etmekten vazgeçmediklerini söyleyen Bereke, Özerk Yönetim’in kendilerine oldukça yardımcı olduğunu belirtti. Bereke, Eyn Îsa’ya dönük saldırılara da değinerek, “Çocuklarımız korkuyor. Bu saldırıların durması için o kadar eylemler, açıklamalar yapıldı. Her şey gözler önündeyken sesimizi duyan yok mu acaba? Beşikteki çocuklarımız bile artık büyüyor. Baskı ve zulümlere karşı mücadelemize devam edeceğiz. Erdoğan’dan korkumuz yok. Rus ve Suriye rejimi neden burada yer alıyor. Bu saldırılara karşı neden sessizler? Bizler Rus ve Suriye rejiminin bu saldırılara karşı olan tutumlarını bilmek istiyoruz. Bu topraklarda sadece Kürtler değil Arap, Süryan, Çerkez, ve diğer bütün halklar Türkiye’nin saldırılarına maruz kalıyor. Bu saldırılar artık ‘dur’ demek lazım. Türkiye’ye soruyorum bu topraklarda onlara ait ne var? Hangi hakla saldırıyor? Çocuklarımız savaş psikolojisiyle büyüyorlar. Hamile kadınlar korkudan düşük yapıyor. Türkiye tarafından haklarımız çiğneniyor. Bizler bunu kabul etmiyoruz” dedi.
‘Abdullah Öcalan’ın ideolojisiyle yaşama tutunuyoruz’
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın ideolojisi temelinde yaşama tutunduklarını anlatan Bereke, Abdullah Öcalan’dan güç aldıklarını ve bu temelde kadınlar olarak yaşam mücadelesi verdiklerini ifade etti. Kampın bütün zorlu koşullarına rağmen hiçbir halk arasında ayırım olmadan beraber kadın örgütlülüğü çatısı altında mücadelelerine devam ettiklerini söyleyen Bereke, “Önder Apo’nun bize verdiği güç sayesinde bu kamplarda yaşıyoruz. Eğer ki Önderlik olmasaydı belki bu koşullar içinde yaşayamazdık. Ama onun bize öğrettiği mücadele temelinde burada direniyoruz. Korkmuyoruz, tek endişemiz çocuklardır. Gençlerimiz, yaşlılarımız, aslında hepimiz topraklarımız için canımızı feda ederiz. Hepimiz birer fedaiyiz. Kendi kendimizi yönetebileceğimiz, bize ait olan sistemin içinde yaşamak için bu kamplara geldik. DAİŞ çetelerinin saldırılarından sonra kendi sistemimizi oluşturmuştuk. Güven içinde yaşıyorduk. Türkiye ve ona bağlı çetelerin sistemi altında yaşamayız. Sistemimizi her yerde bir kuru ağacın dibinde bile devam ettireceğiz. Hiçbir zaman topraklarımızı bırakmayacağız” şeklinde konuştu.