DEM Parti'den AKP’nin enerji politikalarına tepki

  • 21:17 11 Aralık 2024
  • Siyaset
ANKARA - Meclis’te süren bütçe görüşmelerinde AKP’nin enerji politikalarına tepki gösteren DEM Parti milletvekilleri, neoliberal politikalarla enerji sektörünün tamamen özelleştirilmiş olduğuna dikkat çekerek, enerjinin üretimi ve dağıtımı salt kâr odaklı olduğu belirtildi.
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri, Meclis Genel Kurulu’nda görüşülen Enerji Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlar bütçesine dair söz aldı. 
 
Partisi adına söz alan DEM Parti Dersim Milletvekili Ayten Kordu, halkın çoğunun yararlanamadığı fakat bütçenin halkın refahı için kullanıldığı iddialarına karşın, “AKP, yandaşları ve sermayedarların yararına göre oluşturulmuş bütçeler bunlar” dedi. Ayten Kordu, “İstihdam sağlama, kalkınma ve dışa bağımlılığı azaltma” denilerek asıl olarak doğanın talanı ve insanların göç etmesine sebep olan politikalarla bütün geleceğin yok edilmesine sebep oldukların belirtti.
 
‘Tarihsel hafıza yok edilmek isteniyor’
 
Ardından yapılan HES ve RES’lere dikkat çeken Ayten Kordu, “Başta madenler olmak üzere yenilenebilir enerji olarak öne sürülen RES ve GES projeleri bölgenin ekolojik yapısını dikkate almadan tarihsel hafızayı yok etme üzerine inşa edilmektedir. Hasankeyf, Kaz Dağları, Murat Dağları, Karadeniz Bölgesi, İliç ve Munzur Havzası ve yine Şırnak, Ağrı dâhil olmak üzere pek çok yerde yapılmak istenen maden projeleri bunların en somut örnekleridir. Coğrafyanın yüzde 60'ının maden sahası olarak ilan edildiği bilinmektedir. AKP-MHP iktidarının maden yasalarında defalarca yaptığı yasal değişiklikler yerel ve uluslararası madencilik tekellerine daha rahat faaliyet gösterme imkânı sağlamakta ve yaşam alanları giderek yaşanmaz hâle getirilmek istenmektedir. Özellikle altın, bakır, kurşun gibi madenler köyleri ortadan kaldırmakta, siyanürlü ağır metallerle yapılan çalışmalar yaşamın bütününe geri dönülmez hastalık ve ölüm bırakmakla birlikte, ekoloji ve insana dair tarihsel hafızayı yok eden bir yaklaşımla ilerlemektedir” diye belirtti.
 
‘9 işçinin ölümünden kimse sorumlu tutulmadı’
 
İliç altın madeninde patlayan siyanür borusu ve para cezasıyla üstü örtülen doğa katliamı ve iş güvenliğinin sağlanmamasından kaynaklı 9 işçinin yaşamını yitirmesine yol açtığını hatırlatan Ayten Kordu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu ekokırım faciasıyla yaşanan felaketin sorumluları ve bakanlık dahi sorumluluğu almamıştır. Bu ekokırım zihniyeti sömürü düzeniyle Soma başta olmak üzere yüzlerce emekçi madenlerde can vermiştir. İşte, bu yüzden, özelleştirmeye karşı çıkan Çayırhan işçileri ve polonez işçileri dâhil yerin altında, üstünde her yerde emekçiler mücadelesini yürütmeye devam etmektedir. Balıkesir İvrindi, Uşak Eşme ve Munzur havzasında yayılarak ilerleyen, Murat Dağları ve altın madenleri dâhil olmak üzere, uluslararası büyük şirketlere korkunç kârlar sağlayarak, topraklara zehir bırakarak ilerlemekteler. Bu ülkede madencilik getirisi büyük gelirlerden bahsederek gerçekleşiyor. Bu kocaman bir yalandır.
 
‘Kayyımlar halkın bütçesine atandı’
 
Altın kullanımı ihtiyaç için değil, spekülasyon ve yatırım aracı olarak kullanılırken madenler, teknolojide ihtiyaç dışı büyük şirketleri daha çok zengin etme amacı olarak kullanılmaktadır. Erzincan İliç örneği gibi, birçok maden işletmesinin ekolojik bir suç olduğu hâlde hâlâ nadir topraklar elementi konusunda uluslararası şirketlere çağrı yapılıyor olması coğrafyanın binlerce İliç olması demektir. Yine Munzur Üniversitesinde Nadir Toprak Elementleri Araştırma Bölümünün kurulması Dersim'de gerçekleştirilmek istenen maden politikalarından da bağımsız değildir. Bakın, bu ülkede kayyımlar Dersim'de olduğu gibi maden şirketlerinin önünün daha fazla açılması için yürütülüyor. Kayyımlar belediye binasına atanmadı; halkın bütçesine, halkın yerel hizmetlerine, diline, inancına ve varlıklarına atanmış kayyımlardır.”
 
‘Dersim toprağı sermayeye peşkeş çekilemez’
 
Dersim ve Ovacık belediyelerine kayyım atanmasının sebebinin de özelde doğanın kutsaliyetleri olan doğayı korudukları için cezalandırıldıklarını belirten Ayten Kordu, “Bu gerçekle şu çok iyi bilinsin ki, Dersim halkının toprağını sermayeye peşkeş çekmek uğruna yüzlerce de kayyım atasanız köklerini topraklarından, halkı değerlerinden koparamayacaksınız. Enerji politikası, bütçesi halkın ihtiyaçlarını önceleyen, yaşam alanlarını habitatını ve ekolojisini koruyan bir anlayışla ele alınmalıdır. Kalkınma, büyüme, istihdam, cari açıkları kapatma yalanlarıyla tekelci, sömürücü, sermayedarları önceleyen bütçeler, halkın bütçesi olamaz” diye konuştu.
 
‘Ülke saatli bomba ile donatılacak’
 
Ardından söz alan DEM Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca, Birleşmişleri Milletlerin (BM) İklim Değişikliği Konferansı’na dikkat çekti. Perihan Koca, konferansta iklim değişikliği ile ilgili radikal değişikler bekleyen halklara bir şey sunmadığını tam tersine bir felaket sunduğunu söyleyerek, “Konferansta sadece nükleer felaket çağrısı yapıldı. Türkiye’de bunun altına imza attı. Akkuyu’da başlatılan nükleer tehdit ve eko kırım projelerine yenileri ekleniyor. Sermaye için yapılan ölüm projeleri Mersin’den sonra Sinop’a sıçrayacak. Ülkenin her yeri saatli bombalar ile donatılacak” diye belirtti.
 
‘Akkuyu ölüm kampı haline geldi’
 
Akkuyu’nun nasıl bir ölüm ve zehir saçan ekokırım projesi olduğunu defalarca anlattıklarına dikkat çeken Perihan Kordu, “Akkuyu Nükleer Santrali her daim sistematik olarak iş cinayetleriyle beraber bizim önümüze, gündeme geliyor; kölelik koşullarında bir çalışma kampı olduğu için de zehirlenmelerden bulaşıcı hastalıklara kadar birçok iş kazası ve iş cinayetiyle yine aynı şekilde gündeme geliyor. Sinop İnceburun'da, İnceburun gibi doğa harikası bir bölgede, bir yarımadada 11 kilometrekarelik bir alan şimdiden, daha nükleer proje başlamadan talan edilmiş durumda, daha şimdiden 2 milyonu aşkın ağaç o bölgede nükleer için kesilmiş. Tıpkı Akkuyu'da olduğu gibi Rusya'ya da o bölgenin tahsis edileceği söyleniyor” dedi.
 
‘Nükleer Santraller için 2 milyon ağaç kesilmiş’
 
Akabinde, Erdoğan’ın Bakü Zirvesi’nde ‘sıfır atık kampanyaları’ ile ilgili kurmuş olduğu sözleri hatırlatan Perihan Koca, etkisinin binlerce yılda geçmeyen nükleer atıkların bu sıfır atık kampanyasının neresinde olduğunu sordu.  Ardından “Ülkenin dört bir yanını maden lobilerine, enerji lobilerine, nükleer lobilerine peşkeş çekerken bu politikalar gırlayken ‘Sıfır Atık Kampanyası’ gibi kampanyalar bu işin, bu politikaların ya da Erdoğan'ın söylediği sözlerin neresindedir? Sinop Nükleer Santrali için 2 milyon ağaç kesilmişken, Cengiz Holding Kazdağları'nda 1 milyondan fazla ağaç kesmişken, yine üçüncü havalimanı bölgesinde 13 milyondan fazla ağaç kesilmişken iklim krizine yönelik önlemler alma politikası bu işin neresindedir? Radyoaktivitenin ölümcül zararlarından bahsediyoruz, bir yıkım gerçekliğinden, yaşamsal bir tehditten bahsediyoruz. Yıllarca sadece üç kuşak, beş kuşak değil, yüzlerce kuşağın ölümünden bahsediyoruz ama siz ülkenin her bir karış toprağını peşkeş çekmekte ısrar ediyorsunuz. Resmen enerji şirketleri, maden şirketleri, fosil yakıt şirketleri sizi parmağında oynatıyor” ifadelerini kullandı.