Pîrsus-Kobanê sınırından seslendiler: Rojava düşmedi, düşmeyecek 2024-12-04 14:37:17       RIHA –TJA öncülüğünde Pirsûs-Kobanê sınırında düzenlenen yürüyüş ve basın açıklamasında, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıları protesto edildi. "Rojava düşmedi, düşmeyecek" sloganlarıyla halkların kardeşliğine vurgu yapılan açıklamada,  Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesi gerektiği ifade edildi. Açıklamada, iktidarın savaş politikaları eleştirilirken, Rojava direnişine desteğin süreceği mesajını verildi.    Türkiye ve desteklediği paramiliter grupların Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik saldırılarına tepki göstermek amacıyla Tevgera Jinên Azad (TJA) öncülüğünde Riha Pirsûs-Kobanê sınırında yürüyüş ve basın açıklaması düzenlendi. "Dün DAİŞ, bugün HTŞ; Rojava düşmedi, düşmeyecek" ve "Rojava rûmeta meye" pankartlarının açıldığı açıklama ve yürüyüşe, eş genel başkanların yanı sıra DEM Parti Hukuk Komisyonu Eş Sözcüsü Sevda Çelik Özbingöl, DEM Parti milletvekilleri, belediye eşbaşkanları, Barış Anneleri, DEM Parti’nin bölge kentlerindeki örgütleri ve yüzlerce kişi katıldı. Açıklama öncesi sık sık, "Her der Rojava, her der berxwedan", "Jin jiyan azadî", "Bijî berxwedana gelê Kurd", "Rojava rûmeta meye", "Bijî Serok Apo", "Selam, selam İmralı'ya bin selam" sloganları atıldı.    ‘Rojava'da katliam, Türkiye'de barış eli olmaz’   Açıklamada konuşan DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, 10 yıl önce de aylarca Pirsûs-Kobanê sınırında olduklarını hatırlatarak, şunları söyledi: "AKP-MHP iktidarı bizleri 10 yıl öncesine götürmeye çalışıyor. Ancak tüm dünya halklarına umut olan Rojava'nın mücadelesini her yerde yükseltmeye devam edeceğiz. İktidar, Rojava'yı katliam sahasına çevirmeye çalışıyor. Tüm sermayelerini harcamalarına rağmen başaramadınız, başaramayacaksınız! Orada birlikte inşa edilen bir yaşam var. Rojava halkı yalnız değildir; milyonlar Rojava halkıyla beraberdir. Rojava'da katliam, Türkiye'de barış eli olmaz. Eğer siz Rojava'da katliam yaparsanız, 'kardeşiz' diyemezsiniz."   Kobanê'de yaşamını yitiren YPG komutanı Gelhat’ın "Yer ve gök bir olsa da bizler işgal ve talana izin vermeyeceğiz" sözünü hatırlatan Keskin Bayındır, "Bizler de işgal ve talana izin vermeyeceğiz. Kürt halkının direniş ruhuyla saldırılar boşa çıkacaktır. Rojava, özgürlük umududur. Bu umudu ve aydınlığı karartmaya izin vermeyeceğiz" dedi.   ‘Suriye’de barış sağlanmalıdır’   Daha sonra konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ise 2011'de Suriye'de başlayan iç savaşı hatırlatarak, "2011’de Suriye savaşı başladıktan sonra dış güçler tarafından adeta imalatı yapılmış olan IŞİD ve türevi örgütler Suriye sahasına salındılar. Bunlar El-Kaide’nin, El-Nusra’nın, IŞİD’in ürünü örgütler. Şimdi isim değiştirmiş HTŞ olmuş ya da Suriye milli ordusu olmuş. Fark etmez, bunlar aynı kaynaktan besleniyorlar, eğitiliyor ve donatılıyor. Savaş başladıktan sonra özellikle Türkiye’nin oradaki askeri varlığını geri çekmemesi, oradaki çetelerin varlığını ve şu ana kadar hala devam etmelerini sağlamıştır. SMO için Cumhurbaşkanı adeta şu sözü sarf etmiştir: 'Suriye'nin Kuvayı Milliyesi' demiştir. Eğitip donattıkları, yani komuta merkezlerinde yer aldıkları ve yer verdikleri güçler şimdi Suriye’de Halep’e girmiş, oradan Tel Rıfat’a ve şimdi Cerablus’a operasyon yapmayı hedefliyorlar. Türkiye sahte güvenlikçi politikalarla bu iktidar ömrünü uzatmaya çalışıyor. Türkiye’nin Suriye’de attığı her olumsuz adım dönüp bizleri vuruyor" diye ekledi.   "Kürt sorununu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözmekten imtina ettiğiniz için şu an bölgede artık bir söz sahibi değilsiniz" diyen Tülay Hatimoğulları, yaptığınız barış çağrısının bölgede bir karşılığı olmadığının altını çizdi. Tülay Hatimoğulları, "Bugün Türkiye’nin sıfır sorun politikası yürüttüğü dönemdeki sözüyle şu anki sözünü kıyasladığımızda, bu iktidarın yaptığı hiçbir çağrının artık bir karşılığı kalmamıştır. Bu süreçte, bu kaos dönemi, bu savaş ve çatışma dönemini, 'Kürtlerin kazanımlarını ellerinden nasıl alabilirim' diye düşündükleri bir atmosferde daha çok ülkeyi bataklığa sürüklüyoruz. Kürt sorunu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmelidir. Tel Rıfat’a ve şimdi Cerablus’a operasyon yapmayı hedefliyorlar. Biz her kürsüde ifade ettik: Sahte güvenlikçi politikalarla bu iktidar ömrünü uzatmaya çalışıyor. Türkiye’nin yapması gereken politika barış siyasetidir, diplomasidir, diyalogdur, dedik. 911 km’lik Suriye sınırımızın güvenliği barışla tesis edilir, dedik. Bu çetelere, İslam'ın değerlerini siyasi emelleri için araç haline getiren bu çetelere güvenirseniz, döner bu çeteler sizi vurur, dedik. Nitekim IŞİD’in hem Türkiye’de hem Avrupa ülkelerinde hem de Amerika’da gerçekleştirdiği katliamlar ortadadır” dedi.   Tülay devamında şöyle konuştu:    “Bizler Suruç katliamını unutmadık, bizler Ankara Gar katliamını, Antep’teki düğün katliamını unutmadık, bizler İstanbul’daki, Ankara’nın göbeğinde IŞİD’in gerçekleştirdiği katliamları unutmadık. İşte o eğitip donattıkları döndü Türkiye’yi vurdu. Bunu bile isteye gerçekleştirdi bu iktidar. Ömrünü uzatmak için 10 Ekim Gar katliamına da göz yummuştu. 10 Ekim Gar katliamının dosyasını okuyan her insan, mahkeme tutanaklarını okuyan her insan şunu iyi bilir ki o destekledikleri çetelerin, o eğitip donattıkları çetelerin Antep sınırından Ankara’ya nasıl vardıklarını, bombaları nasıl hazırladıklarını görürler, canlı bombaları nasıl hazırladıklarını zaten itiraf ettiler ve hepsi belgelerde mevcuttur. Hangi emniyet müdür yardımcısı ile MİT’in hangi kadrosuyla görüştüklerini de ifadelerde görebilirsiniz. İşte bu çeteler bölgede bunları yapmak üzere otoriter rejimlerin, rejimlerini devam ettirmesi için uluslararası güçlerin, emperyalist güçlerin ve Türkiye'deki mevcut iktidarın ortak imalatı olan çetelerdir. Suriye’de oynadığınız her oyun dönüp Türkiye halklarını vuruyor. Buradan bir kez daha şunu ifade ediyoruz: Suriye’de barış sağlanmalıdır. Suriye’de barışın sağlanması, bölgede barışın ve istikrarın sağlanmasına katkı sağlayacaktır.    Barış ortamı zehirleniyor   Bugün Filistin’de, Gazze’de katledilen sivil insanlar, bugün orada devam eden savaş hala can alıyor. Rusya-Ukrayna savaşı hala can alıyor. Dünya nükleer silahların tehdidi altındadır. Küresel ölçekte büyük bir savaşın çıkma ihtimali varken Türkiye’deki iktidar, 'Ben Kürt sorununu çözeyim de gerçek anlamda iç barışımı sağlayayım,' demiyor. Oraya bu çeteleri salarak ki bu çeteler gerçekten mevcut olan iktidarın ve biraz önce bahsettiğim güçlerin vekalet savaşını yürütmektedir. Bu güçleri salarak barış ortamı zehirlenmektedir. Buradan iktidara bir kez daha sesleniyoruz: Suriye’de oynadığınız her oyun dönüp Türkiye halklarını vuruyor. Suriye’de attığınız her olumsuz adım dönüp bizleri vuruyor. Kürt sorununu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözmekten imtina ettiğiniz için şu an bölgede artık bir söz sahibi değilsiniz. Yaptığınız barış çağrısının dahi bölgede bir karşılığı yoktur. Bugün Türkiye’nin sıfır sorun politikası yürüttüğü bölgedeki sözüyle şu anki sözünü kıyasladığımızda bu iktidar sayesinde yaptığı hiçbir çağrının artık bir karşılığı kalmamıştır. Bu süreçte, bu kaos dönemi, bu savaş ve çatışma dönemini 'Kürtlerin kazanımlarını ellerinden nasıl alabilirim' diye düşündükleri bir atmosferde daha çok ülkeyi bataklığa sürüklüyoruz.    Orta Doğu halkları kardeştir   Bir kez daha çağrımızı yeniliyoruz. Kürt sorunu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmelidir. Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye daha fazla güven içinde hissedecektir kendini. Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye’nin aynı zamanda Suriye ve Rojava’da Kürt halkının pratiği ve mücadelesiyle elde ettiği statüsünün resmileşmesi için çalışmalıdır. Suriye'de demokratik bir anayasanın yazılması için çalışmalıdır. Yapılacak olan ilk adım, Astana görüşmelerindeki kimi kararların hayata geçirilmesidir. Astana görüşmesindeki en önemli mutabakat neydi? En önemli mutabakat, İdlib’teki bu çetelerin dini duyguları siyasi ve kötü emellerine alet eden bu çetelerin silahsızlandırılmasıydı. Ama tam tersini yaptılar, İdlib’te daha çok silahlandırdılar ve şimdi yepyeni bir savaşın ve çatışmanın çıkmasına sebep oldular. Ortadoğu halkları kardeştir, aralarına kimse çomak sokmaya kalkmasın. Çağrımızı yeniliyoruz. Bu süreçten Türkiye halkları karlı çıkmaz. Türkiye ve bölge halklarına fayda gelmez. Bu kadar kaos içinde olan bir yerde olması gereken en önemli şey Türk, Kürt, Arap barışının gerçekleşmesidir. Türkiye’nin bunun için çalışması gerekmektedir. Ama tam tersini yapıyorlar. Bilsinler ki bizler bunun için çalışmaya devam edeceğiz.    İlle selem   Bizler Türkiye’de hem DEM Parti olarak hem barış dostu, demokrasi mücadelesinden yana olan her kesimle, Kürt dostu olan her kesimle Türkiye’de de dünyanın dört bir yanında da birlikte barış mücadelesi vermeye devam edeceğiz. Biz biliyoruz ki Ortadoğu’nun refaha, Ortadoğu’nun huzura kavuşmasının yolu demokratik bir Ortadoğu’yu inşa etmektir. Demokratik bir Ortadoğu’yu inşa etmek için Türkiye’den başlayarak bunu adım adım her şeye rağmen engellemelere rağmen sahte barış vaatlerine ve komplolarına rağmen bizler bunu gerçekleştireceğiz. Adım adım barış projemizi sınırın öte yanına taşıyacağız. Cetvelle ayrılan bu sınırlar halkların arasında bir sınır olamaz. Bu bölge halkların duyguları, düşünceleri, kültürel değerleri ile birleşmiş olan bölgedir. O nedenle buradan bir kez daha diyoruz ki mücadelemizi mutlaka ama mutlaka onurlu bir barış için hayata geçireceğiz. Acilen Astana mutabakatına ve belli başlı maddelerine dönülmesi ve ondan sonraki süreçte barışın tesis edilmesi için sadece Türkiye’deki güçlere değil bütün dünyadaki demokrasi güçlerine, insan hakları savunucularına buradan Suruç'tan çağrımızı yeniliyoruz. Ortadoğu halkları kardeştir, aralarına kimse çomak sokmaya kalkmasın. İlle selem, Aştî, aştî, barış, barış.”   ‘Rojava kimliği için direndi’   Ardından konuşan HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, "Sınıra gidişe engel olmaya çalışanlar, 10 yıl önce DAİŞ'in geçişine izin verdi. DAİŞ'in saldırılarını Kürt halkı durdurdu. Oradaki halklar devletlerin çıkarı için kurban ediliyor. Türkiye'de yandaş medya HTŞ'yi boy boy konuk ediyorlar. Rojava kimliği için direndi. Şu an iktidar Rojava halklarını karşısına alan bir pozisyonda. Devlet, Kürtlerle bir sorunumuz yok diyor. Siz Kobane ve Pirsûs’taki Kürtleri nasıl ayırt edeceksiniz? Orada katliam yapacaksınız, burada barış eli uzayacaksınız; yok öyle bir dünya. Suriye'de yaşayan halkıyla beraber direneceğiz. Barışın yolu Kürtlerin üzerinden elinizi çekmenizden geçiyor. Ortadoğu, bölge ve Türkiye halkları için mücadele ediyoruz.   Rojava’da direnenlere selam olsun   Her gece oklarınızla haritaları çizerek bir şey elde edemezsiniz. Siz o savaşı büyütmeye çalışıyorsunuz, biz o savaşın son bulması için çabalıyoruz. Burada savaşa ve çetelere ayırdığınız her bütçe savaşa hizmettir. Bizim durduğumuz yer halkların demokratik mücadelesidir. Kürt halkı Rojava'da da Türkiye'de de halklarla beraber mücadeleyi büyüteceğiz. İktidar çağrısında samimiyse Suruç ve Kobane’yi ayıramadınız, ayıramazsınız. Kürtleri de ayıramazsınız. Rojava'da direnenlere selam olsun" diye konuştu.   Açıklamanın ardından kitle yürüyüşe geçti.