Çocukluğundan beri Galatasaray Meydanı’nda: Asla vazgeçmeyeceğiz!
- 09:03 27 Ekim 2023
- Güncel
Rozerin Gültekin
İSTANBUL - Henüz çocukken, gözaltında kaybedilen babası Fehmi Tosun’un bulunması için Galatasaray Meydanı’nda verilen mücadele ile tanışan Besna Tosun, 968’inci hafta eylemlerinde 6 kelepçe takılarak işkence ile gözaltına alınmasına karşı savcılığa suç duyurusunda bulundu. Besna, “Biz meydandan ziyade sevdiklerimizi geri almak istiyoruz” sözleriyle herkese dayanışma çağrısı yaptı.
Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbeti ve faillerinin yargılanması için 27 Mayıs 1995 tarihinden bu yana 28 yıldır kesintisiz bir şekilde adalet mücadelesi yürütüyor. Mücadele alanı olarak Galatasaray Meydanı’nı seçen Cumartesi Anneleri / İnsanları, 700 hafta boyunca saat 12.00’de meydanda bir araya gelerek sesleri ve taleplerini duyurmaya çalıştı. 700’üncü hafta eylemlerinde keyfi ve hukuksuz bir şekilde eylemlerine saldırılması ve “yasaklanması” ile birlikte anneler mücadelelerini farklı alanlarda sürdürmeye devam etti. Cumartesi İnsanı Maside Ocak Kışlakçı ve İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri’nin Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yaptığı başvurulara, “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiği”ne ve tazminat ödenmesine karar verilmesinin ardından anneler, hafıza merkezleri olan Galatasaray Meydanı’na 8 Nisan’da yeniden çıkmaya başladı.
‘Yasaklar’ mücadeleyi engelleyemiyor!
8 Nisan’dan beridir her hafta polisin, Beyoğlu Kaymakamlığı’nın “yasak” gerekçesiyle gözaltı yapmasına karşı ise anneler mücadele ve yürüyüşleri ile yanıt veriyor. Sistematik bir şekilde meydana çıkar çıkmaz polisler tarafından ters kelepçe ile gözaltına alınan Cumartesi Anneleri / İnsanları, “yasak” ve engellemelerin 28 yıldır sürdürdükleri kararlı mücadelelerini engelleyemeyeceğinin mesajını veriyor. Koruculuğu kabul etmediği için çeşitli baskı ve tutuklamalara maruz bırakılan, 19 Ekim 1995’te de gözaltında kaybettirilen babası Fehmi Tosun için yıllardır adalet mücadelesi yürüten Besna Tosun da henüz çocuk yaşta meydana çıkan isimlerden biri. Eylemlerinin 968’inci haftasında polis şiddetine maruz kalarak 6 tane ters kelepçe takılarak gözaltına alınan Besna, babası ve tüm kayıplar için mücadelesini sürdürmekte kararlı.
Besna’nın hikayesi ve mücadelesine uzanıyoruz.
‘Bu Besna’yı devlet yarattı!’
Devlet şiddeti ile doğan Besna, Amed’in Lîce ilçesine bağlı Leco (Çavundur) köyünde yaşadıkları süreçte koruculuk dayatmasını kabul etmedikleri için birçok işkence uygulandığını söyledi. Babası Fehmi Tosun’un da koruculuğu kabul etmediği için kaybettirildiğini dile getiren Besna, “Koruculuğa karşı direnen, silahlanmayı kabul etmeyen insanlara karşı şiddet uygulandı. Babam da koruculuk dayatmasını kabul etmediği için gözaltına alındı. Bizim köyümüz silahlanmayan köylerden biriydi. Köyün her gün basılmasına rağmen silahlanmanın kabul edilmemesinden dolayı devlet dozu arttırdı. Lice Katliamı ile eşzamanlı olarak köydeki bütün evler yakıldı. Devletin pratiği yıllar içerisinde hiç değişmedi. Benim bu hafta maruz kaldığım şiddete annem 90’larda aynı yerde maruz kalmıştı. Devlete yabancı değiliz. Devletin pratiği değişmiyor. Ama bizde de mücadele pratiği var. 90’larda Diyarbakır’da başlayan mücadele bugün sürüyor. Bu Besna’yı devlet yarattı. Sürekli baskı, şiddete karşı insan olmanın gereği olarak savunma mekanizması geliştiriyorsunuz. Benim yaptığım şey devletin işlediği suça karşı susmamak insan olmanın gereği” sözleriyle yaşadıklarını anlattı.
Boyun eğmeyerek bedel ödüyorlar…
Devletin yıllardır varlığını, halkları yok etmek üzerine kurduğunu ve herkesin biat etmesini istediğini ifade eden Besna, “Devlete itiraz etmenin, insan kalmanın bedelini ödüyoruz. Bu kadar şiddete maruz kalmamıza rağmen hala barışçıl bir eylem sürdürüyoruz. Bu barışçıl talebe ve varlığımıza dahi tahammül edemiyorlar. Biz onların işlediği suçları görünür kıldığımız için bize baktıklarında işledikleri suçları görüyorlar. Devlet, ‘her suçu işleyeyim ama kimse buna itiraz etmesin’ istiyor. Devlet itiraz sesi duymak istemiyor. Maruz kaldığımız şiddetin tek sebebi bu. Cumartesi Anneleri bu ülkenin hafızası, vicdanı. Sadece kendi evlatları için o meydanda değiller. Geçmişi onarmak, hepimizin güvenli geleceği için mücadele yürütüyorlar. Cumartesi Anneleri’nin sokağa çıkması herkesin sokağa çıkması demek. Galatasaray’a gittiğimizde kendini hukukun üstünde gören polis devleti ile karşılaşıyoruz” diye konuştu.
‘6 kelepçe Cumartesi Anneleri’ne kinin göstergesi!’
968’inci hafta eylemlerinde, polislerin kendisine 6 tane ters kelepçe takmasının yalnızca şahsına dönük bir saldırı olmadığını belirten Besna, asıl öfkenin 28 yıldır gerçekleşen eyleme karşı olduğunu vurguladı. Besna, “6 kelepçe Cumartesi Anneleri’ne olan kinin bir göstergesiydi. Koluma kelepçe takılmasına ve görüntü alınıyor olmasına rağmen cezasızlığa o kadar güveniyorlar ki. Amir geldi, ‘takın buna ters kelepçe’ dedi. 'Direnmiyorum neden ters kelepçe takıyorsunuz dedim. ‘Hayır ben ters kelepçe takacağım’ dedi. Böyle bir kinden bahsediyorum. Kendisinin işkenceci olduğunu ve eğitim aldığını düşünüyorum. Çünkü şiddetli ağrım olmasına rağmen vücudumda herhangi bir iz yok. Sağ bileğimde yan yana 4 tane, sol tarafta da 2 tane kelepçe takıldı” ifadeleriyle yaşadığı polis şiddetini anlattı.
İstanbul Barosu’ndan ‘ölü taklidi!’
Aynı hafta polislerin darp ettiği hak savunucuları arasında kanser hastası bir arkadaşlarının da olduğunu aktaran Besna, “Kanser hastası olduğunu söylememize rağmen üç polis, arkadaşımızı darp etmeye devam etti. Gözaltı işleminin hukuksuz olduğunu her hafta söylüyoruz. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ‘ihlal’ kararını söylüyoruz ve gözaltına direnmiyoruz. Çünkü orada oluşumuz zaten büyük bir direniş” sözleriyle kadın olmasından dolayı da hedef alındığını belirtti. Yine eylemlerinin İstanbul Barosu’na çok yakın bir mesafede gerçekleşmesine rağmen barodan doğru bir destek verilmediğini söyleyen Besna, “Baro biz yokmuşuz gibi davranıyor, ölü taklidi yapıyor. Görüşmemize ve taleplerimizi iletmemize rağmen İstanbul Barosu hiçbir şey yapmadı. 16 bölge barosundan gelip eylemimize katılım sağladılar ve şiddeti gözlemleyip rapor yayınladılar. Diyarbakır, Şırnak, Van ve bölgedeki barolar açıklama yaparken İstanbul Barosu aynı cadde üzerinde izlemeyi tercih ediyor. Hukuksal mekanizmalar işlese, polis sokak ortasında kendi vatandaşına işkence yapamaz. İşkencenin nedeni hukuksal mekanizmaların işlememesi” değerlendirmesini yaptı.
Tek talepleri 28 yıldır kayıp olan yakınlarını bulmak
Her hafta maruz kaldıkları şiddet ve kötü muameleyi ifadelerinde belirterek şikayetçi olduklarının bilgisini veren Besna, 28 haftadır hiçbir işlem yapılmadığı için işkence yapılabildiğini vurguladı. Besna, bu hafta da İHD Hapishaneler Komisyonu üyesi Hatice Onaran ve kardeşi Newroz Tosun ile birlikte Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi'nde savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını paylaştı. Herkesin Cumartesi Anneleri’ne destek vermesi çağrısını yapan Besna, “Biz sanki sadece alan için mücadele ediyoruz. Kayıplarımız bu şiddetin gölgesinde kaldı. Bizim istediğimiz sadece Galatasaray Meydanı’na gitmek değil. Bizim istediğimiz, 28 yıldır gözaltında kaybedilen yakınlarımızı bulmak. Hakikatin açığa çıkmasını, onları kaybeden fail ve politik sorumlularının yargılanarak cezalandırılmasını istiyoruz. Taleplerimiz 28 yıldır değişmedi ama 28 haftadır maruz kaldığımız şiddetten dolayı kayıplarımız ve asıl taleplerimiz bunun gölgesinde kaldı” şeklinde konuştu.
‘Sevdiklerimizi bulmadan asla vazgeçmeyeceğiz!’
Hala aynı taleplerle meydanda olduklarının altını çizen Besna, “Biz meydandan ziyade sevdiklerimizi geri almak istiyoruz. Herkesin bu sesi bulunduğu her alana taşıması gerekiyor. Sevdiklerimizi bulmadan asla vazgeçmeyeceğiz” sözleriyle mücadelelerinin kesintisiz bir şekilde süreceğinin vurgusunu yaptı.