Öz savunma, örgütlülük ve mücadele ile 25 Kasım'a (22)
- 09:01 22 Kasım 2024
- Dosya
İranlı Atena Daemi: ‘Jin jiyan azadî’ halkların isteklerinin özeti!
Melek Avcı
ANKARA - İran’daki kadınların karşı karşıya kaldığı baskı ve şiddeti anlatan aktivist Atena Daemi, “Jin jiyan azadî” isyanının Jîna Emînî’nin katledilmesi ile tüm ülkeye yayıldığını belirterek “Bu sloganın yaygın bir şekilde benimsenmesi, İran’daki kadınların hem devlet politikaları hem de ataerkil kültür altında on yıllardır maruz kaldıkları baskıya dikkat çekiyor. Bu güçlü ifade - “Kadın yaşam özgürlük”- tüm İran’daki halkların temel isteklerini özetlemektedir” dedi.
Çağlar öncesinden, tanrıçanın elinden bilgeliğini ve özerkliğini alan erkekten karşı kadınlar, bugün o özerkliğin meşalesini yeniden taşımak için mücadele ediyor. Erkek egemen zihniyetten gelen tüm şiddet biçimlerine karşı durmadan mücadele içerisinde olan kadınlar, önlerine dizilen duvarları teker teker aşıyor. Bugün bambaşka ülkelerden duyulan “Jin jiyan azadî” o sarsılmaz dedikleri kale duvarlarında yankılanarak her bir kadının sesiyle taşları yerinden etmekte. Bu sloganın kale duvarlarını sarstığı İran’dan insan hakları aktvisti Atena Daemi, kadınların şiddet biçimlerine karşı mücadelesini anlattı.
Cezaevinde 7 yıl
Öncelikle kendi mücadelesini anlatan Atena Daemi, “İdam cezasına karşı çıktığım, kadın ve çocuk haklarını savunduğum için 2014 yılında Devrim Muhafızları tarafından tutuklandım. 2022'de serbest bırakılana kadar üç cezaevinde altı buçuk yıl geçirdim. Tahliye olduktan sonra, hapishanedeyken multipl skleroz (MS) hastalığına yakalandığımı öğrendim; bu hastalık tıbbi bakım eksikliği nedeniyle ilerlemişti. Tahliyemden yedi ay sonra, Jina Mahsa Amini'nin zorunlu başörtüsü yasalarını ihlal ettiği için hükümet tarafından trajik bir şekilde öldürülmesinin ardından İran'da ‘Kadın, Yaşam, Özgürlük’ hareketi alevlendi. Bir kez daha aktivizme katıldığım için zulümle karşılaştım ve sekiz ay boyunca İran'da saklanmak zorunda kaldım. Tıbbi tedavim durdurulup durumum kötüleşince ülkeden gitmekten başka çarem kalmadı. Irak Kürdistanı'nda geçirdiğim 6 ayın ardından bir yıldır Kanada'dayım” diyerek JINNEWS’in sorularını yanıtladı.
“Gençlik yıllarımdan bu yana, erkek egemen aile inançlarının kadınlara getirdiği sınırlamalardan, kadınların özerkliklerini ellerinden almak üzere tasarlanmış yasalara kadar bu kısıtlamalara ilk elden tanık oldum. İran'daki tutukluluğum sırasında, çocuk yaşta evliliğe zorlanan çok sayıda kadınla karşılaştım.”
* Ülkenizde karşılaştığınız şiddet biçimleri nelerdir kadınlar olarak en çok hangi şiddet biçimleriyle karşı karşıya kalıyorsunuz?
Ülkemde kadınlar, kökleri hem dini otoriterliğe hem de yerleşik ataerkilliğe dayanan çok sayıda şiddet biçimiyle karşı karşıya. İran yasaları ve kültürel normları kadınları genellikle “yarım insan” olarak görüyor ve bu da sadece aile ve toplumda değil, yasa ve hükümet çerçevelerinde de sistematik ayrımcılığa neden oluyor. Gençlik yıllarımdan bu yana, erkek egemen aile inançlarının kadınlara getirdiği sınırlamalardan, kadınların özerkliklerini ellerinden almak üzere tasarlanmış yasalara kadar bu kısıtlamalara ilk elden tanık oldum. Örneğin ahlak polisi, zorunlu başörtüsü ve kadınların seçimlerini ve özgürlüklerini kontrol etmeyi amaçlayan diğer kadın karşıtı yasalar gibi baskıcı düzenlemeler uyguluyor. Bu ayrımcı yasaların birkaç spesifik örneğinden biri İran'da suç sayılmayan çocuk yaşta evliliklerdir. Genç kızlar sıklıkla aileleri tarafından evliliğe zorlanmakta ve bu tür birliktelikleri engelleyecek herhangi bir yasal engel bulunmuyor. Zaman içinde bu genç kızların çoğu önemli zorluklarla karşılaşıyor. İran'daki tutukluluğum sırasında, çocuk yaşta evliliğe zorlanan çok sayıda kadınla karşılaştım. Yasal, ailevi ya da sosyal desteğe erişimleri olmadan yıllarca aile içi istismara maruz kaldıktan sonra, bazıları kocalarını öldürmek gibi ciddi “suçlar” işlemeye başvurdu ve bu da genellikle bu, onların ölüm cezasıyla karşı karşıya kalmalarına neden oldu. Çeşitli şiddet biçimlerini başlıklarla tek tek aktaracağım.
İran'da boşanma hakkından mahrumiyet: İran'da kadınlar uzun yıllar boyunca boşanma davası açma hakkından mahrum bırakıldı. Aktivizm ve savunuculuk, kadınlar için boşanmaya sınırlı erişim sağlayan bir yasanın nihayetinde kabul edilmesine yol açmış olsa da yasa hala kadın haklarını tam olarak korumuyor. Pratikte, kadınlar ancak eşleri tarafından bu hakkın açıkça tanınması halinde boşanma davası açabiliyor. Bu hakkın verildiği durumlarda bile, kadınlar boşanmayı haklı çıkarmak için yasal olarak geçerli nedenler sunmak zorundalar.
Kürtaj hakkındaki kısıtlamalar: İranlı kadınlar kürtaj hakkı konusunda da katı sınırlamalarla karşı karşıya. Yaşamsal olmayan veya ciddi şekilde riskli gebeliklerde bile kürtaj yasa dışı olmaya devam etmektedir. 2022'den bu yana fetüsün sağlığını ve durumunu belirleyen doğum öncesi tarama testleri yasaklandı ve tıp uzmanlarının kritik tıbbi nedenlerle bile kürtaj izni vermeleri engelleniyor. Teşhis laboratuvarlarının hükümet yetkilileri tarafından gebelikleri denetlemek için izlenmesi, birçok kadını güvenli olmayan, merdiven altı kürtaj seçenekleri aramaya zorluyor. Sonuç olarak, bu durum kadınlar için sağlık risklerinin artmasına ve önleyici tedbirlere erişilemediği için doğumsal ve genetik sorunları olan çocukların doğumunda artışa neden olmuştur.
Siyasi, ekonomik ve sosyal katılımda sınırlamalar: İran'da kadınların rolleri büyük ölçüde eş, anne ve ev kadını olma çerçevesinde tanımlanmakta, bu da kadınların siyasi, ekonomik ve sosyal faaliyetlere tam olarak katılmalarını sınırlıyor. Bu alanlara katılım fırsatları genellikle ya sınırlıdır ya da kadınlar için tamamen yok.
Aile içi ve cinsel şiddete maruz kalan kadınlar için yasal destek eksikliği: İran'da pek çok kadın aile içi ve cinsel şiddete maruz kalmaktadır. Ancak onları destekleyecek altyapı ciddi şekilde eksik. Aile içi ve cinsel şiddet mağdurları için devlet destekli merkezlere sahip diğer ülkelerin aksine, İran'da sadece bir avuç sivil toplum destek merkezi bulunmaktadır. Bu az sayıdaki merkez, şiddet mağduru olan veya aile desteği olmayan kadınlara yardımcı olmaktadır. Ancak çok sayıda merkez hükümet kısıtlamalarıyla karşılaşmış ve bazıları kapanmak zorunda kaldı. Dahası, söz konusu şiddet için yasal yollara başvuran kadınlar nadiren destek alabiliyor. Birçok vaka eşleri, babaları veya erkek kardeşleri tarafından katledilen kadınları kapsamakta ve failler genellikle yasal “hoşgörü” görmektedir.
Eşitsiz ücret ve yan haklar: İran'da enflasyon ve artan yaşam maliyetleri nedeniyle ücretler genellikle tüm çalışanlar için yetersiz; ancak kadınlar üzerindeki etkisi daha da belirgin. Kadınlar genellikle düşük maliyetli işgücü olarak görülmekte ve aynı roller için erkeklerden önemli ölçüde daha az kazanmaktadır. Birçoğunun sosyal hizmetlere ve sağlık sigortasına erişimi de yoktur, bu da ekonomik güvencelerini daha da sınırlamaktadır.
Kadınların faaliyetlerine yönelik kısıtlamalar: İran'da kadınlar kişisel ve sosyal özgürlükleri konusunda çok sayıda kısıtlamayla karşı karşıya. Motosiklet ya da bisiklete binmeleri, toplum içinde şarkı söylemeleri, eşlerinin ya da babalarının izni olmadan seyahat etmeleri ve bazı akademik alanlara ve spor dallarına katılmaları yasaktır. Bu kısıtlamalar kadınların erkeklerle aynı fırsatlara erişmesini engellemekte ve kadınların toplumdaki geleneksel, kısıtlayıcı rollerini pekiştirmektedir.
“Artan farkındalık, kadınları kısıtlayıcı yasalara ve toplumsal normlara karşı daha sağlam durmaları için güçlendirdi ve kadın hakları için önceki yıllara göre daha büyük bir hareketi teşvik etti. Pek çok kadın, devam eden özerklik mücadelelerinin bir parçası olarak, önemli sonuçları göze alarak kamusal alanlarda zorunlu başörtüsü olmadan dolaşmaktadır.”
* Ülkenizde bu şiddet biçimleriyle nasıl mücadele ediyorsunuz, yöntemleriniz nedir?
Elektronik cihazlar ve kitle iletişimi yaygın olarak erişilebilir hale gelmeden önce İran'daki kadın aktivistler, kadın sorunları hakkında kamuoyunda farkındalık yaratmak için yıllık seminerler ve toplantılar düzenliyordu. Şiddete maruz kalan kadınları desteklemek için sivil toplum kuruluşları ve merkezler kurdular ve hükümet ve parlamentoda lobi yapmak ve yasal reform için gösteriler düzenlemek de dahil olmak üzere bir dizi savunuculuk faaliyetinde bulundular. Son yıllarda bu geleneksel yöntemler, çevrimiçi toplantılar, sanal eğitim oturumları ve sosyal medya kampanyaları gibi yeni araçlarla tamamlanmaktadır. Sivil itaatsizlik de kadınlar arasında öne çıkan bir protesto biçimi olarak ortaya çıktı. Artık pek çok kadın, kişisel tercihleri ve kıyafetleri üzerinde devam eden özerklik mücadelelerinin bir parçası olarak, önemli sonuçları göze alarak kamusal alanlarda zorunlu başörtüsü olmadan dolaşmaktadır.
* Bugün geçen süreye baktığımızda 25 Kasım 1960’tan bugüne, kadına yönelik şiddet biçimlerinde bir değişim ve önleme olmuş mudur? Yoksa şiddet daha da derinleşerek artmış mıdır ne düşünüyorsunuz?
İran'da kadın hakları ve insan haklarına odaklanan kadın aktivistler toplumsal farkındalığı artırma konusunda önemli adımlar geliştirmiştir. Yıl boyunca düzenli olarak çeşitli vesilelerle halkı kadın sorunları konusunda bilgilendirmekte ve bilinçlendirmekteler. Bu artan farkındalık, kadınları kısıtlayıcı yasalara ve toplumsal normlara karşı daha sağlam durmaları için güçlendirdi ve kadın hakları için önceki yıllara göre daha büyük bir hareketi teşvik etti. Aktivizmdeki bu artış özellikle Jina (Mahsa) Amini'nin ölümünün ardından ortaya çıkan geniş çaplı ulusal ve uluslararası harekette belirgin hale gelmiştir.
“Bu güçlü ifade – Kadın yaşam özgürlük- tüm İran’daki halkların temel isteklerini özetlemektedir. Tarihsel olarak kamusal ve siyasi rollerden uzak tutulan kadınlar bu hareketin liderleri olarak ortaya çıkmıştır. Bu uzun soluklu mücadelenin bedeli de elbette ağır olmuştur.”
* Biliyorsunuz, İran’da katledilen Jîna Emînî’nin ardından dünya “jin jiyan azadî” sloganını duydu. İran’dan Türkiye’ye Hindistan’a dünyanın dört bir yanına yayıldı. Sizce bu sloganın büyüsü neydi?
İran'daki “Kadın yaşam özgürlük” hareketi, zorunlu başörtüsü uygulaması nedeniyle katledilen Jina Amini'nin trajik ölümüyle ateşlendi. Kürt kadınlar bu sloganı ilk kez onun cenaze töreninde attı ve slogan hızla ülke çapında yankı buldu. Bu sloganın yaygın bir şekilde benimsenmesi, İran’daki kadınların hem devlet politikaları hem de ataerkil kültür altında on yıllardır maruz kaldıkları baskıya dikkat çekiyor. Bu güçlü ifade - “Kadın yaşam özgürlük”- tüm İran’daki halkların temel isteklerini özetlemektedir. İran'da yıllardır aktivizmi besleyen eşitlik, adalet ve haysiyet talebini açıkça ifade etmektedir. Bu uzun soluklu mücadelenin bedeli ağır olmuş, sayısız aktivist rejime karşı çıktıkları için hayatlarını kaybetmiş, idam edilmiş ya da uzun hapis cezalarına çarptırılmıştır. Bu engellere rağmen, bu mücadele hala aktiftir ve her gün sokakta, evlerde insanlar kadın hakları, eşitlik içinde yaşama hakkı talebiyle inanç veya geçmişe bakılmaksızın herkes için özgürlük için toplanırken görülmektedir. Tarihsel olarak kamusal ve siyasi rollerden uzak tutulan kadınla, bu hareketin liderleri olarak ortaya çıkmıştır. Sloganın kendisi de bunu pekiştirmekte, adil ve özgür bir toplumun inşasında kadınların hayati rolünü simgelemektedir. İran'da uzun süredir kadın hakları aktivistleri “Kadın yaşam özgürlük” sloganının ardındaki felsefeyi ve tarihsel önemi iyi biliyordu. Ancak sloganı ülke genelinde benimseyen geniş halk kitleleri genellikle bu arka plan bilgisinden yoksundu ve sloganı tek bir bölgeye özgü olarak değil, İran genelinde adalet ve eşitlik için birleştirici bir çağrı olarak görüyordu.
“Bugün de kadın hakları ve eşitliğini savunmak için bu dayanışmayı sürdürmemiz gerektiğine inanıyorum.”
* Kadınların örgütlü mücadelesi sizce neden önemli? 21. yüzyılı kadın yüzyılı yapmak mümkün mü?
Toplumu eşitliğe yöneltme ve her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırma gücüne sahip olduğumuza inandığım için kadın dayanışmasının önemine yürekten inanıyorum. Tarih boyunca sayısız kadın sadece kendi yaşamlarını değil, aynı zamanda hemcinslerinin ve bir bütün olarak toplumun yaşamlarını da başarıyla değiştirdi. Kadınların oy hakkı, eşit haklar gibi kazanımlar ve diğer pek çok başarı birlik sayesinde elde edilmiştir. Bugün de kadın hakları ve eşitliğini savunmak için bu dayanışmayı sürdürmemiz gerektiğine inanıyorum.
Yarın: ‘Jin jiyan azadî’ hepimizin yankıladığı özgürlük çağrısıdır