
Suruç Katliamı’nda 10’uncu yıl: Failler hâlâ yargılanmadı
- 09:01 20 Temmuz 2025
- Güncel
Derya Ren
RIHA – Suruç Katliamı’nda gelinen aşamayı değerlendiren dosya avukatı ve DEM Parti Hukuk Komisyonu Eşsözcüsü Sevda Çelik Özbingöl, faillerin hala yargılanmadığına dikkat çekti. Sevda Çelik Özbingöl, “Barış ve Demokratik Toplum’un adaletin tesisi ile olabileceğine inanıyoruz” dedi.
Riha’nın Pirsûs ilçesinde, 20 Temmuz 2015 tarihinde Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyesi gençler, Kobanê’nin yeniden inşası ve savaştan kurtulan çocuklara oyuncak ve kitap götürmek için yola çıktı. Pirsûs’ta bulunan Amara Kültür Merkezi’nde bir araya gelen gençler, burada basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamanın devam ettiği sırada DAİŞ canlı bomba saldırısı yaptı. Saldırı sonrasında yaşanan katliamda 33 düş yolcusu yaşamını yitirirken, 100’den fazla kişi yaralandı.
Konuya dair açılan davada, Urfa 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi kararını verdi. Davanın tek tutuklu sanığı Yakup Şahin’e, ayrı ayrı maddelerden 34 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, 1.900 yıl hapis ve 40 bin TL para cezası verildi. Firari sanıklar İlhami Balı ve Deniz Büyükçelebi hakkındaki davanın 9. duruşması, 27 Kasım’da Urfa 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.
Katliamın hukuki sürecini, dosya avukatı ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Hukuk Komisyonu Eşsözcüsü Sevda Çelik Özbingöl ile konuştuk.
Suruç Katliamı dosyası
Suruç Katliamı dosyasının herkesin yakından izlediği ve herkesin kendisini taraf hissettiği bir katliam dosyası olduğunu belirten Sevda Çelik Özbingöl, “Adalet beklentisinin büyük olduğu bir dosyadır. 33 sivilin, barışçıl ve ülkenin farklı şehirlerinden gelerek Kobanê’deki insanlık dışı saldırıların karşısında verilen yaşam mücadelesine can katmak ve destek sunmak amacıyla bir araya geldiği; halkların kardeşliği temelinde yan yana durmak üzerine kurulu bir etkinliğe gerçekleştirilen bir saldırıydı. Pirsûs katliamı dosyası 10 yıldır farklı şekillerde devam ediyor. Bu 10 yıllık süreç içerisinde adalet mücadelesinden vazgeçmediğimizi de belirtiyoruz. Katliamın yaşandığı dönemin iklimi ile bu dönemin iklimini beraber tartışmak ve değerlendirmek gerekiyor. Çünkü 2013, 2014, 2015 barış iklimi sürecinin hemen ardından gelişen, insanlığa karşı suç kapsamına giren bir insanlık dışı suçlar zinciriyle karşılaştık” dedi.
‘Fail duruşmaya getirilmedi’
Dosyada uzun bir süre etkin soruşturma ve kovuşturma yapılmadığını sözlerine ekleyen Sevda Çelik Özbingöl, şunları söyledi: “Gizlilik kararları getirildi. Bu suçları işleyenler hakkında etkin bir soruşturma yapılması halinde, bu katliamların gerçekleşmeyeceği ve önlenebileceği gerçeğiyle karşılaştık. Bu katliama baktığımızda da aslında birçok katliamın önlenebilir olduğunu, ancak önlenmediğini gördük. Öte yandan, katliamı gerçekleştirenlerin kamu destekleri olduğunu ve bu destekten aldıkları güç ile saldırıyı gerçekleştirdiklerinin acı gerçekliğidir. 10 yıllık bir zaman geçti ve tipik cezasızlık yargılamaları örneğiyle, tek bir sanıkla ve duruşmaya dahi getirilmeden süreç devam etti. İki firari sanık, Suriye’de Türkiye’nin hâkimiyet sahası içerisinde bulunmalarına rağmen, kırmızı bültenle aranıyor olmalarına da rağmen hâlâ tutuklanmadılar.”
‘Adalet beklentisi karşılanmalı’
Dosyada bulunan iki firari fail Deniz Büyükçelebi ve İlhami Balı hakkında açılan davanın devam ettiğini hatırlatan Sevda Çelik Özbingöl, “Katliamın yaşandığı günün MOBESE kayıtlarının incelenmesinin daha yeni yapılacak olması, adalette gösterilen hassasiyetin de bir fotoğrafını gösteriyor. Bu tür dosyaların, adalet beklentisi üzerinden gösterilen çaba ve dayanışma olduğunu düşünüyorum. Çünkü yakınlarını kaybeden aileler ve avukatlar, katliamın hesabının sorulmasını istedikleri için yargılanıyorlar. Gelinen aşamada, şu an ülkede var olan barış iklimiyle birlikte, katliamda faillerin yargılanması ve adalet beklentisinin karşılanması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘Katliamlar siyasi iklimden bağımsız değil’
“Barış ve Demokratik Toplum’un adaletin tesisi ile olabileceğine inanıyoruz” diyen Sevda Çelik Özbingöl, adalet mücadelesinin daha da büyütülmesi gerektiğini söyledi. Sevda Çelik Özbingöl, “Dönemin başbakanı ve siyasetçilerinin basına yansıyan söylemleri olmuştu. Katliamda parmağı olanları ‘bir grup öfkeli genç’ olarak tanımladılar. Daha sonra siyasi süreç değiştikten sonra ‘Biz konuşursak yer yerinden oynar’ söylemi, dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’na aittir. Ahmet Davutoğlu’nun dosyada tanık olarak dinlenmesini talep etmemize rağmen mahkemeler tarafından kabul edilmedi. Bu katliamları, dönemin siyasi iklimi ve tutumundan bağımsız değerlendirmek mümkün değil” sözlerini kullandı.
‘Mücadeleyi sürdüreceğiz’
Dosyanın siyasi çıkarlar temelinde sürdürülmeye çalışıldığını belirten Sevda Çelik Özbingöl, son olarak şöyle konuştu: “Katliam faillerinden birinin Türkiye’de resmî kanallarla sağlık hizmeti aldığı, dosyaya eklendi. Dosyanın siyasi sorumluluğu önemli bir yerde duruyor. Çünkü toplumsal barış, siyasi çıkarlara heba edilecek bir yerde değil. İnsanlığa karşı bir suç olarak kabul edilmesi çok önemli bir yerde duruyor. Dosyanın belli bir aşamaya gelmesi, dosya avukatlarının çabası ve ailelerin mücadelesi sonucunda gerçekleşti. Bizler de ‘Pirsûs için adalet, herkes için adalet’ şiarıyla mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz.”