Ulusal Birlik çalışmalarında Başûr’un durumu 2025-03-14 09:04:09     “En son, KNK Hewler Bürosu temsilcisi Deniz Bülbün’ün KDP denetimindeki Hewler’de katledilmesi ve KDP’nin hala katliamı aydınlatmaması da gelinen aşamada KNK açısından da ulusal birliği artık KDP dışında ele almanın zamanının geldiğini göstermiştir. Bu gerçekleştikçe Başûr’daki kadınlarla daha özgür ve rahat ulusal birliği tartışmak mümkün olacaktır. Çünkü artık Başûr’da halkımız ve kadınlarımız için de ‘Dem Dema Azadîyê’ ye.”   Nilüfer Koç   Ulusal birlik mevzusunda Başûr’daki geleneksel Kürt siyaseti sorun olduğu gibi kadın ulusal birliğinde de ağır bir baskı söz konusu ve dolayısıyla kadınların özgürlüğü talep etmesi ciddi sıkıntılara yol açabilmektedir. İslami hareketlerden, “komünist” ve “sosyalist” partilerdeki kadınların yanı sıra KDP ve YNK’nin kadın kolları mevcut. 2003’den sonra uluslararası güçlerin bu parçayı piyon olarak ele almalarından dolayı salt siyasetten değil toplumsal alana da oluşturup finanse ettikleri çok sayıda hükümet dışı örgütler (NGO-STK) kurdular ya da yurtdışından Başûr’a gelenlere kurdurttular. Bu konuda en fazla da kadın alanına müdahale ettiler. Orta sınıf kadına imkân tanıyarak, elit bir kadın tabakası oluşturarak, Batı tarzı maddiyata dayalı özgürlük anlayışını topluma model olarak gösterdiler. Modernlik batılı olmak gibi algılandığı için kadın özgürlüğü konusunda da gözler hep Avrupa ve ABD’ye yönlendirilmiştir. Kadınlar ve kadın örgütleri bu nedenle adeta kendi toplumuna yabancıların mantosunu giydirmeyi ilerleme ve modernleşme olarak geliştirmeye çalıştılar. Çünkü projelerinin finanse edilmesinin bir şartı da buydu. Başka sömürge deneyimlerinden de biliyoruz ki kadın üzerinden toplumsal yaşam dizayn edilmeye çalışılmıştır. Bu konuda da özellikle NGO’lar kullanılmıştır. Nitekim sol yelpaze artık NGO’lara hükümet dışı değil hükümete bağlı örgütler adını vermektedirler. Güney’deki kadın özgürlük anlayışları bu nedenle ciddi bir sıkıntıdır.    Yine Saddam sürecinden başlayarak daha sonra da Kürt iktidarının ekonomiyi salt petrole endekslemeleri sonucu ziraat, hayvancılık, tarım gibi üretim alanları bitirilerek kentlere yoğun göçün önü açılmıştır. Kentlerde kadının yaşamı kelimenin tam manasıyla dört duvar arasına hapis olmaktır. Kent yaşamının anonim yapısı da eklenince kadınlar yalnızlığın yol açtığı güvensizlik nedeniyle kırsalda sahip olduğu öz güvenini de yitirmiştir. Bu kitlelere ise İslami partiler yeni bir kimlik vermektedirler.    Erkek yorumuna dayalı siyasal araç olarak kullanılan bu İslam ile kadına köleliği bir değer olarak dayatmaktadırlar. Yine Türkiye ve İran devletlerin de işbirliği içerisinde oldukları Kürt İslami örgütleriyle özellikle bu alanlara yatırım yapmaktadırlar.    Ancak gerek din gerekse batı eksenlilik üzerinden dayatılan erkek egemenlikli iktidara karşı kadınlarda ciddi bir rahatsızlık var. Çünkü Bakûr ve Rojava yanı sıra Rojhilat’da filizlenen jin jiyan azadî hamlesi kadınlarda ciddi cesaret ve güven açığa çıkarmıştır. 2003 yılından bu yana yaşananların kadınları pek mutlu etmediği aşikârdır. Siyasi partilerde ya da kotalar üzerinden milletvekili ve bakanlık düzeyinde görevlendirilen kadınlar da hep üstten aldıkları talimatlarla hareket etmekten hoşnut değiller. Partilerin kadın kollarının kadına yaklaşımı da çoğu kadın tarafından sorgulanmaktadır. Ancak iktidar da olan eril mantık, namus kavramını ses çıkaran kadınlara karşı bir Demokles kılıcı gibi kullanmaktadırlar. Bu tür durumlarda kadına sahip çıkmak da bir o kadar sorunlu olabilmektedir. Çünkü karma yapılar içerisinde kadına biçilen rol geleneksel feodal düzeni kentlerde de idame ettirebilmektir. Kendi içinde de ikiye bölünmüş Başûr’un KDP iktidarlı Sarı bölgelerinde feodal baskı daha görünür olurken YNK liderliğindeki Yeşil bölgelerde kendisini ifade eden kadını görmek daha mümkündür. Çünkü tarihsel olarak Yeşil bölge Rojhilata yakın olması nedeniyle bu sınır hattında Kürt aydınlanması daha etkili olmuştur. Bu alanlarda tarihte de siyasette, sevk ve idarelere damgasını vuran çokça kadın çıkmıştır. Yine bu bölgelerde büyük şair kadınlar da çıkmıştır. Bu zemine dayanan YNK bu nedenle kadını biraz daha görünür kılan orta yol, daha doğrusu sosyal demokrat bir çizgi benimsemiştir. Her iki bölgede ise tıpkı Ortadoğu genelinde olduğu gibi ya Türk ya Fars ya da Arap damgalı iktidar İslamıyla Kürt erkek egemenliğini kadının köleliği üzerinden inşa etmektedirler.    Bunlardan hareketle Abdullah Öcalan’ın 1992’da belirttiği “Güney devrimi kadın devrimi olacaktır” tespitinin hala güncelliğini koruduğu, ancak bu parça kadın örgütlemesinde daha farklı yöntem ve dilin gerekli olduğunu görmek ve anlamayı gerektirmektedir. Devrimin mayasının çelişkiler olduğu gerçeğinden hareketle bu parçadaki kadınları örgütlemek mümkün. Bu parçaya bu nedenle ne Bakur ne de Rojava gözü ve beklentileriyle yaklaşmak ne de örgütlemesinin kolay olduğunu beklemek lazımdır. Burada inşa edilen bölgesel ve küresel sömürgeciliğin özgünlüğü anlaşıldıkça kadın üzerinde inşa edilen çifte sömürü ve baskı da anlaşılacaktır.    KNK’de bu nedenle 25 yıldır yürütülen ulusal birlik çalışmalarında, Bakûr ve Rojava savaş cenderesine rağmen çözümlerin geliştirildiği parçalar olurken Başûr hala sorunsallık kapsamındadır. Oysa Başûr’a bağlı Maxmur ve Şengal’de de kadın özgürlüğü önemli oranda geliştirilmiştir. Ancak Başûr içerisinde bu iki alan da ada biçiminde kalmaktadır. Başûr’da feodal ve küçük burjuva erkek egemenliği kadın özgürlüğünü kabul ederek demokrasiye açık hale getirilmedikçe kadının özgürlüğü de zor olacaktır. Bu konuda öncelikle KNK çatısı altında yapılan Başûrlu kadınlar arasında birlik oluşturma ve bu birliği politik değil de kadınlar arası dayanışmaya dönüştürmede çok başarılı olunduğu söylenemez. Çok sayıda özgün kadın çalıştay, panel, seminer ve konferansların yapılmasına rağmen henüz istenilen sonuçlardan uzaklık söz konusu.    Başûr’un özgünlüğünü ele alırken bu elbette ne toplumu ne de kadınları suçlama amacıyla yapılmaktadır. Toplum ve kadınların yerel ve küresel sömürgecilerin cenderesinde tutulması elbette Başûr’daki siyasal iktidarla alakalıdır. Bu iktidar tek diğer parçalara değil aynı zamanda Başûr toplumu üzerinde de bir kambur gibi yüktür. Artık taşınması zor bir yüktür. Çünkü gençlik nefes alamadığı için ülkeyi bin bir türlü zorluk ve tehlikeleri göze alarak binlerce kilometre uzaklıklara kaçmakta. Kadına karşı şiddetin haddi hesabı yoktur. Yer altı ve yer üstü zenginliklerine rağmen işsizlik, yoksulluk ve açıklığın baş gösterdiği Başûr’da toplumun artık dayanma gücü kalmamıştır. Adaletsizliğin en büyüğü, azınlıkta olan zenginler ile çoğunlukta olan yoksullar arasında açılan makastır. Ekmek ve maaşlar siyasal çıkarlar gerektiğinde verilmektedir. Kısacası toplumu açlıkla terbiye etme durumu söz konusudur. İntihar oranı en fazla toplumun demokratikleşmesinde başat rol oynayan kadın ve gençlikte yaşanmaktadır.    Yine iktidar başarısızlığını örtbas etmek için kullandığı milliyetçiliği hem Başûr’a dayatmaktadır hem de özellikle Öcalan’ın geliştirdiği demokratik konfederal çözüme karşı Başûr, Rojava, Rojhilat ve yurtdışında dayatmaktadır. İktidardan bahsederken bu konuda adres olarak KDP’yi göstermek yanlış olmayacaktır. Çünkü KDP’nin tarihi anlaşıldıkça rolü, misyonu, ulusal birliğe verdiği zararların yanı sıra kadına biçtiği kefen de daha iyi da anlaşılacaktır. KDP’nin salt bir parti olmadığını, 80 yıla varan bir çizgi, ideoloji olarak Kürdistan’da inşa edildiğini anlamak önemlidir. Aynı zamanda zihniyet yapılanmasına göre bir yaşam biçimidir. Kürdistan’ı 21. yüzyılda değişen bölge ve dünya içerisinde 20. yüzyıl gelenekleri içerisinde tutarak Kürtlerin değişimden faydalanmamasını sağlamaktadır. Bu bakımdan dar bir parti biçiminde ele almamak lazım. Yine zamanında KDP’ye alternatif olarak çıkan YNK, her ne kadar kadına daha yumuşak yaklaşıyorsa da Kürdistan’ın ezici çoğunluğunda gelişen özgür kadın ve demokratik Kürdistan olgusuna ne kadar açık olacağını da zaman gösterecektir.    Başûr’da özel olarak bölgesel ve küresel sömürgeci güçlerle kurdukları ittifaklar nedeniyle elit bir siyaset anlayışı hakimdir. Yani toplum siyasetin öznesi değil nesnesi olduğu müddetçe toplumsal iradeleşme hep sorun olarak kalacaktır. Şimdi bu bakımdan gelinen aşamada hem kadınların ve hem de toplumun üzerindeki baskı cenderesinin kaldırmak ve kurtuluşun yolunu açmak için ulusal birlik tartışmalarında artık KDP’nin dahiliyeti ciddi anlamda sorgulanmalıdır.    Kadın ulusal birlik çalışmalarında bana göre öncelik bu olmalı. Bu zihniyet Kürdistan’da tecrit edilmediği müddetçe ne Başûr’daki kadınların ne diğer parçalardaki kadınların geleceği garantiye alınamayacaktır. KNK, 25 yıldır aralıksız olarak tüm zeminlerine KDP’yi dahil etmeye çalışmıştır. KDP ise sürekli KNK’ye karşı oluşumlar inşa ederek sonuç almaya çalışmıştır. Ancak başarılı olamamıştır. En son, KNK Hewler Bürosu temsilcisi Deniz Bülbün’ün KDP denetimindeki Hewler’de katledilmesi ve KDP’nin hala katliamı aydınlatmaması da gelinen aşamada KNK açısından da ulusal birliği artık KDP dışında ele almanın zamanının geldiğini göstermiştir. Bu gerçekleştikçe Başûr’daki kadınlarla daha özgür ve rahat ulusal birliği tartışmak mümkün olacaktır. Çünkü artık Başûr’da halkımız ve kadınlarımız için de “Dem Dema Azadîyê” ye.