Kardeşi Reşo’yu yazdı: Yüreği kendini birçok insana duyuracaktır
- 09:06 4 Nisan 2024
- Kültür Sanat
Gülistan Gülmüş
AMED - Kayseri Bünyan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutsak bulunan Gülistan Al’ın, 2016 yılında Cizre’de yaşamını yitiren kardeşi Şiyar’ı konu alan, "Reşo-Yüreği Şefkat Dolu Bir Devrimci” kitabı geçtiğimiz günlerde Aryen Yayınları’ndan çıktı. Gülistan, “Yazıya döktüklerimiz ancak onları duymaya hazır olan insanlara ulaşabiliyor. Ama inanıyorum ki bu kitap, Reşo’nun yüreği kendini birçok insana duyuracaktır” diyor.
Kayseri Bünyan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutsak bulunan Gülistan Al, 2016 yılında Şirnex'in Cizîr (Cizre) ilçesinde yaşamını yitiren kardeşi Şiyar’ı konu alan ve bu kapsamda aile fertleri ile arkadaşlarının Türkçe ve Kürtçe olarak kaleme aldığı yazılar ve şiirlerin yer aldığı "Reşo-Yüreği Şefkat Dolu Bir Devrimci" isimli kitabı geçtiğimiz günlerde Aryen Yayınları’ndan çıktı.
Adana’da 2016 yılında “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklanan Gülistan tutsaklığı boyunca, Osmaniye, Antep, Kayseri cezaevlerinde kaldı. 2022 yılının Nisan ayında ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası onanınca tek kişilik hücrede tutulmaya başlandı.
Gülistan mektup aracılığıyla, JINNEW'S'e kitabı yazma sürecini anlattı.
‘Mektupların duygu ve moral gücü fazla oluyor’
Kaleme aldığı mektubuna geçmişinden aktarımlar yaparak başlayan Gülistan, kitabının içeriğine dair, “Ben 7 yıldır zindandayım. Son 2 yıldır da verilen ağırlaştırılmış cezanın onaylanmasıyla hücrede kalıyorum. Reşo kitabında da anlatıldığı gibi küçük yaşlarda köyden metropole göç ediş ile başlayan yaşam zorlukları, kimliğimize karşı yabancılaşmaya, ana dilimizi unutmaya götürdü. Her şeye rağmen aile içinde anne ve babanın emeğiyle korunan kültür zamanın bir yerlerinde seni özüne döndürmede yardımcı olabiliyor. Malatya Üniversitesi’nde okurken ikinci sınıfta okulu bıraktım. 2013’ten sonra yaşamın anlamı derinleşti diyebiliyorum. Aile ve yakınlarımızla iletişimi mektup aracılığıyla sağlayabildiğimiz için ister istemez mektupların yeri ve önemi farklı oluyor. Yaşamın güzelliklerini ve zorluklarını pay ettiğimiz bu özlem dolu mektupların duygu ve moral gücü de her zaman fazla oluyor. Yani kelimeler, dizildiği o sayfaların ötesinde bir yerde duruyor. Bazen mektuplarda gönderilen bir selam bile bir kitap kadar uzun ve derin gelir bizlere. O yüzden durduğu yeri, ona biçtiğimiz anlam belirliyor” ifadelerine yer verdi.
‘Tarihe not edilmesi insani sorumluluklarımızdan’
Gülistan, kitabı yazmaya nasıl karar verdiğine dair şöyle konuştu: “Reşo ile önce birbirimize kardeş sonra onun da ötesinde yoldaş olduk. Onu yazmak, onun anlatılmasını sağlamak benim için hep yaşayan, canlı bir düşünceydi. Fakat bunu gerçekleştirme noktasının zaman alışı benim özeleştiri noktam oldu. Hem ailenin hem de onu tanıyan yakınlarımızın göndermiş olduğu mektuplar olsun, 2 haftada bir olan 10 dakikalık telefon görüşmesi ve yılda birkaç defa çıkabildiğimiz açık görüşlerde gözyaşları arasında dile gelen anlamlı duygular ya da yüzlerde gülümsemeyle anlatılan özlem dolu anılar…Bunlar Reşo kitabının hazinesini oluşturuyordu. Direnişi kendilerine kıble edinmiş olanların anlatılıp yazılmasının, tarihe not edilmesinin temel insani sorumluluklarımızdan biri olduğuna inanıyorum.”
‘Göremediğim yeğenlerimle aramızda gidip gelen mektuplar…’
Gülistan, cezaevlerindeki şartların zorluğundan kaynaklı gönderilen mektupların kendileri için büyük anlam taşıdığını belirterek, “Şu an bulunduğumuz zindan koşulları, özelde de bulunduğumuz hücre koşulları aile ve yakınlarımızla olan ilişkilerimizde engeller oluştursa da, karşılıklı gösterdiğimiz emek boyutunun asıl ilişkilere anlam katan onu değerli kılan nokta oluğunu düşünüyorum. Tutsak olmak her yönüyle olduğu gibi iletişim noktasında da kısıtlılığı beraberinde getiriyor. O yüzden yakınlarımızla aramızdaki bu iletişim aracını imkânlar el verdiğince canlı tutmaya özen gösteriyoruz. Okuma yazması olmayan annemin anlatımlarıyla yazılan cümleler, harfler eksik olsa da babamın yazıp sıralamaya çalıştığı duygu yüklü kelimeler, birinci derece yakınlık olmadığı gerekçesiyle göremediğim küçük yeğenlerimin çizdiği resimlere karşılık onlara çizdiğim resimlerle aramızda gidip gelen mektuplar… Ve tabi ki sadece günde bir buçuk saat yan yana gelebildiğimiz kadın tutsaklarla pencere önü gecenin aydınlığı sohbetlerimiz… Yani fiziki tutsaklığa karşı moral düzeyimiz asıl ilişkileri güçlendiren ve devamlılığını sağlayan nokta oluyor diyebilirim” diye konuştu.
‘Yüreğimizde Reşo olarak yaşadığı için’
Reşo kitabının yazma amaçlarından bir diğerinin 2016 yılında Cizre’de bodrum katında yakılarak katledilen kardeşi Şiyar’ı yaşatmak olduğuna dikkat çeken Gülistan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Reşo’nun hikâyesi kendi kitabının birçok yerinde de anlatıldığı gibi aslında kardeşim Şiyar’ın çocukluğundan itibaren ten renginden kaynaklı Kürtçe veya Türkçe farklı isimlerle tanımlanma durumundan gelişiyor. Kendisiyle barışık olduğu için bu isimler yüzleri hep güldürmüştür. Aslında ismin hikâyesi de çocukluktan başlıyor diyebiliriz. Ama Reşo olmasındaki asıl sebep yaşam yolculuğunda(yolun içinde) Reşo olarak tanınması ve anlatılmasıdır. Yani yakınlarımızın yüreğinde (özelde de arkadaşları) Reşo olarak yaşıyor oluşunun temel etken olduğunu söyleyebilirim. Bundan dolayı yüzündeki gülümsemeyi yüreğinin güzelliğinden alan insanı anlatan kitaba da en doğru ismin bu olduğuna inanıyorum.”
‘Yazdıklarımız, duymaya hazır insanlara ulaşıyor’
Mektubunu kadın bir tutsak olarak yazmanın kendisi için ne anlam ifade ettiğini ise “Bedeni ve düşünceleri örtülmeye çalışılan kadının kendi düşüncelerini yazıya dökebilmek için erkek ismini kullanmaya mecbur bırakılmasına karşı fiziki ve düşünsel mücadelesi bizlere yazabilmenin önemini daha da iyi kavratıyor. Yani yazmak bir anlamda kendimizi anlatabilmenin duygusunu ifade ediyor” sözleriyle anlatan Gülistan, sözlerine şöyle devam etti:
“Kelimelerle tanımladığımız, cümlelerle anlatmaya çalıştığımız duygu ve düşüncelerimizi yazıya aktarma zorluğu konudan konuya değişse de her şeyde olduğu gibi yazıdaki zorlukta kendisiyle birlikte anlamlı, güzel sonuçlar doğurabiliyor. Tutsak olduğumuz bu koşullarda ancak bizler kendimize yazma koşulları yaratabiliriz. Bu konudaki eksik kalışımızın gerçekliğiyle Reşo kitabı da yaratılmaya çalışılan koşullarla aile ve yakınlarımızın emeğiyle oluşturulmuş bir üründür. Tabi şöyle bir gerçek vardır ki en nihayetinde düşüncelerimizi, yazıya döktüklerimiz ancak onları duymaya hazır olan insanlara ulaşabiliyor. Ama inanıyorum ki bu kitap, Reşo’nun yüreği kendini birçok insana duyuracaktır.”
Gülistan ayrıca kardeşine ithafen, "Şiyar" adıyla bir şarkı da besteledi.