İktidarın aile ve nüfus politikalarına tepki: Örgütlenelim! 2025-01-12 09:02:01   Nazlıcan Nujin Yıldız   İZMİR - Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde Nüfus Politikaları Kurulu ve Aile Enstitüsü kurulmasına tepki gösteren kadınlar, kadın düşmanı politikalara karşı örgütlenme çağrısında bulundu.   Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde Nüfus Politikaları Kurulu ve Aile Enstitüsü kurulmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararnameleri, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla 25 Aralık 2024 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlandı. Bu kararla birlikte nüfus politikalarının eşgüdümlü bir şekilde yönetilmesi ve aile yapısının korunmasına yönelik çalışmaların ele alınması hedefleniyor. AKP'nin hazırladığı nüfus ve aile politikalarına kadınlar tepki gösterirken bu politikalarla, kadınların bireysel özgürlüklerinden uzaklaştırılması da hedefleniyor. Aile Enstitüsü, kadınları temel olarak "anne" ve "eş" rollerine sıkıştırarak toplumsal hayattaki varlığını sınırlıyor. Öte yandan nüfus artışına odaklanan politikalar ise doğurganlık oranlarını artırmayı hedeflerken kadınların çalışma yaşamına ve kamusal alandaki varlıklarına yönelik ciddi bir tehdit oluşturuyor.   Bakanlık bünyesinde oluşturulan enstitü ve kurula tepki gösteren kadınlar, iktidarın kadınları şiddet gördükleri evlere hapsetmek ve kadınların kamusal alandaki varlığını yok etmek istediğini belirtti. İktidarın, “kutsal aile” söylemleriyle ve nüfusu arttırmaya yönelik oluşturdukları politikalarla kadınları tahakküm altına almak istediğini ifade eden kadınlar, bu politikalara karşı örgütlenme çağrısında bulundu.       394 kadın katledildi   Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) İzmir İl Temsilcisi Tülin Osmanoğulları, geçtiğimiz yıl “aile şuralarının”  yapıldığını ve bu şuralarda nelerin tartışıldığının, kimlerle tartışıldığının bilinmediğini hatırlatarak kadınların, özellikle İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldıktan sonra kutsal aile politikalarından vazgeçilmesi gerektiğini söylediklerini ifade etti. Tülin Osmanoğulları, kutsal aile söylemlerinin kadın katliamlarını arttırdığını vurguladı. Tülin Osmanoğulları,  “Biz 3 Ocak’ta yıllık verilerimizi yayınladık. Şu ana kadar 2010 yılından beri açıkladığımız en yüksek veriler. 394 kadın cinayeti, 250 küsur da şüpheli kadın ölümü. Bu korkunç bir rakam. Derler ya, görünen köy kılavuz istemez diye, bunun tek sorumlusu koydukları bu politikalardır. Biz haykırdık ve sonucu böyle çıktı. 2025’e girerken dedik ki bizi yönetenler, bu işin esas sorumlusu olan aile bakanlığı, belki bu verilerden bir ders çıkarmıştır. Çıkara çıkara ne çıkardılar? Doğurganlık seferberliği başlatmayı düşünüyorlar” dedi.   ‘En büyük toplumsal muhalefe, kadın hareketi’   İktidarın nüfus politikaları kapsamında yaptığı çalışmalara tepki gösteren Tülin Osmanoğulları, ülkedeki ekonomik krize dikkat çekerek, “Asgari ücretin 22 bin lira, en düşük ev kirasının 15 bin lira olduğu bir ülkede, sen çocuk sayısını dert ediniyorsun. Neden dert ediniyorlar? Çünkü bizim ülkemizde ve dünyada da bu böyle, artık sokağa çıkan ve en büyük toplumsal muhalefet kadın hareketi, kadınlar. Kadınları da eve hapsetmenin en kolay yolu ne? Doğursun 3-5 tane çocuk hatta nasıl doğuracağına bile, normal mi sezaryen mi, ona da bizi yönetenler karar versin. Eve hapsetsinler, onlar da istediği gibi o ailelerde erkekler, kadına istediği şiddeti uygulasın” şeklinde konuştu.   ‘İktidar kadınlara karşı bir seferberlik başlattı’   İktidarın kadınlara karşı bir seferberlik başlattığını dile getiren Tülin Osmanoğulları, kadınların ve çocukların tamamen ölüme terk edildiğini, kadınların kutsal aile söylemleriyle eve hapsedildiğini ve iktidarın köleleştirilmiş bir kadın profili istediğini kaydetti. Tülin Osmanoğulları, “Bu kadar çok kadının öldüğü bir ülkede, çocukların yatağa yoksulluktan aç girdiği bir ülkede bunu dert edinip bir seferberlik başlatmışlar. Bizim yayınladığımız verilerde öldürülen 394 kadının 280’ni, aile içindeki erkekler tarafından, yüzde 70’e yakını evlerinin içinde, o kutsal aile dedikleri evlerin içinde öldürülüyor” diye belirtti. Tülin Osmanoğulları, bütün bunlara karşı kadınların söyleyeceği sözün “Örgütleniyoruz, sokağa çıkıyoruz” olduğunu ifade ederek, kadınların 2024 yılını sokakta, eylemlerle geçirdiklerini ve 2025’in de eylemlerle başladığını sözlerine ekledi.   İktidarın hala Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümüne, Gülistan Doku’nun 5 yıldır bulunmamasına, Narin Güran’ın kimler tarafından ve nasıl katledildiğine cevap veremediğini ifade eden Tülin Osmanoğulları, “Bu ülkede yeni doğan çetesi var. Çocuk, çocuk diyorlar ya o çocukları öldüren bir çete var ve bu çeteyi besleyen de aynı siyasi iktidar. O yüzden de bunun karşısında da kadınlar örgütleniyor, sokağa çıkıyor” diye belirtti.   ‘Sokağa çıkmaktan başka alternatifimiz yok’   Pandemi süreciyle birlikte esnek ve evden çalışmanın başladığını ve ardından kadınlar için evden ve esnek çalışma politikalarının devreye sokulduğunu dile getiren Tülin Osmanoğulları, kadınların eve hapsedilerek ev içindeki sorumlulukları almalarının amaçlandığını ve kadınların bireysel özgürlüklerinin kısıtlandığını ifade etti. Tülin Osmanoğulları, “Kadınlara bahşedilen hayat, böyle bir hayat; evin içine hapsolacak, tıpkı bu ülkeye atanmış bir ‘reis’ gibi evlerde de reisler olacak, o reisler ne diyorsa o olacak. Gerçekten inanılmaz bir sürece giriyoruz. Kadınlar olarak ağır yaptırımlarla karşı karşıyayız. Hem istihdam açısından hem de kamusal alandaki özgürlüklerimiz açısından. Aslında hepsini bir bütün olarak ele almak lazım. Hepsi bir bütün, kadınları köleleştiren, eve hapseden bir politikanın sonucunda hayata geçirilen şeyler. Bunun karşısında da bizim örgütlenip sokağa çıkmaktan başka alternatifimiz yok” sözlerine yer verdi.    ‘Bu sistem bizi öldürüyor’   Bu politikalara karşı kadınlara çağrıda bulunan Tülin Osmanoğulları, “Bu sistem, bizi öldürüyor. Bu sistem, en temel yaşam hakkımızı elimizden alıyor. Bu kadar açlığın, yoksulluğun olduğu bir ülkede, mevcut doğmuş çocukların, yatağa aç girdiği bir ülkede çocuk doğurmamak bizim özgürlüğümüz olmalı. Haklarımızdan, özgürlüklerimizden vazgeçmeyelim. Kendimize en yakın kadın örgütlerine, kime, nereye ulaşabiliyorsak gidelim, örgütlenelim, sokağa çıkalım. Mücadeleden başka yolumuz yok” dedi.   Bu politikalar ilk değil   İktidarın bu politikaları ilk defa yürütmediğini söyleyen Mor Dayanışma Temsilciler Meclisi üyesi Zeynep Eda Berfin Tozlu, kadınların en fazla aile içinde şiddete ve sömürüye maruz bırakıldığını ve buna rağmen evlere hapsedildiğini kaydetti. Kadınları tahakküm altına alabilmek için her daim “kutsal aile” söylemlerinin kullanıldığını vurgulayan Zeynep Eda Berfin Tozlu, “Bu enstitülerin, bu kurulun ve güttükleri kadın düşmanı politikaların da temeli buradan geçiyor. Kendi iktidarlarını yürütebilmek için kadın düşmanı politikalar güdüyorlar zaten. Kadın ve Aile Bakanlığı diye bir bakanlık vardı. Yıllar içinde değişimi sonucunda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olarak revize edildi. Yani kadınlarla ilgili politikaların çıktığı bakanlığın isminde, kadının adı yok. Dolayısıyla nüfus politikalarıyla aile ile ilgili yapacakları planlar da birbirinden bağımsız planlamalar değil. İşte, kadınların esnek çalışmalarla bir yandan eve hapsedilmesi, emek sömürüsünü devam ettirirken toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin devamlı olarak üretilmesine de sebep oluyor” şeklinde konuştu.   ‘Kadınlar yoksullukla sınanıyor’   Kadınlar üzerinde kurulmak istenen tahakkümün, toplumsal cinsiyet rolleriyle sürdürülmeye çalışıldığına dikkat çeken Zeynep Eda Berfin Tozlu, “Bunun bir tarafında annelik var, bir tarafında ev içi emek var, bir tarafında da kadının üzerinden güdülen beden politikaları var. Bunlardan bir tanesi de doğum oranları, nüfus politikaları. O yüzden hepsi birbirinin içine geçmiş bir döngü olarak devam ediyor. Son zamanlarda özellikle hem nüfus politikalarıyla hem de 2025 ılı için de ‘aile yılı olacak’ çıkışlarıyla üstünde çok fazla duruyorlar. Geçtiğimiz aylarda, kadının güçlendirilmesi için de bir bütçe açıkladılar. Kadınlar için yıllık 139 TL, günlük 38 kuruş gibi bir bütçe açıklaması yaptılar. Aslında kadınların güçlendirilmesi için ayırdıkları hiçbir bütçe yok. Bunun karşılığı bu. Bir yandan yoksullukla kadınları sınıyorlar bir yandan da kadınların özgürleşmesi önüne aile engelini koyuyorlar. Erkek egemen zihniyeti de arkalarına alarak buradan politika üretmeye devam ediyorlar” diye belirtti.   ‘Kadın düşmanı politikalara devam edecekler’   Kadınların evlere, ailelere ve karanlığa hapsedilmeye çalışılmasının, özgürleşmelerinin önünde bir engel olduğunu dile getiren Zeynep Eda Berfin Tozlu, bu politikaların, kadınların kıskaca alınmak istenmesi nedeniyle üretildiğini söyledi. 2024 yılında 394 kadının erkekler tarafından katledildiğini hatırlatan Zeynep Eda Berfin Tozlu, “Bu katliamlar, havadan gelen katliamlar değil. AKP-MHP iktidarının, kadın düşmanı olarak yürüttüğü politikaların bir sonucu. Cezasızlık politikaları bunun bir kısmını oluşturuyor. Üretilen söylemler ayrı bir kısmını oluşturuyor. Bu söylemleri üretebilecekleri alanlar da aileler. Toplumsal cinsiyet rollerinin sürekli üretildiği bir dört duvar aslında. Bütün olarak düşündüğümüzde evet, kadın düşmanı politikalara devam edecekler, bunun için aile adı altında, nüfus politikaları adı altında bir sürü kurul, kurum, enstitü açmaya devam edecekler. Kurmak istedikleri Erdoğanist, İslami ve faşist devletin temeli buralardan geçiyor” sözlerine yer verdi.    Bir yandan ekonomik kriz, bir yandan erkeklik krizi   Kadın düşmanı politikaların üretilmeye devam edileceğini tekrarlayan Zeynep Eda Berfin Tozlu, iktidarın bir kriz içerisinde olduğunu ve bu nedenle de bu politikaları ürettiğine işaret etti. Zeynep Eda Berfin Tozlu şöyle devam etti: “Ekonomik kriz bir yandan, erkeklik krizi. Nüfus politikalarıyla ilgili kurulan kurul, ilk toplantısını almış. Aynı zamanda Cumhurbaşkanı yardımcısı, kurulun başkanı. Toplantıda, niye düşük doğum oranı olduğuna dair vurgular yapmış. Gerçeklikten çok uzak yorumlar tabi ki. Sanki şu anda ülkede bir ekonomik kriz yokmuşçasına hedefini kadınlara çeviren bir analizler silsilesi gerçekleştirilmiş. Düşük doğum oranları, doğum artış hızının düşmesi gündemde şu anda. Geldiğimiz noktada, bunun sebebinin eğitim, kariyer, geç yaşta evlilik gibi gerçeği saptıracak ve kadınların özgürleşmesinin önüne engel koyabilecek çıktılarla gerçekleştiğini görüyoruz. Bunu net bir şekilde söylemek lazım. Nüfus artışına ihtiyaçları var, çünkü ucuz iş gücüne ihtiyaçları var. Erken yaşta evliliğe, genç yaş evliliği diyorlar. Biz onun karşısına çocuk gelinleri koyuyoruz. Çocuk yaştaki evlilik oranının düşmesi, kadın hareketinin bir kazanımıdır. Bu, ‘erken yaşta evlilik’ ya da ‘genç evlilik’ diyerek meşrulaştırılacak bir şey değil.”   ‘Düzen değişene kadar mücadele etmeliyiz’   Üretilen politikaların, köleleştirme politikaları olduğunu vurgulayan Zeynep Eda Berfin Tozlu, son olarak kadınlara çağrıda bulundu ve şöyle konuştu: “Artık ekmek gibi su gibi bir ihtiyaç örgütlenmek. Kadınlar olarak, sokaklarda, alanlarda olmak dışında başka bir çaremiz yok. Hayatımız için, özgürlüğümüz için, emeğimiz için örgütlenmek zorundayız. Kadın cinayetleri en yüksek oranlarına ulaştı, AKP-MHP iktidarının olduğu dönemde. Bununla ilgili hiçbir şey yapmıyorlar, yapmak gibi de bir planları yok. Onların planları, kadınlar katledilirken kadını katledildikleri aileye, daha çok nasıl hapsedebiliriz üzerine oluyor. Kadınların haklarına saldırmak, kadın kaç çocuk doğursun oluyor. Tüm bunların karşısında, örgütlü bir güçle cevap vermek gerekiyor. Bir yandan katliamlar, bir yandan yoksulluktan bahsettik. Bunların karşısında, yalnız değil, birlikte güçlü olduğumuzu hatırlatmak gerekiyor. Tek bir kadının kirpiği yere düşmeyene kadar, bu düzen değişene kadar mücadeleye devam etmek gerekiyor. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz diyerek mücadeleye devam edeceğimizi söyleyebilirim.”