Tülay Hatimoğulları: Bu dönem Cumhur İttifakı için de rahat olmayacak!
- 09:01 8 Haziran 2023
- Siyaset
Dilan Babat
ANKARA - Türkiye’nin mevcut politikalarından dolayı gençlerin yurt dışına çıkmasının etkenlerin başında çatışma hali ve yoksulluk olduğunu söyleyen Yeşil Sol Parti Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, Meclis’te oluşturulan erkek profiline karşı kadınların küllerinden yeniden doğarak daha fazla güçleneceğini belirterek, “Bu dönem Cumhur İttifakı için de rahat bir dönem olmayacak” dedi.
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin ardından AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeniden seçildi. Seçimlerde ülkenin yüzde 50’sinin değişim istediği ortaya çıkarken, değişim isteyenlerin büyük çoğunluğu da gençler. Türkiye’de kendilerini özgür hissedemeyen onlarca genç Tayyip Erdoğan’ın yeniden seçilmesiyle beraber ülkeyi terk etmeye başladı. İktidarın politikaları ile HÜDA PAR ve Yeniden Refah Partisi’nin de Meclis’e girmesi ise kadınların yaşamları ve haklarına dair de ciddi endişeler arttı.
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, seçimlerden sonra genç kuşağın yurt dışına çıkması ve Meclis’teki erkek profiline ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Halkımızın hakkıdır eleştirmek’
Hem HDP hem de Yeşil Sol Parti olarak seçim sonuçlarını değerlendirdiklerini, seçim sonuçlarını başarı olarak görmediklerini söyleyen Tülay, ciddi eksikliklerini gördüklerini bunu Merkez Yürütme Kurulu (MYK ) toplantılarında da konuştuklarını kaydetti. Tülay, “Yine bir dizi toplantıyla bu değerlendirmeleri yapacağız. Elbette halkımızın hakkıdır eleştirmek, bize göre bu eleştiriler olmazsa olmaz. Biz aktif bir halk ilişkisi ile tanımlanan bir partiyiz. Bu konuda eleştirilere en açık olan siyasi parti biziz. Biz halkımızla sadece oy ilişkisi kurmuyoruz. Toplumsal ve bir halk mücadelesi yürütüyoruz. Bu eleştirilerin olmasını normal karşılıyoruz ama işin içine trollerin girdiğini biliyoruz. HDP’ye dönük Kürt halkının mücadelesine dönük ve Yeşil Sol’un içindeki birikimine, sol sosyalist, kadın ve gençlik hareketine dönük devletin bugüne kadar yürütmüş olduğu özel harp yöntemlerinden biri olarak görüyoruz troll faaliyetini. Halkımız eleştirilerini bizden esirgemesin. Ama bu troll hesapların ayrımını yaparak. Elbette bu eleştiriler karşısında kendimizi yeniden yapılandıracağız” dedi.
‘En iyi beyinler göç ettirilmek zorunda bırakıldı’
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kazanmasının ardından Türkiye’de yaşayan birçok kesimin yurtdışına göç etmesinin temel nedenin, bölgede yaşanılan çatışma hali, huzursuzluk ortamı olduğunu dile getiren Tülay, “Göç etme etkenlerini tetikleyen etkenlerden biri de ekonomik kriz. Türkiye'ye baktığımızda çok ciddi bir beyin göçü var. AKP iktidarı tek adam rejimini tesis ederken özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra adı konulmamış bir sıkıyönetim var. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde cumhurbaşkanı o kadar çok yetkilendirildi ki KHK’lerle üniversitelerdeki en iyi akademisyenleri ihraç ettiler. Türkiye dünyada ilk beş yüz üniversitenin içerisinde yer alabilen bir ülke iken şimdi baya gerilerden geliyor. Burada eğitimi, akademiyi bitirdiler. Mili Eğitim yapboz tahtasına döndü. Onun üzerinde bakan değişti. Tam bir yapboz tahtası ve öğrenciler sersemleştirildi. Öğrenciler okuyup okumadıklarının farkında değiller. Girdikleri sınavın anlamını bilmiyorlar. Tıp fakültesinde beşinci sınıf öğrencisi olan bütün gençler Almanca kursuna gidiyor. Almanya doktorlara kapılarını açtığı için mezun olur olmaz Almanya'ya gidiyorlar. Buda on-on beş sene sonra bizi muayene edecek doktor bulamayacağız demek” diye belirtti.
‘Alnı secdeye değenler ve değmeyenler arasında ayrım yapılıyor’
Türkiye’de çok ciddi bir işsizlik, yoksulluk, geleceksizlik ve güvencesizlik olduğundan dolayı gençlerin ülkede yaşamak istemediğine dikkat çeken Tülay, şöyle ekledi: “Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu emek gücü yurtdışına gidiyor. Mesela Türkiye doğum oranı yüksek bir ülke olduğu için batı ülkeleriyle kıyasladığımızda ciddi bir emek gücü sorunu yaşamayan bir ülke olması gerekiyor normal şartlarda. Avrupa ise doğum oranı oldukça düşük olduğu için emek gücüne ihtiyacı olan ülkeler. Dolayısıyla Türkiye’de bu beyin göçünün yanı sıra emek gücü de çok ciddi bir şekilde yurt dışına çıkmaya çalışıyor. Bununla beraber gençler çok mutsuz. Türkiye’de yapılan araştırmalarda Türkiye dünyanın en mutsuz ilk beş ülkesinden biri konumuna gelmiş durumda. Bunun nedeni de; işsizlik, çatışma, yoksulluk, sürekli insanları ötekileştirilmesi. Bu seçimde bile şöyle bir algı oluşturdular; alnı secdeye değen ve değmeyen. Bu da bu ülkenin mütedeyyinleri ile seküler yaşamı savunan inançlı insanları arasında ayrım yapıyor. Sekülerlik inançsızlık demek değil, din ve devlet işlerinin birbirine karışmasına itiraz eden ve bu yaşam biçimini savunmaktır. Bunlar alnı secdeye değenler ve değmeyenler ayrımını yaparak toplumu ikiye ayırdılar. Bu toplumda büyük bir mutsuzluk, geleceksizlik, huzursuzluk, yaratıyor.”
‘Başörtüsü siyasal simge haline getirildi’
Türkiye’de kadınlara dönük mahalle baskısının haddi hesabının olmadığını ve bu durumun da AKP iktidarı tarafından yaratıldığına vurgu yapan Tülay, AKP’nin bu baskısının yanına Yeniden Refah Partisi ve HÜDA PAR’ın alınmasıyla daha fazla derinleştirdiğini kaydetti. Tülay, “Burada yarattığı toplumsal baskı ile seküler yaşamı savunan kadınlar üzerinde bir baskı kuruyorlar. Biz ne Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduğunda kadınların başının zorla açılmasına evet dedik, ne de şimdi kadınların başının zorla kapatılmasına evet diyeceğiz. Burada başörtüsü bir siyasal simge haline getirilmiştir. Hem ülkenin kurucu unsurları hem de şimdi bu iktidarı yürüten AKP, Cumhur İttifakı bunu yaptı. Burada kadın bedeni üzerinde bir politika yürütülüyor. Başörtüsü ve kadının bedeni üzerinde toplumsal kodlar oluşturuluyor. Biz ikisine de karşıyız. Bu ülkede özgür yaşayamayacağını hisseden kesim yine göç yolunu tutuyor. Bunun önüne geçmek zorundayız. Bu seçimler toplumun ikiye bölündüğünü bir kere daha gösterdi. Bu seçim aynı zamanda bu ülkede gençliğini tutmak, onun koşullarını hazırlamak ve bahsini ettiğimiz bütün toplumsal ve sorunsal alanların üzerinden bir mücadeleyi yükseltmenin olanaklarını açmıştır aynı zamanda” şeklinde konuştu.
‘Kadını ve aileyi yapışık görüyorlar’
Meclis’in en erkek akla sahip bir Meclis pozisyonuna geldiğini belirten Tülay, aşırı ırkçı, milliyetçi, seküler hayata düşman olan kesimin Meclis salonunu doldurduğuna dikkat çekti. Parlamentonun toplumun yansıması olduğunu vurgulayan Tülay, “Mücadelemizde daha büyük zorluklar yaşayacağımız, kadın hareketinin daha büyük zorluklar yaşayacağı aşikar. Bize daha büyük işler düşüyor. Parlamentoda kadın milletvekili sayısı oldukça düşük. Ortalaması yüzde 50’yi en yakın olan biziz. 61 vekilin 28’i kadın. Yeşil Sol Parti yapması gerekeni, doğru bir çizgi ile yaptı. Eşit temsiliyet ile biz bu dönem amacımıza çok önemli oranda yaklaştık. Diğer partiler açısından baktığımızda bu durum böyle değil. Hükümet kabinesi teşkil edildiğinde bir kadın var. Burada da aile olduğu için kadın var. Çünkü aile ile kadını yapışık görüyorlar. Dışişleri, İçişleri bakanlıklarına kadın bakamaz gibi görüyorlar. Bu da AKP iktidarı eliyle, bu ülkede tesis edilen yeni sistemin ürünüdür. Kadının adı yok bu sistemde. Bu sistem tek kelime ile erkek egemen ve kadın düşmanı bir sistem. Başta kadın hareketi olmak üzere bu sisteme karşı bize düşen çok önemli görev ve sorumluluklar var. Cumhur İttifakı seçim vaadi olarak yeni partileri kendi ittifakına aldığı zaman verdikleri söz bile gelecekte neyi tahayyül ettiklerini bize gösteriyor. AKP iktidarı İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçti. Kadına yönelik şiddeti önleme kanunu olan 6284 sayılı kanunu çıkarma sözü verdiler. Bu kanun zaten uygulanmıyor ki. Kadına yönelik şiddetle mücadelede ne yargı etkin ve caydırıcı bir faktör -çünkü yargı da erkek egemen bir yargı- ne de mevcut olan hükümet farkındalık yaratma konusunda bir adım atabilmiştir. Hatta tersini teşvik etmiştir. Bu yasayı da ortadan kaldırarak kadın hareketinin yüzyıllık tarihsel kazanımlarını ortadan kaldırmak istiyorlar. Biz buna müsaade etmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
‘Kadın hareketi küllerinden yeniden doğacak’
Kadın hareketi olarak parlamentoda değil Türkiye’deki Kürt kadın hareketiyle çok büyük görev ve sorumlulukla meydanlarda olacaklarını ifade eden Tülay, yeni dönemde sokakları ve mahalleleri örgütleyeceklerinin altını çizdi. Tülay, “Kazanımlarımızı ve haklarımızı elimizden almaya kalkmak öyle kolay olmayacak. Ortaçağ’a geri dönüş niteliği taşıyan kadınları zorla sahiplendirme ne demek? Kadınlar vitrinlerde satılan cansız bir eşya mıdır? Bu ortaçağ zihniyetinin ta kendisidir. Kadınlar buna karşı mücadele yürüttü. 5 bin yıllık erkek egemen sisteme karşı tarih boyunca kadınların yürüttüğü mücadelenin mirasçıları olarak bizim vitrinde duran eşya gibi kadınları sahiplendirmelerine müsaade edeceğimizi zannetmesinler. Onlar bu tür tehlikeli ve kritik adımlar attıkça kadın hareketi küllerinden yeniden doğarak çok daha güçlü bir şekilde bunların karşısına dikilecektir. En büyük görev ve sorumluluk bunun örgütlenmesini yapmak, sözünü kurmak ve alanlarda, meydanlarda, evlerde, mahallelerde bu zihniyete karşı örgütlenmektir. Bu tek başına iktidarın değil devletin içine yerleşen anlayıştır. O nedenle bununla mücadele etmek için çok daha güçlü ve örgütlü olmamızı gerektiren bir evreye geçtik. Bunun nüvelerini bu iktidarı istemiyoruz diyen kadınlarda gördük. Sokaklarda değişimi en çok dillendiren kadınlar oldu. Biz bu mücadelenin nüvelerini örgütsüz olsa da çalışma yürüten milyonlarca kadında gördük. Bu dönem Cumhur İttifakı için de rahat bir dönem olmayacak. Bunu da böyle bilsinler” dedi.