KONDA’dan araştırma: Kadınların ve yoksulların hakları ihlal ediliyor

  • 14:49 26 Eylül 2024
  • Güncel
 
İSTANBUL - “Türkiye’deki İnsan Hakları Algısı” üzerine araştırma yapan KONDA sonuçlarını açıkladı. Araştırmada, insan hakları ihlallerinin en çok siyasi nedenlerle gerçekleştiği düşüncesi ortaya çıkarken, en çok kadınların ve yoksulların haklarının ihlal edildiği kaydedildi. 
 
İnsan Hakları Derneği için KONDA Araştırma Şirketi, “Türkiye’deki İnsan Hakları Algısı” üzerine yaptığı araştırmanın sonuçlarını İHD’nin Beyoğlu’ndaki İstanbul Şubesi’nde kamuoyu ile paylaştı. Toplantıya İHD İstanbul Şube Başkanı Avukat Gülseren Yoleri, İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin ve İHD Genel Merkez üyesi Tuğba Kahraman da katıldı.
 
Raporda öne çıkan maddeler şöyle: 
 
“*En çok kadınların, yoksulların ve LGBTİ+’ların hakları ihlal ediliyor.
 
*İnsanların haklarını en çok siyasetçiler ihlal ediyor.
 
*Kadınlar ‘yaşam haklarının’ ihlal edildiğini söylüyor.
 
*Araştırmaya katılanların büyük bir kısmı polisin şiddetini ‘terör’ konusunda ‘normal’ görüyor.
 
*Kadın cinayetlerine yönelik zanlılara da polis şiddeti kabul edilebilir görünüyor.
 
*Mahkemelerden adil karar çıkmayacağını düşünenlerin oranı yüzde 74.
 
*Toplumun büyük bir kısmı insan haklarını ‘devletin’ korumasını bekliyor.
 
*Hükümet, üç yıl önce ortaya koyduğu İnsan Hakları Eylem Planı'nı hayata geçirmedi.”
 
Toplantıda ilk olarak konuşan KONDA’dan Aydın Erdem, araştırmanın nasıl yapıldığına dair bilgi verdi. Toplamda 2 bin 915 kişi ile görüştüklerini söyledi.
 
Aydın ve İHD Genel Merkez'den Tuğba'nın paylaştığı bulgular şöyle:
 
“*Mart 2021'de yürürlüğe giren İnsan Hakları Eylem Planı kapsamında Hükümet, Yargı Reform Sistemi çerçevesinde 4 ayrı yargı paketi açıkladı. Ancak, reform ve iyileştirme amacıyla yapılan bu değişikliklerin uygulamada bir karşılık bulmadığı, düzenlemelerin sadece kâğıt üzerinde kaldığı, bu kamuoyu araştırmasının demografik sonuçlarında görülüyor. Aynı zamanda, 2021 yılında Eylem Planı açıklandıktan sonra Hükümetin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesi, Türkiye’nin AİHM kararlarını uygulamaması ve taraf olduğu sözleşmelere uymaması, toplumda adalet kavramına olan güveni aşındırdı.
 
*Kamuoyu araştırmasında yer alan demografik veriler, katılımcıların insan haklarını öncelikle yaşam hakkı, özgürlük ve eşitlik kavramlarıyla tanımladığını gösteriyor. Kürtler ve Aleviler insan haklarını daha çok özgürlük ve eşitlik kavramlarıyla ilişkilendirirken, kadınlar ise yaşam hakkı ile bağlantı kuruyor.
 
*En önemli insan hakları olarak yaşam hakkı, ifade ve düşünce özgürlüğü, adil yargılanma hakkı öne çıkıyor. Kadınlar, yaşama hakkı ile ifade ve düşünce özgürlüğünün ardından eşitlik hakkını da en önemli insan haklarından biri olarak belirtiyor. Anadilde eğitimin en önemli insan hakkı olduğunu belirtenlerin oranı Kürtler arasında yüzde 24, Türkler arasında ise yüzde 9 olmuştur.
 
*Son üç yılda insan hakları sorunlarının temelinde eğitim ve hukuk sistemindeki sorunları görenlerin oranı artmıştır. Toplumun yarıya yakını hukuk sistemindeki sorunların, yaklaşık üçte biri ise siyasi yöneticilerin insan haklarına karşı tutumunun, insan hakları sorunlarının kaynağı olduğunu belirtiyor.
 
*Verilen cevaplar, insan hakları ihlallerinin en çok siyasi nedenlerle gerçekleştiği düşüncesini ortaya koyuyor. Hükümetin ayrıştırıcı ve nefret söylemi içeren dili ve uygulamalarının insan hakları ihlallerine yol açtığı algısı hâkim.
 
*Son üç yılda yoksulların insan hakları ihlaline uğradığını düşünenlerin oranı artmış ve toplumun yüzde 38’i bu görüşü paylaşıyor. Ekonomik kriz nedeniyle yoksullar dezavantajlı bir konuma düşmüş ve bu durum insan hakları ihlalleri üretecek kadar toplumsal bir ayrışmaya sebep olmuştur. Yoksullardan sonra en çok kadınların insan hakları ihlaline uğradığı düşünülmektedir. Kadınların insan hakları ihlaline uğradığını düşünenlerin oranı yüzde 38’dir.
 
*Toplum, en çok siyasetçilerin insan haklarını ihlal ettiğini düşünüyor. Ancak, “Sizce en fazla kimler/hangi gruplar insan haklarını ihlal ediyor?” sorusuna yanıt vermeyenlerin oranının yıllar içinde arttığı dikkat çekici.”
 
‘Şiddet içselleştirildi’
 
Ardından konuşan Eren Keskin, “Bence burada ortaya çıkan şey, Türkiye Cumhuriyeti’nin devletinin altına imza attığı bütün uluslararası sözleşmelerin ihlal ettiğini gösteriyor. Devlet bu sözleşmeleri uygulamıyor ve Avrupa Birliği tarafından denetlenmiyor. Bana en dikkat çeken konu bu raporda, şiddetin bu kadar içselleştirilmiş olması oldu. Biz bunu iki gün önce net olarak yaşadık. Maalesef genç polis kadın öldürüldü. Uluslararası Sözleşmelere imza atan bir devlet o suçluya bu işkenceyi yapamaz. Ayrıntılı işkencenin gösterilmesi topluma ve bunu desteklemesi. Hatta bu yanlıştır diyenlerin e tehdit edilmesi. Bu içselleştirilen şiddet kocadan eşine yöneliyor. Çocuğuna yöneliyor. Şiddetin bu kadar içselleştirilmiş olmasını gözler önüne seriyor herkes buna çok dikkat etmeli” sözlerini kullandı. 
 
Raporun devamına şu linkten ulaşabilirsiniz: https://www.ihdistanbul.org/haber/15/insan-haklari-algisi-kamuoyu-arastirmasi-sonuclari