HDP ve Yeşil Sol Parti 8 bölgede halk toplantısı yapacak
- 11:03 10 Temmuz 2023
- Siyaset
ANKARA - HDP Sözcüsü Ebru Günay, yeniden yapılanma çalışmalarına ilişkin, bugünden başlayarak, 25 Temmuz’a kadar 8 bölgede halk toplantısı ve çalıştay düzenleyeceklerini söyledi. Ebru, çözüm politikalarının güçlenmesi için ise PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecride bir an önce son verilmesi gerektiğini vurguladı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, partisi ile Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi'nin (Yeşil Sol Parti) yeniden yapılanma çalışmaları kapsamında yürüteceği halk toplantılarına ilişkin parti Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi.
‘Çalışmalar kararlı ve istikrarlı şekilde sürüyor’
Seçimden sonra partilerinin hem seçimlerin muhasebesini yapmak hem de yenilenme ve değişim sürecini tamamlamak üzere yoğun istişare ve değerlendirme toplantılarına başladığını belirten Ebru, partilerinin bu çalışmalarını kararlı ve istikrarlı bir şekilde sürdürdüğüne dikkat çekti. Ebru, “Bugünkü toplantımızın esas gündemi partimizin bu çalışmaları ve yürüttüğü yeniden yapılanma süreci olacak, ancak öncelikle Türkiye gündeminde öne çıkan birkaç hususta partimizin görüşlerini sizlerle paylaşmak istiyorum” dedi.
‘Eşitlik ve özgürlük mumla aranır hale geldi’
Türkiye’nin AKP ve MHP iktidarının son derece şaibeli eşitsiz seçim sonuçları üzerinden zafer sarhoşluğu yaşarken, Türkiye toplumuna cehennemi yaşattığını dile getiren Ebru, “Bugün Türkiye’de iktidar gibi düşünmeyen, iktidara biat etmeyen, yaşanan yıkıma karşı sesini çıkaran herkes ve her kesim iktidarın hedefindedir. İktidar, Kürtler, partimiz ve mücadele güçleri başta olmak üzere herkes için hak, hukuk, adalet, demokrasi, eşitlik ve özgürlüğü mumla aranır hale getirmiştir. Türkiye 21 yıldır AKP iktidarıyla sistematik bir şekilde irtifa kaybediyor, kötüye gidiyor, uçuruma sürükleniyor. Bu gerçeği kabul etmeyenler bile bunun en somut halini yoksullukla, açlıkla, baskı rejimiyle ve özgürlüklerinden mahrum kalarak yaşıyor. Bakın bugün Türkiye’de hukuk yok, özgürlük yok, anayasa askıda, bırakın düşünce ve ifade özgürlüğünü insanlarımızın yaşam hakkı dahi tehlike altında. Topluma her alanda derin bir sömürü ve kimliksizleştirme hali yaşatılıyor. Bu iktidar bütün pratikleriyle esas itibariyle halk düşmanı, Kürt düşmanı, kadın düşmanı olduğunu kanıtlamıştır” diye belirtti.
‘Gece yarısı operasyonuyla her şeye zam yapıldı’
Seçim başarısı olarak övünen AKP ve MHP iktidarının anti demokratik uygulamalarının yanı sıra topluma getirdiği tek şeyin zam, zulüm ve baskı olduğunu vurgulayan Ebru, seçimden bu yana her gün zamların yapıldığını anımsattı. Ebru, “Seçimlerin üzerinden 45 gün geçmeden AKP doğrudan kendisinin sorumlusu olduğu bütün bu sorunların ve krizlerin faturasını halklarımıza kesti ve kesmeye devam ediyor. Gece yarısı operasyonuyla başta en temel ihtiyaç malzemeleri olmak üzere KDV artışıyla her şeye zam yapıldı. Matbu harç tutarları yüzde 50 artırıldı. Yurt dışından getirilen bir telefon için ödenecek tutar 6 bin TL’den 20 bin TL’ye çıkarıldı. Halkın geçinme ve barınması neredeyse mümkün değil, kiralar 20 bin civarında seyrediyor. Toplumun yüzde 80’inin araç ve konut sahibi olması hayal olmaktan dahi çıktı. Döviz kurunun hali ortada ve dolar 26 TL’yi aştı. Bütün bunlar, iğneden ipliğe büyük zam yağmurunun, enflasyonun istikrarlı bir şekilde süreceği anlamına geliyor. Buna karşın iktidar yetkilileri utanmadan lütufmuş gibi memura, emekliye, asgari ücretliye yaptıkları zamdan bahsediyorlar. Verdikleri zamlar memurların, emeklilerin, asgari ücretlilerin cebine girmeden eriyor. Yoksulluk bir kadermiş gibi toplumun büyük kesimine sunuluyor. Bir avuç sermayedar ve rantçı ile iktidar ve yandaş kesim ise palazlandıkça palazlanıyor. Ülkenin içerisinde bulunduğu gerçek budur” sözlerini kullandı.
Ebru’nun konuşmasının satır başlıkları şöyle;
“Peki, gerçeği konuşan, konuşabilen var mı? Ağzını açan, itiraz eden herkes iktidar ve aparatı haline gelen yargının hışmına uğruyor. Bu yıkım ve kriz hali konuşulmasın diye baskı ve saldırılar derinleştiriliyor. Bakın tüm toplumu ilgilendiren ve demokrasilerde yeri olmayan Sayın Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit durumu özü itibariyle artık tüm topluma uygulanır oldu. Tecridi konuştuğu, evrensel ve ulusal yasaları hatırlattığı, ‘suç işlemeyin’ dediği için Gazeteci Merdan Yanardağ önce iktidar medyası tarafından linç edildi, ardından jet hızıyla iktidar yargısı tarafından tutuklandı. Tecridi konuşmanın değil tecridi uygulamanın suç olduğunu herkes çok iyi biliyor. Tecride ısrarın asıl nedeninin çözümsüzlükte ısrar etmek olduğunu tüm demokratik kamuoyu çok iyi biliyor. Çözüm politikalarının güçlenmesi için Sayın Öcalan’a yönelik tecrit politikalarına bir an önce son verilmelidir.
18 özgür basın çalışanı yarın ilk kez hakim karşısına çıkacak
Gezi Davası tutuklusu Can Atalay halkın iradesi gasp edilerek rehin tutulmaya devam ediliyor. Yine binlerce partilimiz, hukuksuz bir şekilde anayasa ve uluslararası sözleşmeler ayaklar altına alınarak rehin tutuluyor. Hiçbir demokrasi de bunun yeri yoktur. Kobanê Kumpas Davası’nda bütün evrensel hukuk ilkeleri ayaklar altına alınmış durumda. Yarın Diyarbakır’da bir yılı aşkın bir süredir 15’i tutuklu bulunan 18 özgür basın emekçisi, ilk kez hakim karşısına çıkarılacak. AYM kararına rağmen yakınlarının akıbetini soran Cumartesi Anneleri her hafta polis şiddetine uğruyor, Emine Şenyaşar’ın adalet haykırışı devam ediyor. Tüm bu hukuksuzlukların kaynağı Kürt halkına karşı saldırılardır ve elbette bu hukuksuzlukları saymakla bitmez.
Çözüm de biziz güç de biziz
Türkiye’nin sürüklendiği bu derin yoksulluğu, hayat pahalılığını önüne konulan acı reçeteleri, yaşadığı hukuksuzlukları ve saldırıları tartışırken Türkiye’nin nasıl bu noktaya geldiğini hepimiz sorgulamak zorundayız. Yıllardır Türkiye’nin sürüklendiği bugünkü darboğazın ve kriz ortamının önüne geçmeye çalıştık. Ne yazık ki bu konuda istediğimiz başarıyı sağlayamadık ve bu bizim en büyük üzüntümüz ve özeleştirimiz. Mevcut durumu değiştirmek, toplumu bu cendereden kurtarmak bizim sorumluluğumuz ve zaten yeni dönem tartışmalarımızı da bu eksende yürütüyoruz. O yüzden yakınmıyoruz, şikayet etmiyoruz, çözüm de biziz, güç de biziz. Çözümü bizzat kendimizde arıyoruz.
8 bölgede halk toplantısı gerçekleştirilecek
Bu sebeple partimiz seçimlerden hemen sonra kamuoyuna da deklare ederek yoğun bir istişare, değerlendirme, eleştiri ve özeleştiri süreci başlattı. Parti Meclisi, Kadın Meclisi, İl Eşbaşkanları, Merkez Yürütme Kurulu, Yerel Yönetimler Kurulu toplantılarımızla bu sürecin startını verdik. Ardından geçtiğimiz iki hafta boyunca il ve ilçe örgütlerimizle bu tartışmaları sürdürdük. Şimdi başlattığımız bu değişim, yenilenme ve örgütlenme hamlesinin ikinci esas aşamasını uyguluyoruz. Bugünden başlayarak 25 Temmuz’a kadar 8 bölgede bu tartışmaları halkımızla toplumun geniş kesimleriyle yapacağımız halk toplantılarıyla yürüteceğiz. Partimiz şeffaf ve büyük bir cesaretle kendisini halkımızın değerlendirmelerine, eleştiri ve özeleştirisine açmıştır. Çünkü biz öncelikle kendi mücadelemize ve halkımızın ferasetine güveniyoruz. Bu mücadelenin, partimizin ve kazanımlarımızın asıl sahibi halklardır. Bu süreç hepimiz ve herkes açısından büyük bir arınma, yenilenme sürecine dönüşecektir. Her şeyden önce halkımız kendisine, partisine ve değerlerine yönelik saldırılara karşı duracak, doğru ve mücadeleyi büyütecek eleştirilerle bu sürece müdahale edecektir.
20 Temmuz 5 Ağustos tarihleri arasında çalıştay düzenlenecek
Halk toplantılarımız, mücadele kaygısı duyan, gidişattan rahatsız olan ve çözüme dair sözü olan herkese açıktır. Halk toplantılarımıza demokratik kurum temsilcileri, STK’lar, kadın örgütleri ve platformları, kanaat önderleri de davet edilecektir. Bu toplantılardan çıkan her bir sonuç büyük bir titizlik ve ciddiyetle kayıt altına alınacak ve çözümün yol haritasına dönüştürülecektir. Halk toplantılarından çıkan sonuçlar, 20 Temmuz 5 Ağustos tarihlerinde yapacağımız çalıştay ve atölyelerde bir kez daha ele alınacak, bu görüşler üzerinden konferans ve kongre süreci yürütülecektir. Bu tespit, öneri ve eleştiriler ışığında çalıştay ve atölyelerde alt başlıklarıyla birlikte örgütlenme modelimiz, siyaset biçimimiz ve siyasal genişleme hattımıza dair yol haritası belirlenecektir.
Eylül başında kongre gerçekleştirilecek
Atölye ve çalıştaylarla yerelde bu tartışmaları yürüten arkadaşlarımızın yanı sıra, akademisyen, aydın, yazar, konunun uzmanı kişiler dahil edilecektir. Bu aşama tamamlandıktan sonra Ağustos’un ikinci yarısında genel konferansımızı toplayıp bütün bu tartışmaları sonuca erdirmeyi ve nihayetinde de Eylül başında kongremizi toplayarak, bu süreçten çıkardığımız derslerle birlikte yolumuza devam edeceğiz.
Yitirdiğimiz her bir insanımıza karşı borcumuz var
Bugün HEP Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın’ın katledilmesinin ve cenazesinde yaşanan katliamın yıl dönümü. Vedat Aydın’ı sevgi ve saygıyla anarken, 5 Temmuz 1991 tarihinde kaçırılmasının ve 10 Temmuz’da Diyarbakır’da yüzbinlerce kişi tarafından toprağa verilmesinin üzerinden 32 yıl geçti. Cenazesinde devletin gerçekleştirdiği katliamı hepiniz biliyorsunuz ve tarih sayfalarına kaydedildi bu katliam. Vedat Aydın cinayeti Kürt siyasetinin varlığına yönelik gerçekleştirilen ilk failli meçhul aslında ilk faili belli cinayet olarak kayıtlara geçti. Üzerinden geçen 32 yılda yüzlerce siyasetçimiz, binlerce insanımız benzer yöntemlerle katledildi. Bunların hiçbiri bizi yolumuzdan alıkoymadı, aksine bu saldırılara cevabımız siyasi mücadeleyi daha da büyütmek oldu. Bu mücadeleyi hedefine ulaştırmak, bu örgütü ve partiyi büyütmek, demokratik siyaseti zafere ulaştırmak başta Vedat Aydın olmak üzere yitirdiğimiz her bir insanımıza karşı borcumuzdur.
Tarihsel sürece katılma çağrısı
Bu nedenle başlattığımız sürece parti olarak çok büyük anlam yüklüyoruz. Her ne olursa olsun bu süreç partimiz açısından yenilenmenin, örgütsel atılımın, güçlenmenin, kazanımlarımızı büyütmenin vesilesi olacak. Partimiz ve halkımız her sıkıntılı süreçte bir anka kuşu misali küllerinden yeniden doğmayı başarmıştır. Bizler, büyük mücadele birikiminin tarihsel bir mirasın sorumluluğuyla hareket ediyoruz ve bunun ağırlığını taşıyoruz. Halklarımızı, yoldaşlarımızı, faşizme karşı mücadele eden herkesi bu tarihsel sorumlulukla bu sürece katılmaya davet ediyoruz.”