TJA İstanbul’da 8 Mart startını verdi

  • 14:35 28 Şubat 2024
  • Güncel
 
İSTANBUL - Fatih’te 8 Mart startını veren TJA, HDK ve DEM Parti Kadın Meclisleri, “Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü başta olmak üzere bütün toplumsal sorunların esas muhatabının Sayın Öcalan olduğunu ve bir an önce kendisiyle görüşülmesi gerektiğini yeniden vurguluyoruz. ‘Bi Jin Jiyan Azadî’yê ber bi Azadîyê ve’ şiarını bir direniş hattına dönüştürdüğümüz 2024 yılının 8 Mart’ında bir kez daha Kürt kadınlar başta olmak üzere bütün kadınları faşizme ve erkek egemenliğine karşı direnişi büyütmeye çağırıyoruz” dedi. 
 
Tevgera Jinên Azad (TJA), Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisleri, İstanbul Büyükşehir Belediye eşbaşkan adayı Meral Danış Beştaş’ın katılımıyla, “Jin Jiyan Azadî ile 8 Mart’a Doğru” şiarı ile Fatih İlçe Örgütü binası önünde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinliklerinin startını verdi.
 
Zılgıtlar dinmedi
 
Eyleme çok sayıda TJA aktivisti, DEM Parti İstanbul Milletvekilleri Özgül Saki ve Kezban Konukçu Kok, İl Eşbaşkanı Gonca Yangöz, Adalet Nöbeti eylemcileri, Kadın Zamanı Derneği, İstanbul Barış Anneleri İnsiyatifi üyelerinin katıldı. Büyük bir coşkunun hâkim olduğu ve “Be ziman jiyan na be”, “Jin jiyan azadî”, “Bu karanlık günleri kadınlar aydınlatacak”, “Edî Bes E Dem Dema Azadîyê Ye”, “Dê Tecrîd Tek Biçe Azadî Bi Ser Bikeve” dövizlerinin taşındığı eylemde, sık sık “Jin jiyan azadî ve Bijî berxwedana zindana” sloganı ile zılgıtlar atıldı.
 
‘8 Mart’ı mücadele ve direnişle karşılıyoruz’
 
“Jin Jiyan Azadî Yê Ber Bi 8’ê Adarê Ve - Jin Jiyan Azadî ile 8 Mart’a Doğru” pankartının açıldığı eylemde DEM Parti Kadın Meclisi üyesi Meltem Özel, basın açıklamasını Kürtçe okudu. 8 Mart’a giderken, öncelikle dünyanın farklı coğrafyalarında kadın özgürlük mücadelesi yürüten kadınları selamladıklarını söyleyen Meltem, “Kadın özgürlük mücadelesinde yaşamını yitiren kadınların önünde saygıyla eğiliyor, anılarına bağlılık kararlığımızı yineliyoruz. Rozalardan, Saralardan, Evinlerden, Zelallerden ve daha binlerce öncü kadından aldığımız güçle 8 Mart’ta da yine alanlarda, sokaklarda, meydanlardayız” dedi. Meltem, “Dünyada, Orta Doğu’da ve Kurdistan’da bir 8 Mart’ı daha savaşların, ekonomik krizlerin, kadın katliamlarının, ekolojik katliamların ve eşitsizliklerin gölgesinde, aynı zamanda da kadınların ataerkil politikalara karşı yürüttükleri mücadele ve direnişle karşılıyoruz” vurgusunu yaptı.
 
‘Kadınların özgürlük mücadelesi mutlaka başaracak!’
 
 
Cins mücadelesinin 21’inci yüzyılda temel mücadele haline geldiğini belirten Meltem, “Kadınlar, özgürlüklerine, haklarına, değerlerine ve emeklerine evde, sokakta, işyerinde ve toplumsal yaşamın tüm alanlarında sahip çıkıyor, erkek egemen zihniyetin hedefi haline gelen kazanımlarını savunuyorlar. Kadına yönelik şiddetin hız kazandığı, kadın katliamlarının kırım boyutuna vardığı, aynı zamanda birçok alanda elde ettikleri haklarının tırpanlanmaya çalışıldığı bu dönemde gelecek sürecin belirleyicisinin kadın direnişinin olacağının bilincindeyiz. Başta Rojava olmak üzere bütün Orta Doğu coğrafyasında çok yönlü yürütülen savaşlar, esasında kadının öz değerlerine ve öz yaratımlarına dönüktür. Kaynağını kadın düşmanlığından alan savaş, en çok da Kürt kadınları hedef almaktadır. Kadın özgürlük mücadelesinin öncülerinden Nagihan Akarsel’i Süleymaniye’de, Evîn Goyî’yi Paris’te, Firyal Silêman Xalid’i Kerkük’te katledenler bilmelidir ki kadınların özgürlük mücadelesi mutlaka başaracaktır” şeklinde konuştu.
 
Özel savaş politikalarının etkileri
 
Meltem, devamla şunları kaydetti: “Kurdistan’da bir devlet politikası olarak üretilen ‘özel savaş politikalarıyla’, bu şiddet ve katliamlar çok daha farklı ve ciddi bir boyut kazanmıştır. Remziye Apaydın, Deniz Poyraz, Firdevs Babat, Sakine Kültür, devlet eliyle yürütülen özel savaş politikaları sonucu hayatını kaybeden onlarca kadından sadece birkaçı. Aynı politikalar üniformalılar eliyle genç Kürt kadınlara karşı Siyasal İslam’ın dinci-gerici kurumları eliyle topluma karşı, kayyumlar eliyle kadın kurumlarına ve Kurdistan halklarının iradesine karşı da yürütülüyor. Aynı zamanda tüm kurumlarda ve toplumun bütün alanlarında ‘erkeklik’ hortlatılıp kadına kölelik dayatılıyor. Ajanlaştırma, uyuşturucu ve fuhuşun ideolojik savaş aygıtı olarak kullanılması ve tecavüz dâhil çocukların her türlü istismarı bu politikaların bir diğer boyutudur. Kürt kadınların bedenini, dilini, kültürünü, kimliğini, özcesi varlığını, hedefi haline getiren bu militarist anlayışı kabul etmiyoruz.
 
Örgütsel emek mücadelesini büyütme vurgusu
 
Cezasızlık politikalarıyla, kutuplaştırıcı söylemlerle, infaz düzenlemesi adı altında çıkarılan aflarla, katillerin ve şiddet faillerinin bu sistem tarafından nasıl korunduğunu Musa Orhan’lardan, Onur Gencer’lerden, İbrahim Barkın’lardan çok iyi biliyoruz. Arkalarına aldıkları kamu gücü ve kuşandıkları ‘cezasızlık politikası’ zırhıyla başlarına hiçbir şey gelmeyeceğini bilip asla fail olmaktan vazgeçmeyenlerin suç ortaklarını da tanıyoruz. Kapitalist modernist güçlerin yarattığı ekonomik kriz her geçen gün daha da derinleşip, sürekli bir hal alıyor. Topluma ait kaynaklar talan edilip bir avuç elit kesimin hizmetine sunularak halklara derin yoksulluk ve açlık reva görülüyor. Fabrikalarda, tarlalarda, atölyelerde, kamusal alanların bütününde kadın, ucuz iş gücü olarak görülmekte, yoğun sömürü ve şiddete maruz kalmaktadır. Bu anlamda bizler TJA olarak kadınların ortak örgütsel emek mücadelesini büyütmenin, 8 Mart’la birlikte yeni bir anlama kavuşacağına inanıyoruz. Kadın düşmanı, toplum karşıtı bu politikalara karşı toplumu savunacak, direnişi büyüteceğiz.
 
TJA olarak yaşam alanlarımızı savunacağız
 
İktidarın araçsallaştırdığı yargı mekanizmaları tarafından kadınlar her gün siyasi operasyonlarla tutuklanıyor ve hapsediliyor. TJA ise sistematik bir şekilde ve defalarca yargı şiddetine maruz bırakılıyor.  Hapishanelerdeki faşist ve cinsiyetçi uygulamalar, hasta tutsaklara yönelik insanlık dışı politikalar, infaz yakmalar da bu politikaların devamıdır. TJA olarak kimliğimize ve kazanımlarımıza sahip çıkacağımızı yeniden vurguluyoruz. Geride bıraktığımız yılda, erkek egemen devletçi sistemin rant ve talan politikalarının sonucunda bir yıkıma dönüşen 6 Şubat depreminde Kurdistan, Türkiye ve Suriye’de on binlerce kişi yaşamını yitirmiş, yaralanmış, evsiz kalmıştı. Deprem, toplumun tamamı için yıkıcı bir etki uyandırsa da kadınlar ve çocuklar için çok daha ağır bir tabloyu beraberinde getirmişti. Tüm bu yıkımın müsebbibi olan iktidar ise depremi dahi kendi iktidarının devamlılığı için fırsata dönüştürmüş, Kürtlerin, Alevilerin yurdunu yeniden işgal etmeye, demografik yapısını değiştirmeye, coğrafyamızı insansızlaştırmaya, ailesini kaybetmiş çocukları dinci tarikatların ve çetelerin istismarına maruz bırakarak yıkımı derinleştirmiş, doğa düşmanı politikalarını sürdürmüş, suyu, toprağı, ormanı, bütün yaşam alanlarını talan etmeye devam etmiştir. TJA olarak, suyumuzu, toprağımızı, ormanlarımızı, doğamızı, bütün yaşam alanlarımızı savunacağız.
 
 Anadil vurgusu 
 
Anadilimiz, kimliğimiz inkar ediliyor ve kültür-kırım politikaları ile toplumsal varlığımız yok ediliyor. TJA olarak anadilimizi, kültürümüzü ve kimliğimizi yaşamsal kılmak için Kürt kadınlar başta olmak üzere bütün kesimleri birlikte mücadele etmeye çağırıyor ve başta Kürtçe olmak üzere bütün dillerin eğitim dili olması ve anayasada tanınması için mücadeleyi büyüteceğimizin sözünü veriyoruz. Bu 8 Mart’ta tarihten süzdüğümüz birikimimizle, kadın özgürlükçü kentlerin inşasında önemli bir dönüm noktası olacak olan yerel seçimlerin hazırlığındayız. Adaylarımızı en geniş katılımlı ön seçim ve kent uzlaşısı ile belirleyerek yerel demokrasinin ancak toplumla örülebileceğini bir kez daha açığa çıkardık. Bütün toplumsal alanları tek elde toplayan, aşırı merkezileşmiş, ‘yerel yönetimleri erkek egemen zihniyetlerin doğal alanları’ olmaktan çıkarmaya kararlıyız. Kadınların yerellerde değiştirici, dönüştürücü gücü ile demokratik siyaseti ve eşitlikçi yaşamı inşa edeceğiz. Eşbaşkanlık ve eşit temsiliyetle, yaşamın bütün alanlarında kadın iradesini güçlendirmeye, demokratik yerel yönetim anlayışını toplumsallaştırmaya kararlıyız. Başardık, kazandık. Şimdi başarımızı kazanımlarımızı yeniden büyütme zamanı. Rabe, Dem Dema Azadîya Jina Ye.
 
Esas muhatap Sayın Öcalan!
 
Bütün toplumun içine sürüklendiği çoklu krizli hal, İmralı’da uygulanan tecrit rejiminin sonuçlarıdır. Sayın Öcalan’a yönelik gerçekleştirilen tecrit rejimi derinleştikçe başta kadınlar olmak üzere bütün toplum, aynı oranda baskı altına alınmaktadır. Bir 8 Mart’ta daha Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü başta olmak üzere bütün toplumsal sorunların esas muhatabının Sayın Öcalan olduğunu ve bir an önce kendisiyle görüşülmesi gerektiğini yeniden vurguluyoruz. İmha ve inkâr siyasetine karşı Sayın Öcalan’ın geliştirdiği ‘Demokratik ekolojik ve kadın özgürlükçü’ toplum paradigması, barışçıl bir yaşama ve demokratik bir topluma giden yolun en önemli adımıdır. Bu paradigmanın yaşamsal kılınmasının biricik yolu da kendisinin koşulsuz fiziki özgürlüğünün sağlanmasıdır. Bu bağlamda hapishanelerde başlatılan açlık grevlerine destek olmak ve İmralı tecridini kırmak amacıyla Kürdistan ve Türkiye’nin birçok kentinde başlatılan Adalet Nöbetlerini selamlıyor ve talepleri derhal yerine getirmeleri için ulusal ve uluslararası kurumlara çağrıyı yineliyoruz. 
 
Direnişi büyütmeye çağrısı
 
 
‘Bi Jin Jiyan Azadî’yê ber bi Azadîyê ve’ şiarını bir direniş hattına dönüştürdüğümüz 2024 yılının 8 Mart’ında bir kez daha Kürt kadınlar başta olmak üzere bütün kadınları faşizme ve erkek egemenliğine karşı direnişi büyütmeye çağırıyoruz. Bu çağrıdan aldığımız güçle bütün kadınların mücadele günü olan 8 Mart’ı kutluyoruz. Jin jiyan azadî.”
 
‘Kadınlar her yerde alanlarda olacak’
 
Açıklamanın ardından İstanbul Büyükşehir Belediye eşbaşkan adayı Meral Danış Beştaş konuşma gerçekleştirdi. “Jin jiyan azadî” sloganı etrafında mücadele yürüten tüm kadınları selamlayarak konuşmasına başlayan Meral, “Jîna Emînî’den Deniz Poyraz’a kadar bu uğurda yaşamını yitiren bütün kadınların anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Diğer selamımız aylardır Adalet Nöbeti yürüten annelerimize. Yiğit bir dirençle Adalet Nöbeti yürütüyorlar. Hukuksuzluk rejiminde hakkı, adaleti, işkenceye karşı Adalet Nöbeti tutuyorlar. Türkiye böyle bir ülke. Cezaevinde binlerce siyasi mahpusun açlık grevine girdiği bir ülke haline geldi. Onların şahsında bu ülkede tecridin, işkencenin, adaletsizliğin son bulması için mücadelemizi yükselterek devam edeceğiz. Bugün 8 Mart çalışmalarımızın, etkinliklerimizin, eylemlerimizin startını vermiş olduk. 8 Mart Gece Yürüyüşüne kadar İstanbul’da her yerde kadınlar alanlarda olacak” dedi.
 
 
‘Cins kırımından iktidar sorumludur’
 
Dünden bu yana 8 kadının katledildiğini anımsatan Meral, “Bunun adını koyalım. Bu bir cins kırımı, kadın kırımıdır. Ve bu kırımdan sorumlu olanlar başta iktidar, sözleşmeden imzasını çekenler olmak üzere cezasızlık politikalarıyla, konuşmalarıyla kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran ve kadın katillerine aflar getiren, cezaevlerinden salıveren irade, akıl birinci derecede sorumludur. İstanbul’da da maalesef kadınlar güvende değil.  Bizler bunun karşısında her zaman mücadele ettik, direndik ve direnmeye devam edeceğiz. İstanbul’u kadınlar için güvenli bir kent haline getireceğiz. Sadece erkeklerin yönettiği bir belediyecilik anlayışı değil, eşbaşkanlık sistemi, kadınların yönetimde olduğu bir sistemle kadınlar doğrudan kendi sözünü, düşüncesini ve mücadelesini belediye yönetiminde de ifade edecekler” sözlerini kullandı.
 
‘İstanbul’da kadın zamanı!’
 
İktidarın kadın özgürlükçü perspektif ile yönettikleri belediyelerine kayyım atadığını belirten Meral, “Egemenler, iktidar aynı zamanda kadın iradesini de gasp etti. 31 Mart’ta o belediyelerimizi tek tek alacağız. Eşbaşkanlık sistemimizi de kadınların yönetimini de bu ülkeye tekrar armağan edeceğiz. İstanbul’da kadın zamanı. Dem dema jina ye” mesajını verdi.
 
Erbanelerle halaya durdular
 
 
Daha sonra Mezopotamya Kültür Merkezi (NÇM) sanatçıları tarafından erbaneler eşliğinde stranlar seslendirildi. Kadınlar uzun süre slogan, alkış ve zılgıtlar eşliğinde halaya durdu.
Eylem, “Jin jiyan azadî” sloganı eşliğinde son buldu.