Suham Şengalî: İşgale karşı birlik olalım
- 09:11 20 Mart 2024
- Güncel
Cîlan Roj
ŞENGAL - Türkiye, Irak ve KDP arasındaki son zamanlarda gelişen yoğun diplomasi trafiğini değerlendiren TAJÊ Diplomasi Sözcüsü Suham Şengali, görüşmelerdeki amacın tüm Güney Kurdistan’ı işgal etmek olduğuna dikkat çekerek, birlik çağrısında bulundu.
Türkiye, Güney Kurdistan’daki Zap, Avaşîn ve Metîna alanlarına saldırılarını sürdürürken son zamanlarda Irak hükümeti ve Hewlêr’de KDP’lilerle yoğun diplomasi trafiği yürütüyor. Bölgedeki diplomasi trafiğine ilişkin Êzidî Kadın Özgürlük Hareketi (TAJÊ) Diplomasi Sözcüsü Suham Şengalî JINNEWS’in sorularını yanıtladı.
“ABD’nin müdahalesi ile Saddam diktatörlüğü yıkılmış olabilir ancak Irak’ta çatışma, savaş ve kriz son bulmuş değil. Bu çatışma ve çelişkilerin nedenlerinden biri Amerika’nın Irak’ta yürüttüğü politikalardır.”
* ABD’nin Irak’a yönelik müdahalesi Irak’ın egemenliğine saldırı olarak tanımlandı ve birçok değerlendirmeler yapıldı. Ardından iki devlet arasındaki uzlaşma da gündeme geldi. Bunu nasıl değerlendirmek gerek?
Halepçe Katliamı 35 yılını geride bıraktı. Öncelikle Halepçe şehitlerini saygı ile anıyorum. Toplum üzerinde diktatörlük uygulayan Baas rejimi Halepçe’de kimyasal silahla katliam gerçekleştirdi. Bunun ardından Saddam diktatörlüğü giderek güçlendi. 2003 yılında Amerika’nın müdahalesi ile Saddam tutuklandı ve idam edildi. Amerika’nın müdahalesi ile Irak’ta yeni bir dönem başladı. Eğer son zamanlardaki görüşmelere ve yaşanan olaylara değinecek olursak bu yeterli gelmez. Çünkü Amerika Irak’a müdahale ettiği 2003 yılından bu yana Irak’a yerleşmiş durumda. Kuşkusuz kendi çıkarlarından dolayı böyle. Özellikle Amerika’nın müdahalesi ile Saddam diktatörlüğü yıkılmış olabilir ancak Irak’ta çatışma, savaş, kriz son bulmuş değil. Bu çelişki ve çatışmaların nedenlerinden biri Amerika’nın Irak’ta yürüttüğü politikalardır. Mezhepler arasında, Kürtler arasında her türlü çelişkiler mevcuttu. Bu yüzden de ortaya çıkan durumlar, olaylar 2003 yılından sonra yavaş yavaş kendini gösterdi ve bu şekilde DAİŞ’e de zemin hazırlandı. DAİŞ zihniyeti Saddam zihniyetinden farklı değildi.
Ebubekir Baxdadi’nin eşi ile yapılan röportajda DAİŞ Emiri Ebubekir Baxdadi’nin Amerika tarafından tutuklandığı belirtiliyor. Bundan sonra zihniyetinin değiştiği belirtiliyor. Buradan şunu anlıyoruz ki, esasında DAİŞ’e destek veren, DAİŞ’i güçlendiren, eğiten Amerika. Eğer şimdi de DAİŞ’in ilk kurulduğu döneme dikkat çekecek olursak, ilk kez Ambar’da Nîwelal Horan denilen yerde örgütlendi. Irak’a ait büyük bir toprak parçası var orada. DAİŞ’in temeli orada atıldı. O bölgeye giriş yıllardır Amerikan güçleri tarafından yasaklanmış durumda. Ne Irak ordusu ne de başka bir ordu oraya yaklaşamıyor. DAİŞ orada büyüdü ve güçlendi. Bu bölge Suriye sınırında. Bu yüzden de DAİŞ’in güçlenmesi için stratejik bir yer. Diyebiliriz ki şimdiye kadar burası Amerika tarafından yasaklı bölge ilan edilmiş durumda. Amerika’nın direkt lojistik ve başka destekler verdiği tahmin ediliyor. Neden böyle başladım ve bunlara dikkat çekiyorum? Özellikle de Amerika’nın Irak’a yerleşmesinin ardından ortaya çıkan DAİŞ’in sonrasında Musul, Tilehberu ve daha birçok yeri işgal etmesi ile Irak’ta bir koalisyon oluşturuldu. Bu koalisyon DAİŞ’e karşı oluşturuldu. Bu yüzden diyebiliriz ki koalisyon askeri açıdan dönemseldi. DAİŞ tehlikesi bittiğinde bu koalisyon da bitecek.
“Şêxan ve Başika hattındaki Siheyla, Kerkük ve Şengal gibi tartışmalı alanları içine alan bölge oldukça stratejik. Bunların içerisinde de Kerkük’un özel bir yeri var. En çok petrol olan bölge ve Amerika’nın çıkarları için Kurdistan bölgesi, Irak arasında krizli bir bölge haline getirmiş.”
* Konuya ilişkin Irak parlamentosunun da toplanmasına ilişkin çağrılar yapılıyor. Bu nasıl bir etki yapar?
İki devlet arasında en son görüşmeler yapıldı. Basına, Amerika’nın Irak’taki güçlerini çekeceğine dair haberler yansıdı. Bu görüşmeler sonucunda Amerika güçlerini çekmedi. Hatta daha da güçlendi. Neden Amerika güçlerini Irak’tan çekmedi? Çünkü Irak topraklarında çıkarları söz konusu. Amerika, nerede çıkarı varsa oradadır. Amerika’nın en çok da Irak’ta çıkarları var. Bu yüzden de 2003-2005 yılları arasındaki önemli bir noktaya dikkat çekebiliriz. Amerika, Irak Anayasası’ndaki 140’ıncı madde ile tartışmalı bölge oluşmasını sağladı. Şêxan ve Başika hattındaki Siheyla, Kerkük ve Şengal gibi tartışmalı alanları içine alan bölge oldukça stratejik. Bunların içerisinde de Kerkük’un özel bir yeri var. En çok petrol çıkarılan bölge ve Amerika’nın çıkarları için Kurdistan bölgesi, Irak arasında krizli bir bölge haline getirildi. Şengal de bu bölgeye giriyor ve stratejik bir yer. Saddam döneminde askeri bir bölge olarak ele alındı. Şengal’de stratijek olan Şengal Dağı’na askeri olarak hâkim olan halk üzerinde de hâkimiyet kuruluyor. Bu bölge çok bilinçli olarak 140’ıncı madde içerisine alındı. Sürekli çelişkilerin, tartışmaların olması ve Amerika’nın müdahaleye zemin bulmasına açık bir şekilde tutuldu. Bu yüzden diyebiliriz ki Türkiye’nin Irak topraklarında çıkarları son bulmadı. Yine koalisyonun süresi dolmasına rağmen süreyi uzattı. DAİŞ tehlikesini gerekçe yaptı. DAİŞ’in Irak topraklarında yeniden örgütlenebileceği ve güçlenebileceği belirtildi.
“Bazıları Amerika’ya bağlı, bazıları İran’a bağlı. Bu yüzden de çatışma, çelişki, savaş Irak topraklarında son bulmuyor.”
* Bu arada İran, Hewlêr’e saldırıyor ve Irak hükümeti de buna sert bir tutum almıştı. Irak’ın yanı sıra Amerikalı yetkililer de tepkilerini dile getirmişti. Bu tepkileri ve dile getirilenleri siz nasıl yorumluyorsunuz?
Özellikle Amerikan güçleri ve Haşdi Şabi arasında çok çatışma var. Çünkü Haşdi Şabi üzerinde İran’ın hâkimiyeti var. Haşdi Şabi, Hizbullah askeri ve siyasi olarak Irak topraklarında etkili. Amerika ve İran arasında yıllardır süren çatışma ve çelişkiler devam ediyor. Aralarındaki çatışma esas olarak Irak’ta yürütülüyor. Irak’ın başkenti Bağdat’ta Amerika dronlarla İran’a bağlı Haşdi Şabi komutanlarına saldırı düzenliyor. Siyasi temsilcileri Kasım Süleymani Ebu Mehdi El Mühendisi’ye saldırıldı ve bu şekilde hedef alındı. İran da her seferinde Amerika’nın askeri üslerini hedef alıyor. Eğer bu şekilde bakıp Türkiye’nin işgalini de buna eklersek, diyebiliriz ki tüm bunlar Irak’ın egemenliğinin ihlalidir yani Irak topraklarına tecavüz ediliyor. Bu yüzden şimdiki siyasi durumu değerlendirdiğimizde bunun önünü ne cumhurbaşkanı, ne parlamento alabilir. Çünkü hepsinin bir siyasi çıkarı var. Halka hizmet etmek, bu toprakları korumak gibi bir amaçları yok. Her yetkili bir yere bağlı. Bazıları Amerika’ya, bazıları İran’a bağlı. Bu yüzden de Irak topraklarında savaş, çatışma ve çelişkiler son bulmuyor. Güç olunamıyor, irade olunamıyor ve egemenlik korunamıyor. Dronlarla onlarca kez bombalı saldırı yapıldı. Sudani öncesi başbakan Mustafa Kazimi de hedef alındı. Öyle bir ülke haline gelmiş ki kendi başbakanını koruyamıyor.
“Basına çıkabilirler. Görüşmeler yapabilirler, toplantılar yapabilirler ve Arap ülkelerinin bu saldırıları protesto, kınadığı söylenebilir. Irak’ın egemenliği dikkate alınmıyor deniyor. Ancak tüm bunlar sözde, şekilde kalıyor ve açıklamalarla kalıyor. Bunların hiç biri de çözüm getirmiş değil.”
* Irak, İran ve Amerika’nın bu günkü pozisyon ve politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunlara ilişkin birçok çağrı yapıldı, parlamento toplandı. Bu saldırılar gündeme geliyor. Dış müdahalelerden dolayı Irak parlamentosu bir başkan çıkarmış değil. Bu durumu tartışmamak, toplanmamak için parlamento başkanı düşürüldü. Her seferinde farklı bir gündemle parlamento toplanamadan dağılıyor. Etkili olmaması için böyle bir yol izleniyor. Zaman zaman Amerika’nın Haşdi Şabi komutanlarına saldırıları oluyor, İran’ın Hewlêr’deki üslerine saldırıları oluyor ve bunlara karşı tepkiler ortaya çıkıyor. Ancak gösterilen tepkilerin bir etkisi olmuyor. Bu saldırılar Irak’ın egemenliğine karşı olsa da esasında Irak’ın iradesizliğidir. Kurdistan Bölge Parlamentosu da tepki gösteriyor. Ancak saldırıların önünün alınmasına hiçbir ektisi olmuyor. Basına çıkıp, görüşmeler, toplantılar yapabilirler ve Arap ülkelerinin bu saldırıları protesto, kınadığı ettiği söylenebilir. Irak’ın egemenliği dikkate alınmıyor deniyor. Ancak tüm bunlar sözde, şekilde kalıyor ve açıklamalarla sınırlı. Bunların hiçbiri de çözüm getirmiş değil. Çünkü doğru ve olumlu bir adım atılmıyor. Tepkilere rağmen saldırılar arttı ve daha da yayıldı. Gösterilen tepkiler hiçbir sonuç getirmiyor, cevap olmuyor. Irak’ın egemenliğinin korunması için sonuç alınmıyor. Özellikle Türk devleti ile KDP ve Irak arasındaki ilişkiler de Irak’ta yaşanan olaylar da İran güçleri ve Amerika ile ilişkili. Türk devleti ve KDP’nin ortaklığı Kürt halkının kırımı üzerine. Ve bir süredir de Irak hükümeti ile de birçok görüşme ve diplomasi trafiği var.
“2021’den bu yana tüm gücünü, NATO’nun gücünü ve diğer devletlerin desteğini arkasına alarak kimyasal silah ve her türlü yöntemlerle bölgeye saldırarak amacına ulaşmak istiyor. Buna rağmen de başaramadı ve tıkandı. Büyük darbeler aldı, sarsıldı, yenildi.”
* Türkiye uzun bir süredir özellikle de son zamanlarda KDP, YNK ve Irak yetkilileri ile görüşüyor. Bu görüşme trafiğini ve ilişkileri nasıl yorumluyorsunuz?
KDP yıllardır Türk devletinin kuyrukçuluğunu yapıyor. Kürtlere yönelik tüm katliamlarda eli var, binlerce Êzidî’nin katliamında parmağı var. KDP’nin ihanet çizgisi belli. Sürekli Türk devletinin işbirlikçiliğini yapıyor. Bu görüşmeleri ele alacak olursak, biraz da Türkiye’nin durumuna bakmamız gerek. Türkiye bir seçime doğru gidiyor. Özellikle Türk devleti Özgürlük Hareketine karşı kapsamlı bir saldırı yürütmeyi hayal ediyordu. Avaşin, Zap ve Metina’ya yerleşmek istiyordu. 2021’den bu yana tüm gücünü, NATO’nun gücünü ve diğer devletlerin desteğini arkasına alarak kimyasal silahlar ve her türlü yöntemlerle bölgeye saldırarak amacına ulaşmak istiyor. Buna rağmen de başaramadı ve tıkandı. Gerilladan büyük darbeler aldı, sarsıldı, yenildi. Bu yüzden Türk devleti kendi gücü ile bunu yapamayacağını ve amacına ulaşamayacağını anladı. Görüşmelerde ortaya çıkan şu ki amacına ulaşmış değil.
Türk devleti İran, Irak ve Haşdi Şabi güçleri ile görüşüyor. Özellikle Haşdi Şabi lideri Falih Feyaz’a çağrı yaptı ve Türkiye’de görüşme gerçekleştirdi. Türkiye sadece siyasi değil, aynı zamanda Irak’tan askeri yardım da istiyor ve Kurdistan Bölgesi’nde Özgürlük Hareketine karşı savaşsın istiyor. YNK ve Kubat Talabani ile de görüştüler. KDP gibi direk kendilerini destek vermelerini ve saldırılarda yer almalarını istedi. YNK farklı bir siyasete sahip ve KDP gibi saldırılarda direk yer almıyor. YNK, Özgürlük Hareketine karşı Türkiye ile uzlaşmayacağını ve PKK’nin düşmanının kendilerinin de düşmanı olacağı anlamına geldiğini açıkladı.
Türk devletinin Irak ile son görüşmeleri sıcak geçti. Görüşmelerden sonra yapılan açıklamada Türk devleti ve Irak devletinin uzlaştığı görülüyor. Bu da tek taraflı bir propaganda ile yapılıyor. Şimdiye kadar Irak devleti resmi bir açıklama yapmış değil. Ancak Irak devletinin sessizliği Türk devleti ile anlaştığı anlamına geliyor. Onlarca kez Güney topraklarına yönelik saldırı oldu. Irak ve Güney topraklarında onlarca askeri üs kuruldu. Onlarca kez jenosit yaşayan Şengal bombalandı. Çünkü Irak devleti buna yol açtı. Türk devleti ile açık açık ittifak yaptım demeyebilir ancak tutum almaması Irak devletinin destek verdiği anlamına geliyor.
“Görüşmelerin amacı toprakların tamamen işgal edilmesi ve bir kez daha Misak-ı Milli sınırlarını belirlemek istiyorlar.”
* Irak’a yönelik saldırılara tepki gösteriliyor ancak Kurdistan topraklarına yönelik saldırılara karşı birlik olup sessiz kalıyorlar, bu konuda ne dersiniz?
Irak devleti Haşdi Şabi’nin saldırıları, İran’ın Amerikan üslerine yönelik saldırılarına tepki gösteriyor. Ancak söz konusu Kürtler, Êzidî toplumu, Kurdistan Bölgesi’ne yönelik saldırılar olunca tepki olmuyor. Bu da saldırılara destek verdiği anlamına geliyor. Son görüşmelerde Türk devleti Irak devletinden Özgürlük Hareketi, Şengal ve Güney Kurdistan’a yönelik birlikte işgal hareketi başlatmayı istedi. Açıklamalara göre bir uzlaşma var. Ortak bir oda oluşturulmuş ve PKK yasaklı örgütler listesine alınmış. Bunlar tek taraflı yapılan propagandalar. Ancak bilmeliyiz ki bunlar tehlikeli görüşmeler. Murat Karayılan’ın dediği gibi Irak devleti böylesi bir gaflete girmemeli. Eğer Türk devleti ile birlik olurlarsa toprağı işgal edilir. Bu Irak’ın toprağını koruma zihniyetine uzak.
* Bu görüşmelerle ne amaçlanıyor, plan nedir?
Bu görüşmelerin amacı Güney Kurdistan’ı işgal etmek. Hedef sadece özgür dağlar değil, sadece Özgürlük Hareketi değil. Evet onları yok edeceğim diyor; ancak sonrasında Güney Kurdistan, Musul, Kerkük Irak’ın en stratejik yerleri Irak’ın elinden gidecek. Bu yüzden bu görüşmelerin bir amacı da Irak toprağının tamamını işgal etmek bu şekilde bir kez daha Misak-ı Milli sınırlarını belirlemek istiyorlar. Bu da Irak'ı işgal ve parçalamak anlamına geliyor.
“Büyük bir işgalin olduğunu görüyoruz ancak Güney Kurdistan’da tutum alma çok yetersiz. Siyasetçiler, aydınlar, farklı şahsiyetler, gazeteciler, sanatçılar vb bu işgale karşı güçlü bir tutum sahibi olmalı.”
* Saldırılara karşı bölgedeki siyasetçilerin tutumu nedir?
Özellikle Güney Kurdistan için şunu söylemek isterim; Türk devletinin vahşi saldırılarına karşı, kimyasal silah kullanmalarına karşı Kürt halkının, siyasetçilerin, sanatçıların, farklı şahsiyetlerin, aydınların tutumları olumlu. Ancak işgal öyle bir aşamadaki insanlık ölçüleri, ilkeleri ihlal ediliyor. Hepimiz bunu biliyoruz. Var olan tutum yeterli değil. Şimdi de saldırılar var. Kapsamlı bir saldırı ve kirli bir plan var. Özellikle Güney Kurdistan’a dikkat çekmek istiyorum. Şimdi Türk devleti en büyük işgali Güney Kurdistan’da gerçekleştirmek istiyor. Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî’de yaptığını Güney’de Kürt halkına karşı yapmak istiyor.
Büyük bir işgalin olduğunu görüyoruz ancak Güney Kurdistan’da tutum alma çok yetersiz. Siyasetçiler, aydınlar, farklı şahsiyetler, gazeteciler, sanatçılar vb bu işgale karşı güçlü bir tutum sahibi olmalı. Çalışanların maaşlarının verilmesi için günlük olarak eylemler yapılıyor. Ancak toprak işgal ediliyor buna karşı bir sessizlik var. Eğer böyle devam ederse Güney Kurdistan’ın durumu giderek kötüleşir. Halkın gücü her şeyin üzerinde. Güney halkı Irak ve özellikle KDP ihanetine karşı tutum sahibi olmalı. Özellikle de dünya çapında olmalı. Çünkü Kürt halkı dünyanın her yerinde, bu noktada her yerde işgale karşı seslerini yükseltebilirler ve bu tutum güçlendirilmeli.
“Toprağın korunması için yüzlerce şehit verildi ve bu toprakların sahibi bu şehitler. Bizler sonuna kadar Türk devletinin, İran ve KDP’nin bu saldırılarına direneceğiz.”
* Son olarak nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
Êzidî bir kadın olarak süreci yakından takip ediyoruz. Türk devleti Irak devleti ve YNK’yi de bu işgalin içine çekmek istiyor. Bize karşı bir saldırı geliştirmek istiyorlar. Yapılan tüm görüşmelerde Şengal planın içinde. Türkiye, KDP ve Arık’ın planında Şengal de var. Şengal onlara dert. Kürt halkı, Êzidî kadınlar, Êzidî toplumu daha fazla tutum sahibi olmalı bir kez daha katliamların yaşanmasına yol verememeli. Bir kez daha Halepçe’yi anıyorum ve bu tehlike de ondan farklı değil. Türk devletinin elinde yasaklı silahlar var. Onlarca kez gerilla ve bu halkın çocuklarına karşı kullandı. Türk devleti tüm vahşet sınırlarını aştı.
Kürt halkının birliği bölge için önemli. Êzidîler olarak diyoruz ki ne olursa olsun toprağımızı savunacağız. İşgale karşı sessiz kalmıyoruz. Toprağımızı savunmak için biz yüzlerce şehit verdik. Bu toprağın sahibi bu şehitler. Bizler Türk devleti, İran ve KDP’nin saldırılarına karşı direneceğiz.