Zilan’ın ışığıyla
- 09:01 28 Haziran 2024
- Kadının Kaleminden
"Zilan, özgür yaşam sembolü, destansı direnişin timsalidir. Bizler de bu destansı cesaretin, görkemli mirasın ardılları olarak sevgili Zilanlara, Beritanlara, Arinlere, Semalara ve Delallere söz veriyoruz ki yolumuzdan bir milim şaşmadan yürümeye devam edeceğiz."
Leyla Güven*
Alanı dağ ateşiyle ısıtan yüzünü,
Kanla yıkayan dostum,
Sen uyurken dudağından gülümseyen bordo bir gül,
Benim kalbimi harmanlayan isyan olursun,
Şimdi düzgün gövdemde
Uğultuyla büyüyen sessizlik
Bir gün benim
Patlamaya sabırsız mavzer olsun…
Başını omzuma yasla,
Göğsümde taşıyayım seni,
Gövdem gövdene can kurban olsun…
Haziran ayı Kurdistan’da zamanın çiçeğe durduğu aydır. Toprağa can vererek doğayı yeşillendirerek rengârenk güzellikler yaratan aydır da aynı zamanda. Ama bizim içimizde 96’yla başlayan ince bir sızıdır. Yüreğimizi kanatarak açan çiçeklerin ayıdır. Zilan’ın, Sema’nın ayıdır.
Destansı direnişin mucizesi
Zilan ayrık otlarının boy verdiği boğulmak üzere olan kadim ülkesini gül bahçesine çevirmek için çıktı yola, bu yolun zorlu, meşakkatli olduğunu bilerek; zalimlere boyun eğmeyerek kafa tutarak ve onların yüreğinde bir sancı, bir yara olarak yürüneceğini de biliyordu. Bu yüzden yürüttüğü kavgada ortalığı gaz, toz, barut bulutlarıyla kaplıyordu. Egemenlerin kalbine korku salıyordu. Bunu yaparken sadece egemende etki yaratmıyordu, aynı zamanda pratik zekâsıyla, muhteşem öngörüsüyle ve davasına bağlılığıyla da coğrafyamızda büyük bir değişim, dönüşümün habercisi oluyordu. Erk zihniyet tarafından sınırları belirlenen, kendisi dışında herkesin olan kadının kendi farkına, gücüne varışına neden olarak ezberleri bozuyordu. Bunu Dêrsim özgülünde dalga dalga tüm dünyaya yayıyordu. Zilan, Dêrsim’de savaş tacirlerini dumura uğratarak onları bir kadın tarafından gafil avlayarak, acılarına acı katmıştı. Ve artık evlerinde her türlü hakarete, şiddete maruz bıraktıkları kadınlar biliyordu ki, bir kadın destan yazıyordu. Bu durumu erkeklerin anlamaları güç oldu. Sindirmesi ise hiç kolay değildi. Çünkü bu destansı direniş insanlığın ruhunda mucizeler yaratıyordu. Kadının, tarihin derinliklerinden bu yana yaşadığı ağır ve çetin kış, 96 ile birlikte yerini tatlı bir direnişe bırakmıştı. Bu direnişin sıcaklığıyla artık ısıtabilecekti kendini ve nihayet umudunu ete kemiğe büründürecektir.
Zilan…
Herkes umudun yalnızken imkânsızlıklar ve felaketlerde edilecek son dua ya da pembe bir düşlem olmadığını öğrenecektir. Çünkü Zilan’da umut aktif bir varoluştu. “Ben buradayım, iliklerime kadar umudu yaşıyorum” demekti. Bu nedenle 96 yılının kutsal Haziran ayında bir manifesto doğdu diyoruz. Yaşamın girdabında savrulup duran insanlara bir ayna tuttuğu için. Tıpkı şairin dediği gibi “Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara göğe bütün evrene karışırcasına.” Biz de diyoruz ki “Yaşadın mı Zilanca yaşayacaksın, ölürken dahi evrenin her parçasından yeniden doğabileceksin, ölümsüzleşebileceksin, doğan her kız çocuğunda yeniden hayat bulacaksın…
Zor bir seçim olabilir
Kurdistan devrimine sevdalı olduğu kadar, evrensel değerlere sevdalı olmak da önemlidir. “Özgürlük ağır bir yüktür, ruhun yüklenmesi gereken büyük ve garip bir sorumluluk. Kolay değildir, verilen bir armağan değil, yapılan bir seçimdir. Bu da zor bir seçim olabilir. Yol yukarıya, ışığa doğru çıkar ama yüklü yolcu yolun sonuna asla varamayabilir de” diyor sevgili Ursula. Hiç kuşku yok ki sevgili Zilan yolun sonuna ulaşabilenlerdendir. Ana tanrıça kültüründen süzülerek gelen bilge kadın olmayı başarabilenlerdendir. Kürt kadın hareketine büyük bir direniş kültürü bırakabilendir. Kürt Halk Önderliğine yaklaşımın kadınlar açısından hayatiyet sorunu olduğunu ispatlayanlardandır. Tıpkı sevgili Sema’nın dediği gibi “Nasıl ki gökyüzünde iki güneş olmayacaksa, benim için de iki merkez iki yaşam kaynağı olmayacaktır.”
Özgür yaşam sembolü
Zilan, özgür yaşam sembolü, destansı direnişin timsalidir. Bizler de bu destansı cesaretin, görkemli mirasın ardılları olarak sevgili Zilanlara, Beritanlara, Arinlere, Semalara ve Delallere söz veriyoruz ki yolumuzdan bir milim şaşmadan yürümeye devam edeceğiz. Ana tanrıça kültürünü kuşanarak Jineoloji kapsamında tüm kadınlara ulaşacağız. Cadı kadınlar olarak bahçelerimize direnişi doldurup cadı süpürgelerimizle erk, eril, cinsiyetçi zihniyeti süpüreceğiz. Halkımızın yıllardır büyük emek ve bedellerle kesintisiz yürüttüğü mücadeleyi mutlaka başarıya ulaştıracağız. Bedenlerimiz tutsak olsa da zihinlerimiz, yüreğimiz ada ada özgürce dolaşacak. Bir kez daha Heval Zilan ve Sema şahsında yaşamımıza anlam katan özgür yürekli tüm kadınları Hypatia, Rindêxan, Sakine ve daha binlerce kadın yoldaşımızı saygı, sevgi ve minnetle anıyoruz.
Ve diyoruz ki “Sorun yaşayıp yaşamamak değil, doğru yaşamasını bilmektir…” A.Ö.