Kayıp yakınları: Sorumlular yargılansın

  • 13:59 9 Kasım 2024
  • Güncel
 
HABER MERKEZİ - Kayıp yakınları, bu haftaki eylemlerinde kayyım atamalarına da değinirken, yakınlarının akıbetini sordu ve faillerin yargılanması için bir kez daha seslendi. 
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" şiarıyla bu haftada Amed, Êlih ve Gever'de eylemlerine devam edecek. 
 
Amed
 
İHD Amed Şubesi ve kayıp yakınları tarafından “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” şiarıyla her hafta düzenlenen eylem, 822’nci haftasında da Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı’ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde yapıldı. Eyleme çok sayıda kayıp yakını, siyasi parti temsilcileri ve insan hakları savunucuları katıldı. Eylemde, gözaltında kaybettirilenlerin ve faili meçhul cinayetlerde katledilenlerin fotoğraflarının yer aldığı pankart açıldı. Bu haftaki eylemde, Amed’in Sûr ilçesinde bulunan Şêx Seîd (Dağkapı) Meydanı’nda 13 Kasım 1994’te gözaltına alınan ve kaybettirilen Ali Tekdağ’ın hikâyesi okundu.
 
Eylemde ilk olarak İHD Amed Şube Başkanı Ercan Yılmaz söz aldı ve şunları söyledi: “Kürt meselesinin çözülememesinin birçok bedeli oldu; bunlardan biri de kaybedilen ve faili meçhul kurban giden insanlar. Geçen günlerde yine kayyum haberi ile uyandık. Bu hukuksuz uygulamalara karşı kolluk güçleri, yurttaşların hakları olan protesto haklarını kullanmalarına çok sert müdahale ettiler. İradeyi yok sayarak yurttaşlık bağını güçlendiremezsiniz. Biz, buradan kayıp yakınları olarak kayyuma karşı olduğumuzu bildiriyoruz. Kayyumları geri çekin.”
 
Ali Tekdağ’ın kardeşi İffet Mutaş ise şunları dile getirdi: “Kardeşim evden çıktı ve bir daha geri dönmedi. İşkenceye maruz kaldı. İşkencelerden sonra eve geldiğinde onu tanıyamıyorduk. Daha önce 19 defa tutuklandı. Devlete hakkımı helal etmiyorum. Biz cenazelerimizi istiyoruz. Annem ve babam, kardeşimin hasretiyle öldüler. Biz bunları unutmayacağız. O benim hem kardeşimdi, hem de arkadaşımdı. Ölene kadar elimiz yakasında olacak. Size ne yaptılar; Ali de diğer kayıplar da şehittir.”
 
Ali Tekdağ’ın hikâyesini İHD Yönetim Kurulu üyesi Berfin Elçi okudu.
 
Ali Tekdağ’ın kaybettirilme hikâyesi, eşi Hatice Tekdağ’ın anlatımıyla şöyle: “13 Kasım 1994 günü evden birlikte çıktık ve Şêx Seîd Şekerbank’a kadar dolmuşla gittik. Ali, ‘5 dakikalık bir işim var, döneceğim, sen bekle’ dedi. Yaklaşık 15 dakika sonra geldi. Fakat yanımda durmayarak yanımdan geçti. ‘Ali’ diye seslendim. Bana eliyle ‘git’ diye işaret etti. Sivil silahlı 3-4 kişi arkasından gidiyordu. Eşim köşeyi dönmek üzereyken koşmaya başladı. Arkasından silahlı kişiler ateş etmeye başladılar. Eşim kendisini yere attı. Aynı kişiler eşimin ceketini çıkarıp kafasına sardılar ve onu orada bulunan bir binaya soktular. Yaklaşık 10 dakika sonra beyaz bir minibüs geldi. Minibüse bindirip çevik kuvvet yönüne hareket ettiler. Bu olaylar olurken bankanın önünde askerler ve bir trafik polisi vardı; ateş edilmesine rağmen bu şahıslar hiçbir şekilde müdahale etmedi.
 
Ertesi gün DGM savcılığına dilekçe ile başvurdum, ‘Bu olay yenidir, sonra gel’ dediler. Bir hafta beklemeden 3 gün sonra tekrar gittim. Ondan sonra her gün gittim. Yaklaşık 2 ay sonra, kapıdaki polis her gün gelmeme kızarak bir gün beni savcılığa çıkardı. Savcı, ‘Bana şahit göster’ dedi. Ben de ‘Şahit benim’ dedim. Kızımı ve beni odadan dışarı çıkardı. Bir yere telefon etti ve tekrar bizi odaya çağırdı. ‘Telefon ettim, bizde değilmiş’ dedi. Aynı sıralarda Diyarbakır Cezaevinde tutuklu bulunan Seyfettin Demir, Özgür Gündem Gazetesi’ne ‘Ben Ali Tekdağ ile birlikte gözaltındaydım. Ali ‘beni öldürecekler, aileme söyleyin’ diye bağırıyordu’ şeklinde bir açıklama yapmış. Bunun üzerine tekrar savcıya gittik. Savcı, ‘Burada Seyfettin Demir’in dosyası var, ama Ali Tekdağ’a ait bir dosya yok’ dedi. Bu girişimden sonra ev adresimi aldılar ve ‘Bir daha buraya gelme’ dediler. O zamandan bu yana eşimle ilgili herhangi bir bilgi alamadım.”
 
Berfin Elçi, Ali Tekdağ’ın akıbetinin ortaya çıkması için ailesinin yaptığı tüm başvuruların sonuçsuz kaldığını hatırlattı. AİHM’in Ali Tekdağ dosyasında Türkiye’yi mahkûm ettiğini belirten Berfin Elçi, “Bir kez daha burada gerçeklerin ortaya çıkarılmasını, sorumluların tespit edilip yargı önüne çıkarılarak cezalandırılmasını istiyoruz. Ali Tekdağ için adalet istiyoruz” dedi.
 
Eylem, yapılan oturma eylemi ile sona erdi.
 
Êlih
 
Êlih’te ise kayıp yakınları ve İHD Şubesi üyeleri, eylemlerinin 658’inci haftasında Şube binası önünde toplandı. "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" yazılı pankart ve kayıpların fotoğraflarının açıldığı eylemde, bu hafta 1995 yılında gözaltında kaybettirilen 13 yaşındaki Davut Altunkaynak ile 16 yaşındaki Nedim Akyön’ün failleri soruldu.
 
Açıklamayı okuyan İHD Şube Yöneticisi Reşit Çetinkaya, gözaltında kaybettirilen 13 yaşındaki Davut Altunkaynak ile 16 yaşındaki Nedim Akyön isimli çocukların kemiklerinin 21 yıl sonra Mêrdîn’de bulunduğunu hatırlatarak şunları söyledi: “Dargeçit ilçesi Dîlan köyünde bulundu. Derneğimizin Mardin şubesine 10 Nisan’da yapılan başvuru üzerine kemikler İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderildi; yapılan DNA testi sonucunda kemiklerin bu çocuklara ait olduğu kesinleşmiştir. Geçmişten bugüne coğrafyamızda yaşanan insan hakları ihlallerini Davut Altunkaynak’ın ağabeyi Kazım Altunkaynak şu sözlerle dile getirmiştir: ‘Türkiye’de adaletin olmadığını bir kez daha gördük. Yıllar sonra 13 yaşındaki kardeşimin kemikleri bulundu ama failleri hâlâ yargılanmıyor. Adaletin olmadığı çok açık ortada değil mi?’ Düşünün, bir aile çocuğunun cenazesine ulaşıyor ve tepkisini ‘Sevinsek mi, üzülsek mi bilemedik’ şeklinde ortaya koyuyor. 28 Kasım 2015’te aramızdan alınan Tahir Elçi suikastına ilişkin ‘faili meçhul kalmayacaktır’ sözlerine rağmen fail veya faillerin ortaya çıkarılmaması, faili meçhule bir adım daha yaklaşıldığını gösteriyor. Her zaman dillendirdiğimiz gibi, faili tespit edilemeyen tüm cinayetlerin sorumlusu devlettir.”
 
Açıklama, oturma eylemi ile son buldu.
 
Colemêrg 
 
İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 148’inci haftasında Colemêrg’in Gever (Yüksekova) ilçesindeki sanat sokağında bir araya geldi. Eyleme, kayıp yakınları, DEM Parti Gever ilçe örgütü üyeler ile çok sayıda kişi katıldı. Eylemde, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” pankartı açılarak kayıpların fotoğraflarının yer aldığı dövizler taşındı. Bu haftaki eylemde 8 Kasım 1985 yılında gözaltına alınarak katledilen Hamza Tutan’ın akıbetinin ortaya çıkarılması istendi.
 
Açıklamada ilk olarak konuşan İHD Colemêrg Şube üyesi Pınar Yılmaz, 9 Kasım 2005 yılında Colemêrg’in Şemzînan (Şemdinli) ilçesinde Umut Kitabevine yönelik gerçekleşen bombalı saldırıyı hatırlatarak mücadelelerini sürdüreceklerini belirtti. Ardından İHD Colemêrg Şube üyesi Eren Baskın basın metnini okudu.
 
“Terör kisvesi” altında insan hakları kavramının rafa kaldırıldığını belirten Eren Baskın, bir kargaşa döneminde insanların gözaltına alınarak katledilmesi ve yürütülmeye çalışılan soruşturmaların tümüne yargı erkinin müdahalesi ile kapatılmasına karşı meydanlarda seslerini yükseltiklerini belirtti. Hak savunucuları olarak haksız ve hukuksuz bir şekilde katledilen sevdikleri için Türkiye'nin en uzun soluklu ve barışçıl eylemselliğini gerçekleştirdiğini ifade eden Eren Baskın, “Evladının akıbetini arayan annelerimizin bu onurlu mücadelesi 3 kuşaktır devam ediyor. Son kaybımızın akıbeti ortaya çıkana kadar mücadelemiz devam edecek” dedi.
 
Hamza katledildi, aileye kalp krizi geçirdi denildi 
 
Gözaltına alındıktan sonra 8 Kasım 1985 yılında katledilen Hamza Tutan’ın akıbetinin ortaya çıkarılması için bir araya geldiklerini belirten Eren Baskın, “Eskişehir Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi öğrencisi 22 yaşındaki Hamza Tutan babasına ait Doğu Palas Otelini işletiyordu. Yüksekova Emniyet Amirliğince yapılan bir operasyon kapsamında otelinde insanların gözleri önünde gözaltına alındı. Hemen akabinde Hamza Tutan’ın annesini evinden alan polis ekipleri anneyi emniyete götürdü. Burada bir odaya götürülen annesine bir cesedi teşhis etmesi istendi. Hamza Tutan’ın cenazesi 3 saat sonra evinin önüne bırakıldı ve kalp krizi geçirdiği söylendi. Hamza Tutan’ın vücudunda ağır darp izleri olduğunu tespit eden Tutan ailesi Yüksekova Cumhuriyet başsavcılığına başvurdu. Yapılan başvuru sonrasında cenaze İstanbul Adli Tıp Kurumuna gönderildi. Adli tıp kurumu kollarda ve bacaklarda yüksek voltajlı elektrik akımına bağlı yanıkların olduğu tespitinde bulunmasına rağmen ölüm sebebinin verilen elektrik akımı olup olmadığının tespitinin yapılmadığına ilişkin bir rapor yayınladı” diye konuştu.
 
'Sorumlular yargılansın'
 
Yaşanan olayda 6 polisin konuya dair görevden aldığını hatırlatan Eren Baskın, “Dönemin Hakkari sıkıyönetim komutanlığı ise ilgili mercilerle iletişime geçerek açığa alınan polis memurları için ‘kolaylık gösterilmesi’ ricasında bulundu. Böylelikle tüm polis memurları başka şehirlerde görevlerine iade edildi. Hamza Tutan davası ‘kovuşturmaya yer olmadığına’ dair karar ile kapatıldı. Tutan ailesinin ısrarlı başvurularına rağmen herhangi bir soruşturma açılmadı. Buradan yakınlarını kaybedenler ve insan hakları savunucuları olarak bir daha haykırıyoruz, hukuksuz bir biçimde işkence ile katledilen Hamza Tutan’ın akıbeti açıklansın. Sorumlular yargılansın. Türkiye'de yargı erkinin gözaltında katledilenler için bir aklama unsuru olarak ‘zaman aşımı’ defini ileri sürmesi bir hukuk garabetidir. Bizlerde sevdiklerimizin katledilmesine sebep olanların bir an önce insanlığa karşı suç işledikleri gerekçesi ile yargılanıp hak ettikleri cezaları almalarını talep ediyoruz” ifadelerini kullandı.
 
Açıklama ardından eylem, oturma eylemiyle son buldu.