Cumartesi Anneleri: Bu coğrafyada devletin her eve bir can borcu var 2024-11-09 13:01:06     İSTANBUL - Cumartesi Anneleri, 1024’üncü kez Galatasaray Meydanı’na çıkarak 28 yıldır akıbeti bilinmeyen Mehmet Şirin Bayram ve Ramazan Tekin’in akıbetini sordu. Bayram ailesi adına eyleme mektup gönderen Halime Bayram, “Bu coğrafyada devletin her eve bir can borcu var. İç barış sağlanacaksa öncelikle Cumartesi Anneleri’nin adalet arayışı görülmelidir” dedi.   Cumartesi Anneleri/İnsanları, gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 1024’üncü kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Karanfiller ve yakınlarının fotoğraflarını taşıyan Cumartesi Anneleri’nin eylemine çok sayıda hak savunucusu katıldı. Bu haftaki eylemde, 28 yıldır akıbetleri bilinmeyen Mehmet Şirin Bayram ve Ramazan Tekin’in akıbeti soruldu. Açıklamayı kitle adına gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Jiyan Tosun okudu.   "1024 haftadır, kayıp yakınlarının taleplerinin karşılık bulması için Türkiye’nin demokratikleşmesine ihtiyacımız var diyerek buluşuyoruz. Ancak demokratik bir ortamda, çatışmanın, çözümsüzlüğün değil, barışın, çözümün hedeflendiği koşullarda taleplerimizin karşılık bulacağını biliyoruz" dedi.   ‘Kayyım uygulamasına son verilsin’   Ülkenin çözümden ve barıştan ziyade sorunların içine sürüklendiğini, bu uygulamalardan birinin de kayyım atamaları olduğunu belirten Jiyan Tosun, kayyım atanması ile insan hakları ve demokrasi değerlerinin ayaklar altına alındığını ifade etti. Jiyan, “Barışı, insan hakları ve demokrasi değerlerini korumak için, yurttaş sorumluluğumuzun gereği olarak; kayyım uygulamasına son verilsin. Halkın oyuyla seçilmiş belediye başkanları derhal göreve iade edilsin çağrısında bulunuyoruz. Kayıplarımızın akıbetlerinin açıklanacağı, faillerin yargılanarak cezalandırılacakları demokratik bir Türkiye talebimizi tekrarlıyoruz” dedi.   28 yıldır akıbetleri karanlıkta…   Jiyan Tosun, bu haftaki eylemlerinde 28 yıldır akıbetleri bilinmeyen Mehmet Şirin Bayram ve Ramazan Tekin için bir araya geldiklerini belirtti. Bayram ailesinin korucu olma baskısıyla karşılaştıklarını ve köylerinin yakıldığını, bu nedenle göç etmek zorunda kaldıklarını açıkladı. “Mustafa Bayram, oğlu Şirin ile birlikte inşaatta çalışmak için Kocaeli’ne gitti. 18 yaşındaki Şirin, ailesine sevdiği bir kız olduğunu söyledi. Aileler görüştü ve söz kesildi. Şirin nişan için Kocaeli’nden eve geldi. 2 Kasım 1996 tarihinde köyde yaşayan amcasını ziyaret etmek için yola çıktı. Hava kararınca, devam eden operasyonlar nedeniyle tehlikeli olur diye yola devam etmedi. Geceyi geçirip sabah yola devam etmek üzere akrabası olan Ramazan Tekin’in Kulp’un Demirci köyündeki evine gitti. 2 Kasım 1996 gecesi, 65 yaşındaki Ramazan Tekin’in evi askerler ve korucular tarafından basıldı. Ramazan Tekin ile evde misafir olan Mehmet Şirin Bayram gözaltına alındı. Gözaltına alınanların Kulp İlçe Jandarma Karakolu’na götürüldüğü ve beş gün karakolda tutuldukları bilgisi ailelerine ulaştıysa da, başvurdukları karakoldan ‘Biz almadık, bizde yok’ cevabı verildi.”   Mehmet Şirin’i götüren korucular: Fettah ve Cumali   Ailenin tanıdıkları koruculardan bilgi istediğini belirten Jiyan Tosun, M.B. isimli korucunun Mehmet Şirin Bayram’ı gözleri bağlı biçimde Kulp Jandarma İlçe Karakolu'nda gördüğünü ve kendisiyle konuştuğunu söylediğini aktardı. Jiyan Tosun şöyle devam etti: “Karakola çağrılan korucu, şiddet görüp tehdit edilince tanıklığını geri çekti. Aileler savcılığa başvurdu. Hazal Tekin, evlerine yapılan baskında eşini ve misafiri Mehmet Şirin’i gözaltına alanların içinde iki korucuyu tanıdığını ve isimlerinin Fettah ve Cumali olduğunu söyledi. Kayıplarına ulaşmak için resmi makamlara başvuran aileler, ‘Askeriyeyi şikayet ediyorsunuz’ diye ağır baskı ve tehditle karşılaştı. Diğer gözaltında kaybetmelerde olduğu gibi etkin bir soruşturma yürütülmedi. Ramazan Tekin ve Mehmet Şirin Bayram’dan bir daha haber alınamadı; akıbetleri karanlıkta, failleri cezasız bırakıldı. 28 yıldır Bayram ve Tekin aileleri sevdiklerinin akıbetini öğrenememenin acısıyla yaşıyor. 28 yıldır annesi, babası, kardeşleri Mehmet Şirin’i arıyor. 28 yıldır nişanlısı ‘Ölü ya da diri bir haber alıncaya kadar Şirin’i bekleyeceğim’ diyor. Gözaltında kaybetme süresiz biçimde soruşturmaya açık bir suçtur, zamanaşımına tabi değildir. Hemen şimdi bu hukuksuzluğa son verecek, Mehmet Şirin Bayram ve Ramazan Tekin’in akıbetlerini açığa çıkaracak ve ceza adaletini sağlayacak etkinlikte bir soruşturma başlatılması için savcıları göreve çağırıyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin; Ramazan Tekin, Mehmet Şirin Bayram ve tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”   ‘Bu coğrafyada devletin her eve bir can borcu var’   Ardından, İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, Bayram ailesi adına Halime Bayram’ın gönderdiği mektubu okudu. Mektupta şu ifadelere yer verildi: “28. yılında da aynı inanç, aynı kararlılık, aynı özlem ve aynı acıyla Şirin’i aramak… Şirin’i aramak derken; adalet aramak, bir insanın yaşam hakkını aramak ve onu hatırlatmak… yaşam hakkı elinden alınmış Şirin’in ve binlercesinin hesabını sormak. 28 yıldır her cumartesi Şirin’in sapasağlam evden alınıp bir daha geri dönmemesinin hesabını sormak, faillerinin bulunup en ağır şekilde yargılanmasını istemek. Sevdiklerimizin kemiklerini aramaya bizi mahkum edenlere hesap sormak. Kaybedilen evlatlarının mezarını arayan annelere bu ağır acıyı yaşatanlara, gerçek yargı önünde bir gün hesap sorabilmek için, on yıllarını meydanlarda geçiren kayıp yakınlarının hakikat ve adalet arayışı, elbette ki bir gün üstün gelecek. Bu adalet arayışının yerini bulacağına inanarak, Şirin’in şahsında kaybedilen bütün sevdiklerimizin akıbetini sormaya devam edeceğiz. Bu devlet, bu coğrafyada her anneye bir evlat canı borçlu. Bu coğrafyada devletin her kardeşe bir kardeş can borcu var. Bu coğrafyada devletin her eve bir can borcu var. Devlet bu hakikatle yüzleşmek zorunda. Devleti yönetenler, Cumartesi Anneleri’nin, kayıp yakınlarının sesini duymalı ve bir an önce, zaman kaybetmeden bütün yargı mekanizmalarını harekete geçirerek faillerin ve sorumluların yargılanarak cezalandırılmasını sağlamalıdır. Bu ülkede bir iç barış sağlanacaksa öncelikle Cumartesi Anneleri’nin adalet arayışı görülmelidir. Biz, Şirin’in gözaltında kaybedilişinin 28. yıldönümünde de hakikat ve adalet talebimizi yineliyoruz. Şirin’i ve arkadaşlarını bulun, faillerini yargılayın diyoruz.”   Eylem, abluka altındaki alana karanfillerin bırakılması ile son buldu.