'Toplumsal çöküşten çıkış kadın mücadelesi ile olur'
- 09:02 3 Kasım 2024
- Güncel
Melike Aydın
ÇANAKKALE – Ekoloji Birliği Kadın Meclisi Sözcüsü Füsun Kayra, toplumsal çöküşten çıkış için kadın mücadelesinin öne çıkarılması gerektiğini belirtti ve ekledi: "Radikal bir sahiplenme ve karşı koyma şart."
Türkiye’de son zamanlarda artan kadın ve çocuk katliamı, şiddet ve tecavüz nedeniyle toplumda ahlaki ve politik bir çözülme yaşandığı değerlendirmeleri artarken, çözülmenin nedeni ve çözüm önerileri de tartışılıyor. Çözülmenin, son 22 yıllık iktidarın ağır faşizm koşullarının bir sonucu olduğunu dile getiren Ekoloji Birliği Kadın Meclisi Sözcüsü Füsun Kayra, çözümün erkeklerin de cinsiyet eşitliğini talep etmesi ve kadınların tüm mücadelelerin önünde durmasıyla sağlanabileceğini ifade etti. Füsun, ahlaki çözülmeye karşı kadınların daha kolay şekilde etik değerler üretebileceğini belirtti.
‘Cinsiyet eşitliğini erkekler de talep etmeli’
İktidarların en büyük başarısının, uyguladıkları faşizmi olağanlaştırarak herkesin kabul etmesini kolaylaştırmak olduğunu dile getiren Füsun, olağan hale gelen faşizme tepkilerin de küçüldüğünü belirtti. Büyük cins kırımlarının feminist hareketin gücü sayesinde yaşanmadığını ifade eden Füsun, “Herkes 22 yıldır iktidarın uyguladığı faşizm altında. Yıllardır uygulanan ataerkil bir sistem var ve buna sadece feminist hareket ve kadınlar karşı olduğu sürece sistemi yıkmamız mümkün değil. Oysa Bell Hooks’un dediği gibi ‘Feminizm herkes içindir.’ Toplumsal değişim, sadece kadınların değişmesi ve değişimi öngörmesiyle oluşacak bir durum değil. Erkeklerin de bunu talep etmesi, ataerkiye ses çıkarması kendileri için de gerekli” diye kaydetti.
‘Toplumsal çöküşte sol içindeki erkeklerin ataerkiyi korumasının payı çok’
Erkeklerin iktidar odaklı ilerlediğini ve kendi korunaklı alanlarını kaybetmemek adına ataerkiden yana tutum aldıklarını belirten Füsun, sol veya sosyalist erkeklerin de benzer bir tutuma sahip olduğunu dile getirdi. Sol hareket veya ekoloji hareketleri içinde karşılaştıkları şiddet, taciz, mansplaining (erbilmişlik) ve mobbinglere şaşırmadıklarını kaydeden Füsun, “Çünkü gerçekten onlar da iktidarla aynı çizgideler, aynı tavra, aynı söyleme sahipler. O büyük ataerkil iktidar içinde kendi iktidarlarını korumaya çalışıyorlar. Dolayısıyla toplumsal çöküşün ayyuka çıkması anormal değil. Feminizmin toplumsal algı olarak kabul edilmesi, bütün toplum tarafından benimsenmesi gerekiyor. Artık kadın veya çocuk ölümlerine değil, olağanüstü kayıplara ses çıkarılır oldu. Diğeri o kadar normalleşti ki; sonuç olarak, cinsiyetçi sömürünün kurduğu tahakkümü ortadan kaldırmayı hedeflemeyen hiçbir siyasi duruş bu sistemi değiştiremeyecek. Haliyle, bu söylemi feminizm yükselttiğine göre, herkesin feminizm safında durması gerekiyor” şeklinde konuştu.
'Ağır bir faşizm söz konusu'
İktidarın biat eden bir cemaat beklentisi içinde olduğunu, dini ve dinin yarattığı ahlakı yeterli bir ahlakmış gibi yasaların önüne koyduğunu ifade eden Füsun, “İnsanların hukuku benimsemesi, yurttaşlık haklarına sahip çıkması çok kolay olmazken dinin kabullenilmesi daha kolay oluyor. Kadercilik geliyor, sorgulama kalkıyor; dolayısıyla insanların haklarını zorlaması, toplumsal durumlarda tepki vermesi sınırlandırılıyor. Normal bir iktidar yapısıyla karşı karşıya değiliz. Oldukça ağır bir faşizm yaşıyoruz. Buna maruz kalan toplumda insanların tepkisizleşmesini yadırgamamak lazım. Ama bütün o toplumsal hareketlilikleri sağlayan dinamiklerin de radikalleşmesi gerekiyor. Belki bizde eksik olan şey bu. Bunların farkında olup durduğu yerden doğru tanımlayan, toplumsal hareketliliği örgütleyecek olan örgütlenmeler o radikalliğe gelemedi” diye belirtti.
‘Topyekün bir sahiplenme ve karşı koyma gerekiyor’
Reformist yaklaşımların artık günlük çözümler dahi üretemez hale geldiğini, daha radikal bir sahiplenme ve karşı koymaların değişimi sağlayacağını söyleyen Füsun, öncelikle hak savunuculuğu üzerinden politika üreten dernek ve örgütlerin sorumluluk alması gerektiğine dikkat çekti. Füsun, “Onlar öncü olmalı ki toplum da onlardan destek bulabilsin. Ama hukukun işlememesi, her şeyin cezalandırılabilir olması da insanların elini kolunu bağlıyor. Diğeri de ekonomik nedenler. İnsanlar ekmek bulamazken haklarını arayamaz duruma geliyorlar. Ama bunların hiçbiri birbirinden bağımsız değil. Aslında hepsi aynı faşizme karşı ayağa kalkmakla son bulacak şeyler. Bu dinamikler arasındaki geçişi görebilmek, bunları birbirine bağlamak lazım. Örneğin, ekoloji hareketi sadece yeryüzünü kurtarmaya yönelik bir hareket olamaz; kadınlara, çocuklara, LGBTİ+’lara, işçilere, herkese olanak sağlamalı. Bu birleştiriciliği görmesi lazım. Ancak bu şekilde radikal bir çıkış yapılabilir” dedi.
‘Cinsiyet ayrımcılığına karşı taraf olmalıyız'
Devletin, kendini iktidara taşıyan kitleden uzaklaştığını; kadını, doğayı, çocuğu hiçe saydığını ve dolayısıyla uzlaşmacı bir noktadan da çoktan uzaklaşıldığını ifade eden Füsun, “Bir konsensüs oluşturma hali yok devletin. Kurumlar bunun için var. Bizler için olması gereken kurumlar, bize karşı düşmanlığı hat safhaya çıkartan hale geldi. Hep böyle nefret ve ikilikler kurarak bu toplum ayakta tutulmaya çalışılıyor. Zaten cinsiyet olarak ayrıştırılırken etnik kökenlerimizle, dini tercihlerimizle, cinsel yönelimlerimizle ayrıştırıldık. Hepsini gündemde tutacak bir siyasi iktidar yapısı var. Biz bunlarla uğraşırken onlar kendi faşist iktidarını daha da sabitliyor. Bizim bunları daha net görmemiz, daha radikal çıkış yapmamız için daha bütünsel görmemiz lazım. Ataerkil kapitalist sisteme karşı bir duruş sergilemediğimiz, cinsiyet ayrımcılığına karşı bir taraf olmadığımız sürece sistemin hiçbir noktası yıkılamaz. Bunu özellikle erkeklerin anlaması gerekiyor. Toplumsal kurtuluş ve özgürlük mücadelesi iddiasında bulunanlar, bu perspektife karşı olmalı” sözlerine yer verdi.
‘Erkek egemen tutumlar teşhir edilecek’
Ekoloji mücadelesi içindeki kadınların eko-feminizm perspektifi üzerinden örgütlenmeye başladıklarında, ekoloji mücadelesini salt feminizm çerçevesine çekmeye çalışmakla suçlandıklarına değinen Füsun, “Hiçbir zaman doğru yerden okunmadı. Belki eko-feminizmi biraz daha anlatmamız gerekiyor ya da daha fazla ideolojik güçlendirme yapmamız gerekiyor. Erkeklere dönük de çalışmamız gerekiyor. Yaşadığımız bütün bu eril zorbalığın nedeni, bu perspektifi hiç bilmemeleri belki. Hiçbir ayrıştırma yapmıyoruz; var olan oluşumların aksine, gerekli perspektifi görebilmelerini sağlayacak bir yapı oluşturuyoruz. Tahakkümlerin birbirinden bağımsız olmadığını, kadına ve doğaya yapılan tahakkümün aynı yerden beslendiğini ve bunun kim eliyle yapıldığını, iktidarın kim olduğunu anlatıyoruz. Oysa ataerkillik bir politika; kadınlar da onun temsilcisi, savunucusu olabilir. Onlara karşı da verilebilecek bir mücadele var. Ancak mücadele alanları çoktan sarsıldı. Eko-feministleri dışlayacak, onları aşağılamaya çalışacak bir pozisyon almaya çalışıyorlarsa sıkıntıları var demektir. Artık bunu uygulayan erkek veya kadınlar teşhir edilecek. Başka türlü bu girdabın içinden çıkamayız” şeklinde konuştu.
‘Olağanüstü hali normalleştirme durumundan çıkılmalı’
Yaşanan çürümeyi görmemenin ‘miş gibi’ yapılarak çözülemeyeceğine işaret eden Füsun, insanların daha da metalaştığı ve tepkisizleştiği bu normalleşme durumundan çıkmaları gerektiğini kaydetti. Füsun, “Olağanüstü bir haldeyiz oysa. Her gün onlarca kadın, çocuk öldürülüyor; hayvanlar, ağaçlar katlediliyor. Bu, öyle uzlaşmacı tavırlarla olacak bir şey değil; hepimiz sokağa çıkmamız gerekiyorsa sokağa çıkacağız. Her yerden mücadele etmeliyiz, kadınlar her daim sokaktalar. Ama bütün bu sistemi normalleştiren asimilasyona karşı kitlenin boynunu kaldırması gerekiyor” sözlerine yer verdi.
‘Ortak etik değerler sağlanmalıydı’
Gezi direnişinden bu yana ortak bir etiğin kurulamamış olmasının tartışıldığını, ancak sağlanamadığını, çözülmenin de bundan kaynaklandığını dile getiren Füsun, ortak etiğin sağlanmasının ise içinde bulunduğumuz olağanüstü koşullarda zaman bulunamamasından kaynaklandığını belirtti. Füsun şu ifadeleri kullandı: “Normal bir ülkede bir yılda yaşanacak gündem bizde bir hafta içinde yaşanıyor. Her gün bu yoğunluğa karşı fiziken ve ruhen gücümüz de kalmıyor, çöküyoruz. Bunu bahane ederek sorumluluk almayan insanlar var, ama hak savunucularının yılgınlığı yok.”
‘Kadın mücadelesi her mücadelenin önüne konmalı’
Kadınların çok büyük bir kısmının karma yapılarda da yer aldığını ve oradaki tahakküme de refleks vermemeye başladığını dile getiren Füsun, oysaki ataerkil sistemin öğeleri haline gelen erkeklerle uzlaşılmaması gerektiğini vurguladı. Bunun da kadın mücadelesini her mücadelenin önüne koymakla gerçekleşebileceğine işaret eden Füsun şöyle devam etti: “Bu karma örgütlenmeler içinde kadınlar ve kadın ağları kurulmuş olur. Bir de iktidara benzeyen erkeklerin belki yüzlerine bu durumun söylenmesi gerekiyor. Hatta karma yapılarda erkeklerin yanında yer alan kadınlara da söylenmesi gerekiyor. Bunu fark etmiyorlar bile. Sistem tümüyle asimile edilmiş, pasifize edilmiş, bu sistemi içselleştirmesi beklenen kadınlardan oluşuyor. Yaşadığı şeyin ne olduğunu idrak ettirecek bir harekete dönüşmesi gerekiyor tüm hareketlerin. Yapılan tacizi, baskıyı, eril zorbalık olarak görmeyen bir kadına bunu anlatmam gerekiyor.”
‘Ortak etik sağlamak kadınlar için kolay’
Ortak bir etik kurmanın karma yapılar için zor olsa da kadınlar için kolay olduğunu belirten Füsun, kadınların tüm dünyada kurtulabilmesi için öncelikle cinsiyetçi politikaların parçalanması gerektiğini söyledi. Kadınlara uygulanan tahakkümün doğaya, çocuklara ve farklı alanlara uygulanarak kendini tekrar tekrar doğurduğunu ifade eden Füsun, “Bunu gördükleri zaman türler ve cinsler arasında eşitlik diyebileceğiz. Ortak etik kurulması için birlikte çalışılmalı, farkındalık atölyeleri kurulmalı, eylemi de hepimiz yapmalıyız. Her tepkinin kitleselleşmesi gerekiyor; her şeye rağmen her şeyi göze almak gerekiyor. Biz pek çok şeyi göze alarak her yerde mücadele ediyoruz. Kaybedecek hiçbir şeyi olmayanların kitlesidir kadınlar. İki protesto, bir basın açıklaması okuyup evlerine dönmek, sosyal medyada beğeni yaparak sorumluluk alınmış olmuyor. Sorumluluk çok büyük. Birlikte hareket edebilmeyi sağlayacak geniş ağlar kurulmalı” diye konuştu.