İHD’li Ayten Kıran: Avukatlara neden izin verilmiyor, saklanan ne?
- 09:03 12 Ağustos 2024
- Güncel
WAN - İmralı’da PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecride ve hukukçuların görüşme başvurularına ilişkin değerlendirme yapan İHD Wan Şube yöneticilerinden Ayten Kıran, “Yüzlerce avukat gönüllü olarak İmralı Cezaevi’ne gitmek için başvuru yaptı. Peki, bu avukatlara neden izin verilmiyor, cezaeviyle ilgili sakladıkları şey nedir?” diye sordu.
İmralı Adası’nda 26 yıldır ağır tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 41 aydır haber alınamıyor. Aynı zamanda İmralı’da tutulan Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş’a yönelik de tecrit devam ederken, 10 Ekim 2023 tarihinde “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa siyasi çözüm” kampanyası başlatıldı. Kurdistan, Türkiye ve dünyanın birçok ülkesinde 10 Ekim’den bu yana tecride ilişkin çeşitli eylem ve etkinlikler devam ederken AKP-MHP iktidarına tepki gösteriliyor uluslararası kurumlara da sorumluluklarını yerine getirme çağrısı yapılıyor.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Wan Şube yöneticisi Ayten Kıran, konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
İmralı’da 41 aydır uygulanan ve hiç aralıksız devam eden tecridi bir insanlık suçu olarak gördüklerine dikkat çeken Ayten, tecridin bir bütün olarak insanlık suçu olduğunu vurguladı. Kürt halkının hassasiyetleri göz önünde bulundurulduğunda İmralı ve PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecridin tüm Kürt halkına sirayet ettiğinin tanığı olduklarını işaret eden Ayten “Öcalan’dan haber almayan diğer cezaevlerindeki siyasi tutuklulara aynı tarzda sistematik bir şekilde tecrit uygulanmaya başladı. Tecridin, Uluslararası Af Örgütü de dahil bütün örgütler tarafından bir işkence olduğu ortaya çıktı ve bu kanıtlandı. Ama CPT’nin bu noktada sessiz kalması akıl alır bir durum değil. İmralı Adası’na gidiyor, oradan çıkıyor ve hiçbir açıklama yapmıyor. Bu durum da Kürt halkına yönelik ağır bir tecride neden oluyor. Kürt halkı artık çeşitli şekilde kaygılar duymaya başladı Abdullah Öcalan ile alakalı” dedi.
‘Tüm cezaevlerinde sorunlar hep aynı’
Cezaevlerinde bulunan siyasi tutsaklardan gelen başvurulara bakıldığında artık ayakta sayımdan fiziksel işkenceye kadar giden bir durumun söz konusu olduğunu ifade eden Ayten, tutsakların aileleri ile görüştürülmemesi için çeşitli disiplin cezalarının söz konusu olduğunu belirterek, “Abdullah Öcalan’a bile disiplin cezası verilmiş. Bu ceza neye istinaden verilmiş? Ailesi ile görüştürülmüyor, avukatları ile görüştürülmüyor yani hiç kimseyle görüşmüyor. O halde verilen ceza nasıl verildi, neye göre verildi? Bu disiplin cezasının bir açıklaması da yok. Bu gün siyasi tutsakların hepsinin üzerinde disiplin cezaları var. Bir insana müebbet ceza veriliyor, o ceza 36 yıla iniyor, 30 yıl yatıp çıkması gereken kişiyi iki ay daha içeride tutma, altı ay daha içeride tutma ne kazandırıyor? Bu durumlar tamamen cezaevlerinde infiale yol açıyor. Biz İHD olarak üç ayda bir cezaevlerini kontrole gidiyoruz. Gittiğimiz tüm cezaevlerinde sorunlar hep aynı” şeklinde konuştu.
‘Biz İmralı Adası’nı komple tecrit ettik’ denmeli’
Türkiye’nin bütün cezaevlerine sirayet etmiş sistematik tecridin olduğunu ve bu tecridin siyasi alanlara yayıldığını belirten Ayten, halkın üzerinde de tecridin olduğunun altını çizdi. Ayten, “Tutuklusu olan bir ailede de tecrit var. Aile çocuğunu göremiyorsa bu tecrittir, çocuğuna gönderdiği paradan dolayı ceza yiyorsa bu tecrittir, bu bir işkencedir. Yani bunların hepsini dile getirenler de bu kez hedefe konuluyor. Ama biz bunu her türlü dile getireceğiz ve savunuculuğunu yapacağız. Yüzlerce avukat gönüllü olarak İmralı Cezaevi’ne gitmek için başvuru yaptı. Peki, bu avukatlara neden izin verilmiyor, cezaeviyle ilgili sakladıkları şey nedir? Evet, Abdullah Öcalan’a yönelik bir tecrit var ama o cezaevinde üç daha tutsak var onlar neden aileleri ile görüştürülmüyor. O zaman söylenmesi gereken şey şudur: ‘Biz İmralı Adası’nı komple tecrit ettik’ çünkü şu an adanın tamamı tecrit altında. Adayı tecrit altına alarak tüm Kürt halkını tecrit altına almaya çalışıyorlar ama son dönemde yaşanan siyasal gelişmelerden de anlıyoruz ki tecrit uygulandıkça Kürt kalkı baş kaldıracak” sözleriyle tecridi kabul etmeyen bir halkın olduğunu vurguladı.
‘Bütün harflerde cezaevleri yapıldı’
Nerdeyse Türkiye’de bütün harflere uygun cezaevleri yapıldığına dikkat çeken Ayten, “Kimi güneş görmüyor, kimi havalandırmada birbiriyle karşılaşmıyor, kimi tek başına kalmaya zorlanıyor. Bunların hepsi insanlık suçudur. İşkence sadece kaba dayak değildir. En büyük işkence düşünceye yapılan işkencedir. Zaten fiziksel olarak devam eden ve uygulanan işkenceler var. Kısa bir süre önce gelen başvurularda Samsun Cezaevi’nde bulunan iki tutsağın vücutlarında hala yedikleri dayakların izleri var. Bunlar kabul edilebilir şeyler değil. İçişleri ve Adalet bakanlığının buna çık acil çözüm bulması gerekiyor. Her şey usulüne uygundur deyip geçiştirilmemeli. Hapishaneler Türkiye’nin kanayan bir yarasıdır, bu işkence ve tecrit kabul edilebilir bir durum değil” ifadelerini kullandı.
‘Tecrit işkencelerin en büyüğüdür’
Binlerce avukatın PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşme sağlayabilmek için başvurular yaptığını hatırlatan Ayten, “Sakladıkları bir şey var çünkü bir insandan bu kadar korkmalarını gerektirecek bir durum yok. 25 yıldır cezaevinde ve 41 aydır kimse ile görüştürülmüyor yani neyin korkusu ve kaygısını taşıyorlar? Abdullah Öcalan ile görüşmelerin sağlanması belki de Türkiye’deki birçok sorunu durduracak, birçok notada çözü olacak. Başvuru yapan bütün avukatlara ret cevabı veriliyor. Zaten eskiden beri devam eden çeşitli mazeretleri de var iktidarın ama insanlar artık bunları kabul etmez, etmemeli de. Bir insana bu kadar süre tecrit işkencesi uygulanamaz. Tecrit işkencelerin en büyüğüdür” vurgusu yaptı.
‘İnsanlar şarkı söylediği için, halay çektiği için gözaltına alınabilir mi?’
Ayten, son olarak “Bu gün Kürtlerin düğünleri basılıp çektikleri halaylara cezalar veriliyorsa bu yine İmralı’da uygulanan tecridin devamıdır. Kürtlerin geleneklerinde yüzyıllardır bunlar var. Biz kilamlarlar, davullarla, zurnalarla halay çekeriz. Halay Kürt’ün isyanıdır. Bakıldığı zaman İmralı’da başlayan ve diğer tüm cezaevlerine yansıyan, son adım olarak da tüm Kürt halkına uygulanan bir tecrit var. İnsanlar şarkı söylediği için, halay çektiği için gözaltına alınabilir mi? Bu hangi yasada var. Kabul edilir bir durum değil. Bir zamanlar kırmızı sarı yeşil renkler yasaklanmıştı ve bu renkleri arabalarına asan herkesi durdururlardı. Bu gün yine o zamanlara dönülmeye çalışılıyor ama Kürt halkı artık eskisi gibi değil. Biz Kürtçe parça söylediğimiz için tutuklanamayız çünkü biz başka parça bilmiyoruz. Bu bizim geleneğimiz ve geleneğimiz tecrit altına alınamaz. Her şey tecrit altına alınmak isteniyor ama bunu kabul edecek bir halk yok” dedi.