‘Türkiye, Rojava’ya saldırmak için bahane üretiyor’

  • 09:04 30 Ekim 2024
  • Siyaset
  
 
Nazlıcan Nujin Yıldız
 
İZMİR – Türkiye’nin, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarına ilişkin konuşan DEM Parti İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk, Türkiye’nin bu saldırıları her defasında bahane üreterek gerçekleştirdiğini söyledi. Bu saldırıların Kürdistan coğrafyasından bağımsız olmadığını ifade eden Burcugül, “Temelde diz çöktürme yönelimi var” dedi.
 
Türkiye’nin 23 Ekim gecesi Kuzey ve Doğru Suriye’ye yönelik gerçekleştirdiği saldırılarda sivil halkın yaşadığı yerler hedef alınırken, birçok kişi yaşamını yitirdi. Kuzey ve Doğu Suriye İç Güvenlik Güçleri Basın İrtibat Merkezi’nin, saldırılara ilişkin yaptığı açıklamada, Türkiye’nin keşif uçaklarıyla 99,  savaş uçaklarıyla 13, top atışlarıyla 573 olmak üzere bölgeye toplamda 685 kez saldırı düzenlendiği ifade edildi. Saldırılar sonucunda, 14’ü sivil ve 3’ü güvenlik gücü olmak üzere 17 kişi yaşamını yitirirken, 39’u sivil ve 9 güvenlik gücü olmak üzere 48 kişi de yaralandı.
 
Saldırılarda Til Rifet, Grê Spî, Dêrik, Qamişlo, Kobanê, Qereçox Dağı çevresi, Amûdê, Rimêlan, Efrîn-Şehba, Minbîç, Tirbespiyê, Swêdîyê, Eyn Îsa ve Til Temîr kentleri ile bağlı köyler bombalandı. Öte yandan Türkiye'nin elektrik santralini hedef alması nedeniyle Kobanê'nin merkezi ve 366 köy elektriksiz kaldı.
 
Saldırılara ilişkin konuşan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk, Türkiye’nin, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Rojava, Orta Doğu’da birçok planı bozan bir devrim gerçekliği’
 
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Suriye’de savaş başladığı süreçte bayram namazını Şam’da kılacağını söylediğini hatırlatan Burcugül, bunun gerçekleşmediğini ve bunun nedenlerinden birinin de Rojava’da çetelere karşı yürütülen enternasyonal mücadele olduğunu ifade etti. Burcugül, “Rojava’da yaşayan yerli halklar, Türkiyeli, Kürdistanlı, dünyanın her yerinden enternasyonal devrimciler, savaşarak ölümsüzleştiler. Bugün orada hala başladıkları işin devamında aldıkları sorumluluklar için orada duran devrimciler var. Rojava bu nedenle, Orta Doğu’da birçok planı bozan bir devrim gerçekliği. Kürdistan halklarına da yenilginin sürekli olmadığını gösterdi. Çünkü Suriye'deki savaş başlamadan önce Rojava’da birçok Kürdün kimliği bile yoktu. Devlet bunu çeşitli şekillerde gerekçelendirmişti. Kimliksiz bırakılan bir Kürt nüfusu vardı. Var olma hakkından mahrum bırakılan Kürtler vardı. Öyle bir coğrafyadan, böyle bir gerçeklik açığa çıktı” dedi.
 
 ‘İsrailli bakanlarla aynı şeyleri söylüyorlar’
 
Rojava’nın, Orta Doğu’da İsrail üzerinden devam ettirilen savaşın ve Büyük Orta Doğu Projesi’nin planlarını bozduğunu dile getiren Burcugül, Rojava’dan yayılan enerjinin sadece Kürdistan’ın diğer parçalarını etkilemediğini söyledi. Burcugül, “Hem Orta Doğu’da hem dünyada başka bir denklemi açığa çıkardı. Bu nedenle bir nefret objesi bu iktidar için. Birçok sefer çeşitli bahanelerle Rojava’ya saldırıldığını gördük. Rojava’da kimi suikast saldırılarının yapıldığını gördük. Üstelik Suriye devletinin çok net bir biçimde ‘egemenlik sahalarımızda cihadistleri desteklemeyi bırakıp çekilin’ demesine rağmen. Buradaki sivil yerleşim alanlarına çok kez saldırdılar. Geçtiğimiz yıl bütçe görüşmelerinde Hakan Fidan, kesinlikle sivil yerleşim yerlerine saldırılmadığını, hepsinin tırnak içerisinde söyleyeyim, terörist yuvaları olduğunu söylediğinde, Meclis’te buna karşı çıktık. İsrailli bakanlarla aynı şeyi söylüyorsun dedik. Ki aynı şeyi söylüyor” şeklinde konuştu.
 
‘Kürde düşmanlık yaparken Filistin halkının hakkını savunamazsın’
 
İsrail ve Türkiye’nin sivil yaşam alanlarına saldırmaları konusunda ortak noktada buluştuklarını vurgulayan Burcugül, “Rojava ve Filistin’in böyle bir kader ortaklığı var; hastaneler vuruluyor, okullar vuruluyor, evler vuruluyor, elektrik üreten tesisler vuruluyor. Bütün enerji alanlarına dair bir saldırı gerçekleşiyor. Bu, ‘Rojava’daki kurbağadan bebeğe, her canlı teröristtir ve biz hepsine saldırırız’ demek. Bu, bunun itirafıdır. O yüzden diyoruz zaten, sen Kürde düşmanlık yaparken Filistin halkının hakkını savunamazsın. Zaten savunmuyorsun, İsrail’le ticareti devam ettiriyorsun, keza buradaki durumda da böyle. İtiraf etmedikleri ama kabul ettikleri bir gerçek var. Nasıl ki Bahçeli tecridi kabul etti, Özel, eşit yurttaşlığın olmadığını kabul etti, bu da öyle bir şey” diye belirtti.
 
‘Rojava’ya yönelik saldırılar çeşitli bahanelerle yapılıyor’
 
Rojava’da düşman hukukunun uygulandığını ve orada yaşayan her canlıya saldırıldığını sözlerine ekleyen Burcugül, bu saldırıların her defasında çeşitli bahanelerle yapıldığını söyledi. Burcugül, “Garê’de yeniliyor, Rojava’ya saldırıyor. Başur’la ilgili bir meselede de hıncını oradan çıkartıyor. Özellikle egemen devletlerin hegemonyasının boşluğunda oluşan Başur ve Rojava’daki durumda da bir tehdit unsuru olarak buralara saldırıyor. Herhangi politik bir gündemi değiştirmek için de buralara saldırıyor. Milliyetçi hezeyanları beslemek için de buralara saldırıyor. Rojava’ya yönelik meselenin sadece Rojava olmadığını, bütünen Kürdistan coğrafyasına yönelik olduğunu düşünüyorum. Bugün Rojhilat’a saldırmıyorsa tamamen İran’dan çekindiği için ama İsrail’le gizli işbirliği gerektirdiğinde Rojhilat’a da saldıracaktır” diye ifade etti.
 
‘Temelde diz çöktürme yönelimi var’
 
Egemen devlet geleneğinin, Osmanlı’dan bugüne Kürdistan coğrafyasını kendi hakkı olarak gördüğünü kaydeden Burcugül, bu nedenle Kürt halkının bulunduğu her coğrafyaya düşmanca yaklaşıldığını dile getirdi. Burcugül, “Kayyım dönemini hatırlıyoruz ya da özyönetim süreçlerini hatırlıyoruz. Herhangi bir şekilde barış eliyle giden bir gerçeklik yoktu, bir barış yönelimi yoktu. Çözüm sürecinin hemen ertesiydi ama çözüm sürecini de hatırlıyoruz. Geri çekilme esnasında beş yüz gerillanın öldürüldüğünü biliyoruz. Aslında hiçbir zaman bir barış yönelimi yok ortada. Temelde diz çöktürme yönelimi var. Bu anlamıyla şu önemlidir; bugün sarf edilen sözlere değil, pratiklere bakmak lazım. O nedenle de Rojava’ya saldırının kendisine bakmak lazım. Burada halkların barışını savunacaksak bunun Rojava’dan, Başur’dan ve hatta Rojhilat’tan bağımsız olmadığını, sadece Bakur’u tartışarak olmayacağını görmek lazım. Burada en basit yapılması gerekenler yapılmadı daha önce. Hasta tutsaklar serbest bırakılmadı, yasal düzenleme yapılmadı” ifadelerini kullandı.
 
‘Bütün krizleri savaşlarla çözmeye çalıştı’
 
Türkiye ve Kürdistan’da yaşananların birbirinden bağımsız olmadığını yineleyen Burcugül, bu politikaların yalnızca Kürdistan coğrafyasına bakılarak anlaşılamayacağına dikkat çekerek, bu politikaların emperyalizmin Orta Doğu planlarıyla görülmesi gerektiğine işaret etti. Burcugül, şöyle  konuştu: “Bugün devletin yaptığı sözde açılıma giden hamlelerin kendisini NATO planlarıyla okumak lazım. NATO’nun her yerde hegemonyası zayıflarken bunu güçlendirmek için Ukrayna’da, Orta Doğu’da başlattığı savaş arasında süreç akıp gidiyor. Bu savaşlara da muhtaç. Kapitalizm son yüz elli yılında bütün krizlerini savaşlarla çözmeye çalıştı. Bölgesel savaşla aşamazsa emperyalist merkezlerin de içinde olduğu bir savaşa yöneleceği için de bu coğrafyada barıştan ziyade, içeride hegemonyayı sağlayarak başka yerlere savaş açmaktan bahsedebiliriz. O yüzden alacağımız tutum önemli, söylenen sözden önce eylemin kendisine bakmak lazım. Bu yüzden Rojava ne İzmir’den ne de Amed’den ayrı düşünebileceğimiz bir yer.”