‘Erkek devlet şiddetini komünal yaşam durdurur’

  • 09:03 22 Kasım 2025
  • Güncel
Elfazi Toral
 
İSTANBUL - DEM Partili Öykü Dilara Keskin, şiddetin kökenini erkek egemen sistem ve devlet yapısında gördüklerini şiddetin sadece kadınlara değil; doğaya, emeğe, yaşama yönelmiş bir saldırı olduğunu belirterek kadınların öz savunma ve komün yaşamıyla bu zihniyete karşı durabileceğini vurguladı.
 
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü yaklaşırken, kadınlar dünyanın dört bir yanında erkek-devlet şiddetine, yoksulluğa ve savaş politikalarına karşı alanlara çıkmaya hazırlanıyor. Kadın örgütleri ve aktivistler, bu yıl 25 Kasım’ı “öz savunma” ve “komün yaşamı” vurgusuyla karşılıyor. Kadın Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Kadın Meclisi üyesi Öykü Dilara Keskin de, “Artık şiddet kavramını değil, öz savunmayı ve kadın komünlerini öne çıkarmalıyız” diyerek, erkek egemenliğine karşı kadınların alternatif bir yaşam kurma çağrısında bulundu.
 
Öykü Dilara Keskin, “Şiddeti eril egemenlik ve devlet olarak tanımlıyoruz.  Şiddetin ilk oraya çıkmasında avcılık toplumundan itibaren ele alabiliriz.  Çünkü avcılık yapılmaya başlandığından itibaren hayvan katlettiler. Ve bu hayvanları öldürme içgüdüsüyle doğaya, kadına, kadın haklarına saldırmaya başladılar . Erkek egemen zihniyet büyüyerek devlet oluşturmaya başladı. Biz şiddeti böyle değerlendiriyoruz. Devlet ve erkek egemen zihniyet hayatımızın her alanına saldırmaya başladı. Bu sadece kadınlara yönelik değil doğaya, emeğe doğru bir saldırıdır. Buradan da sömürü düzeni doğdu. Şiddet aynı zamanda sömürüyü de getirdi. İkisi de bir birini besleyerek büyüdüler. Eril egemen zihniyetin saldırılarını hayatımızın her alanında görüyoruz. Çok yakın bir zamanda çok acı bir olay oldu. Dilovası’nda yaşayan bir katliam oldu. Bu da bir devlet şiddeti sonucu oldu. Devlet insanları, kadınları, doğayı korumadığı gibi koruduğu tek şey kendi çıkarlarına uygun olanları korudu. İşverenleri koruyarak birçok katliama sebep oluyor. Bundan dolayı iş kazasına iş katliamı diyoruz” dedi.
 
‘Savaşı üreten şiddet, şiddeti üreten savaştır’
 
Kadın katliamlarında dikkat çeken Öykü Dilara Keskin, faillerin cezasızlıkla ödüllendirildiğini belirtti. Şiddeti besleyen argümanlardan bir tanesinin savaş olduğunu ifade eden Öykü Dilara Keskin, “Bizim coğrafyamızda büyük bir savaş yaşandı. Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla başka bir noktaya geçiş aşaması var. Bu yüzden umutluyuz. Çünkü savaşı üreten şiddet, şiddeti üreten savaştır. Şiddet Hizbullah’ın eliyle de hala devam ediyor. Kürdistan’da en son geçen haftalarda Sur’da  3 kadına saldırı gerçekleştirildi. Bu Hizbullah’ın  kadınlara yönelik ilk saldırısı değildi daha önce de çok fazla yaşandı. Hizbullah erkek egemen zihniyetten aldığı güç ile birlikte kadınlara saldırmaya devam ediyor.  Şiddet çok boyutludur” şeklinde konuştu.
 
Komün vurgusu
 
Öykü Dilara Keskin, son olarak şu değerlendirmeyi yaptı: “Cezaevinde bulunan kadın tutsaklar şiddete maruz kalıyorlar. Kadın tutsaklara yönelik yoğun şiddet ve baskı politikası işletilmektedir. Cezası biten kadınlar hala tahliye edilmiyor. Bu da devletin hem intikam hem de savaş politikalarından biridir. Şiddet devleti devlet şiddeti üretiyor. Buna karşı alternatif bir yaşam var o da komün yaşamı. Erkek devletinin bize her saldırısına karşı komünleri inşa ederek öz savunmalarımızı oluşturmalıyız. Kadın mücadelesi her yerde şiddetin karşısındaydık. Erkeklerin bize saldırısında öz savunmamızı gerçekleştirdik. Öz savunmayı daha güçlü kılmak için kadın komünlerin kurulması çok önemlidir. Bunlar hukuk komün, kadın komünü gibi alanlar yaratılmalıdır. Kadınlarla birlikte bu komünlerle kadın mücadelesini başarıyla taçlandıracağına inanıyorum. 27 Şubat’taki çağrısını referans alarak komünleri oluşturacağımıza inanıyorum. Sadece bir kentte değil her yerde kadın komünleri kurulmalıdır. 25 Kasım’a giderken kadına yönelik şiddetle mücadele gününde şiddet kavramını kullanmaktansa öz savunmayı öne çıkartmalıyız. Biz sadece 25 Kasım’da değil her gün şiddetin karşısında  komünalite yaşam inancımızla hayatın her alanında var olacağız.”