Barbara Spinelli: Umut hakkı barış sürecinin ilk adımıdır 2025-04-24 09:01:20   HABER MERKEZİ - Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dönük sürdürülen tecrit koşullarını değerlendiren ELDH Eşbaşkanı Barbara Spinelli, “Umut hakkı, barış hakkından söz edebilmek için ilk koşuldur; barış hakkına ulaşmanın ilk adımıdır” dedi.    Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısının üzerinden iki ay geçerken,  çağrıya dair siyaset ve sivil toplum örgütleriyle yapılan görüşmelerin yanı sıra, farklı kesimler de, sürece önem verdiklerini ve bunun için de  Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü üzerinde duruyor. Kürdistan ve Türkiye’nin yanı sıra uluslararası arenada da süreci yakından takip eden siyasetçi ve sivil toplum örgütleri ise  “umut hakkının önemini vurguluyor.    Uluslararası Tecrit Delegasyonu’nda yer alan ve bin 500 imzacı avukattan biri olan, ELDH Eşbaşkanı ve Avukatlar için Avukatlar üyesi Barbara Spinelli, Türkiye’nin sürece yaklaşımına ve umut hakkına ilişkin konuştu.    Aynı zamanda daha önce Abdullah Öcalan ile görüşülmesi için CPT’ye başvuran avukatlar arasında yer alan Barbara Spinelli,  sözlerine Avrupa Halk Mahkemesi’nin geçtiğimiz günlerde toplanmasına değindi. Rojava’ya dair alınan kararları değerlendiren Barbara Spinelli, “Dünyanın dört bir yanından gelen çok nitelikli yargıçlar ve jüri üyeleri, Türkiye yetkililerini Rojava’da işlenen saldırı suçları, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçlarından suçlu buldu. Ben de kamu iddia heyetinin bir üyesiydim ve bu suçlara dair birçok kanıt topladık. Bunlar karar metninde çok iyi bir şekilde açıklanıyor. Bu karar, uluslararası, Avrupa ve ulusal düzeydeki yetkililere ve bölgede barış isteyen herkese yönelik tavsiyeler içerdiği için çok önemli bir başlangıç noktasıdır. Elbette Türkiye yetkilileri için de geçerli ama onlar mahkemeye katılmadıkları için, umarım bu tavsiyeleri dikkate alırlar, ama bundan çok emin değilim” dedi.    ‘Rojava’da yaşananlar soykırıma yakındır’   “Herkesin bilmesi gereken çok önemli bir diğer konu da, Rojava’da yaşananların soykırıma çok yakın olduğudur” diyen Barbara Spinelli, her gün sivillerin insansız hava araçlarıyla katledildiğini ifade etti. Barbara, “Her gün Rojavalı belediyelerine yönelik saldırılar oluyor. Her gün çevre yok ediliyor ve insanlar evlerini terk etmeye zorlanıyor. Bu karar, Türkiye yetkililerinin doğrudan yaptığı ya da başka paramiliter gruplara yaptırdığı askeri operasyonlar sırasında 2018’den bugüne kadar Rojava’da neler yaşandığını kabul etmek için çok önemli bir başlangıç noktasıdır. Bu, barış için bir başlangıçtır; çünkü neler yaşandığını, kaç masum hayatın yok olduğunu, çevrenin ve kültürün nasıl tahrip edildiğini bilmeden barışı konuşmaya başlayamayız” diye belirtti.    ‘Umut hakkı barış sürecinin ilk adımıdır’   Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı çağrı ardından en çok konuşulan gündem  umut hakkı oldu. Çağrının etkilerini ve umut hakkını değerlendiren Barbara Spinelli, “Umut hakkı, barış hakkından barıştan söz edebilmek için ilk koşuldur; barış hakkına ulaşmanın ilk adımıdır. Umut hakkı sadece Sayın Öcalan için değil, tüm siyasi tutuklular içindir. Çok uzun süreli yargılamaların ve uzun süreli tutuklulukların ardından, üstelik çoğunlukla tecrit koşullarında geçen bu süreçlerden sonra, bir ışık görme hakkıdır. Bu yüzden umut hakkı, barış sürecinin ilk adımıdır ve Öcalan açısından bu, ailesiyle görüşebilme, avukatlarıyla görüşebilme ve barış sürecine cezaevi dışında, cezaeviyle bağlantılı bir yaptırım sisteminin dışında katılabilme özgürlüğü anlamına gelir. Dolayısıyla Türk yetkililerin barış sürecini somut, gerçek ve mümkün kılmak için atması gereken ilk adım, Sayın Öcalan’ı bu sürece özgürce katılabilecek bir duruma getirmektir. Aynı zamanda Türkiye’de tutuklu bulunan tüm siyasi mahkumların haklarına da saygı gösterilmelidir” diye ifade etti.    ‘Türkiye AİHM kararlarını tanıdığını göstermeli’     Barbara Spinelli, umut hakkı kararının uygulanmasının AKP iktidarına bağlı olduğunu söyleyerek, “Elbette Avrupa kurumlarının ve Avrupa Konseyi’nin tutumu, Türkiye’den Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararını gerçekten uygulamasını talep etmek konusunda daha güçlü olabilir. Ancak bence artık bu noktada, barış sürecinin ilk adımı olarak, Türkiye’nin AİHM kararlarını tanıdığını ve uygulamaya başladığını göstermek için harekete geçmesi gerekiyor. Aynı zamanda Avrupa Konseyi’ne bağlı CPT tarafından yapılan tavsiyelerin de uygulanması gerekiyor. Çünkü insan hakları ihlalleri çok açık ve Avrupa düzeyinde net bir şekilde tanımlanmış durumda. Artık sıra Türk yetkililerde: Politik olarak harekete geçip gerçekten Avrupa çerçevesine inandıklarını, bu bağlamın bir parçası olmak istediklerini ve bu kararları Sayın Öcalan ve tüm siyasi tutuklular için uygulamak istediklerini göstermeleri gerekiyor” sözlerine yer verdi.    ‘Avukatlarıyla görüştürülmemesi endişe kaynağı’   Barbara, devamında şunları dile getirdi: “Sayın Öcalan’ın avukatlarıyla görüştürülmemesi biz Avrupa ve uluslararası hukukçular için birincil endişe kaynağı. Bu nedenle, uluslararası hukukçular ağının tamamı Sayın Öcalan’ın avukatlarının taleplerini dikkatle takip ediyor ve onların İmralı’da Öcalan’ı ziyaret etme taleplerini güçlü bir şekilde destekliyor. Barış sürecine başlanabilmesi için atılması gereken ilk adım, Sayın Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesinin mümkün kılınmasıdır ve bu görüşmelerin özel, gizli şekilde gerçekleşebilmesidir. Çünkü bu durum insan hakları kurallarının çok ciddi bir ihlalidir. Bu yüzden dünyanın dört bir yanından binlerce avukat, Öcalan’ın avukatlarıyla dayanışma içinde imza kampanyalarına katıldı ve Türk yetkililere başvurular yaparak Öcalan ile görüşmelerin mümkün kılınmasını talep etti. Biz bunu, avukatların İmralı’da düzenli olarak ziyaret etmesine izin verilene kadar sürdürmeye devam edeceğiz.   ‘Sayın Öcalan özgür olursa demokrasi ve barışa etkisi olacaktır ‘     Ben de dâhil olmak üzere birçok Nobel Barış Ödülü sahibi, Türk yetkililere çağrıda bulunan bir bildiriyi imzaladık. Bu bildiri Brüksel’de, Avrupa Parlamentosu’nda sunuldu. Öcalan’ın yaptığı bu çağrının Türkiye ve bölge için kalıcı barışa yönelik tarihi bir fırsat olduğunu vurgulamak istedik. Bu çağrı yalnızca Türkiye için ya da yalnızca bölge için değil, dünyada demokrasi için de son derece önemlidir. Sayın Abdullah Öcalan’ın barış sürecine gerçekten ve somut bir şekilde katılabilmesi sağlanmalıdır. Bu konuda ulusal ve uluslararası düzeyde hepimizin sorumluluğu vardır: Öcalan’ın bölgedeki barışın inşası için yürütülecek müzakerelere dahil edilmesini talep etmek. Çünkü eğer Sayın Öcalan barış sürecine katılmakta özgür olursa, bunun yalnızca bölge için değil, dünya genelinde demokrasi ve barış adına etkisi olacaktır. Bu nedenle bu konuda olumlu haberler almayı gerçekten bekliyoruz.”   ‘Çağrı ciddiyetle ele alınmalı’   Hukukçular olarak, Nobel Barış Ödüllü isimler ve uluslararası kurumlar ve Avrupa Parlamentosu üyeleriyle birlikte Brüksel’de yaptıkları çağrıyı hatırlatan Barbara Spinelli son olarak şöyle konuştu: “Bu nedenle şu an yürütülmekte olan müzakereler konusunda gerçekten umutluyuz ve gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz. Barış sürecine dahil olan tüm tarafların bu benzersiz fırsatı değerlendirmesini ve umut hakkını, ardından da barış hakkını bölgedeki tüm halklar için mümkün kılacak gerekli tüm adımları atmasını umuyoruz. Müzakere sürecindeki tüm adımları dikkatle izliyoruz ve Sayın Öcalan’ın yaptığı çağrının bu kez tüm ilgili taraflar tarafından ciddiyetle ele alınmasını umuyoruz. Hukuki çerçeve artık çok açık ve net. Şu anda gereken tek şey, bu kararların uygulanması için siyasi iradedir. Umudumuz, Türk yetkililerin insan haklarıyla ilgili tüm kararları ve tavsiyeleri hayata geçirme yönünde siyasi bir kararlılık göstermesidir.”