Tarihi kendinden başlatmak

  • 09:05 14 Eylül 2025
  • Kadının Kaleminden
 
“Kürt hareketi, tüm bu baskılara rağmen demokratik siyaseti terk etmeyerek, direnişi bir gelenek ve siyasal kimliğin kurucu unsuru haline getirmiştir.”
 
Ebru Güden
 
Türkiye siyasal hayatı, baskı ve direniş dinamiklerinin sürekli iç içe geçtiği bir tarihsel çizgiye sahiptir. Bu çizgide en yoğun biçimde öne çıkan aktörlerden biri kuşkusuz Kürt siyasi hareketidir. 1990’lardan günümüze uzanan süreçte HEP, DEP, HADEP, DTP, BDP, HDP ve son olarak DEM, neredeyse her kuşakta benzer bir kaderle yüz yüze gelmiştir: kapatılma davaları, milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması, kitlesel tutuklamalar, yerel yönetimlere kayyum atamaları, seçmen kitle üzerinde baskılar ve siyaset yasağı uygulamaları. Bu durum yalnızca bir siyasal baskı döngüsü değil, aynı zamanda demokratik mücadele biçimlerinin süreklilik kazandığı bir hafıza alanı yaratmıştır.
 
Kürt hareketi, tüm bu baskılara rağmen demokratik siyaseti terk etmeyerek, direnişi bir gelenek ve siyasal kimliğin kurucu unsuru haline getirmiştir.
 
Son dönemde CHP’nin karşı karşıya kaldığı siyasal baskılar, bu tarihsel bağlamda ele alındığında dikkat çekici bir nitelik taşımaktadır. CHP, bu baskılara yönelik geliştirdiği direniş söylemini, sanki ilk kez kendisi böyle bir deneyim yaşıyormuş ve demokratik mücadelenin başlangıç noktası kendisiymiş gibi sunmaktadır. Oysa Türkiye’nin yakın siyasi tarihi, bu tür baskılara karşı Kürt siyasi hareketinin geliştirdiği direniş pratikleri ile doludur.
 
Siyaset bilimi literatürü, bu eğilimi açıklamak için “hafıza siyaseti” (Olick, 2007) ve “hegemonik tarih yazımı” (Trouillot, 1995) kavramlarını öne çıkarır. Tarih bunun örnekleri ile doludur.
 
Roma İmparatorluğu, fethettiği bölgelerin tarihini Roma merkezli anlatırdı.
 
İspanyollar, Amerika kıtasında yerli uygarlıkların (Aztek, İnka) tarihini “önemsiz” ya da “barbarlık” olarak göstermeye çalıştı.
 
Osmanlı ve birçok imparatorluk, topraklarına kattıkları yerlerde kendi takvimlerini, kroniklerini ve devlet merkezli tarih anlayışını öne çıkardı.
 
Modern sömürgecilik döneminde Avrupalılar, Afrika ve Asya’daki toplumların geçmişini küçümseyip sanki tarih onların gelişiyle başlamış gibi yazdı.
 
Siyasal aktörler, toplumsal meşruiyetlerini güçlendirmek için geçmişi seçici biçimde hatırlar, mücadeleyi kendi merkezlerinde başlatır ve önceki deneyimleri görünmez kılar. CHP’nin bugünkü söylemi, yalnızca güncel bir siyasi refleks değil, aynı zamanda demokratik direnişin tarihini kendinden başlatma eğiliminin tipik bir tezahürüdür. Kemalist ideolojiden başka bir davranış biçimi beklemek de zaten mümkün değil.
 
Bu durumun yaratacağı olumsuz sonuçlar vardır. Birincisi, Türkiye’de demokrasi mücadelesinin ortak bir tarih anlatısı inşa etmesi engellenmekte, her aktör kendi hikâyesini sıfır noktasından başlatmaktadır.
 
İkincisi, Kürt siyasi hareketinin yıllara yayılan direniş hafızası gölgede bırakıldıkça, toplumsal muhalefetin ortak birikimi parçalanmakta ve süreklilik hissi zayıflamaktadır.
 
Üçüncüsü, bu seçici hafıza siyaseti, muhalefet bloklarının dayanışma imkânlarını daraltarak iktidar karşısında ortak mücadele zeminlerini kırılgan hale getirmektedir.
 
Türkiye’de demokrasinin gerçek bir ortak mücadele alanına dönüşebilmesi, direniş hafızasının tekil aktörlere indirgenmeden, farklı siyasal geleneklerin birikimlerinin birlikte hatırlanmasına bağlıdır. Kürt hareketinin on yıllara yayılan baskılara rağmen sürdürdüğü direniş deneyimi, bu hafızanın en güçlü damarını oluşturmaktadır. Eğer bu damar görünmez kılınırsa, her yeni baskı dalgası sanki tarihin ilk kez yeniden yaşandığı yanılsamasını üretmeye devam edecektir. Bu da oluşabilecek demokratik birliğin önünde en büyük engel olacaktır.
 
Sonuç olarak, son günlerde muhalefet cenahında yaşanan tüm gelişmeleri ele aldığımızda, CHP’nin tavrı her ne kadar yanlış olsa da demokratik sol sosyalist cephenin daha güçlü bir söylemle ve demokrasi mücadelesi hafızasıyla sürece yön vererek kayyıma karşı durması, başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve barış isteyen tüm halklar için ön açıcı olacaktır.