Wan’daki üniformalı tacize tepki: Mücadele büyüyecek

  • 09:10 7 Ekim 2023
  • Güncel
 
 
Rozerin Gültekin-Elfazi Toral
 
İSTANBUL - Wan’da 6 uzman çavuşun 2 kadını taciz etmesine yönelik değerlendirme yapan kadınlar, halkın tepkisinin yerinde olduğunun altını çizerek üniformalı faillerin devlet tarafından korunduğunu  buna karşı  mücadelenin süreceğini belirtti. 
 
Wan’ın (Van) Rêya Armûşê (İpekyolu) ilçesinde bulunan Maraş Caddesi’nde 1 Ekim tarihinde  6 uzman çavuşun 2 kadını taciz ettiğinin duyulması üzerine uzman çavuşlar halk tarafından darp edildi. Yaşanan durumla ilgili Kürdistan’da üniformalıların kadınlara yönelik taciz ve tecavüz olayları bir kez daha gündeme gelirken, tepkiler de sürüyor. 
 
Kadın örgütleri ve siyasetçiler, uzman çavuşların kadınları taciz etmesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Şiddete karşı mücadele yürütüyoruz’
 
AKP iktidarının cezasızlık politikalarından faillerin güç aldığını söyleyen Kırkyama’dan Tülay Korkutan, kadınların erkek şiddetine maruz kaldıklarını ifade etti. Wan’da 1 Ekim’de 6 uzman çavuşun 2 kadını taciz etmesini hatırlatan Tülay, evlerde, sokaklarda her yerde erkek şiddetinin giderek arttığını belirtti. İpek Er’e tecavüz eden ve intihara sürükleyen uzman çavuş Musa Orhan’a dikkat çeken Tülay,“Musa Orhan tutuklanmadı serbest bırakıldı. Bunlara tepki gösterenler hakkında soruşturma başlatıldı. Van’da 6 uzman çavuş da bundan cesaret alıyor. O yüzden de kadınlar olarak bulunduğumuz her yer de sokakta, evde iş yerinde tacize, şiddete, mobbinge karşı mücadele yürütüyoruz. Elbette ki devletin Kurdistan’daki kadın mücadelesine dönük özel bir şey de var. 6 uzaman çavuş ellerini kollarını sallayarak iki kadını taciz ediyor ve şuradan güç alıyor. ‘Ben taciz edebilirim her şeyi yapabilirim zaten serbest bırakılacağım,’ ki zaten öyle de oldu” sözlerine yer verdi. Tülay, hem Kurdistan hem de Türkiye’nin birçok yerinde devlet şiddetine ve erkek şiddetine karşı mücadeleyi yükselteceklerini kaydetti.
 
‘Haklarımız için mücadele ediyoruz’
 
İktidarın kadınlara yönelik saldırı politikalarını değerlendiren Tülay, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Kendi iktidarını devam ettirirken kendi ideolojik politik hattı üzerinde bütün toplumsal yapıyı şekillendiriyor. Bu gün siyasal islam politikalarıyla kadınları eve hapseden ya da sokakta mücadele eden kadınlara dönük bir saldırı var.  25 Kasım ve 8 Mart’ı örgütleyen kadınlar 30 yıl hapis cezası istemiyle yargılanıyor. Aslında iktidar kadınların sokakta olmasını, mücadele etmesini, kendi ayaklarının üstünde durmasını istemiyor.  Ve tüm bu şiddetin kendisi de buradan kaynaklı.  Yani istiyor ki kadınlar evde otursun, istiyor ki kadınlar çocuk doğursun erkeklere itaat etsin ama böyle bir dünya yok, böyle bir hak da yok. Devletin erkek şiddetine karşı sokaklarda mücadele etmeye devam edeceğiz. Bunun çözüm yolu da kadın dayanışmasıdır.  Bulunduğumuz her yerde kadın dayanışmasını büyütmeye ve çalışıyoruz. Hem Kurdistan hem Türkiye’nin birçok yerinde biz zaten kadınlar olarak sokaktayız. Sokakların kapatıldığı dönemlerde de sokaklardaydık. Haklarımız için mücadele ediyoruz. Bunun çözümü de elbette ki direniş mücadele, hayatı ve yaşamı savunmaktır.”
 
‘İktidar zihniyetiyle karşı karşıyayız’
 
AKP- MHP’nin yirmi yıllık iktidarı boyunca özel savaş politikalarını devreye koyduğunu ifade ederek sözlerine başlayan Halkların Demokratik Partisi (HDP) 1’inci Bölge İl Örgütlenme Eşsözcüsü Besra İşsever de,  Wan’da yaşanan tacizin de bununla bağlantılı olduğunu kaydetti. Cezasızlık politikası devam ettiği sürece faillerin istedikleri gibi davrandıklarını belirten. Besra, “Bütün üniformalılar istedikleri gibi hareket ediyorlar. Bizim kadın mücadelemizi, Kürt kadın hareketini, siyasi kadın mücadelemizi yirmi yıllık iktidarı boyunca gittikçe baskılamaya çalışan bir iktidarla karşı karşıyayız” dedi. Besra, bu saldırı politikalarına karşı da örgütlü bir mücadele ve kadın dayanışmasının olduğunu dile getirdi.  Taciz ve tecavüz olaylarına karşı her alanda seslerini yükselteceklerini belirten Besra, “30 kadın bir araya geldiğinde bütün emniyet güçlerini seferber eden bir zihniyetle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Bu da aslında kadınların yürüttüğü mücadeleden nasıl korktuklarının bir göstergesidir” dedi. 
 
‘Tüm baskılara karşı Kürt hareketi olarak sesimizi yükselteceğiz’
 
“Bu özel savaş politikaları özellikle Kurdistan’da başladı” diyen Besra, şunları söyledi: “Çünkü biliyoruz ki Kürt kadın hareketi olarak her alanda sesimizi yükselttiğimiz zaman daha fazla baskı ile karşı karşıya kalıyoruz. Kurdistan’da yürütülen fuhuş, uyuşturucu ve özel savaş politikası da bunların bir göstergesidir.” İktidarın yürüttüğü özel savaş politikalarına karşı geri adım atmayacaklarını vurgulayan Besra, “Özellikle bu saatten sonra kadın hareketi olarak ve tüm kadın örgütleri olarak buna karşı her alanda sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Bu taciz olayına karşı Van halkının tepki göstermesi gereken bir tepkiydi. Ki verilmelidir. Sadece kadın mücadelesini yürüten kadınlar üzerinden verilmemelidir.  Halk bu özel savaş politikalarına, tacize karşı sesini yükseltmeli.  Çünkü bu gün baktığımızda küçük çocuktan tutun bütün kadınlar üzerinde bir savaş politikası var. Tam da burada toplumun seferber olması ve tepki göstermesi gereken bir süreçteyiz. Halkın bu tarz durumlarda kesinlikle sesini yükseltmesi ve buna göre de tepkisini ortaya koyması gerekiyor” şeklinde konuştu. Besra, Tevgera Jinên Azad (TJA) ve kadın meclisleri olarak seslerini yükselteceklerini söyledi. 
 
‘Kazanımlarımız saldırı altında’
 
Erkek şiddetinin her gün arttığını dile getiren  Sosyalist Kadın Meclisi'nden (SKM) Tanya Kara da yaşamın her alanında şiddete maruz kaldıkları aktardı. Tanya,  “Bu gün haklarımıza ve kazanımlarımıza saldırılar bir yandan devam ederken diğer taraftan da bir savaş politikası yürütülüyor.  Ve bu savaş politikaları Kurdistan’da çok daha derin bir şekilde hayata geçiriliyor. Son dönemlerde kolluğun yani uzman çavuşların, polisin kadınlara yönelik tacizi ve tecavüzü çok büyük boyutlarda artarak devam ediyor” dedi.  Üniversiteli kadınların da kolluk tarafından taciz ve tecavüz edildiğini vurgulayan Tanya, bunların gizlendiğini hatırlattı. Tanya, “Bunların erkek devlet tarafından aklandığı bir zamandan geçiyoruz. Bize, aslında kollukla kolluktaki erkeklerle şunu söylemeye çalışıyor,’ ben onları koruyacağım’ diyor. Bu uzman çavuşların korunması, yargılanmaması aslında erkek devletin kadın hareketine bir mesajı oluyor” ifadelerini kullandı. 
 
‘Devlet failleri koruyor’
 
Tanya, son olarak şunları belirtti: “Biz inatla ifade ediyoruz. Gülistan Doku’ ya ne oldu? diye sormaktan vazgeçmiyoruz.  Gülistan Doku’ya ne olduğunu biliyoruz, failleri kimin koruduğunu biliyoruz. Musa Orhan’ları koruyanları çok iyi biliyoruz. Adalet mücadelemizi sürdürmeye kadınlar olarak her yerde devam edeceğiz. Van'da yaşanan taciz olayından sonra gelişen halkın tepkisi oldukça önem taşıyor bizim için. Çünkü tacize, tecavüze karşı susmayan halk gerçekliği var. Kadına yönelik taciz, tecavüze yönelik mücadelemize de devam edeceğiz. Sesimizi çıkarmayı sürdüreceğiz. Kadın özgürlük mücadelesi dalga dalga büyüyor ve bu savaş politikalarına karşı da kadınlar birlikte mücadele ediyor. Tüm bu erkek egemen saldırıların Türkiye’den Kurdistan’a kadınların birleşik direnişi mücadelesi ile açılacağını biliyoruz. Bu yüzden mücadeleyi hep birlikte büyütüyoruz. Bugüne kadar böyle yaptık bundan sonra da böyle örgütlemeye devam edeceğiz.”
 
Mücadele sürecek
 
 Üniversiteli Feminist Kolektifi’nden Elif Tutku Sarı da, Wan’da yaşananların kadın mücadelesine olduğunu belirterek erkek şiddetinin her yerde olduğunu vurguladı. Elif, şöyle dedi: “Bizim mücadelemiz her daim devam edecek. Biz bunların takipçisi olacağız. Erkek şiddeti artırıyor ama örgütlü mücadelemiz güçlü bir şekilde devam edecek. Bu ülkede hukuki yollar da kadınlara karşı. Bunun için de sadece dayanışma ile haklarımızı alabiliriz.”