Kürt Enstitüsü eğitmenleri: Her ev Kürtçe için bir okul olmalı
- 09:09 6 Ocak 2020
- Yaşam
Safiye Alağaş
İSTANBUL - Dilin bir halkın varlığını sürdürme aracı olduğuna dikkat çeken İstanbul Kürt Enstitüsü eğitmenleri, sokakta, okulda süren asimilasyon politikalarına karşı “Her ev Kürtçe için bir okul olmalı” mesajı verdi.
Kürt dili sistematik asimilasyon politikalarına karşı güçlü bir mücadele veriyor. Bu mücadelenin önemli bir ayağını da İstanbul Kürt Enstitüsü oluşturuyor. Kürt dilinin ve edebiyatının yaşaması, geliştirilmesi, Kürt kültürünün korunması amacı etrafında araştırmalarını gerçekleştiren Enstitü, 1992 yılında kuruldu. Ancak kurum, darbe girişiminin ardından 31 Aralık 2016 tarihinde ilk hedef alınan kurumlardan biri olarak Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatıldı. 2017 Mart ayında yeniden açılan Enstitü, çalışmalarına kaldığı yerden devam etti. Kürt dilinin yaşaması ve gelişmesi için daha fazla mücadele verilmesi gerektiğini ifade eden İstanbul Kürt Enstitüsü eğitmenleri, Kürtçenin kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını söyledi. Kürtlerin bunun farkında olup diline daha güçlü sahip çıkması gerektiğini vurgulayan eğitmenlerden Özlem Kurt, “Eğer biz dilimize güçlü bir şekilde sahip çıkmazsak dilimiz kaybolacak. 20 yıl sonra sınırlı bir kesim arasında konuşulacak. Kürtçeyi iyi konuşan jenerasyonun yaşı ilerledi. Onlardan sonra gelen jenerasyon ise yavaş yavaş Kürtçeden uzaklaşıyor. Kürtçe bilincinden uzak. Ne yazık ki böyle bir gerçeklikle karşı karşıyayız” dedi.
‘En büyük eksiklik çocuklarla Kürtçe konuşmamak’
“Türkiye’yi yöneten bütün iktidarlar Kürtçe üzerinde büyük bir baskı politikası uyguladı. Kürtçe için bütün asimilasyon yöntemlerini kullandı. Hala da kullanıyor” diye ekleyen Özlem, “Bütün bunlara karşı en büyük eksikliğimiz çocuklarımızla Kürtçe konuşmamak. Dört parça Kürdistan’da devletler asimilasyon metotlarını kullanıyor. Bunun olanakları da var. Biz onların okullarında eğitim görüyoruz. Onların iş yerlerinde çalışıyoruz. Bu nedenle asimilasyon için bu yerleri iyi kullanıyorlar. Son yıllarda televizyonu da asimilasyon aracı olarak kullanıyorlar” ifadelerini kullandı.
‘Asimilasyona karşı önlem almak çok basit’
Asimilasyon için kullanılan bütün yöntemler karşısında yapılması gereken tek şeyin günlük yaşamda, evde çocuklarla Kürtçe konuşmak olduğunun belirten Özlem, şöyle devam etti: “Eğer biz önlemimizi almazsak başarılı olacaklardır. Oysa önlem almak çok basit. Yapacağımız tek şey, evimizde kendi dilimizi konuşmak. Dilimiz bizim varlığımızın temelini oluşturuyor. O nedenle unutmamalıyız. Anadilimizi ilk önce annemizden öğreniyoruz. Eğer anneler bu bilinçle yaşamını sürdürüp evin içinde Kürtçe konuşursa bütün politikalara rağmen asimilasyon yaşanmaz. Dışarıda asimilasyon politikaları ile karşı karşıya kalsak da evimizin içinde dilimizi korumuş oluruz. Dışarıdan geldik evimize, kapıyı kapattık, artık Kürtçeyi korumalıyız. Fakat anneler de çocukları henüz yeni yeni dilini öğrenmeye başladığında onlarla Kürtçe konuşmasa o dili kaybolur.”
Geçmişte Kürtçe konuşulduğu için para cezaları kesildiğini, kitapların ve müziklerin yasaklandığını hatırlatan Özlem, yaşamın her alanında Kürtçenin yasaklanmak isteğine dikkat çekti. İktidarların zaman zaman dilini sertleştirdiğini, yöntemlerini de değiştirdiğini belirten Özlem, bugünün 90’lardan farklı olmadığını söyledi.
‘Dil bir halkın varlığını sürdürme aracıdır’
Her halkın kendi diliyle tanındığını ifade eden enstitü eğitmenlerinden Fevziye Uçar da dilin halkın varlığını sürdürme aracı olduğunu vurguladı. Bu nedenle tekçiliği savunanların önce halkın diline saldırdığının altını çizen Fevziye, “Bu ülkede iktidarlar önce dilimize saldırdı. En çok dilimiz üzerinde bir saldırı var. Neden? Çünkü dil bizim varlığımızı yansıtıyor. Halkın varlığının temelini oluşturuyor. Asimilasyonun en büyüğü, en ağırı dil üzerinden yapılıyor” şeklinde ifade etti.
‘Dengbêjlik ve dil arasında güçlü bir bağ var’
Kültürün ve sanatın da dil üzerinden aktarıldığını hatırlatan Fevziye, şöyle konuştu: “Kürtçenin yaşamasında ve bugüne kadar gelmesinde dengbêjliğin büyük bir etkisi var. Eğer dengbêjlik bugüne kadar gelmeseydi dil erirdi. Devletin ağır baskısı altında yaşıyoruz. Sadece Kürtçe konuştukları için ağır işkence gören insanlar var. Bütün bunlara rağmen dil kendini dengbêjlikte yaşatıyor. Dengbêjlik dilin temeli olarak kaldı. Bu yüzden dil ve dengbêjlik birbirine bağlıdır. Aralarında güçlü bir bağ var.”
Kürtçenin son yıllarda hızlı bir kayıp yaşadığını belirten Fevziye, bu nedenle ailelerin hızlı bir şekilde evlerinde Kürtçe konuşma kararı almaları gerektiğini vurguladı. Fevziye, “Her ev Kürtçe için bir okul olmalı. Kürtlerin siyasetteki dili de Kürtçe olmalıdır. Bu çok önemlidir. Çünkü ancak böyle halkın içinde bir yayılmayı yaşayabilir. Güçlü bir sahiplenme yaşanabilir ve gelişim sağlar. Evlere de böyle yayılır” diye ekledi.