Gülistan Kılıç Koçyiğit: Cezaevlerinde acımasız bir mekanizma işliyor

  • 21:54 10 Temmuz 2024
  • Siyaset
ANKARA - DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis oturumunda infaz yakmalara dikkat çekerek, cezaevlerinin hem dışarıdakileri hem de içeridekileri öldüren acımasız bir sisteme dönüştürüldüğünü söyledi.
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis Genel Kurulu oturumunda söz aldı. Burada cezaevlerindeki infaz yakmalara ve yas sürecine değinen Gülistan, Leyla Kazak’a yaşatılan işkenceye değindi.
 
‘Leyla cezası dolmasına rağmen tahliye edilmedi’
 
Gülistan, “Uzun süredir değiştirilen infaz yasasıyla binlerce siyasi tutsağın tahliyesinin engellendiği biliniyor. Çok sayıda örnekten biri, Kandıra 1 No'lu Cezaevi'nde gerçekleşti. Leyla Kazak, asıl davasında şartlı tahliye süresi dolmasına rağmen, cezasına eklenen ve normal infaz hükümlerince hapis cezası gerektirmeyen bir cezayı da hapiste geçirmesine rağmen tahliye edilmedi. Bu, binlerce haksızlık ve zulüm hikayesinin ortak noktasıdır. Ancak Leyla, tahliye olmayı sadece en doğal özgürlüğü için değil, aynı zamanda kanserin son evresindeki babasıyla son bir kez görüşebilmek, ona yetişebilmek için istiyordu” dedi.
 
‘Babasının cenazesine katılmasına bile izin vermediler’
 
Cezaevlerinde bütün insani ve ahlaki değerlerin göz ardı edildiğini söyleyen Gülistan, “Muhatapları ve zindan düzeninin sahipleri bütün insani ve ahlaki değerleri göz ardı etmemiş olsalardı, belki yetişebilirdi de. Tahliyesinin ertelendiğini öğrenen babasının kalbi bu duruma dayanamadı ve umudu kırılmış, kızını beklemeye gücü kalmamış olarak yaşama gözlerini yumdu. Acı haberi alan Leyla, bu kez cenazeye katılıp babasını son yolculuğuna uğurlamak için başvurdu. Ancak tahliyesi gibi bu da reddedildi. Ardından taziyeye gitmek için dilekçe verdi. Babasının ölüsünü görmesine izin vermeyenler, belki de yaşlı ve hasta annesini görmesine izin verebilirlerdi. Yine olumsuz yanıt aldı.  Epilepsi hastası olan Leyla için bütün bu ağır ve insanlık dışı muamele sağlığını tahrip edici ve ciddi krizleri tetikleyici etki yarattı” ifadelerini kullandı. 
 
İnsan hakları ve ölüye saygı ihlali
 
Devamında Gülistan şunları söyledi: “Sonuç olarak, hapishanelerde hem içeride hem de dışarıdaki insanların ölümüne yol açan acımasız bir mekanizma işliyor. Tutsakları olduğu kadar ailelerini de yaşamdan koparan, tabuta koyan bir zulüm makinesi çalışıyor. Hapishanelerde siyasi tutsakların infaz yasası gereği şartlı tahliye hakkı vardır, ama aynı zamanda yoktur.  Mahkeme yargılama süreci bitmiş, ama bitmemiştir. İdari kurullar, cezasını yatan insana yeniden yargılayıp bir kez daha ceza verebilmektedir. Yasada cenazeye katılma, taziye ya da hasta ziyareti hakkı da vardır, ama pozitif uygulama yine yoktur. Her şey keyfi, her şey kuralsız; yasal ama yasasız. Hakim ve geçerli yasa zulüm yasasıdır. Leyla’nın babasının cenazesine katılma talebinin reddedilmesi, insan hakları ve ölüye saygı açısından ciddi bir ihlaldir. 
 
Yıldırma ve işkence aracı
 
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere göre, herkesin özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi ve aile üyeleriyle bağlantı kurma hakkı esastır. Cenazeye katılma hakkı, insanlık onurunun ve aile bağlarının korunmasının temel bir parçasıdır. Güvenlik gerekçesiyle bu hakkın reddedilmesi kabul edilemez. 
 
Cenazeler, yas tutanların duygusal ve psikolojik iyileşmesi için kritiktir ve bu hakkın engellenmesi, bireyin ruhsal sağlığına ciddi zararlar vermektedir.  Leyla'nın babasının cenazesine katılamaması bu ilkenin ihlalidir ve toplumdaki insani değerlerin zayıflamasına neden olur. Bu durum, sadece insan hakları ihlali değil, aynı zamanda siyasi tutsaklara yönelik bir yıldırma ve işkence aracıdır.  Siyasi tutsakların aile bağlarının koparılması, psikolojik bir işkence ve baskı yöntemidir. Güvenlik gerekçesi, bu tür uygulamaların meşrulaştırılması için bir bahanedir ve siyasi tutsaklara yönelik sistematik baskı politikasının bir parçasıdır.”