15 Şubat gecesi gördüğü rüyayı ve mücadelesini anlattı

  • 09:01 10 Şubat 2024
  • Güncel
 
Elfazi Toral 
 
İSTANBUL - Yaşamın büyük bir çoğunluğu göç, işkence ve mücadelelerle dolu Emine Ünal, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın uluslararası komplo ile tutuklandığını önce rüyasında sonra da haberlerde görüp sokaklara çıkarak protesto eylemleri gerçekleştiriyor. Emine “Komplodan sonra bizler daha da güçlendik, mücadeleye daha da bağlandık” dedi. 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkarılmasıyla başlayan, 15 Şubat 1999’da da Türkiye’ye getirilmesiyle gerçekleştirilen uluslararası komplo, 25’inci yılını geride bıraktı. O tarihten bu yana İmralı Adası’nda ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan PKK Lideri’nden 35 aydır hiçbir haber alınamıyor. “Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt sorununa siyasi çözüm” kampanyası kapsamında Kurdistan, Türkiye ve dünyanın dört bir yanında kesintisiz eylem, etkinlik, açlık grevleri ve Adalet Nöbeti ile Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması talebiyle mücadele yürütülüyor. Tüm kararlılığıyla süren eylemlere öncülük edenlerin başında ise kadınlar geliyor. 1999’dan beridir hem uluslararası komploya karşı hem de PKK Lideri’nin fiziki özgürlüğünün sağlanması için bulundukları her yerde mücadele yürüten kadınlar, tüm baskılara karşı taleplerindeki kararlılığı yineliyor.
 
Uzun yıllardır Kürt halkı için yürütülen özgürlük mücadelesinde aktif olarak yer alan ve 15 Şubat 1999 tarihinde, sokaklara dökülen Emine Ünal ile söz konusu sürece ve mücadelesine dair konuştuk. 
 
Zorunlu göç, baskılar, işkenceler…
 
Emine, yaklaşık 25 yıl boyunca Adana’da yaşadıktan sonra devlet baskısından dolayı İstanbul’a göç etmek zorunda kaldığını belirtti. “Devlet yıllardır Kürt halkına zulüm ediyor” diyen Emine, “Devlet Kürt halkını 70, 80 ve 90’lı yıllardan bu yana kendi topraklarından sürgün ediyor. Kürtlerin köylerini yakıp onları göçe zorluyor. Herkes kendi taşını, toprağını, evini, barkını bırakıp Türkiye kentlerine sürgün edildi. Ben de bunlardan biriyim. Ben de devlet baskısından göç yollarına düştüm. Keyfi bir şekilde göç etmedim” sözleriyle yaşadıklarını anlattı. 
 
Kürt halkının yürüttüğü mücadele içerisinde yer aldıkları için evlerinin polisler tarafından sistematik basıldığını aktaran Emine, “Çocuklarımı kaybediyorlardı, hepimizi gözaltına alıyorlardı. Ben bir Kürt kadın ve Kürt bir anne olarak her gün bu işkencelere maruz kalıyordum. Defalarca kez bana işkence ettiler. Vücudumda hala işkence izleri duruyor. Vücudumun birçok yerinde sigara izleri duruyor. Gözaltında işkence ile sigarayı yakıp vücudumda söndürüyorlardı” ifadeleriyle yaşadığı işkenceyi aktardı.
 
‘Bağıra bağıra Kürt’üm dedim’
 
Adana’da maruz kaldıkları baskı sonrası İstanbul’a göç ettiğini belirten Emine, “İstanbul’a geldik ama burada da devlet elini üzerimizden çekmedi. Evsiz kaldık, kimse bize ev vermiyordu. Evsiz barksız kaldık günlerce. Bir akrabamızın evine yerleştik kısa bir süreliğine. Ondan sonra gece gündüz ev aramaya başladım. Hangi kapıyı çalsak bize, ‘Kürtlere ev vermiyoruz, Kürtler teröristtir’ deyip gönderiyorlardı. Ben devletten çok çektim, hala da çekiyoruz” dedi. Devletin tüm baskılarına rağmen ayakta kalıp mücadelelerini günden güne büyüttüklerini vurgulayan Emine, “İstediği kadar zulüm yapsın, zaten yeterince yaptı. Biz hiçbir zaman kimliğimizi inkâr etmedik. Karşımıza çıkan tüm ırkçılara rağmen onların yanında bağıra bağıra ‘ben Kürt’üm’ dedim. Onların bu kirli zihniyeti ve yaklaşımlarına karış ise direndim ve çocuklarıma da aynı şekilde direnmeyi ve mücadele etmeyi öğrettim. Mücadelemizi sürdürdük” şeklinde konuştu.
 
‘Devlet işkence politikasından vazgeçsin’
 
Her geçen gün daha da derinleşen savaş politikalarına karşı da mücadeleyi bir kez olsun bırakmadığını dile getiren Emine, “Kan dökülmesin. Ne asker ne polis ne de gerillalar ölmesin diye haykırdık. Dilimizden düşürmedik bu talebimizi. Biz kimsenin ölmesini istemiyoruz. Biz Kürt anneleri, her gün savaş dursun, barış gelsin dedik, taleplerimizi haykırdık. Ben anneleri televizyonda görüyordum, evimde oturamıyordum, içim parçalanıyordu. Annelerimiz artık ağlamasın, bu zulüm ne zamana kadar devam edecek? Tek istediğimiz, bu kirli zihniyetin sürdürdüğü soykırım son bulsun. Devlet, biz Kürtlerin üzerinde yürüttüğü işkence pratiğinden vazgeçsin” sözleriyle seslendi.
 
Komployu rüyasında gördü…
 
Takvimler uluslararası komplonun gerçekleştiği 15 Şubat 1999’u gösterdiğinde ise Abdullah Öcalan’ı rüyasında gördüğünü paylaşan Emine, devamında şöyle konuştu: “15 Şubat 1999 yılında bir gün rüyamda Önderliği gördüm.  Uyanır uyanmaz hemen eşimi uyandırdım ve ona, ‘Hemen kalk, rüyamda Önderliği gördüm. Önderlik tutuklanmış’ dedim. Rüyamda askerler tarafından Önderliğin dört bir tarafı sarılmıştı. Bembeyaz bir elbise giymişti ve üzeri buzla tutulmuş bir deniz vardı karşısında. Önderlik o askerlerin elinden kaçarak kendisini suya bırakıyordu. Uyandığımda televizyonu açtım ve bütün haberlerde Öcalan’ın tutuklandığı paylaşılıyordu. Bunu görür görmez evde duramadım. Çok öfkelendim, sinirlendim ve hemen evden gittim. Protesto etmek için ilçe örgütüne gittim. Orada arkadaşlarımız da vardı. Hepimiz bunu protesto edip sokaklara çıktık. Hepimizi işkence ile gözaltına aldılar. Bizleri sorguya aldılar. Bir gün gözaltında tutulduk ve ifade işlemleri ardından bizi serbest bıraktılar.”
 
‘O günden sonra mücadeleye daha fazla bağlandık’
 
Komplodan bu yana öfkelerinin dinmediğini aktaran Emine, “Komplodan sonra zannetmesinler ki bizler korktuk, geri adım attık. Bizler o günden sonra daha da güçlendik, mücadeleye daha da bağlandık” diye konuştu. Uluslararası komployu gerçekleştiren devletlerin amacına ulaşamadığının altını çizen Emine, “Amaçlarına asla ulaşamadılar, ulaşmayacaklar da. Kürt halkını yok etmek için bu komployu gerçekleştirdiklerini gayet iyi biliyoruz. Komplo ile bizi korkutup yıldıramadılar aksine yeniden doğduk. Bizleri soykırımdan geçirmek istiyorlar. Kürt halkını yok etmek istediler ama Kürtler yok olmaz. Onlar istedikleri kadar üzerimize gelsinler. Bizler milyonlar olup onların karşısına çıkarız. Onlar baskı uyguladıkça biz de güçleniyor ve uyanıyoruz. Onlar saldırdıkça bizler bir kez daha uyanıyor ve bir o kadar yaşam buluyoruz. Devletin tüm saldırıları karşısında bizler güçleniyoruz. Bir tek damla kanımız kalsa dahi bu onurlu mücadeleyi büyüterek sürdüreceğiz. Bu dava bizim davamızdır” vurgusunu yaptı.
 
Beyaz tülbentli annelere dönük korku
 
Devletin, Kürt anneleri ile Kürt kadınlardan korktuğunu belirten Emine, “Bizleri gördükleri yerde tutuşuyorlar, ne yapacaklarını bilmiyorlar. Bir gün anneler ile birlikte Kadıköy’de bir araya geldik, birlikte vakit geçirmek istedik. Vapurdan indiğimizde polisler tarafından engellendik, önümüzü kestiler. Bizi neden tuttuklarını sorduk. Yanıt verememişlerdi. Başımızdaki beyaz tülbentten dolayı önümüzü kestiklerini çok iyi biliyorduk. Kürt anneleri olduğumuzu bildikleri için hiçbir şey olmamasına rağmen bizi yine gözaltına aldılar ve nezarethanede tuttular. Bizim başörtümüzden bile korkuyorlar. Devlet bizim kendi kimliğimizden kopmamızı, dilimizden, kültürümüzden uzaklaşmamızı istiyor. Ama bunu başaramadılar” şeklinde konuştu.
 
‘Duruşumuzla Önderimizi özgürlüğüne kavuşturacağız!’
 
Emine, “Bizim kimlik, kültür, anadil, Kürtlük ve Önderlik davamız var. Başka bir davamız yok. Onların bizimle bir davası olmamalı. Bunu çözmeleri gerekiyor. Herkesin vicdanı sızlamalı bu konuda. Birbirimize destek vermeli, bu sorunu bir an önce ortadan kaldırmalıyız” ifadelerini kullandı. “Biz şu an evimizde otursak bile devletin işkencesi ve zulmü altındayız. Hepimiz tecrit altındayız” diyen Emine, “Önderimiz bırakılsın artık tecrit kaldırılsın. Önderimiz cezaevinde olduğu sürece biz mücadele edeceğiz. Biz dursak da vicdanımız durmaz. Bu anlamda tüm annelere sesleniyorum; Bu dava bizim davamızdır. Hep birlikte mücadele ederek bu tecridi kıralım. Bizim bu duruşumuz sonucunda ise Önderimizi özgürlüğüne kavuşturacağız” sözleriyle herkesi mücadeleye çağırdı.