İran’dan Türkiye’ye bir göç hikayesi: Korkusuz yaşamak istiyorum

  • 09:08 9 Ekim 2019
  • Yaşam
Dilan Babat - Habibe Eren
 
ANKARA - Tahran’da maruz kaldığı tehdit ve baskılar nedeniyle 5 yıl önce Ankara’ya kaçan Mahatap Newzat Tahrani, Türkiye’de sistematik olarak nefret söylemlerine ve ırkçı saldırılara maruz kaldığını söyledi. Türkiye’den gitmek isteyen Mahatap, “Beni alan devletten hiçbir destek almak istemiyorum sadece korkusuz, insan gibi yaşamak istiyorum” diye seslendi. 
 
“Bizden ya da bizden olmayanlara karşı bir sempati besleyemezsek nasıl insanlar oluruz? En azından bazı anlarda kendimizi unutmayı başaramazsak nasıl insanlar oluruz? Yaşadıklarımızdan ders çıkarmayı bilemezsek nasıl insanlar oluruz? Ya affetmeyi bilmezsek? O zaman olduğumuzdan başka bir şey haline gelmez miyiz?” diyor Susan Sontag ‘Başkalarının Acısına Bakmak’ adlı kitabında… İran’ın başkenti Tahran’dan Türkiye’nin başkenti Ankara’ya geliş hikayesini bu kelimelerle ifade ediyor Mahatap Newzat Tahrani. 
 
‘Tecavüz edilmekle tehdit edildim’ 
 
İran’da ismini sıkça duyduğumuz Evin Cezaevi’ndeki işkence merkezinde tacize ve işkenceye maruz kalan Mahatap, 5 yıl önce siyasi sorunlarından kaynaklı Türkiye’ye  kaçmak zorunda kaldı.  Yargılanacağı mahkemeye iki gün kala apar topar Türkiye’ye kaçan Mahatap, Türkiye'ye gelme sürecini şöyle anlattı:
 
“Anne ve babamın kararı ile çok ani bir şekilde karar verip Türkiye’ye geldim. Orada yaptığım bir konuşmanın kaydedilmesinden ve bu konuşmanın ihbar edilmesinden kaynaklı yargılanıyordum.  Gözaltına aldıkları zaman konuştuğum ses kaydını bana dinleterek, ‘bunları kime söylüyordun, sen kimsin böyle konuşuyorsun’ denildi. Orada devrim muhafızlarının olduğu bir binanın en alt katına götürüldüm. ‘Konuştuklarından pişman olduğunu söyle’ dediler. Ben de yanlış bir şey demediğimi ve imzalamak istemediğimi söylediğim zaman tecavüzle tehdit ettiler. Sorgu odasında biri içtiği sigarayı vücudumda söndürdü. En son çıktığım zaman çok kötü bir haldeydim. Aileme durumu anlattım ve onlar da benim İran’da daha fazla kalamayacağımı bildirdi.”
 
‘Babam hala rejim güçleri tarafından tehdit ediliyor’
 
İran’dan kaçtıktan sonra da ailesi ile kimi zaman sosyal medya üzerinden iletişime geçtiğini, bu görüşmelerinden kaynaklı babasının gözaltına alındığını ve mal varlığına el koymakla tehdit edildiğini aktaran Mahatap, rejim güçlerinin sürekli olarak babasına “Kızını tecavüz ederek parça parça getiririz” tehditlerinde bulunulduğunu söyledi. Mahatap, babasının tehditlerden kaynaklı kalp krizi geçirdiğini de dile getirdi. 
 
‘İnsan olarak görülmüyoruz’
 
Kendini daha rahat hissetmek için Ankara’yı tercih ettiğini ancak Türkiye’de kaldığı 5 yıl boyunca ırkçı saldırılara ve söylemlere maruz kaldığını belirten Mahatap, “Türkiye’ye geldiğim zaman İranlı kadınlara çok farklı bakıldığını gördüm. Bana, ‘senin elinden su dahi içilmez, siz İranlı kadınlar hepiniz başka şeyler için Türkiye’ye geliyorsunuz’ diyerek hakaretlere maruz kaldım. Elimi incittiğim için hastaneye gittiğimde hastanedeki çalışanların ‘yine mi mülteciler’ diyerek ayrımcı söylemlerine maruz kaldım. Burada yabancıları insan olarak görmüyorlar. Boynumda sürekli taktığım bir hac kolyem vardı, bir kadın boynumdan kopararak, ‘pis gavur ne işin var burada burası Müslüman bir ülke’ diyerek herkesin içinde bana saldırdı” dedi. 
 
‘Onurumdan taviz vermek istemiyorum’
 
Son iki sene boyunca yaşadığı ırkçı söylemlerden kaynaklı psikolojisi bozulan Mahatap, bir kez intihara teşebbüs ettiğini, major depresyon teşhisi konulduğunu ve tedavi gördüğünü aktardı. “Her şeyden taviz verdim ama onurumdan taviz vermek istemiyorum” diyen Mahatap, “Birleşmiş Milletler (BM)  ‘insan haklarını’ esas aldıklarını söylüyor. Ama ben tam 5 yıldır sesimi duyurmaya çalışıyorum kimse beni duymuyor, görmüyor.  Sıkıntılardan kaynaklı başvuru yaptığım yerlerde  ‘ne istiyorsun sen yine’ diyerek ne yaşadığını dahi sorma gereği duymuyorlar. Çok mücadele ettim çok çaba sarf ettim, saygılı bir şekilde yaşamaya çalıştım ama sonuç bulamadım” diye yaşadıklarını anlattı.
 
‘Kimsenin umurunda değiliz’
 
Üçüncü bir ülkeye gitmek için birçok kuruma başvurduğunu ama herhangi bir dönüş alamadığını, belirten Mahatap, “Benim hayallerim var,  bu hayaller doğrultusunda korkusuz bir şekilde yaşamak istiyorum.  Evden sürekli tedirgin çıkmak istemiyorum, bunları yaşamamak için üçüncü ülkeye gitmek istiyorum. Benim insanlara gösterdiğim saygıyı ben de insanlardan istiyorum. Böyle sürekli ezilmek ve onursuzlaştırılarak yaşamak istemiyorum.  En son İnsan Hakları Derneği’ne (İHD) gittim yaşadıklarımı anlattım” dedi. 
 
‘İran’da işkencahanelerde kadınlara tecavüz edilip, öldürülüyor’
 
İran’dan kaçmak zorunda kalmasaydı başına birçok şey geleceğini ve belki isminin bile duyulmayacağını söyleyen Mahatap, İran rejiminin kadınlara yönelik uyguladığı baskı politikalarına dair ise şunları aktardı: “İran’da her şey o kadar gizli yapıyorlar ki hele sorgulanan kadınlar en büyük sıkıntıyı onlar yaşıyor. Bu rejim olduğu sürece biri daha ağır ödeyecek birinin şansı varsa daha hafif yaralanacak. Demokratik ülkeyiz diyenler, insan haklarına saygı gösterdiğini söyleyen devletlere soruyorum; bizler neden göremiyoruz? İran’da çok farkı yerlerde işkence haneler var. Bazıları biliniyor, diğerleri hep saklanıyor. Orada kadınlar da erkekler de tecavüze maruz kalabiliyorlar. Sen orada hakkını arıyorsan, sonun o işkencehanelerdir. O işkence merkezlerine girdin mi sonun belirsizdir.  En son o işkence merkezinde şartlı tahliye edilen bir kadın dışarıda daha fazla o psikolojiyi kaldıramadığı için intihar etti. Beyaz bayrak eylemlerinde ortadan kaybolan kadınlar, bunların hepsi işkence merkezlerinde.  Aileler perişan, kimse gözaltına alınan çocuğundan haber alamıyor. Orada rejim güçlerinin bir sözü var; ‘Biz muhalif ve bakire kadınlara tecavüz edersek, cennetlik oluruz.’ Çok fazla baskı var. Kadınlara tecavüz baskısı yapılıyor. Oraya girdiğin an çıkmayacağını biliyorsun. Orada tecavüz edildiğin zaman ya yakıyorlar, ya da öldürüp intihar süsü veriyorlar.”
 
‘Korkusuz yaşamak istiyorum’
 
Türkiye’de yaşamanın çok sıkıntılı olduğunu ve burada insana yakışır bir muamele göremediğini vurgulayan Mahatap, BM’ye ve diğer ülkelere şöyle seslendi: “Gelişmiş olan ülkeler orada insan gibi yaşadığımı hissettirecek ülkeler sesleniyorum. Beni alan devletten hiçbir destek almak istemiyorum sadece korkusuz, insan gibi yaşamak istiyorum. Irkım veya dinimden sürekli rencide edilmek istemiyorum. Üç dil biliyorum ve bunlarla ayaklarımın üzerinden durabilirim. Sadece Türkiye’den acil çıkmak istiyorum.  Türkiye’de yaşamayı benim psikolojim artık kaldırmıyor ve bu psikoloji beni ölüme sürüklüyor. Hayatım bittikten sonra insan haklarından söz eden ülkelerinin söz etmelerinin anlamı kalmayacak.  Herkes sesimi duysun,  milyonlarca benim gibi kadın var, ben bir el istiyorum.”