Dilek Doğan: 9 yıldır cezasızlık sürüyor
- 09:05 18 Ekim 2024
- Güncel
Rozerin Gültekin
İSTANBUL – Polis kurşunuyla katledilen Dilek Doğan’ın annesi, “Maraş’tan ölümden kaçtık, burada dizimizin dibinde öldürdüler” diyerek feryat ettiği günden bu yana hiçbir şey değişmedi. Aradan geçen 9 yıla rağmen fail hala cezalandırılmadı.
İstanbul'un Küçükarmutlu Mahallesi’nde, 18 Ekim 2015 tarihinde evlerine yapılan polis baskınında, Dilek Doğan, "galoş giyin" dediği için özel harekat polisi Yüksel Moğultay tarafından ateşli silahla vuruldu. Bir hafta boyunca yaşam mücadelesi veren Dilek, 25 Ekim'de hayatını kaybetti. Olay, "kaza" olarak nitelendirilmeye çalışılsa da, faili olan polis Yüksel Moğultay cezasız bırakıldı. Dilek Doğan’ın ölümünden bu yana geçen 9 yılda, failler hakkında herhangi bir adım atılmadı. Bu süre zarfında yaşananları derledik.
32 saat sonra açıklama
Dilek’in 18 Ekim 2015 tarihinde evine yapılan polis baskınında ağır yaralanmasının ardından, İstanbul Emniyet Müdürlüğü 32 saat sonra bir yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, aile fertlerini suçlayarak, Dilek’i vuran polisin operasyon güvenliğini sağlamak amacıyla evde bulunduğu iddia edildi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Arama işlemi devam ederken aile fertlerinin çıkardığı kargaşa sırasında, aileden M.D. isimli şahsın, operasyon güvenliğini sağlamakla görevli personelin silahını almaya çalışması esnasında yaşanan arbede sonucu, evde bulunan Dilek D. göğsüne isabet eden tek mermiyle yaralanmıştır.”
Dilek hakkında açılan soruşturma
Dilek’in katledilmeden önce ağır yaralanmasına dair başlatılan soruşturmaya, İstanbul 5’inci Sulh Ceza Mahkemesi tarafından “soruşturmanın selametini tehlikeye düşüreceği” gerekçesiyle gizlilik ve kısıtlama kararı getirildi. Bir yandan, evinde polisler tarafından katledilen Dilek’in failleri korunmaya ve ailesi hedef gösterilmeye çalışılırken, diğer yandan Dilek hakkında 18 Ekim 2015 tarihinde, yani katledilmeye çalışıldığı gün, bir soruşturma açıldığı da günler sonra ortaya çıktı.
'O polisi bulacağım!'
Öte yandan, Dilek’in cenazesinin "sakıncalı" olduğu gerekçesiyle Gazi Cemevi'ne getirilmemesi için, aileye polisler tarafından para teklif edildiği iddia edilmişti. Yüzlerce kişinin katıldığı cenaze töreninde, anne Aysel Doğan’ın isyanını dile getirdiği "O polisin yüzünü tanıyorum. Devlete boyun eğmeyeceğiz. O polisi bulacağım" sözleri, bugün hala hafızalardaki yerini koruyor. Dilek’in yaşamını yitirmesinin ardından açıklama yapan dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ise, “Bu genç kızımızla ilgili, diğer olaylar gibi gerekli araştırmalar yapılıyor. Özen gösterilerek bazı emniyet tedbirleri alınıyor ama herhangi bir yanlış uygulama varsa, peşi bırakılmaz, gereği yapılır” ifadelerini kullandı. Ancak, Dilek'in defin işlemleri için cenaze aracı verilmemesi, yargılamanın "gerçekliği" konusunda soru işaretleri yaratıyordu.
Adalet mücadelesi…
Hedef gösterme, para teklifi ve tehdit gibi yöntemlerle katliamın üstü örtülmeye çalışılırken, Dilek’in ailesi ve halklar onun için verdikleri mücadeleyi tüm kararlılığıyla sürdürdü. Adalet mücadelesinin ilk adımı, 2016 yılında Armutlu’da kurulan “Dilek Doğan için Adalet Çadırı” oldu. Ancak polisler, sistematik olarak çadıra saldırarak, 2 ayın sonunda çadırı kaldırıp adalet mücadelesini engellemeye çalıştılar. Diğer yandan, Dilek’i katleden polis Yüksel Moğultay hakkında İstanbul 12’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede, “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi” ve “kamu görevlisine ait araç ve gereçleri suçta kullanmak” suçlarından 20 yıldan 26 buçuk yıla kadar hapis cezası istendi. 2016 yılında açılan davanın ilk duruşmasında fail polis Yüksel Moğultay, Dilek’i vurmadığını, aileyi salona ittirdiği sırada olayın gerçekleştiğini savunarak, Dilek’in abisi Mehmet Doğan’ın olaya neden olduğunu iddia etti. Ancak dosyaya sunulan görüntüler, ailenin yalnızca galoş giymelerini istediğini ve herhangi bir tartışma yaşanmadığını gösterdi; ardından duyulan silah sesi ise failin inkarını bir kez daha çürüttü.
Ödüllendirilen fail aileyi suçladı
Dilek’in katledilmesine dair açılan davanın 6’ncı duruşmasında, fail polis Yüksel Moğultay’a “iyi hal” indirimi uygulandı. Mahkeme heyeti, Yüksel Moğultay’a “bilinçli taksirle ölüme neden olmak” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası verdi. Delillere rağmen “iyi hal” indirimi uygulanan fail polis, cezasızlık politikasından aldığı güçle “Ben kimseyi öldürmedim, kimseye bilerek silah doğrultmadım, bu nedenle vicdanen rahatım” diyebildi. Daha sonra ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19’uncu Ceza Dairesi, İstanbul 12’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nin Yüksel Moğultay’a verdiği altı yıl üç aylık hapis cezasını onadı. Duruşmada, fail polis aklanırken, Dilek’in annesi Aysel Doğan’ın “Sen benim yavrumu öldürdün, onu nasıl büyüttüğümü ben bilirim” sözleri mahkeme heyeti tarafından “taciz” olarak değerlendirildi ve Aysel Doğan, duruşmanın düzenini bozduğu gerekçesiyle salondan çıkarılmak istendi. Fail polis ise, duruşmada son söz olarak, cezasızlığın verdiği güvenle “Ben vicdanen rahatım. Kesinlikle ben öldürmedim. Olaya sebep olan Doğan ailesidir” diyerek aileyi suçladı.
Ceza talebine ret
Dilek’in ailesi ve avukatları, verilen cezaya ilişkin Yargıtay Başsavcılığı’na “kasten öldürme” veya “olası kastla öldürme” gerekçesiyle üst sınırdan ceza verilmesi talebiyle başvuruda bulundu. Ancak Yargıtay Başsavcılığı, temyiz talebini reddetti. Eğer Yargıtay 12’nci Ceza Dairesi savcılığın kararını onarsa, fail polis Yüksel Moğultay sadece 45 gün cezaevinde kalacak.
Tahammülsüzlüğün resmi
Fail polis Yüksel Moğultay hakkında 8 yıldır çeşitli “aklama” adımları atılarak “iyi hal” indirimleri ile cezasız kalması hedeflenirken, diğer yandan Dilek’in katledilmesiyle sınırlı kalmayarak ailesine de “memura mukavemet” iddiasıyla soruşturma açıldı. Süreç boyunca hedef gösterilen abisi Emrah’a ise “örgüt üyeliği ve tehdit” suçlamalarından toplam 19 yıl 7 ay hapis cezası verildi. Bu durum, Dilek’in ailesi, arkadaşları ve genel olarak halkın adalet mücadelesine karşı gösterilen tahammülsüzlüğün bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor.
Son olarak, anne Aysel Doğan’ın “Maraş’tan ölümden kaçtık, burada dizimizin dibinde öldürdüler” sözleri, devletin halkları nasıl hedef aldığını özetleyen bir cümle oluyor.