Meclis Genel Kurulu’nda hasta tutsakların durumuna dikkat çekti
- 13:04 23 Aralık 2023
- Siyaset
ANKARA - Genel Kurul’da hasta tutsakların durumuna dikkat çeken DEM Parti Milletvekili Onur Düşünmez, ATK’nin bilimsel veriler doğrultusunda yeniden yapılandırılarak özerk ve bağımsız bir nitelik kazandırılması gerektiğini kaydetti.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti ) Colemerg Milletvekili Onur Düşünmez, Genel Kurul’da görüşülen 2024 Yılı Merkez Bütçesi’ne dair görüşülen 5’nci maddesine ilişkin söz aldı. Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT) tutsakların sağlık hizmetlerinden eşit faydalanmaları konusunda bir öncelikler listesi belirlendiğini hatırlattı. CPT’nin listesinde, doktora erişim, bakımda eşitlik, hastanın onayı ve gizlilik, önleyici sağlık hizmetleri, özellikle ağır ve ölümcül hastalar başta olmak üzere insani yardım ile sağlık personelinin mesleki bağımsızlığı ve mesleki etkinliği olduğunu belirtti.
Cezaevlerindeki sorunlar
Cezaevlerinde, 504’ü ağır hasta olmak üzere bin 506 hasta tutsağın bulunduğunu söyleyen Onur, sadece 2022 yılında 36 tutsağın sağlık sorunları nedeniyle yaşamını yitirdiği, 2023’ün ilk altı ayında ise 26 kişiden 11’inin hastalığı olmasına rağmen tahliye edilmediği için yaşamını kaybettiğini dile getirdi. Onur, “Bu rakamlar ulaşılabilen rakamlar olup gerçek sayı bunun çok daha üzerindedir. Sivil toplum kuruluşlarının raporlarında ayrıca hapishane revirinde hekim ya da uzman hekim bulunmaması, kelepçeli muayeneye zorlanma, muayene odasında asker bulunması, ilaçların düzenli olarak verilmemesi, mahpusa ve ailesine sağlığı ve tedavisine ilişkin bilgi verilmemesi, hastanelerin mahpus koğuşlarının olumsuz koşulları, aylardır hastaneye gidemeyen kanser hastaları, kemoterapiye götürülmeyen mahpuslar, diş tedavilerinin yapılmaması, ağır hasta mahpuslar bakımından Adli Tıp Kurumunun olumsuz raporları, diyet, beslenme taleplerinin karşılanmaması, acil durumlarda bile mahpusun ambulans yerine ring aracıyla hastaneye götürülmesi, siyasi mahpusların tedavisinde kelepçeli muayene ve tedaviye zorlanılması, hastaneye sevklerde mahpuslara yönelik kışkırtıcı, onur kırıcı davranışlar, yaygınlaşan ağız içi arama ve çıplak arama, kalabalık koğuş nedeniyle salgın hastalık riski, revir doktorunun darp raporu vermemesi, tedaviye erişimin tamamen durdurulması ve benzeri ihlaller devam etmekte, bu ağır sorunlar özellikle ağır ve kronik hastalığı olan mahpuslar bakımından yaşam hakkı ihlallerine zemin hazırlamaktadır” dedi.
ATK’nin hasta tutsaklara dönük yaklaşımı
Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) ağır hasta tutsaklara ilişkin “cezaevinde kalabilir” raporları vermesiyle ağır yaşam ve sağlık hakkı ihlallerine neden olduğuna dikkat çeken Onur, ATK’nin görevini neler olduğunu anlattı. Onur, “ATK yargı eliyle son karar mercisi kılınmış, bu defakto bir uygulamadır, bunun bir gerçekliği yoktur. Adli Tıp Kurumu Adalet Bakanlığına bağlı bir kurum ve bu durum kuvvetler ayrılığı ilkesine de aykırıdır çünkü Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü düzenlemeleri ve ATK düzenlemeleri birbiriyle çelişebilir, böyle süreçlerde daha bağımsız organların devreye girmesi gerekiyor. Önceleri bunlar yapılabiliyordu ama AKP iktidara geldiğinden beri insan hakları örgütleri ve bağımsız organlar bunlardan da yoksun bırakılmış durumda. Bolu F Tipi Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan otuz yıllık hükümlü 68 yaşındaki ağır hasta Cemal Tanhan 2023 yılı içerisinde yapmış olduğu 4 başvuruya rağmen tahliye edilmemiştir. 23 Ekimde felç geçirmesi üzerine Bolu İzzet Baysal Devlet Hastanesine kaldırılan Tanhan’ın 6 Kasımda tahliyesine karar verilmiş ve 4 Aralıkta hayatını kaybetmiştir. Yine, Şırnak T Tipi Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan Mehmet Güvcin yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle yaklaşık iki aydır Diyarbakır'da bulunan Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavi görmekteyken 12 Aralıkta hayatını kaybetmiştir” diye belirtti.
Ağır hasta tutsak Özge Özbek
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan ağır hasta tutsak Özge Özbek’in durumuna dikkat çeken Onur şöyle devam etti: “Özge epilepsi hastası olup beyninde onlarca tümör vardır, gün geçtikçe de tümör sayısında artış gerçekleşiyor. Tümörlerin baskısından sol kulağında yüzde 72, bu, raporla kanıtlanmış oran ancak yüzde 100 duymadığına ilişkin durum da gelişmiş vaziyette. Şu an sol kulağı hiç duymamakta ve diğer organları da baskılayan tümör başka sağlık sorunlarına da sebep olmaktadır. Daha fazla geç olmadan derhâl Özge Özbek'in infazının ertelenmesi gerekmekte olup tedavisinin tam teşekküllü bir hastanede yapılması gerekmektedir. Özge Özbek için ‘cezaevinde kalamaz’ raporu olmasına rağmen defalarca infazın ertelenmesi için yapılan başvurular Adli Tıp Kurumu tarafından reddedildi. Her geçen gün yaşam kalitesini ciddi bir şekilde etkileyen baş ağrıları, nöbetler ve denge kaybı yaşayan Özbek'in infazının ertelenmesi ve tedavisinin tam teşekküllü bir hastanede yapılması gerekiyor. Özbek'in talep ettiği veya ihtiyaç duyduğu tıbbi tedavi ve bakım konusunda uygun önlemlerin alınması, hasta tutsaklarının temel insan haklarına saygı gösterilmesi açısından önemlidir. Cezaevinde bulunan her bireyin topluma verilen hizmetten eşit şekilde sağlık hizmeti alma hakkı vardır. Özge Özbek’te olduğu gibi, hastalıkları son aşamaya gelen ve terminal dönem hastaları olarak nitelendirilebilecek durumda ve cezaevi koşullarında hayatlarını idame ettiremeyecek durumdaki hasta, engelli ve yaşlı mahpus örneklerinin çok sayıda olduğu acı bir gerçektir.”
Onur devamında hasta tutsaklara dair şunları sıraladı:
“*Selver Yıldırım; Yirmi beş yıldır cezaevinde, cezaevi koşullarına bağlı olarak sağ gözünü tamamen kaybetmiş ve sol gözünde görme oranı yüzde 15-20 civarındadır. Cezaevinde tutulduğu takdirde görme yetisini tamamen kaybedeceği belirtilmektedir.
*Gazeteci Devrim Ayık; Sayın Bakan gazetecilerin tutuklu olmadığını söylemişti ama Devrim Ayık ileri derecede Crohn hastası olup ağır görme kusuru nedeniyle yüzde 76 engelli raporu bulunmaktadır. Cezaevinde kaldığı sürede iki kez ameliyat geçirmiş ve bağırsaklarının bir kısmı çıkarılmıştır. Hastalık nedeniyle iki kez tahliye edilen Ayık, tekrar tutuklanarak cezaevinde tutulmaktadır.
*İsmail Tanboğa; Diyarbakır T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulmakta, hastalıkları nedeniyle mamayla beslenmek zorunda olmasına ve 30 kiloya kadar düşmesine rağmen tahliye edilmemektedir.
*Abdulhalim Kaya; 80 yaşındadır. Sol gözü görmeyen, sol kulağı duymayan, böbrekleri iflas etmiş, demans teşhisi konulmuş Kaya, kalp hastası olmasından kaynaklı bir yıl önce anjiyo olmuş ve Siirt Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından yüzde 93 engelli olduğu raporlanmıştır. Buna rağmen, neredeyse ölüm döşeğinde olan Kaya, ATK tarafından cezaevinde kalabilir raporuyla tahliye edilmemektedir.
*Muhlis Karagüzel; 62 yaşında ve ağır hasta mahpusudur. Şeker yüksekliği gözlerine ve böbreklerine zarar vermiş olduğu için şiddetli ağrılar çekmekte, astım hastalığına bağlı olarak nefes almakta zorlanmaktadır. Cezaevindeyken üç kez kalp krizi geçirmiştir. ATK tarafından yüzde 90 engelli raporu bulunan ve ‘cezaevinde kalamaz’ denilmesine rağmen hâlâ cezaevinde tutulmaktadır.
*Sıddık Güler 87 yaşında, ağır hasta ve engellidir. Pek çok hastalığı en ileri aşamaya gelmiş ve tekerlekli sandalyeye mahkûm kalmıştır. Yaşıtları ve benzer durumda olanlar Cumhurbaşkanı genelgesiyle tahliye edildiği hâlde, ATK raporuyla cezaevinde tutulmaya devam edilmektedir.
*Fırat Nebioğlu Diyarbakır 1 no.lu Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tutulmakta, böbrek nakli bekleyen diyalize bağımlı ağır hasta mahpustur, yüzde 92 oranında engelli raporuna rağmen tahliye edilmemektedir.
*Dicle Bozan… Kayseri Bünyan Kadın Kapalı Cezaevinde bulunan Dicle Bozan’ın tedavi hakkına erişemediği, cezaevinde kalmasının sağlığı açısından ciddi tehlike oluşturacağına dair sağlık raporları bulunan mahpusun tedaviye erişimi ve sağlığı için savcılığa ve mahkemeye yapılan tüm tahliye başvuruları da sonuçsuz kalmıştır.
*Hanife Aslan… Van F Tipi Cezaevinde kalmakta olan Hanife Aslan, 76 yaşında olup yüksek hipertansiyon diyabetes mellitus ve osteoporoz hastasıdır. İlerleyen yaşından kaynaklı diz kapaklarındaki sıvı kaybından dolayı yürümekte, ihtiyaçlarını karşılamakta ciddi sorunlar yaşamaktadır. ATK bu hâlde bile annemiz için ‘cezaevine kalabilir’ diye görüş belirtiyor.”
ATK raporlarını hatırlattı
ATK ve cezaevi idarelerinin karar ve raporlarından kaynaklı yaşanan yaşam hakkı ihlallerine sayısız örnekler verebileceğini belirten Onur, “ATK'nin bu çifte uygulamaları nedeniyle hakkaniyet prensipleri doğrultusunda karar vermediği, taraflı ve bilimsellikten uzak siyasi saiklerle görüş bildirdiği anlaşılmaktadır. Adli Tıp Kurumu bilirkişilik hizmetini adil, bilimsel ve objektif kriterlere uygun olarak yerine getirmemekte ve toplum nezdinde güvenilirliğini kaybetmektedir. Adli Tıp Kurumunun bilimsel veriler doğrultusunda yeniden yapılandırılarak özerk ve bağımsız bir nitelik kazandırılması gerekmektedir” sözlerini kullandı.