Avrupa’dan kadınlar anlatıyor: Salgına karşı duyarlılık ve dayanışma şart
- 09:16 3 Nisan 2020
- Yaşam
HABER MERKEZİ - Koronavirüs salgının hızla yayıldığı ülkelerden İtalya, Almanya ve İsviçre’de yaşayan kadınlar, karantina süreçlerini ve izlenimlerini ajansımıza anlattı.
Dünya genelinde yeni tip koronavirüs (Covid-19) nedeniyle şimdiye kadar 47 bin 279 kişinin yaşamını yitirdiği kayıtlara geçti. Salgının ortaya çıktığı Çin'de günlük vaka sayısında ciddi bir düşüş yaşanırken, ABD, 215 bin 344 vaka ile salgının yeni merkez üssü oldu. İspanya ve İtalya’da vaka sayısı 100 bini aşan, Almanya, İran, Fransa, İngiltere, İsviçre, Belçika, Hollanda ve Türkiye ise vaka sayıları 10 binin üzerinde olan ülkeler oldu.
Rakamların durumun vahametini özetlediği bugünlerde Avrupa ülkelerinde rutin günlük yaşamı, karantina süreçlerini ve ülkelerin hükümet politikalarını kadınlardan dinliyoruz.
‘Koronavirüs İtalya’da Bubonik Veba’dan sonra ikinci facia’
Toplam vakanın 110 bin 574’e, yaşamını yitirenlerin sayısının ise 13 bin 155’e ulaştığı İtalya’da, koronavirüs ilk olarak Kuzey İtalya’nın Lombardiya’nın bölgesinde küçük bir kent olan Codogna’da görüldü. İtalya’nın Venedik şehrinde yaşayan tercüman Tülay Sever, koronavirüs salgını nedeniyle İtalya’da iki aydır evden dışarı çıkmadığını ve hala karantinanın devam ettiğini söylüyor. 20 yıla yakındır Venedik’te yaşayan Tülay, hayatında daha önce böyle bir faciayla karşılaşmadığını da belirtiyor. Koronavirüsü 1600’lü yıllarda etkisini gösteren ve binlerce insanın yaşamını yitirmesine neden olan Bubonik Veba’ya (Kara Ölüm) benzeten Tülay, İtalya tarihinde koronavirüs ile birlikte ikinci kez böyle büyük can kayıpları yaşandığını anımsatıyor.
‘Göç olunca da hastalık farklı bölgelere yayıldı’
İtalya’da vaka ve ölüm sayısının çok fazla olmasının nedenini liman ve turistik ülkesi olmasına ve en önemlisi de çok geç fark edilmesine bağlayan Tülay, şunları belirtiyor: “Aslında İtalya ilk vakalarında özellikle Veneto ve Lonbardiya’da hemen önlem aldı; oralar kırmızı alan olarak ilan edildi, giriş çıkışlar kapatıldı, sokağa çıkma yasağı ilan edildi ve okullar hemen tatil edildi. Okullar tatil edilir edilmez insanlar, özellikle üniversitelerin yoğun olduğu Veneto, Milano bölgelerinden hemen toplu taşımayı kullanarak evlerine döndü ve insanların işyerleri kapatılınca İtalya’nın güneyine trenle göç eden yüzlerce insan oldu. Göç olunca da hastalık farklı bölgelere yayıldı.”
‘Bergamo’da korona olmayan insanlar hastaneden virüs kapıp dönüyordu’
Akdeniz ülkesi olan İtalya’da yaşam şeklinin Kürt veya Türk kültürüne benzediğini ve büyük aile kültürünün yoğunlukta olduğuna dikkat çeken Tülay, “Büyükbaba ve büyükanne çocuklarıyla, torunlarıyla birlikte yaşıyorlar. İtalya’da genç nüfus ilk başlarda hastalığı çok önemsemedi ve bu salgın hastalıkta evlere dönen özellikle öğrenciler yaşlılara hastalık bulaştırdı. Şu bir gerçektir ki: Avrupa’da İtalya ve İspanya en fazla yaşlı nüfusa sahip ülkeler. Özellikle, Bergamo bölgesinde günde 200 ile 300 kişi virüsten dolayı yaşamını yitiriyor. Bergamo’da bu kadar insanın ölmesinin sebeplerinden biri de; fabrikaların yoğun bulunduğu bir bölge olması ve hava kirliliğin çok yüksek olması. Ayrıca Bergamo bölgesinde Çin’lilerin fabrikaları, restoranları kafeteryaları, dükkânları, barları çok fazla ve Bergamo Çin’lilerin adeta ikinci vatanıdır. Bergamo’da normal bir hasta bile, Bergamo Hastanesi’ne gidip virüs alıp dönüyordu. Yani, insanlar iyileşmek için hastaneye gidiyorlardı ama aksine hastalanıp geliyorlardı. Uzmanlarda bu duruma anlam veremedi. En sonunda hastanenin önüne çadır kurarak insanları muayene etmeye başladılar” diyerek İtalya’daki durumu anlatıyor.
‘Dilekçe yazıp alışverişe çıkabiliyoruz’
Venedik’te kendi mahallerinde komşularının yaşamını yitirdiğini ve bu durumun kendilerini çok kaygılandırdığını ifade eden Tülay, Venedik’in karantina altına alındığını ve sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini söylüyor. İki aydır dışarıya çıkamadıklarını aktaran Tülay, karantinada yaşadıklarını şöyle dile getiriyor: “Biz dışarı çıkamıyoruz, sadece iş veya alışverişe gitmek için dilekçe yazıp ancak çıkabiliyoruz. Çocukların belli bir düzeni vardı ancak eğitim düzenleri bozuldu. Bu da onların hayatlarını sarstı. İlk başlarda çocukları evde tutmak zor oldu ancak son zamanlarda alıştılar. İtalya eğitim konusunda titiz davrandı, öğrencilere internet üzerinde hemen eğitime devam etti. Yani bu kadar can kaybına rağmen hayat devam ediyor. İnsanlar yine çalışıyor, alışverişine gidiyor ve eğitimini alıyor, hayat durmuş değil. Ancak esnafı ve işyeri kapatılan insanlar açısından hayat zor. Çünkü İtalya, Fransa veya Almanya gibi bir sosyal devlet değil. Devlet gerekli yardımı yapamıyor. İlk iki üç ay düşük miktarda maaş verebilir diye konuşuluyordu ancak sonraki aylarda hiçbir şey belli değil’ dediler.”
‘İtalya’da bir mahkum kendini yaktı’
İtalya’nın Napoli bölgesinde ceza evlerinde bir vaka bulunduğunu ve bu durumun da korku ve paniğe neden olduğunu söyleyen Tülay, İtalya hükümetinin virüse karşı aldığı tedbirlerin cezaevlerindeki mahkumlar arasında çatışmayı körükleyerek isyana neden olduğunu ifade ediyor. Tülay, “Modena’daki Saint Anna hapishanelerinde çıkan çatışmada 6 mahkum öldürüldü ve diğer farklı cezaevlerinde hayatını kaybeden tutuklu sayısı toplam 12 oldu. Tüm bunlara karşın bir mahkum da kendini yaktı. Hükümet daha sonra zorla iyileşmeye gitti ve bazı düzenlemeler yaptı. İtalya bazı tutsakları serbest bıraktı ve koronavirüs nedeniyle açık görüşler yasaklanmıştı ancak telefonla görüntülü görüşmeyi kabul etti ve şu an İtalya’da tutuklular aileleriyle görüntülü görüşebiliyor” diye aktarıyor.
‘Yaşlılara ne söylendiyse harfiyen yerine getirdiler’
16 yıldır Almanya’nın München kentinde yaşayan Hatice Savaş da 5 yıldır hastanelerle bağlantılı özel sektörde hemşire yardımcılığı görevini yapıyor. İş gereği çoğunlukla yaşlılarla vakit geçiren Hatice, salgın sonrası gönüllü olarak yaşlılara yardım ediyor.
Hatice, salgına karşı Almanya’da çok sıkı önlemler alındığını ve özellikle Almanya’nın İtalya’ya dönüşmemesi için yaşlılara ilişkin olağanüstü bir durum ilan edildiğini vurguluyor. Almanya’da virüse karşı çok sıkı bir denetim olduğunu aktaran Hatice, “Almanya’da yaşlılar olayın ciddiyetinin farkındalar. Kendilerine ne söylendiyse harfiyen yerine getiriyorlar. Mesela yaşlılara, insanlardan iki metre uzak durun dendi, bunu uyguluyorlar. Örneğin; Yaşadığım apartmanda dün yaşlı bir kadın benden eczaneden ona ilaç almamı rica etti. Bunu da birebir ilişki kurarak değil not bırakarak söyledi. Notu ve parayı kapının önüne bırakmıştı ve ben ilacı alıp kapıya geldiğimde kadın kapıyı açmadı, orayı terk etmemi istedi. Ben yukarı çıktım, 15 dakika sonra ancak ilacını astığım kapıdan aldı. Sonradan öğrendim ki yaşlılar 15 dakika geçmeden kapıdan bir şeyler almıyorlarmış. Bu şekilde yaşlılar kendilerine dikkat ediyorlar” diyor.
‘İtalya’da vaka sayısı arttıkça Alman hükümeti daha sıkı önlem aldı’
İtalya’da vaka ve ölü sayısı artıkça Alman hükümetinin daha sıkı önlemlere sarıldığını ve daha çok dikkat ettiğini söyleyen Hatice, sağlık çalışanı olarak aldıkları önlemleri şöyle ifade ediyor: “Almanlar özellikle İtalya’yı kendilerine örnek aldı. Alman hükümeti daha ilk vakayı açıkladığı zaman iş yerimizde biz sağlık çalışanları ile hemen bir toplantı alarak durumun ciddiyetini aktardı ve bize şunları söyledi: ‘Siz her şeyden önce karşı tarafa yani hastaya hastalık taşımayacağınızı, hasta olsanız bile bulaştırmayacağınızın güvenini vermeniz gerekiyor. Zaten her sene bir grip vakası dünyada oluyor bu da onlardan biri. Dediklerimizi uygularsanız, dikkat ederseniz, korkmazsınız ve bunu hep beraber atlatırız’ dedi. Ve hızlıca yapılması gerekenler vakit kaybetmeden yapılmaya başlandı.”
‘Çalışan anneler bir mağduriyet yaşamadı’
Tüm sağlık çalışanlarına özel koruma kıyafetlerinin verildiğini ve koruyucu ekipmanları takmadan işe başlamadıklarını kaydeden Hatice, “Alman hükümeti üç aya yakın sağlık çalışanlarının izin kullanmamasını istedi ve çalışan anneler için hijyeni sağlanan özel kreşleri açık bıraktı. Çalışan annelerin çocukları için herhangi bir mağduriyet yaşamamasını sağladı. Sağlık kurumlarında çalışanlara maaşlarına Mart ayında zam getireceklerini söylediler. Yani burada hem çalışan annelere hem de sağlık kurumunda çalışanlara çok değer veriliyor” ifadelerini kullanıyor.
‘Sokağa çıkma yasağı yok çünkü hükümet ekonomik güvence verdi’
Hatice, Almanya’da hükümetin sokağa çıkma yasağı getirmediğini ancak vatandaşların “evde kal” çağrısına uyduğunu dile getiriyor. Hatice, bunun nedenini ise şöyle özetliyor: “Bugün sokakta kimseyi bulamasınız ancak sokağa çıkma yasağı da yok. Bunun böyle olmasının nedeni hükümet insanlara ekonomik güvence verdi. Hükümet, insanın sağlığı paradan daha önemli olduğunu söyledi. Mesela, kafeteryaları, restoranları süpermarketler dışında bütün esnafın dükkânlarını kapatmasını istedi. Hükümet, ‘zararınız neyse öderiz yeter ki sağlığınızı riske atmayın’ dedi. Almanya’da hükümetin insanlara belli bütçe ayırması insanları rahatlattı. Bu şekilde hükümetin koymuş olduğu kurallara insanlar riayet etti. Bu da vaka ve ölü sayısının artmamasını sağladı.”
‘Hastanelere çok sert kurallar getirdiler’
Alman hükümetinin virüse karşı yeterli önlem aldığını ve bu konuda çok büyük bir titizlikle çalıştığını söyleyen Hatice, “Mesela München’deki Kilinukkum Grösshadern (LMU) Hastanesi’ne kimse giremez. Sadece çalışan kişiler kendi kimlikleriyle hastaneye ancak giriş yapabiliyor. Bu hastanenin çalışanlarının yakınları dahi hastaneye giremez, yasaktır. Hastaneye her hasta da giremez normal bir hasta aile doktoruna gider ve ilk test orada yapılır. Eğer test sonucu pozitif çıkarsa aile doktoru o zaman Grösshadern’deki hastaneye sevk edebilir. Almanya’da hastanelere genellikle çok sert kurallar getirdiler” diyor.
‘Almanya’da salgından sonra süpermarketler indirime gitti’
“Almanya’dan Türkiye’ye baktığımızda birçok konuda buranın sanki tam tersi” diyen Hatice, Almanya’da salgından sonra süpermarketlerin ürünlerde indirime gittiğinin altını çiziyor. Hatice, “Ancak Türkiye’de fiyatların uçtuğunu duyuyoruz. Böyle bir süreçte bunu yapmaları doğru değil. Türkiye’nin bu durumu burada yaşayan insanlara garip geliyor. Türkiye bu fahiş fiyatlarından vazgeçmelidir. Türkiye’de, Almanya gibi bir dayanışmaya gitmeli. Burada ekonomide olduğu gibi birçok konuda hükümet ve vatandaş bir arada yardımlaşma, dayanışma içerisinde. Bu da psikolojik olarak insanı bir nebze de olsa rahatlatıyor” diyerek dayanışmanın önemine dikkat çekiyor.
‘En fazla vakanın olduğu yerler Tessin, Lozan ve Cenevre’
Üç yaşından beri İsviçre’nin Cenevre şehrinde yaşayan Özlem Bagataarhan ise bir sigorta şirketinde müşteri temsilcisi. İsviçre’nin Avrupa’nın birçok ülkesiyle komşu olması nedeniyle salgınından çok fazla etkilendiğini dile getiren Özlem, vaka ve ölüm sayısının giderek arttığını kaydediyor. İlk vakanın bulundukları bölgede tespit edildiğini söyleyen Özlem, “Koronavirüs nedeniyle her ne kadar İsviçre ve İtalya kendi sınırlarını kapatsalar da yine de en çok vaka ve ölü sayısı İsviçre’nin İtalyan bölgesinde bulunuyor. İsviçre’nin İtalyan sınırı olan Tessin bölgesinde sadece 93 kişi yaşamını yitirdi ve daha sonra İsviçre’nin geneline yayıldı. En çok vakaların olduğu yerler de; birinci sırada Tessin, Lozan ve üçüncü olarak da Cenevre görünüyor” diye ifade ediyor.
‘3 haftadır insanlar dışarı çıkmıyor, bir yasak da yok’
İtalya’da ilk ölümün ortaya çıktığı tarihten itibaren İsviçre’de önlemler alındığını söyleyen Özlem, o önlemleri ise şöyle sıralıyor: “Okullar Şubat’ın sonlarında tatil edildi. Nerdeyse 3 haftadır insanlar dışarı çıkmıyor ama bir yasak da yok. İnsanlar mecbur kalmadıkça iş ve alıveriş dışında evden çıkmıyorlar. İsviçre hükümeti refah seviyesini sağladığı için sokağa çıkma yasağı getirmedi. İnsanları bilinçli davranıyor ve ilk baştan itibaren kimse gezip keyif yapmadı. Zaten 16 Mart’tan itibaren kafeteryalar, restoranlar, alışveriş merkezleri, parklar ve birçok açık ve kapalı toplu alanlar kapatıldı. İsviçre’de insanlar kurallara uyuyor ve kendilerine dikkat ediyor.”
‘İsviçre hükümeti 42 milyar Frank bütçeyi vatandaşlarına ayırdı’
İsviçre hükümetinin salgın nedeniyle 42 milyar Frank’ı yurttaşlara ayırdığını vurgulayan Özlem, “Bunun bir kısmını kapatılan iş yerlerinin sahiplerine, mağdur insanlara veriyor. Burada zaten işsizlik maaşı var ve bu süreçte işini bırakmak zorunda kalanlara ise devlet maaşlarının yüzde 80’ini veriyor. Bu durum geçici bir süreye kadar olduğu için fazla kağıt kürekle de uğraştırmadan direk mağdur insanlara belli bir maaş veriyor. İş sahiplerine kredi kolaylığı sağlayarak sıfır faizle kredi veriyor” diye aktarıyor.
‘İsviçre’de önlemler üst seviyede’
Sağlık konusunda İsviçre’nin iyi olduğunu söyleyen Özlem, sağlık alanında alınan önlemlere ilişkin şunları dile getiriyor: “Önlem alınıyor. Zaten şu an hastanelerde birçok alanda acil olmayan randevular iptal edildi, hastane ziyaretleri de yasaklandı. Özellikle İsviçre’de hastane bölgelerinde çadırlar kurarak virüs testi yapılıyor. Hastanedeki hastalara koronavirüs bulaşmasın diye böyle bir önlem alındı. Çadırların dışında da hastanelerde korona için özel bir bölüm ayırdılar. İsviçre’de çoğu özel hastane de kamulaştırıldı.”
'Çalışan anneler için kreş açıldı'
Gençlerin de bu süreçte duyarlı ve sorumlu davrandıklarını belirten Özlem, yaşlılar için titiz davranıldığını kaydediyor. İsviçre hükümetinin çalışan annelere çok hassas davrandığını aktaran Özlem, “Buradaki hükümet çalışan anneler için özel kreşleri açtı ve orada çocukların bir arada risk oluşturmasın diye grupları azalttı. Tabi ki bu konuda sağlıkta çalışan annelere öncelik tanındı. Burada aniden okullar tatil olunca çözüm bulamadılar. Aslında özel sektörde çalışan annelerin evde çalışmaları önerildi. Çünkü burada çocuklar işten önce geliyor” ifadelerini kullanıyor.