Birlikte yaşam ve yönetme modeli: Kent uzlaşısı!
- 09:03 21 Ocak 2024
- Siyaset
Dilan Babat
ANKARA - Yerel yönetimler için eşbaşkan adaylarını birçok kentte ön seçim ile belirleme yöntemi ile bir ilki gerçekleştiren DEM Parti’nin bu süreçte formüle ettiği “Kent uzlaşısı” stratejisini değerlendiren DEM Parti Seçim İşleri Komisyonu Eşsözcüsü İlknur Birol, “Nasıl yönetilmek istiyoruz?” sorusu üzerine bu fikrin şekillendiğini belirterek ilkelerini ise ırkçı, cinsiyetçi olmaması, adalet hükmünün olması ve halkın kendini içinde bulacağı bir zemin olarak tanımladı.
Tüm siyasi partilerde 31 Mart yerel yönetimler seçimlerine ilişkin hazırlıklar sürüyor. Bir çok siyasi parti adaylarını açıklamaya başlarken, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kurdistan’da gerçekleştirdiği ön seçimlerle adaylarını netleştiriyor. Batıdaki 7 il ve 27 ilçede aday göstereceğini açıklayan DEM Parti, diğer bölgeler için de hazırlıklarını sürdürüyor. DEM Parti’nin sık sık dile getirdiği kent uzlaşısı ise bir çok kesim tarafından ilgi ile karşılanıyor
DEM Parti Seçim İşleri Komisyonu Eşsözcüsü İlknur Birol, kent uzlaşısı ve ilkeleri üzerine değerlendirmelerde bulundu.
‘Yerel yönetimler demokrasi pratiğidir’
Kent uzlaşısının yerel yönetimler seçimiyle gündeme geldiğini söyleyen İlknur, DEM Parti’nin programını ve arzu ettiği bir toplumsal modelin temel prensiplerini içinde barındıran bir yaklaşım olarak halka sunduklarını belirtti. İlknur, yerel yönetimlere nasıl baktıklarını ve neden kent uzlaşısı dediklerini şöyle aktardı: “İktidar aklının, buna ana muhalefete dahil olmak üzere yerel yönetimleri rantın paylaşıldığı, bir takım kamusal hizmetlerin görüldüğü yerler olarak bakarlar. Biz yerel yönetimleri; toplumun kendini yönetme kabiliyeti kazandığı, demokrasi okulları olarak görüyoruz. Bu, toplumsal yaşamın bütün alanlarında deneyimlemeyi yakalayabildiği organizasyonlardır. Birlikte kolektif, kamusal üretimin yapıldığı ve bu üretimlerin eşit, adil dağıtıldığı, kimsenin ötekileştirilmediği, kapsama gücü topluma yönelebilen organizasyonlar. Yerel yönetimler, bir yönetme ve demokrasi pratiğidir. Bizim durduğumuz yer; halkın kendi kendini yönetme deneyimi kazandığı, birlikte ürettiği, adil ve eşit bölüştüğü, kamusal hizmetlerinin topluma götürüldüğü yerlerdir” dedi.
‘Nasıl yönetilmek istiyoruz?’
Seçimler aracılığıyla yöneticilerinin belirlenmesi faaliyetinin de kent uzlaşası fikrine göre gerçekleşmesi gerektiğini dile getiren İlknur, “DEM Parti öncülerinin seçildiği ve halk iradesinin tecelli ettiği dönemlerde belediyeleri yönetme fırsatı bulduğunda bu fikre uygun pratikler gerçekleştirildi. Eşitlik, özgür, adil bir dağıtım fikriyle halkçı bir belediyecilik yapmaya çalıştı. Bu seçim döneminde bu ana fikre dayanan bir yönetme topluluğu oluşturmak, toplumun en küçük birime birlikte katılabildiği, birlikte yönetme fikrinin bir kere daha güncellenebildiği bir bakış açısıyla yaklaşması, iktidardan ve ana akım muhalefetin yerel yönetim seçimlerine yaklaşımından ayırt edici bir yan olarak bu kavramı tartışmaya açtık. Dedik ki; mahallede, beldede, ilçe, il ve büyükşehirde yaşayan toplumun bütün siyasal ve sosyal dinamiklerini, çeşitli ilkesel noktalar belirtilmek üzere bunların dışında kalan tüm toplumu kapsayan bir uzlaşı zemin yakalanabilir. Nasıl bir yönetim istiyoruz? Nasıl yönetilmek istiyoruz? sorularına bir yanıt aranabilir ve ortak bir yaklaşımla seçimlere gidilebilir. Ortaklaşa zeminle çıkan adaylıklar, hemen hemen bütün toplumsal kesimleri kapsayabilme kabiliyeti gösteren adaylıklar toplamı haline gelir. Bizim tartışmaya açmaya çalıştığımız şey budur” diye belirtti.
Kent uzlaşısının ilkeleri
İlknur, kent uzlaşasına ilişkin ilkeleri de şöyle aktardı: “Durduğumuz yer itibariyle toplumcu ve halkçı olmanın gereği olarak ırkçı, cinsiyetçi olunmayacak. Adalet hükmü de bu ilkeleri kapsayacak. Kentin bütün hücrelerine sirayet edecek. O mahallede siyasal ve sosyal dinamiklerin kendini içinde bulacağı, halkçı bir biçimde kendini görebileceği, birlikte müzakere edeceği ortaklaşabildiği uzlaşı zeminleri ile seçimlere gidelim dedik. Sadece bizden olanla değil, bizden olmayanın da kendini içinde hissedeceği geniş ve büyük bir zemin yaratalım dedik. Yerel yönetim seçimlerinin ruhuna dair tek öneriyi biz yaptık. Bununla ilgili adımları gücümüz oranında gerçekleştireceğiz.”
Kazanmaya odaklı strateji
DEM Parti’nin 2024 yılı yerel yönetim stratejisini açıklarken, uzun cümlelerle değil tek bir kelimeyle, rotasını çizdiğine vurgu yapan İlknur, bu kelimenin ise Kurdistan’da ve Batı’da kazanmak olduğunu kaydetti. İlknur, “Kurdistan’da kazanmanın anlamı; kayyımla gasp edilmiş bütün iradelerin halk eliyle, gerçek sahiplerine ulaşması için bir seçim süreci yaşamak ve kayyımları bölgeden süpürerek tarihin tozlu raflarına atmak. Bir daha anılmayacak şekilde, bütün halkın katılımıyla bertaraf etmek. Batı’da DEM Parti ve temsil ettiği bütün toplumsal kesimler, bileşenler, ezilenler, sömürülenler, yok sayılanların kendilerini bulabileceği, uzlaşı zeminlerinde DEM Parti’nin, kapladığı tüm alanlarda kendini görebilecek şekilde kazanmaya odaklı bir strateji ilan ettik. DEM Parti şunu söyledi; bir kent uzlaşısı ile ortak adaylık, ortak bir anlayış ile bunu yönetime yansıtabileceği ve pratikler ile ortaya çıkarmak bizim temel ilkemiz olacak. Temel prensiplerimize aykırı düşmeyecek şekilde iş birliklerine açığız ama nihayetinde bağımsız siyasi bir parti olarak temsil ettiğimiz bütün toplumsal kesimlerin çıkarlarını koruyacak şekilde hazırlıklarımıza devam ederiz dedik. Kaba bir ittifaktan söz etmiyoruz, yerel yönetim anlayışına uygun bir pozisyon almaktan söz ediyoruz. Biz kentleri yönetmek istiyoruz, kentlerin bizden ibaret olmadığının farkında olarak, bizimle birlikte kapladığımız alanın siyasi meşruiyetinin teslim edildiği, demokratik bir topluma gidiş yolunda önemli bir aşama olarak gördüğümüz bu aşamada, siyasi diyalogların, yaklaşım tarzlarının birbirine yakınsamaya yatkın olduğu bütün işbirlikleri deneriz dedik. DEM Parti, arka kapıdan toplumun nesneleştirilmediği, topluma gelecek arayan bir arayışın içinde olacak ve politik ağırlığını bu konuda kullanacaktır” sözlerini kullandı.
DEM Parti’nin batıdaki stratejisi
Partilerinin seçimlere ilişkin adaylar noktasında her partinin işlettiği gibi takvimlerini işlettiğine işaret eden İlknur, “Ne kendi kitlemize ne de birlikte yol yürüdüğümüz bütün ezilen toplumsal kesimlere bir ırkçı, faşist, rant dağıtıcıya oy verin diyemeyiz. Bunu gördüğümüzde, hissettiğimizde tartışmasız hangi siyasi partinin adayları olduğu fark etmeksizin adaylarımızı çok güçlü şekilde propagandamızı yaparak çıkartacağız. Merkezimin ilan ettiği adaylıkların tamamında olmamakla birlikte iş birliği olanağı bulunamayan bazı yerlerde kimliklerin adaylaştığı yerlerde bağımsız siyasi tavrımızı, bileşenlerimizle birlikte kent uzlaşısı arayacağımız bütün dinamiklerle birlikte adaylaşacağız ya da adayımızı çıkaracağız. İşbirliği olanağı yakaladığımız yerlerde bu olanakların mümkün olup olmadığına bakacağız, açık ve aleni bir şekilde sürdüreceğiz. Biz kazanmaya odaklıyız, 2024 seçimlerinden sonra batı illerinde de belediye koridorlarında, çeşitli siyasal mahfilerde de DEM Parti’yi adıyla, varlığıyla, gücüyle o kentin yönetiminin hakkı olduğunu teslim edeceğiz. Bu da topluma umut demek ve Türkiye’nin buna ihtiyacı var” dedi.
‘Eşbaşkanlık çizgisinden asla vazgeçmeyeceğiz’
DEM Parti’yi diğer partilerden ayıran en büyük özelliğinin kadın partisi olduğuna dikkat çeken İlknur, kadın özgürlükçü ve eşitlikçi çizginin en fazla kendini gösterdiği yerlerden birinin yerel yönetim alanları olduğunu vurguladı. İlknur, “Kadınların eşitlik ve özgürlükçü çizginin hakim olduğu, her süreçte değişime kapıların net bir şekilde açılabildiğini bir toplumsal değişim imkanın yükseldiğini görebiliyoruz. Gerici, toplumu nesne olarak gören, kendi iktidarı açısından kullanıp ihtiyacı olmadığında onu dışlayan bir erkek aklının da başta ülkemiz olmak üzere Orta Doğu toplumlarında en büyük garabet olduğunu biliyoruz. Bunun panzehiri olarak bir gerçek kurtuluş ve umut fikri olarak kadın çizgisinin yerel yönetimler eliyle, yeni dönemde yok sayan politikalara karşı siyaset üretmesi gerektiğini temas ettiğimiz bütün alanlarda siyasi aktörlere anlatıyoruz. Yerel yönetimlerde eşbaşkanlık çok ayrı özelliktir, asla vazgeçmeyeceğimiz bir prenstir. Biz bir toplumu bu eşitlikte yeniden kurmanın mücadelesini veriyoruz. Barışçıl bir toplumun yolu buradan geçer. Yerel yönetimleri de kadınların eşitliği hissettiği zeminler olarak görüyoruz. Bu açıdan bu seçimlerde de Kurdistan’da ve Batı’da kadın özgürlükçü, eşitlikçi bir fikrin hakim olduğu, toplumsal değişimin, örgütlenmesinde en büyük araç olan yerel seçimlerde gümbür gümbür geliyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Ön seçimler bir demokrasi deneyimi oldu’
Kurdistan’da “Demokrasi şöleni” olarak adlandırılan ve 90 merkezde gerçekleştirilen ön seçimlere de değinen İlknur, halkların müthiş bir iş çıkardığının altını çizdi. İlknur, “Bazı tarihsel anlarda o anı yaşarken, yaptığınız işin önemini çok fazla anlamayabilirsiniz. Biz müthiş bir iş yaptık, eksik ya da hatalı durumlar da olmasına rağmen ön seçimler tarihsel bir adımdır. Çok güçlü bir irade beyanıdır, Kurdistan’da kayyım rejimiyle her türlü baskı aracılığıyla sesi kesilip, iradesine her türlü yolla müdahale edilen bir coğrafya olarak bir demokrasi dersi verdi. Bu sadece o coğrafyayı değil, batıya da doğru anlatılabilirse örnek bir pratiktir. Ciddi bir adımdır, risk almadır ama en önemlisi özgüvendir. Herkesin hamasi nutuk diye söyleyebileceği bir dünya cümlenin icrasına yönelik bir adım attık. Halkın kendi adayını belirlemesine yönelik adımları ciddi bir demokrasi deneyimidir. Hem parti hem halk açısından öğretici sonuçlar üretmiştir. Yaz boyu yaptığımız tartışmalarda halkın bize telkin ettiği bir şeydi. Tartışmalarda çok geçen öz meselesiydi. Halka dönüldü, halk da, parti de kendini gördü. Artık bundan geri adım atılamaz, herkes için örnek olmuştur. Bu yapılandan önceki zamandan farklı bir döneme geçilmiştir, bu pratik üstüne düşünmemizi gerektirecek bir yol açmıştır. Bu katılım biçimde en doğrudan kendini katmak için bu seçimler kadınlar açısından da sonuçlar üretmiştir. 100 bin delege ile seçime gidebilmek kimsenin harcı değildir. Bu parti mürekkepten ibaret olmadığını, olamaz denilen zamanda imkansız görünen işi de yapma kudretine biriktirdiği siyasi tecrübesiyle kendini gösterdi” şeklinde konuştu.