'Tecrit İmralı’dan başlayarak çözüme kavuşturulmalı'

  • 09:01 12 Kasım 2023
  • Güncel
 
Elfazi Toral 
 
İSTANBUL -  İmralı Adası’nda PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan ağırlaştırılmış tecridin tüm cezaevlerinde ağırlaştığının, yayınladıkları üç aylık raporla bir kez daha açığa çıktığını söyleyen İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, “Sorunun İmralı Hapishanesi’nden başlayarak çözüme kavuşturulması gerekiyor. Tüm cezaevlerinde tecrit uygulamasından vazgeçilmesini tekrar tekrar gündeme getireceğiz” dedi. 
 
İmralı Adası’nda 25 yıldır tutulan ve 32 aydır hiçbir haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan ağırlaştırılmış tecrit politikası, Kurdistan ve Türkiye cezaevlerine de yansıyarak her geçen gün daha da derinleşiyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishaneler Komisyonu, 25 Ekim’de Marmara Bölgesi’nin yanı sıra çeşitli bölgelerde yer alan cezaevlerinde yaşanan ihlallere dair 2023 yılının Temmuz- Ağustos-Eylül aylarını kapsayan “Marmara Bölgesi Hapishaneleri Hak İhlalleri Raporu”nu dernek binasında yaptığı basın toplantısıyla açıkladı. Raporda 18 cezaevinde 83 başvurunun geldiğini, 3 ayda 2 bin 491 ihlalin yaşandığını ve İmralı başvuruları 42 kez yanıtsız bırakılırken, 38 kez de reddedildiği paylaşıldı. 3 aylık veriler dahi cezaevlerindeki tecrit politikaları ile ihlalleri gözler önüne seriyor.
 
İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, yayınladıkları rapor ile cezaevlerindeki ihlalleri JINNEWS’e değerlendirdi.
 
Yetkililer talepleri uygulamıyor!
 
İhlallerin cezaevlerinde giderek arttığını belirten Gülseren, yıllardır tespitler yaptıklarını ve bu tespitlerden hiçbir sonuç alamadıklarını ifade etti. Tutsakların yaşadığı hak ihlallerine dair bir çözüm üretilmediğini söyleyen Gülseren, “Yetkililere sorunlar iletildiği ve taleplerde bulunduğumuz bakanlıklara sürekli başvurular yapıldığı halde hiçbir gelişme maalesef yaşanmıyor. Ve bu durum içeride bulunan mahpusların tamamının sadece sağlığının ve temel haklarının değil, yaşam haklarını da tehdit eden çok önemli bir noktaya varmış durumda. Biz bu tespiti yaptıktan sonra kamuoyu ve yetkililerin dikkatini, son yıllarda artan mahpus ölümlerine ve bu ölümlerin nedenlerine çekme çabasındayız” dedi. 
 
Tutsakların ‘şüpheli ölümleri’ arttı!
 
Hasta tutsakların tedavi edilmediğini dile getiren Gülseren, tutsakların bu nedenle de yaşamlarını yitirdiğini belirtti. Gülseren, “Son süreçlerde şüpheli ölümlerle sıkça karşılaşıyoruz. Özellikle şüpheli ölümler başlığı altında ne şekilde öldüğü tespit edilemeyen veya intihar olarak açıklanan mahpus ölümleri var. İntihar iddiasıyla yaşanan mahpus ölümlerinin giderek artmış olduğunu görmüş olmak burada hapishanelerdeki hak ihlallerine yönelik tespitimizde bir paralellik ortaya koyuyor. Baskı ne kadar şiddetlenirse, tecrit ne kadar ağır uygulanırsa mahpusların da intihar etmeleri bu derece artıyor. Ve psikolojik sorunların da giderek arttığını görebiliyoruz” sözlerini kullandı. Türkiye cezaevlerinde tutsakların maruz kaldığı ihlallerin yaşamlarını tehdit ve yok ettiğinin altını çizen Gülseren, 2021 yılı Ocak ayında yürürlüğe giren “infaz değişikliği” ile tutsakların özgürlük haklarının da ihlal edildiğini vurguladı.
 
‘Mahpusların umutlarını ortadan kaldırıyorlar’
 
İdare ve Gözlem Kurulu’nun (İGK) çalışmaya başladığı andan itibaren bir “iyi hal” değerlendirme ve puanlama sistemine geçildiğini aktaran Gülseren, “Bu puanlama sistemiyle mahpusa verilen puanlar değerlendiriliyor. Ve bu mahpusların şartlı tahliye hakkından yararlanmasına veya yararlanmamasına, denetimli serbestlik hakkının yararlanmasına veya yararlanmamasına gerekçe yapılabiliyor. Bir mahpusun hapishanede geçirdiği süreden söz ediyoruz. Her mahpus tutuklandığında infaz savcılığı tarafından bir müddetname düzenlenir. Müddetnamede ise mahpusun cezasını tamamlayıp çıkacağı belirtilir. Mahpuslar da kendilerini bu tarihe şartlar. Bu uygulama tam da mahpusların umutlarını ortadan kaldırıyor” şeklinde konuştu.
 
Tutsakların yaşantısı ihlallerle açığa çıkıyor!
 
Cezaevlerinden yalnızca İHD’ye yapılan başvurularda 130 tutsağın infazının yakıldığı ve şartlı tahliyesine dair tespitler olduğunun bilgisini veren Gülseren, “Mahpus içeri girince de cezası ne kadar ise artık ne zaman çıkacağını bilemez hale geliyor. Bu durumdan sadece mahpuslar değil, mahpusların aileleri için de çok yıkıcı bir durum söz konusu. Çünkü belirlenen tarih geldiğinde ailelerde de bir yıkım söz konusu oluyor. Bu durumun özellikle hem mahpuslar hem de aileleri bakımından çok ciddi bir psikolojik sorun haline geliyor” dedi. Yayınladıkları son raporda 18 cezaevinden 83 başvuru yapıldığını paylaşan Gülseren, “İhlal sayısı 2 bin 226 olarak raporlandı. Sadece bir başvuruda onlarca ihlalden söz edebiliriz. Bir mahpusun cezaevinde geçirdiği 24 saate yayılan ihlaller söz konusu. Sağlıktan tutun beslenmeye, temiz suya erişime kadar temel haklara erişime, iletişim hakkına, her konuda ve her daim devam eden ihlaller silsilesi haline gelmişti. Mahpusların yaşantısı ihlallerle açığa çıkmış durumda. Ve bu durum da son yıllarda mahpuslara dönük işkence ve kötü muamele bakımından da yoğunluğun baş gösterdiğini görebiliyoruz” sözlerini kullandı. 
 
Yetkililere sorumluluklarını yerine getirme çağrısı
 
Raporlarında cezaevlerinde yaşanan ihlallerin net bir şekilde görülebildiğini aktaran Gülseren, “Oradaki vahim durum hepimizin vicdanını, adalet duygusunu derinden yaralayan, belki de geleceğimizi ve güvencemizi ciddi oranda tehdit eden bir durum ortaya koyuyor. Sadece hapishanedeki uygulamalar onları ilgilendirmiyor. Başta aileleri olmak üzere toplumu da yakından ilgilendiriyor. Bu yüzden de biz bu alanda yürütülen çalışmaların çok daha güçlendirilmesi gerektiğinin, dayanışmanın ve farkındalık yaratacak çalışmaların altını ısrarla çiziyoruz. Hapiste tutulan mahpusların sağlık ve yaşam haklarının korunması noktasında gerekli tedbirlerin alınmasını yetkililere bunu görev olarak yüklüyor. Cezaevlerinde yaşanan her türlü hak ihlalinde bu sorumluluklarını yerine getirmeyen yetkililerin payı ve sorumlulukları olduğunu bir kere daha hatırlatıyoruz” diye vurguladı. 
 
İmralı tecridinden vazgeçilmesi taleplerini sürdürecekler
 
Raporlarının önemli bölümlerinden birinin de İmralı Adası’nda uygulanan ağırlaştırılmış tecrit olduğunu söyleyen Gülseren, “33 aydır İmralı Hapishanesi’nde aile ve avukat görüşü yaptırılmıyor. İnfazdaki ayrımcı uygulamalar Türk infaz sisteminin yapısında var. Ayrıca İmralı Hapishanesi’nde uygulanan şey bunu da aşan bir durumda. Ceza İnfaz Kurumu’nun sisteminde kişiye özel bir infaz uygulaması oluşturulmuş durumda. Ve bu uygulama uluslararası hukuka da aykırı olmasına rağmen uygulanmaya devam ediyor. Buna ilişkin ulusal düzeyde yapılan başvurulardan alınan sonuç malum. Bu uygulamaların hukuka uygun hale getirilmesi, İmralı’da hukuka uygun infaz uygulanmasının yaşama geçirilmesi noktasındaki talebimiz söz konusu. Tüm cezaevlerinde ağır tecrit modelleri yaygınlaştırılmış durumda. İmralı’dan başlayan bu ‘hukuk’, bizim işkence olarak nitelendirdiğimiz aykırı ağır tecrit uygulamasının yeni tip cezaevleriyle sistematik hale getirilmiş oldu. Sorunun İmralı Hapishanesi’nden başlayarak çözüme kavuşturulması gerekiyor. Tüm cezaevlerinde tecrit uygulamasından vazgeçilmesini tekrar tekrar gündeme getireceğiz” diyerek tecride karşı hukuki yönde taleplerini dile getirmeye devam edeceklerinin mesajını verdi.