‘Üretimle birlikte doğaya kendimizi affettirebiliriz’

  • 09:07 3 Mayıs 2020
  • Yaşam
Şehriban Aslan-Zeynep Durgut
 
ERZURUM - Horasan’da yaşayan Refika Aydın eskiden toprağı işlediklerini, şimdi ise insanların sadece tüketici olduğuna vurgu yaparak, “Üretimle birlikte doğaya kendimizi affettirebiliriz. Bu yöntemle bu fırtına durabilir. Var olan bütün krizler doğayı dinlememekten geçiyor” dedi.
 
Refika Aydın, Erzurum'un Horasan ilçesine bağlı Aras (Delîbab) köyünde yaşıyor. Refika, geçmişi ve bugünü karşılaştırırken, en büyük farkın dayanışma olduğuna dikkat çekiyor. Günümüzde dayanışmanın kalmadığını söyleyen Refika, geçmişte yaşamın zorlukları fazla olsa da insanların bu kadar birbirinden kopuk olmadığını söylüyor.
 
‘Köyün her işi ortak yapılırdı’
 
Geçmişte toprak işlerinin daha çok önemsendiğine değinen Refika, “O zamanlar da kadınlar toprakla daha ilgiliydiler. Bahçelerimize her çeşit sebze ve meyveden ekerdik. Ektiğimiz her şey yeşerirdi.  Toprağın bolluğu ve bereketi vardı. Bazen işten kaynaklı çay içecek, yemek yiyecek vaktimiz dahi olmuyordu. Sabahın en erken saatlerinde uyanırdık, akşama kadar dur durak bilmeden çalışırdık. Ekinleri sulamaktan tutun, tarlayı ekmeye kadar her şey ortak bir şekilde yapılırdı” diyor.
 
‘Yaşamımız emek vererek geçiyordu’
 
Refika, daha önce köyde cinsiyetçi iş bölümünün olmadığına değiniyor. Kadınların da erkeklerin de aynı işleri yaptığını söyleyen Refika, “Kadınlar erkeklerin iki katını yapardı. Kadınlar daha fazla enerji tüketiyordu. Kadınlar daha fazla yoruluyordu ama kadınlar kendi istekleri ile üretim yapardı. Yarını kurtarabilmek adına gecesini, gündüz edip aralıksız çalışırdı. Biz kadınlar saatlerce güneşte çalışırdık. Her saat, her dakika bizim için anlamlı ve önemliydi. Çok bilinçli bir şekilde zamanımız geçerdi ve zamana çok sadıktık. Çünkü biliyorduk ki bugünün işi yarına kalsa yük olur ve altından kalkamayız. Akşam olduğunda iş bittiğinde vicdanımız rahattı. Bugün de emek verdik ve çocuklarımız için bir şey yaptık bugün derdik. Çok fazla emek verirdik ama bu emeğin karşılığını pek görmezdik. Zordu, zahmetliydi ama güzeldi. Hiç olmazsa yaşamımız emek vererek geçiyordu” sözlerine yer veriyor.
 
‘Bu çağda her şey yapılabilir ama hiçbir şey yapılmıyor’
 
Eskiden hastalıkların daha az olduğunu belirten Refika, var olan hastalıkların da doğal yöntemlerle iyileştirildiğini ifade ediyor. Refika, şöyle devam ediyor: “İnsanlık vardı, huzur vardı. Köyde zengin sofralar kurulduğunda bütün köy yemeğe davet edilirdi. Bizler zoru gördük, yaşadık. Ama mutluyduk ve halimizden memnunduk. Ama şimdi yaşamın pek bir anlam ve değeri yok. Eşya insandan daha kıymetli olmuş. Her şey ateş pahası olmuş. Bu zamanın açları yoksullar, zenginleri de zalim olmuş. Zenginler tüketerek, yok ederek, tahrip ederek öldürüyor. Kendilerini yaşamın sahipleri olarak görüyor. Evet, böylesi bir çağda insan her şeyi yapabilir ama aslında hiçbir şeyi de yapamıyor."
 
‘İnsanlar arası iletişim kopuk’
 
İnsanlar arasındaki iletişimin kopuk olduğuna vurgu yapan Refika, “Kimsenin kimseden haberi yok. İnsanlar akşama kadar çalışıyor ama aldığı para ile sadece evine bir kilo patates götürebiliyor. Çocuklarını yetiştiriyorlar büyük zorluklarla okutuyorlar ama atanması yapılmıyor. Bütün emekleri boşa gidiyor. Bu zamanda emeğe karşı saygı yok, değer yok. Sebzeden tütün, gıdaya kadar her şey o kadar çok pahalı olmuş ki insanların açlıktan öldüğü zamanlarda yaşıyoruz” diyor.
 
‘Toprağı işleyip daha fazla değer vermemiz gerekir’
 
Refika, şunları söylüyor: “Komşuluk ilişkileri kalmamış kimse kimsenin umurunda değil. Bu zaman her bir tarafından krizdir. Ama bu olumsuzluklara karşı toplumsal üretim insanlığı bu krizden kurtarabilir. Bundan kaynaklı yeni nesil toplumun hafızası olan yaşlıları dinlemesi gerekir. Sadece bir avuç toprak onlarca fidan ekebiliriz, onlarca meyve sebze ekebiliriz. Üretimle birlikte doğaya kendimizi affettirebiliriz. Bu yöntemle bu fırtına durabilir. Var olan bütün krizler doğayı dinlemekten geçiyor. O yüzden bizim daha fazla toprağı işleyip daha fazla değer vermemiz gerekir."