Polis barikatını aşan kadınlar seslendi: Katilleri koruma yargıla!
- 21:13 9 Eylül 2024
- Güncel
ANKARA - Bugün Ankara Kadın Platformu’nun çağrısı ile bir araya gelen kadınlar katledilen Narin için yürüyüş gerçekleştirerek, iktidara seslenerek, “Narin’in katillerini biliyoruz! Garip Ensarioğlu ne biliyorsan konuş. Katilleri aklamayın yargılayın” dedi.
Amed’de 21 Ağustos'ta kaybolan ve 19 gün sonra katledilmiş halde 3 kez aranan köyüne 3 kilometre uzaklıktaki derede bulunan 8 yaşındaki Narin Güran için tüm kadınlar dünden beri sokaklarda. Bugün ise Ankara Kadın Platformu’nun çağrısıyla kadınlar sokağa döküldü. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, partilerin kadın meclisleri, sivil toplum ve insan hakları örgütleri Kolej Metro çıkışında bir araya geldi.
Ellerinde, “Tarikat-Devlet Politikaları Çocukları Öldürüyor”, “Ensarioğlu bildiğini açıkla”, “Narin’in hesabını soracağız”, “Kaybedilen, katledilen çocukların hesabını soracağız” yazılı pankartlar taşıyan kadınlar burada polis tarafından engellenmeye çalışıldı. Sık sık slogan atan kitle önlerine kurulan barikatların kendilerine değil kadın ve çocuk katillerine kurulmasını söyleyerek barikatları aşmaya çalıştı.
Oturma eylemi direnişi
Sakarya Caddesi’ne yürümek isteyen kadınların engellemeye çalışan polislerle kitle arasında arbede yaşandı. Ardından kadınlar barikatları açmayan polise karşı kısa süreli oturma eylemi başlattı. Oturma eylemi direnişine karşı polis barikatı kaldırmak zorunda kaldı. Kadınlar, Sakarya Caddesi’ne “Kadınlara değil katillere barikat” , “Katil devlet işbirlikçi AKP”, “Jin jiyan azadi”, “Kadın yaşam özgürlük”, “AKP elini çocuklardan çek” sloganları atarak yürüdü.
‘Ne oldu SİHA’larınız vardı bir tane çocuğu bulamadınız’
Sakarya Caddesi’ne varan kadınlar burada basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasından önce Ankara Kadın Platformu’ndan Buse Uçer, “Gücünüz her şeye yetiyor da kayıp kadınları çocukları bulmaya mı yetmiyor. Sevgili kadınlar bugün direnişimizle mücadelemizle katillerin karşısına dikilmeyen barikatları aştık. Narin’in katilleri yargılansın diye bugün buradayız, Rabia Naz’a ne oldu demek için bugün buradayız. Gülistan Doku nerede demek için buradayız. Biz kadınlar direnişimizle bu karanlığı delip geçeceğiz. AKP’nin politikalarıdır Narin’in ölmesinin sebebi. Her gün diyorlar ki ‘savaşa yatırım yapıyoruz, İHA’larımız SİHA’larımız var’. Ne oldu? 19 gündür bir tane çocuğu küçücük bir köyde bulamadınız. Binlerce insan depremde göçük altında kaldı bulamadınız. Hala depremdeki çocuklar bulunamıyor cemaatlere tarikatlara teslim ettiniz. Narin’e ne oldu. Aile dostuymuş bıktık sizin kutsal ailenizden. Leyla’ da böyle ölmedi mi, Ecrin bebeğe ne oldu söyleyin. Gülistan Doku’yu kaybeden bu devlet karşısında çocukların hesabını, kadınların hesabını yine biz kadınların mücadelesi soracak” sözlerini kullandı.
‘Çocuğu bulamadılar adalet isteyenleri darp ettiler’
Ardından platform adın basın metni okundu. Basın metninde şu ifadeler yer aldı: “8 yaşındaki Narin 21 Ağustos Çarşamba günü, ailesi tarafından gönderildiği Kuran kursundan çıktıktan sonra 80 mette mesafede kayboldu, 120 hanelik köyde 19 gün boyunca bulunamadı. 19 gün sonra didik didik arandığı söylenen köye 3 kilometre uzaklıktaki bir derede cansız bedeni bulundu. Günlerdir “çok kapsamlı araştırma yapıyoruz” diye açıklama yapanlar, ne hikmetse köyünden yalnızca 3 kilometre uzaklıkta olan bir çocuğu 19 gün boyunca bir türlü bulamadılar. Ama dün Narin için adalet isteyenleri darp etmekten, yürüyenlerin elindeki Narin fotoğrafını yırtmaktan da geri durmadılar.
Tanıyoruz çünkü çocuklara karşı işlenen herhangi bir suçun failinin tarikat, cemaat ya da hükümet bağlantısı olduğunda konu hep “çok hassas” olduğu için soruşturmaların kapatıldığına, delillerin karartıldığına, faillerin aklandığına yıllardır tanıklık ediyoruz.
Siyasal iktidarın her seferinde çocukları değil failleri koruduğunu alenen söylemekten çekinmediği hassasiyetini: Ensar Vakfı’nda çocukların istismar edilmesine “bir kereden bir şey olmaz” diyenlerden, tüm delillere rağmen Rabia Naz cinayetinin üstünü örtenlerden, 6 yaşındayken evlilik yoluyla istismar edilen H.K.G. davasından, Kuran kurslarında, tarikat yurtlarında ölü bulunduğu ya da intihar ettiği söylenen onlarca çocukla ilgili yapılan açıklamalardan tüm kodlarıyla tanıyoruz.
‘Kaybolan çocukların sayısı giderek artıyor, veriler açıklanmıyor!’
Bu coğrafyada günde yaklaşık 40 çocuk kayboluyor. TÜİK kaybolduktan sonra bulunan çocuk sayısını açıklıyor ama toplam kaç çocuğun kaybolduğunu 2016’dan bu yana açıklamıyor. Tarikatlarla çocuk koruma protokolü imzalayan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 6 Şubat depremleri sonrasında kaybolduktan sonra bulunan çocuk sayısını gün gün açıklarken toplam kaç çocuk hakkında kayıp bildirimi olduğunu hâlâ açıklamıyor. Bakanlık kamuoyuna kayıp hiçbir çocuğun olmadığını söylüyor ama Deprem Mağdurları ve Kayıp Yakınlarıyla Dayanışma Derneği’nin verilerine göre en az 38 çocuğun akıbeti halen bilinmiyor. İçişleri Bakanlığının 2019 verilerine göre Türkiye'de yılda ortalama 10 bin çocuk kayboluyor. Kayıp çocukların sayısı son yıllarda üç kat artarken, Adalet Bakanlığı Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğü verilerine bakıldığında çocuğa karşı işlenen suçların 8 yılda ikiye katlandığı görülüyor. Cezasızlık politikası çocuklara karşı işlenen suçları artırmaya devam ediyor!
‘Katilleri biliyoruz’
Kadına yönelik erkek şiddeti gibi çocuk istismarı da politiktir çünkü failler gücünü yasalardan, cezasızlıktan, siyasal iktidarın söylem ve eylemlerinden alıyor. Erkeklerin kadına karşı işlediği suçlarda olduğu gibi, çocuğa karşı işlenen suçlarda da cezasızlık politikası failleri güçlendirmeye devam ediyor. Narin’in katillerini biliyoruz! Gülistan’ı bin 709 gün önce kaybedip delilleri karartanları, Nadira’nın soruşturmasını bütün delillere rağmen kapatanları bildiğimiz gibi Narin’in katillerini de biliyoruz. Kadınları, LGBTİ+ları, çocukları, hayvanları hedef haline getirirken tarikatlarla çocuk koruma protokolü imzalayanları, tarikat yurtlarında çocuklar istismar edilirken failleri aklamak için torba yasaları gece yarısı apar topar geçirmeye çalışanları biliyoruz. Çocuk istismarını evlilik adı altında meşrulaştırmaya çalışanların, kadın cinayetlerinde fail aklayanların İstanbul Sözleşmesi’nden neden korktuklarını da çok iyi biliyoruz! Küçük bir kız çocuğu olan Narin’in cenazesinde ellerinde bir bayrak gibi taşıdıkları gelinlikle, arkasına saklanmaya çalıştıkları kutsal aile kodlarını ve o kutsal ailelerde kaç kız çocuğunun istismar edildiğini, kaç kadının erkek şiddetine mahkûm edilmek istendiğini biliyoruz!”