Selamet Yeşilmen dosyası 8 yıldır sonuçsuz: Devlet bile bile bizi öldürdü
- 09:02 13 Kasım 2023
- Güncel
Öznur Değer
MÊRDÎN - 8 yıl önce sokağa çıkma yasaklarının başladığı Nisêbîn’de evinin önünde polislerce katledilen Selamet Yeşilmen’in kızı Filiz Yeşilmen, “Devlet, olayın üstünü örtmek için ‘Selamet’in oğlu molotof yapmış, ellerinde patlamış, bomba hazırlamışlar’ gibi sözler söyledi. Devlet bile bile bizi öldürdü” dedi.
Mêrdîn’in (Mardin) Nisêbîn (Nusaybin) ilçesinde 2015-2016 yılları arasında ilan edilen sokağa çıkma yasakları sırasında yaşanan işkence suçları ve insan hakkı ihlallerinin etkisini aradan geçen 8 yıla rağmen ilçede hissetmek mümkün. Onlarca sivilin asker ve polislerce katledildiği sürecin failleri ise açığa çıkarılmayarak korunuyor.
Faili belli olmasına rağmen 8 yıldır “faili meçhul” bırakılmak istenen isimlerden biri de Selamet Yeşilmen (44). Selamet, 15 Kasım 2015’te Nisêbîn’deki evinin önünde katledildi. Katledildiğinde 5 aylık hamile olan Selamet’in o tarihte çocuk olan Fikret ve olay tarihinde 9 yaşında olup şu an 17 yaşında olan Sevcan isimli iki çocuğu da bedenlerine isabet eden şarapnel parçaları sonucunda yaralandı. Yaralama sonucunda bir gözünü kaydeden Sevcan’ın tedavisi hala sürüyor.
Savcıya göre dava için delil yetersiz!
Aradan geçen 8 yılda yargı da failleri korumaya devam ediyor. Polis kurşunuyla ölüm ve yaralamanın meydana geldiğine dair ailenin avukatları aracılığıyla Nusaybin Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı başvuruya yönelik savcılığın, olayın Mardin ağır ceza yargısı alanı içinde olduğuna karar vermesi üzerine dosya Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi. Soruşturma aşamasından çıkmayan dosya, 8 yıldır burada bekletiliyor. Selamet’in kimler tarafından katledildiğinin tespit edilmediği kanaatinde bulunan savcı “delil yetersizliği” iddiasıyla dosyayı adeta zaman aşımına bırakıyor. Böylece failler hakkında 8 yılda hiçbir yasal işlem yapılmadı.
Mardin Valiliği ve İçişleri Bakanlığı’na dava
Yanı sıra aile yine avukatları aracılığıyla Mardin İdare Mahkemesi’nde, İçişleri Bakanlığı ve Mardin Valiliği hakkında dava açılması yönünde savcılığa başvuruda bulundu. İdare Mahkemesi, devletin hem kusursuz sorumluluğu hem de kusur sorumluluğu olduğunu belirterek davanın İdari Yargılama Usulü Kanunu kapsamında kabulüne karar verdi. Ardından Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi genel hükümlerin İdari Yargılama Usulü Kanununa göre değil, davanın 5233 Sayılı Kanun (Terörle Mücadele Sırasında Meydana Gelen Zararlar Yasası) kapsamında, Sosyal Risk Yasası gereğince karara bağlanmasına karar vererek küçük miktarlı tazminata hükmetti. Tazminat aile aleyhine düşürülerek dosya onandı.
Otopsi raporunda, "vücuduna isabet eden metal parçalarına bağlı kemik kırığı ve iç organ yaralanması sonucu” yaşamını yitirdiği belirtilen Selamet’in kızı Filiz Yeşilmen, annesinin katledilişinin 8’inci yıldönümünde konuştu.
‘Önlerine gelene ateş ediyorlardı’
O süreçte Nisêbîn’de katliam yaşandığını ifade eden Filiz, yediden yetmişe herkesin hedef olduğunu vurguladı. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin o süreçte Nisêbîn için kullandığı “Taş üstünde taş baş üstünde baş kalmasın” açıklamasını hatırlatan Filiz, açıklamanın ardından insanların katledildiğini belirtti. Filiz, “Annem keçisine yem vermek için aşağı indi. Ardından anneme kapının önünde ateş ettiler. O yetmedi kız kardeşim ve erkek kardeşim yaralandı. Bunun üzerine devlet, olayın üstünü örtmek için ‘Selamet’in oğlu molotof yapmış, ellerinde patlamış, bomba hazırlamışlar’ gibi sözler söylediler. Şarapnel parçalarından evin duvarına, kapıya isabet eden fişeklerden olay belliydi. Fişeklerin devlete ait olduğu belliydi. Devlet bile bile bizi öldürdü. Kürt diye saldırıyorlardı. Önlerine gelene ateş ediyorlardı. Böyle bir şeye hakları yoktu. Özgürlüğümüz elimizden alınıyor, anadilimizi konuşamıyoruz. Bunları engellemeye hakları yok. Bizim de yaşamaya, okumaya, anadilimizde konuşmaya hakkımız var. Tek isteğimiz davamıza sahip çıkılsın ve açığa çıksın. Devlet olayın üstünü örtmesin. Kendi yaptıkları hatanın üstünü örtmemeli ve açığa çıkarmalılar. Olayın üstünü örtmeye çalışıyorlar” şeklinde konuştu.
Okulu bıraktı, ailesine bakmak zorunda kaldı
Çok zor günler yaşadıklarının altını çizen Filiz, kardeşlerine, ailesine bakacak kimse olmadığı için okulu bırakmak zorunda kaldığını dile getirdi. Filiz, “Her arkadaşım gibi ben de üniversiteye gidecektim. Meslek sahibi olup kendi ayaklarım üzerinde duracaktım ama okulu bırakıp hayatımı kardeşlerim ve babama adamak zorunda kaldım. Çok zor günler geçirdim. Bir bardak su getiremezken birden her şey benim omuzlarıma yüklendi. Tüm sorumluluğu ben üstlendim. Annemin tüm sorumluluğu bana kaldı. O süreçte devletten kimse gelip yardımcı olmaya çalışmadı. Üstüne bir de ‘terörist’ olmakla suçlandık. Adımızın üstünü kırmızı kalemle çizmişlerdi. Ne bir hastaneye gidebiliyorduk ne de resmi bir işlem yapabiliyorduk. O nedenle kardeşim bir gözünü kaybetti. Biz hakkımızı istiyoruz” sözlerine yer verdi.
‘Kardeşim 8 yıldır iyileşmedi’
Kardeşinin gözünde protez olduğunu söyleyen Filiz, kardeşinin 8 yıldır iyileşmediğini kaydetti. Olay yaşandığında 9 yaşında olan kardeşinin olayın etkisinden hala çıkamadığını paylaşan Filiz, “Kardeşim gecenin bir vakti bulunduğum odada uyanıp ‘Abla ben korkuyorum. Tuhaf tuhaf sesler duyuyorum. Bomba sesleri geliyor bana’ diyor. Aniden yataktan fırlıyor, uykuda inliyor. Ne psikolojik ne de fiziksel olarak iyileşti. 8 yıldır hala tedavi görüyor. Şarapnel parçası gözündeki tüm damarları kesmişti. Gözü hiç görmüyor ama dış görünüşünden rahatsız olmaması için gözüne protez taktık. Devlet hastanesi kardeşime bakmadığı için ilk günden beri özel hastanelerde tedavisini sürdürüyoruz. ‘Doktor yok, asansör bozuk, işlem yapamıyoruz’ gibi çeşitli bahaneler üretiyorlardı her gittiğimizde. Olay gününden bugüne kadar tüm işimizi özel hastanelerde görmek zorunda kaldık. İnsanların desteğiyle tedavi edebiliyoruz” diye belirtti.
‘Tek isteğim dosyanın üstünde durulması’
Filiz, suçluların açığa çıkarılmasını isterken, suçun üstünün örtülmemesi gerektiğini vurguladı. Filiz son olarak şunları söyledi: “Kamuoyundan tek isteğim dosyanın üstünde durulması. Dosyanın açılmasını ve gereken her şeyin yapılmasını istiyorum.”