Sebahat Tuncel: Bu mesele sadece Kürtlerin meselesi değil
- 01:18 17 Mayıs 2024
- Güncel
ANKARA - Sincan Cezaevi’nde tahliye edilen Sebahat Tuncel ile Ayla Akat Ata, cezaevlerinde PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü talebiyle devam eden eylemlere dikkati çekti.
Sincan Kadın Kapalı Cezaevinde tutulan siyasetçiler Sebahat Tuncel, Ayşe Yağcı, Meryem Adıbelli, Ayla Akat Ata tahliye edildi. Tevgera Jinen Azad (TJA, MEBYA-DER, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Milletvekilleri Özgül Saki, Heval Bozdağ, Burcugül Çubuk, Kamuran Tanhan, Ömer Faruk Hülakü, Dilan Kunt Ayan, DEM Parti Amed il ve ilçe yönetilcileri Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Amed PM üyeleri, il ve ilçe yöneticileri, DEM Parti Ankara İl Örgütü, Kadın Meclisi, Merkezi Kadın Koordinasyonu, PM üyeleri, SYKP Eş Genel Başkanı Feray Mertoğlu ve ÖHD’li avukatlar, tahliye edilen tutsakları cezaevi önünde alkışlar ve zılgıtlar eşliğinde karşıladı. Tahliye edilen tutsaklar ile kendilerini karşılayan kitle, DEM Parti Genel Merkezi’ne geçti.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Ayla Akat Ata ile Sebahat Tuncel burada birer konuşma gerçekleştirdi.
Ayla Akat Ata: Cezaevinden çıkarken utandık
İlk olarak konuşan Ayla Akat Ata, siyasetin sorunu çözme yöntemi olmasını umduğunu belirterek şunları söyledi: “Bugün cezaevinde çıkarken utanmak bizim yaşayacağımız duygu olmamalıydı. Ama biz utandık. Geride bıraktığımız arkadaşlarımız için utandık. O cezaevi içine hukuk getirmeyenler utanmalıyken, ama biz içeride bıraktığımız arkadaşlarımız için utandık. Ama bu utancı bize yaşatanlar, esasında bunun müsebbibi olanlardır.“
Tülay Hatimoğulları: Bu dava burada bitmedi
Ardından konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, dört arkadaşlarının Sincan Cezaevi’nden çıktığını, Kandıra Cezaevi’nde tahliye edilen Gültan Kışanak’ın da Ankara’ya doğru yola çıktığını belirtti. Tülay konuşmasında şunları kaydetti: “Çok buruk bir sevincimiz var. Bir yandan çok yüksek ceza alan arkadaşlarımız haksız ve hukuksuz bir şekilde cezaevindedir. Aynı zamanda bu yargı sisteminden dolayı cezaevinde çok sayıda 30 yılı aşkın süredir yatan siyasi tutsaklar tutuluyor. Fakat şu bilinmeli ki; bugün yağmur gibi yağdırılan bu cezalar bizlerin moralini bozmamıştır. Bizler Kobani Kumpas davasının bir siyasi intikam davası olduğunu biliyoruz. Kobani’de gerçekleşen tacizci, tecavüzcü İŞİD zihniyetine karşı sergilenen güçlü bir direniş vardı. Bugün cezalandırılmak istenen bu güçlü direniş ve dayanışmadır. Bugün verilen karar İŞİD’in yanlısı, anti-demokratik, askeri cunta mahkemelerini aratmayan, onları gölgede bırakan bir karardır. Bu dava burada bitmedi.
‘Dayanışma cezalandırıldı’
Son olarak konuşan Sebahat Tuncel ise öfkeli olduklarını belirterek şunları ifade etti: “Bir dayanışma davasını cezalandırmak ne ahlaken, ne vicdanen ne de hukuken kabul edilemez. Evet biz tahliye edildi ama arkadaşlarımız onlarca yıl ceza aldı. Esasında dayanışmak için cezalandırıldı. Kürt halkı ile dayanışma içerisinde olanlar cezalandırıldı. Biz bunun ne anlama geldiğini biliyoruz. Bu herhangi bir şey değil, bize mesaj veriliyor. Aslında Kürt sorununda savaş, çatışmada ısrar ediliyor. Hala demokratik siyaset alanına müdahale ediliyor.
‘Bu mesele sadece Kürtlerin meselesi değil’
Bütün bu yargı mekanizması ne zaman bozuldu, 2015 yılında AKP’nin masayı devirmesi ile bozuldu. Kürt sorununda hukuk ayaklar altına aldı. Kürtler için askıya alınan yasa, tüm Türkiye ye yayıldı. Siz Kürtler için askıya alırsanız tüm Türkiye halkları için alırsınız. Biz o zamanda uyardık bu meselenin sadece Kürtlerin meselesi olmadığını söyledik. Bugün yeni anaysa tartışması yürütüyorlar. Kürtlerin varlığını, dilini tanımayan, kültürünü tanımayan bir yerde nasıl yeni bir anayasa olabilir. Ne değişti. Normalleşmede bahsediyorlar, normal olan nedir. Normal olan Kürtlerin cezalandırılması mıdır, sosyalistlerin cezalandırılması mı? Bu nasıl bir normal. Eğer bu normal ise biz bunu kabul etmiyoruz.
Cezaevlerindeki direnişe dikkat çekti
O açıdan bizim önümüzdeki süreçte işimiz çok. Biz yoldaşlarımızı içeride bırakıp geldik. Bakın cezaevlerinde bir direniş var. Cezaevleri tecrit koşullarına rağmen, Türkiye’de demokrasinin önünü açmak istiyor. Cezaevlerinde hasta tutuklular rehin tutuluyor, Kürt siyasetçiler rehin tutuluyor. Böyle bir yerde demokrasiden, barıştan normalleşmeden bahsedilebilir mi. Böyle bir ortamda biz tahliye olduk diye sevinemiyoruz ancak öfkeleniyoruz. Ama öfkemizi örgütleyeceğiz.
Mücadele çağrısı
Demokrasi mücadelesi talep etmekle yetmez. Mücadele ile örgütleme ile olur. Wan bunu gösterdi. Seçimlerde ortaya çıkan bunu gösterdi. Şimdi birlikte mücadele etme zamanıdır. Zayıf olan biz değiliz iktidardır. Yeni başlıyoruz. Hep yeni başlangıç. Biz her zaman yeni başlangıçlar yapıyoruz. Çok bedel ödüyoruz ama bu bizi mücadelemizden geri döndüremeyecektir. Bundan sonra hep direneceğiz. Şunu biliyoruz, nerden bıraktıysak oradan devam edeceğiz. Mücadelen vazgeçmedik.
İmralı tecridine karşı verilen mücadele
Son olarak şunu söylemek istiyorum, cezaevlerindeki yoldaşlarımızın sesini duyalım. Bugün İmralı tecridine karşı verilen bu direnişi, mücadeleyi anlamlandıralım. Bu sadece Kürtlerin meselesi değil, Türkiye’nin meselesidir. İmralı da tecrit edilen aslıdan Türkiye’nin barışıdır, Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan şahsında yapılan şey tam da bu. 2015’te masa devrildiğinden beri Türkiye’nin geldiği hale bakın. Dolayısı ile İmralı’da sadece bir kişi tutulmuyor. O kişi şahsında Kürt halkının, Türkiye halklarının özgürlüğü, barışı tutuluyor. O açıdan cezaevlerinde çıkan bu sese kulak vermek gerekir.”