İpek’in faili 3 yıldır dışarıda
- 09:04 17 Ağustos 2023
- Hukuk
AMED - Uzman çavuş Musa Orhan’ın tecavüzünden sonra yaşamına son veren İpek Er’in ardından 3 yıl geçti. Failin cezasızlıkla ödüllendirildiği davanın dosya avukatı Gulan Çağın Kaleli, “Bu ve benzer dosyalar açısından, cezasızlığın nasıl bir özel savaş politikası olarak uygulandığını görmüş olduk” dedi.
Özel savaş politikalarının yaygın olarak görüldüğü Kurdistan’da kadınlara ve çocuklara yönelik baskı, şiddet de her geçen gün artıyor. Bu kapsamda failler cezasızlık zırhıyla korunurken, şiddetin hedefi olan kadınlar ve çocuklar ise ya intihara sürükleniyor ya da susturulmaya çalışılıyor. Bu kadınlardan biri de İpek Er. Êlih’ın (Batman) Qûbîn (Beşiri) ilçesinde yaşayan 18 yaşındaki İpek Er, uzman çavuş Musa Orhan tarafından tecavüze uğradı. Olayın ardından 7 Temmuz 2020 tarihinde Siirt Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat eden İpek, Musa Orhan’ın kendisine cinsel saldırıda bulunduğunu belirterek şikâyetçi oldu. Başvurunun ardından İpek, 16 Temmuz’da, Sêrt’te görev yapan uzman çavuş Musa Orhan’nın tecavüzüne uğradığını anlattığı bir mektup bırakarak, intihar etti. Ağır yaralı olarak Batman Bölge Hastanesi’ne kaldırılan İpek, yoğun bakıma ünitesinde 33 gün sonra 18 Ağustos 2020 tarihinde yaşamını yitirdi.
Soruşturma kapsamında 27 Temmuz 2020 tarihinde Siirt Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, Adli Tıp Kurumu (ATK) raporunun failin İpek Er’e yönelik eylemini doğruladığı ifade edilerek, Musa Orhan’ın “nitelikli cinsel saldırı” suçundan tutuklanması istendi. Musa Orhan’a karşı dijital medyada tepkiler büyürken, Siirt 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nce hakkında yakalama kararı çıkarılan Musa Orhan, İl Emniyet Müdürlüğü’ne teslim oldu. Emniyetteki sorgusunun ardından adliyeye sevk edilen Musa Orhan, 19 Ağustos günü tutuklandı. Musa Orhan’ın avukatı Mehmet Erkan Akkuş, Siirt 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ne müvekkilinin kaçma şüphesinin bulunmadığı iddiasıyla tutuklama kararına itiraz etti. Mahkeme heyeti de Musa Orhan’ın tahliyesine karar verdi. Mahkemenin tahliye kararının cezaevine ulaşmasının ardından Musa Orhan, 25 Ağustos akşamı serbest bırakıldı.
Bu karara Siirt Cumhuriyet Başsavcılığı itiraz etti, ancak mahkeme ise itirazı reddetti.
Tecavüze uğrayan ve intihara sürüklenen İpek Er dosyasının avukatlarından Gulan Çağın Kaleli, İpek’in yaşamını yitirişinin 3’üncü yıldönümünde değerlendirmelerde bulundu.
Verilen ceza kararı eleştirildi
Tecavüz ve intihar olayının gerçekleştiği dönemi hatırlatan Gulan, yargı sürecine dönük eleştirilerini dile getirdi. Musa Orhan’a verilen cezaya tepki gösteren Gulan, “Verilen ceza kararı bizim açımızdan şöyle eleştiri konusu oldu. Birincisi, indirimin uygulanması; ikincisi ise sadece nitelikli cinsel saldırı olarak değerlendirilmesi. Musa Orhan’ın, bir uzman çavuş olması sebebiyle ve olay örgüsünde de İpek’in beyanlarında da, İpek’i yalnızlaştıran, tehdit eden ya da kamu görevlisi olması sebebiyle bu nüfuzu kullanarak bir iletişime geçmesi bir bütünen değerlendirildiğinde bu bir ağırlaştırıcı sebepti Türk Ceza Kanunu açısından” ifadelerini kullandı.
‘Karar oy çokluğuyla verildi’
Gulan, Musa Orhan’ın mahkeme kararını oy birliğiyle değil oy çokluğuyla vermiş olmasının da başka bir eleştiri konusu olduğunu vurguladı. “Oy çokluğuyla verilmesinin sebebi bir hâkimin muhalefet şerhi vermesiydi. Aslında Musa Orhan’ın beraatına yönelik bir şerhi vermişti. Bunu da ne yazık ki benzer dosyalarda karşılaştığımız ‘rıza’ kavramı üzerinden son derece temelsiz, aslında kadını bir kez daha örseleyen bir bakış açısıyla değerlendirme yapmıştı bu üye. Ve ne hazindir ki bu muhalefet şerhini veren bir kadındı” sözlerine yer veren Gulan, daha sonra bu kararın istinaf incelenmesine tabi tutulduğunu ve oradan da oy çokluğuyla geçtiğini belirtti.
‘Ciddi bir toplumsal refleks verildi’
Yargının faile gereken cezai yaptırımı uygulamadığını söyleyen Gulan, “Yargının elinde Musa Orhan’ın cezasının arttırılmaması ve tutuklanmaması için hiçbir gerekçe yoktu” dedi. Yargının Musa Orhan’ı, kamu görevlisi olması sebebiyle bir koruma zırhı altına aldığına dikkat çeken Gulan, şunları kaydetti: “Tabi ki bu yargılama bizim için bir bütünen umutsuzluk değil. Çünkü çok ciddi bir toplumsal refleks verildi. Bu toplumsal refleksle birlikte aslında Kürt kadın mücadelesi tarihinde ‘başat’ olaylardan biri haline geldi, hafızlara kazındı İpek. Ve bunun üzerinden de çok ciddi bir mücadele hattı örülmeye başladı. Ve bu mücadele hattının kazanımlarından biri olarak şunu söyleyebiliriz, ‘Musa Orhan, evet istediğimiz cezayı almadı ama uzun zamandan sonra kamu görevlisinin nitelikli cinsel saldırı suçundan ceza alması da aslında kadın mücadelesi kazanımlarından biri olarak karşımızda’.”
Cezasızlık politikası
Musa Orhan’a dönük cezasızlık politikasının altını çizen Gulan, “Bu dosya üzerinde ve benzer dosyalar açısından baktığımızda cezasızlığın da bu tür dosyalarda nasıl bir özel savaş politikası olarak uygulandığını görmüş olduk” sözlerine yer verdi.
‘Bütünlüklü bir kadın mücadelesi örgütlenmeli’
Bu olayla alakası olan gazetecilerin ve kişilerin defalarca yargılandığını söyleyen Gulan, şunları aktardı: “İpek’in durumundan bizi ilk haberdar eden JINNEWS idi. JINNEWS de o günden bugüne kadar çok ciddi yargılamalara maruz kaldı. Bu da aslında özel savaş politikalarının yansımasıydı. Toplumsal bir mücadelenin öncülüğünü yapan Kürt kadın hareketinin aktivistlerinin hala daha tutuklu olması ya da bu süreçte defalarca yargılamalara, gözaltılara maruz kalması da bir özel savaş politikasıydı. Dolayısıyla bizim de buradan parçalı bir mücadele değil, bütünlüklü bir kadın mücadelesi örgütlememiz gerekiyor.”
Gulan son olarak, cezasızlığın hukuk eliyle inşa edildiğini vurgulayarak, kadınların öncülüğündeki bir toplumsal sözleşme ve toplumsal bir mücadele sonucunda kendi hukukunu yaratan bir zeminde kazanımların olabileceğini ekledi.